Adli Tıp Kurumu Çağı

18-08-2018
Rawîn Stêrk
Rawîn Stêrk
Etiketler Ege Denizi İzmir Tuzhurmatu
A+ A-

“Biri saksımızı çiğneyip gitti

Biri duvarları yıktı, camları kırdı

Fırtına gelip aramıza serildi

Biri milyon kere çoğaltıp hüzünleri, her şeyi kötüledi. Bizi yarıladı.

Biri şarabımızı döktü, soğanımızı çaldı. Biri hiç yoktan vurdu kafeste kuşumuzu. Ciğerim yanıyor, yüreğim kanıyor… Olmasaydı sonumuz böyle…”

 

Neyim olduğunu bilmeden, dört gün evimden çıkmadan ağustos sıcağında soğuk terler döktükten sonra ofiste, tam profesyonel bir televizyoncu olarak ekranda boy göstermek üzere hazır ve nazır bulunuyorum. Ofisimiz de öyle avam bir yerde değil hani. Sarayburnu ayaklarımızın altında. Gökyüzünden meteorolojinin uyarıları yağıyor, deniz çarşaf gibi. Tekneler ve bir yerden bir yere koşuşturan insan selleri… Bir süre balkondan seyreyliyorum manzarayı.

 

Sonra içeri geçip bilgisayar başına oturuyorum. Hala tam olarak geçmeyen ve ne olduğunu tam olarak anlamadığım, - aslında bildiğim- “nekahet” dönemi dedikleri duygular içindeyim. Bilgisayarı açıp istemsiz ama mecburi şekilde bildiğim bütün haber sayfalarını tarıyorum. Hemen hepsinde, Ceylan Ertem isimli müzik insanının 700. hafta için Cumartesi Anneleri ile birlikte okuduğu Ahmet Kaya’nın “Beni Bul Anne” şarkısının haberi. Gerisi de bildiğiniz manzaralar. Açıp dinliyorum defalarca. Sonra Ahmet Kaya’nın kendisinden..Sonra da sırasıyla önce şu yukarıya not düştüğüm sözlerin olduğu şarkı geliyor. Evet bildiğiniz ağır bunalım ve arabesk bir beton zemine çakılmışım. Zemine en iyi giden müzik. Güne böyle başlanır mı başlanır…

 

Sizi dört gün öncesine götürmek istiyorum pek kıymetli profesyoneller. Hepiniz, hepimiz öyle profesyoneliz ki, ne demeye çalıştığımı aşağıda anlatabilmeyi umuyorum. Tam bir profesyoneller çağında yaşıyoruz. Herkes olduğu yerin rolünü o kadar profesyonelce yerine getiriyor ki, insan kendini zaman ve uzamın kopuk bir parçasında hissediyor. Gelin de İzmir’e gidelim hadi.

 

Hani şu Smyrna şehrine. Hiç beklemeden İzmir Adli Tıp Kurumu’na gidelim. Çok fazla beklemeden morga geçelim. Oradan da çok zaman kaybetmeden mezarlıklar müdürlüğünün gasilhanesine gidelim. Cesetler, tabutlar arasında dört yaşında bir çocuk olalım. Dalaşalım tabutların arasında. Tabutları öpelim. Adli tıp kurumunda kumaş gibi desen desen işlenmiş dikilmiş cenazelerin yıkandığı küçük odacakların önündeki bu ölü bekleme salonunda tabutlara dokunalım. Dört yaşında olalım ki kapısı açık şekilde odacıkların içindeki cesetleri görmemiz bir işe yarasın. Tek tek yıkanan cesetler orada yıkanıp kefenlendikten sonra tabutlara konulup, sedyelerle ön salona taşındığında biz biraz daha büyüyelim.

 

Annemiz, üç ablamız boylu boyunca yatıyor olsun o sıralı tabutların içinde. Biz beş gün önce Kuşadası yakınlarında alabora olmak üzere yola çıkarılan bir bottan denize dökülmüş olalım. Babamız iki kez boğulmak için kendini bıraktığında ona seslenelim. Beni kurtar diyelim ve babamıza ölme şansı vermemiş olalım olur mu? Babamız etrafından geçen üç kızının ve eşinin cesetleri arasında nefes alsın. Dalgalar annemizin cesedini yanından geçirirken, o açık gözlerini elleriyle kapatsın, saçlarını okşasın ve onu dalgalara uğurlasın. Sonra, birlikte botta bulunduğumuz diğer bir aile; yani bir anne ve dört kızı daha aynı denizin cömert kollarında can vermiş olsun. Biri bir buçuk yaşında küçük bir bebek olsun.

 

Ve gelin arabesk zeminimizi denizin dalgaları gibi boğazımıza kadar yükseltelim. Kendimizi bir beton denizine gömelim ve gözlerimiz açık olsun. O ailede de kurtulan tek kişi baba olsun. Yani ben dört yaşındaki peygamber, babam ve artık baba dahi olamayacağı bir gerçeğin minderinde oturan diğer adam. Kızlarının ameliyat ihtiyacı için Irak ve Türkiye’de çok yüklü miktarda paralar istensin. Basra’dan IŞİD ve Irak hükümetinin şefkatli kollarından çıkagelmiş olsunlar. Gözlerini ameliyat ettirmek için, kendisini ve ailesini bir külçe gibi Avrupa’nın üzerine çökmeyi düşünsün.

