Gülistan Perwer: Babam beni reddetti
Beşinci bölüm
Rûdaw Radyo’da her hafta Hevidar Zana ile söyleşi programına katılan Kürt sanatçı Gülistan Perwer, hayatına dair bilinmeyenleri anlatıyor.
Gülistan Perwer, sanat ve siyaset hayatından özel hayatına kadar birçok konuda yaşadıklarını ayrıntılarıyla ele alıyor. Perwer’in anlatımları aynı zamanda Kürtler açısından önemli bir döneme ışık tutuyor.
Perwer ile Zana’nın radyoda gerçekleştirdiği sohbet, her hafta Rûdaw gazetesinde de yayımlanıyor.
Ünlü Kürt sanatçı söyleşinin dördüncü bölümünde Viranşehir’de dikiş-nakış kursunda tanıştığı öğretmenler yoluyla siyasete katıldığını, bu yüzden gözaltına alındığını, bu olayın büyük bir infial yarattığını belirtmişti.
Ailesi Perwer’i köye sürgün ederek zorla evlendirmek istiyor ancak o Almanya’da bulunan Şivan Perwer’e mektup yoluyla durumu izah ediyor ve Şivan’da onu istemek üzere iki arkadaşını memlekete gönderiyor.
Gülistan Perwer bu bölümde ailesinin Şivan Perwer ile evliliğini nasıl kabul ettiğini, Almanya’ye gidişini ve oradaki zorlu yaşamının ilk dönemlerini anlatıyor.
Geçen bölümün sonunda ailelerinizin Şivan ile evliliğinize onay vermediğini, bu yüzden kendilerine “Kürdistan Devrimcileri” denen PKK’nin ilk gruplarının aileni tehdit ettiğini söylemiştin. Sonrasında neler oldu?
Babam ısrarla beni vermek istemediğini söylüyordu. Beni istemeye geldiklerinde neler konuşuldu bilmiyorum ama babamı tehdit edip, “Eğer vermezsen burada seni yaşatmayız” diyorlar. Annem de beni Şivan’a versin diye babamı ikna etmeye çalıyordu. Artık benim meselem aile içinde büyük bir meseleye dönüşmüştü. Benim siyasi meselelere karışmam, üstüne bir de bu kişilerin benim evlilik meseleme karışması sorunu oldukça büyütmüştü.
Bir hafta boyunca bu tür heyetler evimize gidip geldi. Israrla beni istediler. Bu arada Fakir Ahmet ve Eyo da olanlar hakkında Şivan’ı telefonla bilgilendiriyordu. Bu ısrarların sonunda babam vermeye razı oldu ancak beni de evlatlıktan reddetti. “Alın götürün ama o artık benim kızım değil” dedi.
Böylece seni köyden çıkardılar…
Evet, bana pasaport çıkardılar. Sonra otomobile binip yola çıktık.
Evliliğiniz için hiç bir şart koşul veya o dönem yaygın olduğu biçimde herhani bir başlık istediler mi?
Hayır, zaten benim evlilik meselem öyle sıradan ve olağan bir durumda gerçekleşmedi. Ailem gönül rızası ile vermediği için geleneksel kız isteme ve evlendirme gibi olmadı. Köyden çıktıktan sonra İstanbul’a gittik. Oradan Almanyaya geçtik. Önce Frankfurt ardından da Köln’e gittik. Böylece, 2 yıl sonra Köln’de Fakir Ahmet’in evinde tekrar Şivan’la karşılaştık.
Bize o anı anlatabilir misin?
Şüphesiz ailemden ayrılışım çok trajikti. Annem ve kardeşim otomobilin ardından ağladılar. Dönüp onlara baktım. O gün ve o an hayatım boyunca hafızamdan silinmeyecek. Arkadaşlarım da beni yolculadı. Sanki ölüme gönderiyorlardı. Öyle bir yolculuktu ki dönüşü yoktu. Zaten o ayrılıktan 15 yıl sonra ailemi, annemi görebildim. Kürdistan’dan, vatanımdan tamamen koptum. Bunları anlatırken bile içimde büyük bir tufan kopuyor. Sonra anlatabilirim…
Evet, bunları anlatmak çok zor. Ailenden kopuyorsun, ne sevinçlerine ne de yaslarına katılabiliyorsun. Biz ayrılıklardan bahsetmeyelim. Şimdi anlatırkan bile gözyaşlarını tutamıyorsun. Almanya’ya gelişin, Şivan’la ilk karşılaşmanız nasıl oldu. O an birbirinize srıldınız mı?
Evde kalabalık bir topluluk vardı. Çok heyecanlıydım. Benim için rüya gibiydi. 2 yıl boyunca gece gündüz hasret çekmiştim. Sürekli Şivan’la karşılaşacağımız ilk anın nasıl olacağını tasavvur ediyordum.
O da heyecanlı mıydı?
Evet, o da çok heyecanlıydı. O topluluğun içinde sadece selamlaştık ama daha sonra birbirimize sarıldık. Bana bakarak, “Çok değişmişsin” dedi. Değişimden kastı duruşumdu. Daha devrimci ve militan bir duruşum vardı.
Elbette o bu değişimi en iyi görenlerden biriydi…
Evet, ama ben nasıl değiştiğimi bilmiyordum.
Yeni hayatınıza dair planlar yaptınız mı?
Doğrusu Avrupa’ya gidersem beni nasıl bir hayatın beklediğini bilmiyordum. Şivan orada nasıl yaşıyor, hangi şartlarda hayatını sürdürüyor, ben de gidersem birlikte nasıl yaşayacağız, hiç bir şey belli değildi. Sadece bir isteğim vardı, o da Şivan’ı görmekti.
Sevgi olduktan sonra diğer şeyler pek akla gelmiyor…
Evet öyle, aramızda hem sevgi ve hemde özlem vardı. Ne halde olursa olsun ben de o hayata ortak olurum, diyordum. Şivan Köln’ün bir köyünde kalıyor ve Almanca dil kurslarına katılıyordu. Öğrenciler için ayırtılan bir evde kalıyordu. Eski bir bir Velkswageni vardı. Sazı ve çantası da daim arabanın içindeydi. Otomobilinden bahsederken, “evim” diyordu. Zamanının çoğu konserlere ve gecelere katılmakla geçiyordu. Bu nedenle Almanya’nın tüm kentlerini geziyordu. Bana, “Biliyorum, sen de böyle şeyleri seviyorsun, benimle birlikte olup gezmeni istiyorum” diyordu.
Sesinin güzel olduğunu da biliyordu?
Evet, zaten benim de sanatsal çalışmalar içersinde olmamı istiyordu. Onun yanında olmamı istiyordu. Bir süre Fakir Ahmet’in evinde kaldım. Bir sürede Mardinli bir ailenin yanında kaldım. Şivan önce düğünümüzü yapacağımızı, daha sonra yeşleşeceğimiz yeri kararlaştıracağımızı söyledi. 2 ay sonra düğünümüzü yaptık.
Şivan bu arada konserlere gidip geliyordu…
O gidip gezip geliyordu. Ben de arkadaşlarımızın evinde kalıyordum. Bu süreçte Köln belediyesinde resmi evlilik işlemlerimizi tamamladık. O iltica hakkı almıştı, ben de onun ailesi adına orada kalıyordum. Mulhaym’da bir salonda düğünümüzü yaptık. O salonu Köln’deki Kürtler çok iyi bilir, düğün ve konserlerin çoğu orada olur.
Sanırım salonun ismi Ourozal’di. Büyük bir salon…
Bizim düğünümüz bildiğimiz klasik düğünler gibi olmadı. Konser şeklinde geçti. Ben Kürt kıyafetleri giyip Şivan’la birlikte şarkı söyledim. Birlikte bir tiyatro bile oynadık. O dönemde İran’da Humeyni iktidara gelmişti ve Kürtleri öldürüyordu. Şivan tiyatroda Humeyni’yi oynadı ben de gazeteci rolü aldım. O tiyatroya ait bir fotoğrafımız da var.
Düğünümüzde siyasi mesajlar verdik, propaganda yaptık. Yaklaşık bin kişi katıldı düğünümüze. Halka Kürdistan propagandası yaptık. Şivan’la birlikte “Welat çi qas xweş û rind e” (Vatan ne hoş ve güzeldir) şarkısını okuduk.
Evlendiğinizi öyle mi ilan ettiniz?
Bizden önce sahneye çıkan arkadaşlarımız, bu geceki konserin aynı zamanda Şivan ve Gülistan Perwer’in düğünü olduğunu ilan ettiler. Biz artık devrimci ve kürtperverdik ve klasik bir evlilik yapmıyorduk. Evliliğimiz de Kürdistan’ın hizmetinde olmalıydı. Halka da, “Siz bu gece gelin ve damat görmeyeceksiniz, iki devrimciyi göreceksiniz” şeklinde anons yaptılar.
Ailen bunları duyduğunda kızdı mı?
Ailemiz arkamızda kalmıştı. O zaman öyle gelişmi iletişim araçları yoktu ki. Olsa olsa bir düğünün görüntüleri kaydedilirdi ama biz düğünümüzün görüntülerini de kaydetmedik. Sadece o geceye dair birkaç tane fotoğrafımız var. hatta bazı arkadaşlarımız fotoğraf bile çekmeyin diyorlardı. Bilmeyen takip ediliyoruz sanırdı. O an işin içindesin ve bunları pek düşünemiyorsun. Aradan yıllar geçiyor, sonra imkan vardı neden yapmadık diyorsun. Biz işte öyle bir gecede evlendik.
