Huseynê Farê ekolünün son temsilcisi; Dengbêj Mihemedê Tepe

Diyarbakır (Rûdaw) - Dengbêj Mihemedê Tepe, Hiseynê Farê'nin dengbêjlik ekolünün son temsilcilerindendir. Tepe, hayatı boyunca debngbêjlikle ekonomik gelir elde etmediğini söylüyor ancak toplumun dengbêjlere sahip çıkması gerektiğini vurguluyor.

Sitemini, hüznünü, şikayetini ve yakarışını Dicle nehrine akıtarak geçen ömrünün yasını tutan, kalan ömrüne ağıt yakarcasına inleyen Diyarbakır'lı dengbêjlerden biridir Mihemedê Tepe. Ki zaten dengbêj, anlatacak çok şeyi olup fakat anlatamayanının sözcüsüdür.

Sonbaharın son demlerinde düşen son sararmış yapraklar eşliğinde yankılanan ve Dicle’nin sularında dalgalanan sesi, dengbêj Hiseynê Farê’yi hatırlatıyor.

Diyarbakır, binlerce yıllık tarihiyle değişik medeniyetleri bağrında misafir etmeye ikna etmiş, dengbêjlere yuva olmuş ve geçmişten günümüze bütün mevsimlerde kurulan şevbêr divanlarından hiç mi hiç beri kalmamış kadim bir kent.

Hiseynê Farê, Miheme Salihê Beynatî, Hesenê Şêx Xalit, Seyîtxanê Boyaxçî, Eyşeşan bu şehrin daha nice sayısız dengbêjinden bir kaçı. Modern zamanlarda bile halen milyonlarca Kürt bu dengbêjlerin sesiyle yazılmamış bir tarihin sayfalarında duraksız yolculuklara çıkıyor.

Dengbêj Mihemedê Tepe, hayatını şöyle anlatıyor:

“Ben henüz 8-9 yaşlarındayken evlerde o zaman teyp ve radyo yoktu. Denhgbêjler evimize misafirliğe gelirler kilam okurdu. Benim de ta o zamanlardan beri dengbêjiğe ve kilamlara karşı bir merakım oluştu. Hatırladığım kadarıyla bostan ektiğimiz mevsimde bize gelmişlerdi ve karabafun dedikleri bir enstrümanları vardı. O zaman okudukları eserleri hemen ezberlemiştim. Bir kere dinler ve ezberlerdim. Tabi o yaşlarda toplum içinde kilam okuyacak kadar yetkin değildim. Yaşım 16-17 olunca Serhed dengbêjlerini de tanımaya başladım. Dengbêj Şakiro, Sidîqê Karlîova, Sidîqê Baxçe, Hiseynoyê Orgînosê gibi dengbêjlerin sesi dolaşırdı ve onlar konuşulurdu. Diyarbakır Hanili dengbêj Hesnê Şêx Xalit, Beynatlı Miheme Salih, Hiseynê Farê ve Eyşeşan gibi dengbêjler de vardı. Erganili Zülfikar vardı mesela ama bütün bu dinlediğim dengbêjler içinde en çok Hıseynê Farê'nin sesini sevmiştim. Hıseynê Farê’nin kasetleri de çıkınca onun kilamlarını ezberliyordum.”

Mihemedê Tepe, Hiseynê Farê'nin dengbêjlik ekolünün son temsilcisi sayılıyor. Elini kulağına atıp kilam okumaya başladığında, onu görmeyen biri kilamı Hiseynê Farê okuyor sanır.

Mihemedê Tepe, “Öyle ara sıra küçük getiriler dışında dengbêjlikten bir maddi kazanç sağladığımı söyleyemem. Dengbêjlik hep genç ve diri bir kültürdür. Asla ihtiyarlamaz fakat sadece teşekkür edilmek onurlandırılmak için de bu iş yapılmaz. Bir sanat icra eden kişinin o sanattan bir getiriye sahip olması lazım ki geçimini sağlayabilsin. İcra ettiğin sanattan geçimini sağlayamıyorsan problemdir. İnsan icra ettiği sanattan ekmeğini kazanabilmelidir” diyor.

Dengbêj Mihemedê Tepe 75 yıllık ömrünü Dicle nehrinin alüvyol topraklarında ektiği bostanında  geçirdi. O hayvan besliyor ve kalan zamanlarında dost ve arkadaşlarına kılamlar söylüyor.

Hüseyin Alkoç, toplumun dengbêllere yaklaşımını şöyle anlatıyor:

“Kürtler dengbêjliğe ve dengbêjlere çok kıymet vermiyorlar. Dengbêjlerin kıymeti bilinmeli. Çünkü onlar tarihtir, Kürtlerini tarihi onlarda gizlidir. Dengbêjler ve dengbêjlik kaybolmaya yüz tuttuğunda Kürtlerin tarihi de kaybolur.”

Cengiz Bingöl ise dengbêj Mihemedê Tepe’yi şöyle tariff ediyor:

“Dengbêj Mihemed çok iyi bir dengbêjdir. Büyük bir dengbêjdir. Çok güzel kilam okur. Hangi şartta ve tarihten istesen istediğin kilamı okur.”

Diyarbakır’ın kadim topraklarında ses ve söz bir araya gelir dengbêj olur, sonra dengbêj dertlere  sözcü olur, ardından tarih ve edebiyat olur, peşinden kültür olur. Sonra aşkı anlatır, kavuşamamayı, ertelenmişlikleri, yaşanamamışlıkları, eksik kalmışlıkları anlatır. Yol olur, yolcu olur, yolda kalan olur dengbêj.