Gülistan Perwer: Türkçe bilmiyordum
Rûdaw Radyo’da her Cuma Hevidar Zana ile program yapan Kürt sanatçı Gülistan Perwer, hayatına dair bilinmeyenleri anlatıyor.
Gülistan Perwer, programda sanat hayatından özel hayatına kadar birçok konuyu ele alıyor.
Perwer ile Zana’nın radyoda gerçekleştirdiği sohbet Rûdaw gazetesinde yazılı olarak da yayımlanıyor.
Gülistan Perwer, bu haftaki programda çocukluğunu ve ailesini anlattı.
Urfa’nın Siverek ilçesinde doğdunuz. Siverek’in hangi köyünde dünyaya geldiniz?
Siverek’in Vanko köyünde doğdum. Daha önce Diyarbakır’a bağlı olan köyümüz, daha sonra resmi bir kararla Urfa’ya bağlandı. Babam köyün sahibiydi. Köyde yaşayanların hepsi akrabaydı. Şu anda da köyde yabancı biri yok.
Evin büyük kızı olduğunuzu biliyorum…
Benden büyük ağabeyim Nuri var. Ben doğmadan önce de 2 kız kardeşim vefat etmiş. Yani evin büyüğü sayılmam.
Kadınların yaşı sorulmaz ama kaç doğumlusunuz merak ettim
1962 yılında doğdum. Ancak kimliğimde 2 yaş büyük yazılı. O dönemde erken evlenmeleri için kızların yaşı 2 yıl büyük yazılırdı. Ayrıca erkeklerin de askerlikten dolayı yaşı küçük yazılırdı.
Aldığımız bilgilere göre anneniz evliliğinden dolayı köye yerleşmiş…
Evet doğru. Annem büyük ve tanınmış bir ailedendi. Bu yüzden de gittği her yerde saygı görüyordu. Evliliğinden dolayı köye yerleşmiş fakat köy hayatı onu çok zorlamış. Annem, en büyük sorunlarının duş almak olduğunu söylerdi hep. Bize “Yaşamımı film yapın” derdi. Ben de kendisine, “Anne tüm Kürtlerin yaşamı köyde bu zorluluklar içinde geçerdi” derdim. (Gülüyor…)
Kaç yaşına kadar köyde kaldınız?
Annem sürekli köyden gitmek istiyordu. Her zaman “Ben okumadım çocuklarım okusun” derdi. 4 -5 yaşlarındayken Viranşehir’e gittik. Büyükannem evimizi taşımamızı istemiyordu. Babaannem, “Oğlumu benden ayırıp şehre gitmene izin vermiyorum” dedi. Annem ise, “Artık tahammülüm yok ve çocuklarımın okumasını istiyorum. Kente gidip bir ev alacağız” yanıtını verdi. Ardından şehre taşındık.
Şehir hayatı zor muydu?
Evet. İlk önce çok zorluk çektik. Babaannem bizi büyütmüştü. Ona alışmıştık. Sürekli “Burası bizim evimiz değil, beni babaanneme götürün” diye ağlardım. Önceleri babam bizimle kentte gelmedi. Çünkü büyükannem istemedi. Annem ailesine yakın büyük bir ev kiraladı. Ardından babam da teslim oldu ve mecbur gelmek zorunda kaldı.
Okula başladığınızda Türkçe biliyor muydunuz?
Benim dönemimde durumlar çok kötüydü. Köyden gelmiştik ve kentte de kalmak istemiyordum. Türkçe’yi hiç duymamıştım. Köyümüzde elektrik, radyo ve televizyon yoktu. Annem bana ilk siyah ayakkabı, palto ve beyaz kurdaleyi aldığında çok şaşırmıştım. Ne için aldığını da bilmiyordum.
Babam beni okula götüreceğini söyledi. Okulun ne olduğunu da bilmiyordum. Okulun açıldığı gün babam elimden tutup beni okula götürdü. O dönemde tüm öğretmenlerimiz Türktü ve hepsi bana Atatürk’ü anımsatıyordu.
Kapıyı çaldığımda öğretmen bana, “Gel” dedi ve “Gel” demenin ne olduğunu bile bilmiyordum. Ardından da ağlamaya başladım. Tüm çocuklar bana gülmüştü. O gün benim için bir travma oldu. Sağır ve dilsiz gibiydim. Okula gitmek istemiyordum.