 

Beş gündür Smyrna’da cenazelerimizin teslim edilmesini bekliyor olalım. Ne Irak hükümeti, ne kendi bölgemizin hiçbir kurumu ne de bir başkasının umurunda olmayalım. Cenazeler için yüklü bir para istensin ve cenazeleri alabilmemiz için pasaport ya da kimliklerimiz istensin. Varsın denizden üryan çıkmış olalım!

 

Hadi gelin babamın ellerine bakalım. Biz Tuzhurmatulu olalım. Malum bir işgal sonrası Heşdi Şabi babam hakkında ölüm fermanı çıkarmış olsun. Kaçacağımız gün babam, büyük babama, “Biz gidiyoruz ama denizde boğulabiliriz. Çocukların isimlerini ellerime yaz ki eğer ölürsek kim olduğumuz biline ve bir tek benim ismim bütün halde kalmış olsun.” Ben peygamber. Ablalarımın ve annemin ismi, babamın parmakları ve ellerinin müsbet yanlarına akan bir mürekkep olarak kalsın. Benim ismim bütün bütün bir işaret olarak kalsın. Ben peygamber Hz. Muhammed’den aldım adımı.

 

Hiçkimse elini uzatmazken, uzanan el bir küfrün olsun. Hadi gelin abartalım. Cenaze nakil işlemleri için gelen iki bin doları hem de kim göndermiş olsun biliyor musunuz? Kerkük ve çevresinin düştüğü 16 Ekim 2017’deki büyük ihanetin baş mimarı olsun. Heşdi Şabi ve Irak ordusuyla işbirliği yapan siyasi partinin, daha doğrusu ailenin kıdemli şeyhi olsun. O parayla biz 9 tabutu bir arabaya yükleyip Zaho’ya doğru yola çıkalım olur mu?

 

Benimle bu yolculuğa da çıkmak ister misiniz, profesyonellik bu ya. Zira hepimiz öyle profesyoneliz ki, denizde yitirdiklerimiz tam da bir denizde boğulan bir rol neyi gerektiriyorsa onu lâyıkıyla yapıyor. Hepsi kadın. Babam, ben ve Basralı amca böyle bir role mecbur kalan insanlar nasıl profesyonel davranması gerekiyorsa öyle yapsınlar. Haberimizi yapmaya gelen televizyoncular yer yüzünün profesyonellik çıtası neyse ona göre hareket etsin. Morg Kalemi’ndeki görevli kalem hepimizin en profesyoneli olsun. Kimlik ya da pasaport yoksa cenaze de yok desin. Ben morgun dehlizlerinde dört yaşımın tadını çıkarayım. Hemen duvarın arkası kadavraların, burası yaşayan tümlerin, burası ölülerle yaşayanların ortak yaşam alanı olsun.

 

Hadi gelin gasilhaneye geri dönelim ha olmaz mı? Tabutları tek tek öpüp vedelaşalım. Sonra sam amcayı düşünelim…Bölgemizdeki diktatörleri. Sonra medyayı. Sonra, sonra sonra…

 

Küresel krizi, kur saldırısını düşünelim bu ülkede. Dolar darbesine karşı iphonelerimizi kıralım. Milil suları dünyanın her yanına yayalım. Yaşadığımız bu Adli Tıp Kurumu çağında herkes çok haklı olsun. Herkes çok profesyonel. Hepimiz haklı olalım. Ben babam beni kurtarsın diye onun ölümüne engel olayım. Sonra, mutlu bir aile olarak geldiğimiz dünyanın en büyük Allahının hüküm sürdüğü Tuzhurmatu’ya 9 cesetle aynı aracın içinde yolculuk edelim.

 

Hadi bunları bırakıp İstanbul’a, Tarlabaşı’ndaki bir teras dairesine dönelim. Yan tarafta Filistinli İbrahimle tanışalım. İbrahim Facebook’tan İtalyan bir kadınla evlenmiş olsun. İtalya’ya gitmek için bekleyeceği iki aylık süreyi doldurmak için bu yan daireyi kiralamış olsun. Gazzeli olsun İbrahim. Eh o da bir peygamber adı. İbrahim Avrupa’nın özgürlük cenneti olduğunu sayıklarken, telefondan Gazze’ye yağan bombalar altındaki günlük yaşamdan bir kesit göstersin. Sokak müzisyenleri 500 metre ötelerine düşen bombalara rağmen çalgı çengi dans etsin. Hadi gelin, bütün bunları bırakıp, 700. hafta için hazırlık yapan bu ülkenin cumartesi annelerine katılmak üzere en güzel espaplarımızı ütüleyelim. Ahmet Kaya ve Ceylan Ertem, “Beni bul anne” desin. Ama anneler Ege Denizi’nde gözleri açık gitmiş olsun.

 

Hadi gelin yaşayacak bir yer arayalım ya da buralar tümden bir morga çeldi. Bu adli tıp kurumu çağından başka bir uzama gidelim. Gidelim ki peygamberliğimizin mürekkepli elleri dünyaya hiçbir ayet indiremesin. Ya da gelin… Hiç gelmeyin…

 

Bu dünya kötülerin iyilikleriyle bir papatya tarlasına dönsün. Hadi gelin hep beraber bir mezarlığa gidelim. Seyda Perinçek desin ki; “Ez mirî me, tu zindî ye, mi’j kur zanîbû te min kuştî ye.” Ya da…Haydi işlerimizin başına dönelim, daha çok haber yapıp ekranlarda daha çok şebeklik yapacağız. Ödüller alacağız ha olmaz mı?

 


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli