Dördüncü bölüm
Rûdaw Radyo’da her hafta Hevidar Zana ile söyleşi programına katılan Kürt sanatçı Gülistan Perwer, hayatına dair bilinmeyenleri anlatıyor.
Gülistan Perwer, sanat ve siyaset hayatından özel hayatına kadar birçok konuda yaşadıklarını ayrıntılarıyla ele alıyor. Perwer’in anlatımları aynı zamanda Kürtler açısından önemli bir döneme ışık tutuyor.
Perwer ile Zana’nın radyoda gerçekleştirdiği sohbet, her hafta Rûdaw gazetesinde de yayımlanıyor.
Kürt sanatçı söyleşinin üçüncü bölümünde Viranşehir’de dikiş-nakış kursunda tanıştığı öğretmenler yoluyla siyasete katıldığını, bu yüzden gözaltına alındığını ve bu olayın büyük infial yarattığını belirtmişti.
Fikirleri ile birlikte dünyasının da baştan başa değiştiğini belirten Perwer, bu bölümde ünlü sanatçı Şivan Perwer ile yaşadıkları duygusal ilişkiyi ve Avrupa’dan onu nasıl istemeye aracı gönderdiği anlatıyor.
Geçen bölümde ailen tarafından köye götürüldüğünü ve evlendirilmek istendiğini anlatmıştın. Ama bu arada Almanya’da olan Şivan Perwer ile aranızda duygusal bir ilişki var ve sen ona mektup yazarak durumu izah ediyorsun. Mektubun Şivan’a ulaştığında ne cevap aldın?
Şivan Almanya’ya gideli 2 yıl olmuştu. Biz Almanya’ya gidip memlekete dönenler aracılığıyla birbirimize mektup yazıyorduk. O benim ilk mektubum değildi. Şivan gidip gelen işçiler yoluyla bana hediye de göderiyordu.
Birbirinizi sevdiğiniz duyulmuş muydu?
Evet, artık ikimizin de ailesi ve çevremizdekiler aramızdaki ilişkiden haberdardı.
Aileleriniz bu duruma razı mıydı?
Hayır. Her iki aile de razı değildi. Biz kabul etmelerini dayatıyorduk. Aramızda sınıf farkı vardı. Akrabaydık ancak benim ailem şeyh ve ağalardandı, onun da ailesi marabaydı. Köyde mal ve mülkleri yoktu biz ise mal ve mülk sahibiydik. Bu yüzden onun ailesi biraz çekiniyordu ve bu yükü kaldırmak istemiyorlardı. Sanırım Şivan’ın babası, “Gülistan bize gelin olmaz” diye düşünüyordu.
Benim babam da kabul etmiyordu. “Akrabalarımız bizimle deng değiller” diyordu. Daha önce kendi aramızda kız alıp vermemiştik. Ancak ben bu sınıf farkını doğru bulmuyordum. Özellikle siyasetle tanıştıktan, Kürdistan ve devrim meseleleriyle aşina olduktan sonra benim için sınıf, toplum ve ırk ayrımları önemli değildi. Önemli olan yurtseverlik ve Kürdistan davasına hizmetti. Aç, susuz ve evsiz kalsam da bu dava uğruna çalışacağım diyordum.
Şivan Perwer ile ilişkiniz o Avrupa’ya gitmeden önce mi başlamıştı?
Evet, Şivan üniversiteye gittiği zaman ben daha küçüktüm, 14 yaşındaydım. Viranşehir’e geldiğinde bize uğrardı. Birgün evimize geldiğinde, “Ooo amca kızı büyümüş, genç kız olmuşsun” dedi. Bana samimi yaklaşıyordu ama ben utangaç davranıyordum. Mesela o bir odada oturduğunda ben o odaya gitmiyordum.
Şivan’ın hikayesi de çok ilginç. Urfa’da lise okuduğu zamanda bize gidip gelirdi. O zaman da saz çalar ve türkü söylerdi. Daha çok Türkçe şarkılar okurdu, Neşet Ertaş’ın şarkılarını söylerdi. Ancak Ankara’ya gidip üniversite okuyup döndükten sonra kişiliğinde büyük değişimler gördüm. Artık Kürtçe Kürdistan ve devrim şarkıları söylüyordu.
Yurtseverlikten bahsediyordu. Şivan kendi biyografisinde de bu dönemden bahsediyor. Ankara’da devrimci gruplarla tanışıyor ve onlara katılıyor. O dönem Devrici Doğu Kültür Derneği (DDKD), Devrimci Doğu Kültür Ocakları (DDKO), Rizgari ve sayın Kemal Burkay’ın Sosyalist Partisi vardı. PKK de Kürdistan Devrimcileri adı ile faaliyet yürütüyordu.