Düğününüze takı ve hediye geldi mi?
Evet, takı ve hediye getirdiler ama ben, “Takı takılmasını kabul etmiyorum, bize verecekleriniz herşeyi derneğe bağışlayacağız” dedim. Zaten o dönemde ayıp görürdük. Nasıl olur da devrimci bir kadın altın takı takar? Bize verilen tüm takı ve hediyeleri bir sandığa koyup Kürt Derneği’ne verdik.
Daha sonra ev tutup yerleştiniz mi?
Bir süre daha arkadaşlarımızın evinde kaldık. Daha sonra gidip Köln’de tek odalı bir ev tuttuk. Bir yıl sonra, oğlumuz Serxwebun doğana kadar da o evde kaldık.
Sadece bir oda mıydı?
Evet, evimiz tek odaydı. O odada yatıp kalkıyor, orada yaşıyorduk. Tek odaydı, bir köşesini mutfak yapmıştık. Küçük bir tuvalet ve banyosu vardı.
Geçiminizi nasıl sağlıyordunuz? Şivan konserlerden para alıyor muydu, çalışıyor muydu ya da devletten sosyal yardım alıyor muydunuz?
Sanırım Şivan mülteci yardımı alıyordu. Konserlerden para almıyordu. Sadece yol parası alıyordu.
Başka geliriniz yok muydu?
Hayır yoktu.
Başka bir topluma karıştığında insan ilkin adapte sorunu yaşar. Dil ve kültür farkı bazen insanı zorlar. Yeni doğan bir çocuk gibi herşeye yeniden alışmaya başlarsın. Sen de bu süreci yaşadın mı?
Doğrusu ilk başlarda pek zorlanmadım. Almanya’ya gittiğim ilk günden itibaren Kürt toplulukların içinde yaşadım. Etrafımda Kürt dostlar ve arkadaşlar vardı. Ardından hemen sanatsal çalışmalara katıldım. Konserlere katıldım ve daha sonra ilk albümümü çıkardım.
İlk kaset oğlunuz doğmadan önce çıktı yani?
Evet, “Koma Niştiman” adında bir müzik grubu kurduk. Artık tüm günümüz müzik çalışmaları ile geçiyordu. Almanca öğrenecek zamanım yoktu. Almancayı televizyonlardan ve arkadaşlarla alışveriş yoluyla öğrendim ama 2 yıl sürdü. İlk başta yalnız kalmadığım için hayat çok da zor geçmiyordu. Serxwebun doğduktan sonra benim için zorluklar başladı.
Konserler dışında ne ile uğraşıyordunuz?
Kendi aramızda eğitim çalışması yapıyorduk. Şivan’ın tanıdığı Kürt gruplardan arkadaşları vardı. Onlarla siyasi faaliyetlerimiz oluyordu. Biz devrimciydik, toplumun geri alışkanlıklarını aşmamız, kadın-erkek ayırımını ortadan kaldırmamız gerekiyordu. Amacımız halkımız adına yeni bir sayfa açmaktı. Dolayısıyla bunun için benden beklenen ne ise onu yapmam gerekiyordu. Bu düşünce ile Şivan’la sanatsal çalışmalara katıldım. İlk albümüm de o dönemde çıktı.
Albümden önce herhangi bir gece veya konserde şarkı söyledin mi?
Düğünden önce çıktığım ilk konserden bahsedeyim. Çok ilginçti. Aachen kentinde bir konsere gitmiştik. Hayatımda ilk defa bir konsere gidiyordum. Planda benim sahneye çıkmam yoktu. Konser salonunun dışında bir stand açmıştık ve ben orada kitapçık ve Şivan’ın kasetlerini satıyordum. Memleketten getirdiğim Kürt kıyafetlerini giymiş, omuzuma kırmızı beyaz bir fular atmıştım.
Konser başladı, bir ara yanıma bir genç gelerek, “Çabuk içer geç seni istiyorlar” dedi. Merakla içeri geçtim, Şivan sahneye çıkmış konuşuyordu: “Değerli misafirler, amcamın kızı Kürdistan’dan gelmiş, ilk defa bir konsere katılıyor. Sesi çok güzel ama biraz utanıyor. Onu şimdi sahneye davet etmek istiyorum, siz ne diyorsunuz?” diye sorunca içerden bir alkış tufanı koptu.
O an dizlerim titredi, çok heyecanlandım. İçimden, “ben şimdi nasıl bu kadar çok kişinin karşısına çıkıp şarkı söyleyebilirim ki?” diye düşündüm.
Sözünü balla kesmek istiyorum. Önümüzdeki bölümde tam da buradan, o heyecanlı andan itibaren devam edeceğiz.