Onlar PKK’nin ilk gruplarıydı değil mi?
Evet, PKK’nin ideolojik silahsız propaganda yapan ilk gruplarıydı. Şivan’da Ankara’da onlara katılmıştı. Kawa örgütünün başkanı Ferit Uzun Siverekliydi ve Şivan’ı çok etkilemişti. Ferit Uzun ünlü Kürt yazar Mehmet Uzun’un akrabasıydı. Şivan’ın o dönem söylediği şarkıların bazıları Ferit Uzun’un kendi şarkılarıydı. Sesi daha güzel olduğu için Şivan okurdu.
Şivan bize geldiğinde bana devrimden, sosyalizmden, marksizm ve leninizmden bansederdi. O dönem solcu ve devrimci gençler için marksizm ve leninizmi bilmek Kur’an ayetlerini ezberlemek gibiydi. Bunları bilmeyenler devrimci sayılmazdı. Şivan bize Kürdistan’ın işgal edildiğini, toplumumuzdaki şeyh, ağa be beylerin olumsuz rolünü anlatırdı. Tabi benim ailem de bu kapsama girerdi.
Ben de artık onun gibi düşünmeye, onun söylediklerini benimsemeye başladım. Şeyhlik, ağalık ve aşiret düzeninin Kürdistan’ın özgürlüğü önünde engel olduğunu düşünürdüm. Bunların toplumumuzda kalmaması gerektiğine inanıyordum.
Şivan ilk defa ne zaman sana aşkını itiraf etti?
Almanya’ya gitmeden önce birgün evimize geldi. Sazı elindeydi ve bana, “Gel amca kızı birlikte Herne Peş şarkısını söyleyelim” dedi. Birlikte şarkı söyledik. Şivan sesimizi kasede kaydetmek istedi. Birlikte birkaç tane şarkı söyledik ve içimiz ısındı.
Şivan o gün orada bana aşkını itiraf etti. “Amca kızı seninle evlenmek istiyorum fakat ben böyle bir yola düşmüşüm. Biliyorsun, ben konserlere çıktığım için aranıyorum. Tutuklanır ya da yurt dışına kaçarsam beni bekler misin?” diye sordu. Ben de ona söz verdim.
Ölene kadar onunla birlikte olacağımı söyledim. Hangi şart ve koşulda olursa olsun onu bekleyeceğimi ifade ettim. Tutuklanıp 10-15 yıl hapiste kalma ihtimalini de gözönüne almıştım. Fakat o daha sonra Almanya’ya geçti.
Şivan’ın Kürdistan’ı terk etmesinin sebebi neydi?
O dönemde devrimci gençler Kürdistan’daki şehirlerde “Dayanışma Geceleri” adıyla konser verirdi. Şivan her defasında farklı bir isimle konserlere katılırdı. Ancak artık deşifre olmuştu ve tutuklanırsa uzun süre cezaevinde kalabilirdi.
Sanırın Şivan Ankara’da iken hiçbir gruba üye değildi ama tüm bu gruplardan da arkaşdaşları vardı. Arkaşdaşları ona yurt dışına çıkmasının onun için daha iyi olacağını söylemişlerdi. Sanırım DDKD’den arkadaşlar Almanya’ya gitmesi için yardımcı olmuşlardı. Orada da KOMKAR ve DDKO’lularla ilişkilenmişti.
Şivan’ı Avrupa’ya nasıl çıkardılar?
O zaman Türkiye ile Almanya arasındaki gidiş-gelişler vizesizdi. Işçiler gidip gelirdi. Ben de o şekilde Avrupa’ya gittim. Avrupa’ya gitmek çok kolaydı ve sadece pasaport yetiyordu. Edirne sınır kapısından Bulgaristan’a oradan Balkan ülkelerine ve Almanya’ya gidilirdi. Gidiş-gelişler de daha çok araçla olurdu. Sanırım Şivan’ı yurt dışına çıkarırken kapıda yetkililere de bir miktar rüşvet vermişlerdi.
Kavuşmanız nasıl oldu? Sen nasıl Almanya’ya gidebildin?
Köyde annem bize yardım ediyordu. Evin tek kızı olduğum için beni kırmak istemiyordu. Annem Şivan’ı çok sevdiğimi biliyor ve kavuşmamızı istiyordu. Şivan ile evlenmemiz için babamı da ikna etmeye çalışıyordu. Şivan’a yazdığım mektupta artık durumun çok ciddi olduğunu, beni almazsa zorla evlendirileceğimi söylemiştim.
Babam, abim ve amcalarım beni zorla evlendirmekte kararlıydı. Zaten Şivan’la evlenmemi de istemiyorlardı. Beni siyasi davadan da uzak tutmak için böyle bir karar vermişlerdi. O dönemde Kürdistan’da kadın ve kızlar siyasete fazla bulaşmazlardı.
Bizim ailede de kadının yeri evdi ve meselelere karışmazlardı. Ama ben bunu kabul etmiyordum. İçimden “beni zorla evlendirirlerse canıma kıyarım” diyordum. Bu kararımda çok ciddiydim. Bundan başka da çarem yoktu, nereye kaçabilirdim ki? Başka kime beni Şivan’a götürün diyebilirdim ki?
Şivan mektubunu aldıktan sonra arkadaşlarına durumu bildiriyor, “Ne o kendi başına buraya gelebiliyor ne de ben Türkiye’ye gidebiliyorum” diyor. Sonra beni istemeleri için iki arkadaşını ülkeye gönderiyor.
Şivan’ın gelen arkadaşları kimlerdi?
Şivan en yakın arkadaşları olan Fakir Ahmet ile Eyo’yu göndermişti. Fakir Ahmet Suruçlu, Berazi aşiretindendi. İşçi olarak Almanya’ya gitmişlerdi ve Köln’de kalıyorlardı. Eyo ise Viranşehirliydi. Fakir Ahmet’in ailesi de Almanya’daydı ama Eyo tek başına kalıyordu. Fakir Ahmet ile Eyo otomobille bizim köye gelip Şivan’ın evine gidiyorlar.
Babasına, “Şivan bizi gönderdi, Gülistan’ı istemeye gitmenizi istiyor” diyorlar. Şivan’ın babası da, “Ben Şivan’ı tanımıyorum. O kötü işlere bulaşmış. Neden Kürtçülüğe bulaşmış, neden devlete karşı çıkıyor? Ailemizde böyle birşeyin olmasını istemiyoruz” diyor. Ama babası en çok da oğlunun öldürülmesinden korktuğu için böyle konuşuyor.
Şivan artık tanınan biriydi değil mi?
Evet, o zaman Şivan’ın kasetleri çıkmıştı, namı sanı vardı. Kürtler içinde devrimci bir sanatçı olarak tanınıyordu.
1980’lerden önce de kasetleri yasak mıydı?
Evet o zaman da Şivan’ın kasetleri yasaktı. Ancak 12 Eylül sonrasındaki gibi sıkı bir baskı yoktu. Kürt ve Kürdistan meselesiyle ilgili kitap ve kaset bulundurmak yasaktı, tutuklasalar cezası vardı. O dönem devrimciler kitap okur, Şivan Perwer, Mehmet Şeyho, Aram Tigran gibi sanatçıları dinlerlerdi. Bunlar da yasaktı. Velhasıl Şivan’ın arkadaşları babasını ikna edemiyorlar.
O da, “zaten Gülistan’ın babası onu Şivan’a vermez” diyor. Daha sonra Fakir Ahmet ile Eyo bizim eve beni istemeye geldiler. Şivan daha önce arkadaşlarına, “Eğer babam yardım etmezse Gülistan’ın annesine gidin, o yardım eder” demişti. Annem onlara yardımcı oldu ve beni babamdan istediler. Babam, “asla olmaz, kızımı ona vermem ve Almanya’ya göndermem” diyor.
Sonra ne oldu?
Şivan’ın arkadaşlarından Eyo’nun Kürdistan Devrimcileri grubu yani PKK’nin ilk grupları ile bağlatısı vardı. O dönem Hilvan ve Siverek’te çatışmalar vardı ve bu iki ilçe Kürdistan Devrimcileri’nin kontrolündeydi. Eyo ile Fakir Ahmet onlara gidip durumu anlatıyor.
Abdullah Öcalan ile görüşüyorlar. O da, “bizden ne yardım gerekiyorsa yapmaya hazırız” diyor. Babam beni vermemekte ısrar edince Kürdistan Devrimcileri gelip onu tehdit ediyorlar. Babam ilkin tehditleri ciddiye almıyor, “bir grup talebe ne yapabilir ki” diyor. Fakat onlar tehditin dozunu arttırarak babamı orada yaşatmayacaklarını söylüyorlar.
Söyleşiyi burada bitirelim. Gelecek bölümde buradan başlarız. Biz de ne olduğunu daha çok merak etmeye başladık.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın