Mehdi Eker: Komisyonun amacı karar almak değil ortak bir anlayış yaratmaktır
Türkiye Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Mehdi Eker, parlamento çatısı altında kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun ortak bir anlayış oluşturmak için çalıştığını ve çalışmanın sonucunun çıkarılacak olan yeni yasalar için önemli bir zemin oluşturacağını belirtti.
Eker, "En önemli adım silahların bırakılmasıdır, bu semboliktir ve artık diyalogla konuşacağımız anlamına gelir" dedi.
Türkiye’de çözüm süreci ve barış üzerine tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık eski Bakanı Mehdi Eker, Rûdaw'a konuştu
Hêvîdar Zana'nın sorularını yanıtlayan Eker, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun amacının tarafları dinlemek ve anlamak olduğunu belirterek şöyle dedi:
"Bu komisyonun üyeleri, halkın yüzde 90'ından fazlasını temsil ediyor. Orada birbirlerini dinliyorlar. Ayrıca dışarıdan insanları da dinliyorlar. Bürokrasiden, akademiden ve bu konuda fikir sahibi olan kişilerden. Amaç, insanların fikirlerini birbirlerine söylemeleri, birbirlerini dinlemeleri ve kendilerini karşı tarafın yerine koyabilmeleridir. Tüm taraflar birbirlerini dinlediğinde ortak bir fikir ortaya çıkacak. Bunun faydası, bu komisyonun partilerini bilgilendirmesi ve yeni yasalar için zemin oluşturmasıdır. Kendilerinin karar vermesi değil."
Rûdaw: Sayın Eker, hoş geldiniz, tekrar aramızdasınız. Hemen son gelişmelerden başlamak istiyorum; Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu kuruldu ve tüm partilerden üyeler yer aldı. Komisyonun çalışmalarını nasıl görüyorsunuz?
Mehdi Eker: İşin özü şu ki; bu kişiler, yani komisyon üyeleri halkın ve milletin yüzde 90'ından fazlasını temsil ediyorlar. Orada birbirlerini dinliyorlar. Ayrıca dışarıdan insanları da dinliyorlar. Bürokrasiden, akademiden ve bu alanda fikir sahibi olan kişilerden. Amaç, insanların fikirlerini birbirlerine söylemesi, birbirlerini dinlemesi, birbirlerini anlayabilmesi ve kendilerini karşı tarafın yerine koyabilmesidir.
Tüm temsilciler ve ilgili taraflar birlikte birbirlerini dinleyip anladıklarında, orada ortak bir fikir, ortak bir amaç ortaya çıkacak. Amaç bu, karar vermek değil. Peki bunun faydası ne, görevi ne? Görevi şu ki bunlar Türkiye Parlamentosu'nun yüzde 90'ından fazlasını temsil ediyorlar. Diğer aşamalarda, kararlar verildiğinde partilerini bilgilendirecekler. Onlara ne verilip alındığını, ne anlaşması yapıldığını söyleyecekler. Bu şekilde çıkacak yeni yasalar için fayda ve zemin oluşturacak. Orada kendini gösterecek. Bunların oturup kendi başlarına karar vermeleri için değil. Bu komisyon bunun için değil. Bu komisyon uzun ve kısa vadeli konular üzerinde düşünmek, sorular sormak, cevaplar almak ve sonunda ortak bir anlayış oluşturmak içindir.
Rûdaw: Ama herhangi bir zaman çizelgesi konulmadı mı? PKK'nin silah bırakma süreci ne zaman son bulacak ve PKK ne zaman silahları tamamen bırakacak?
Mehdi Eker: Bu yarın bitecek diyebileceğimiz bir süreç değil. Burada önemli ve kritik adım silahların bırakılması. Silah bırakma semboliktir. Silah bırakmanın anlamı şu: 'Artık silahları sana karşı kullanmayacağım. Niyetim seni öldürmek değil.' Peki, niyet ne? Niyet birbirimizi dinlememiz ve ne istediğimizi söylememiz; sen ne istiyorsun, ben ne istiyorum. Ne senin istediğin her şeyin doğru olduğu söylenebilir ne de benim söylediklerimin hepsinin doğru olduğu. Burada müzakereye başlayacağız. Yani karşı taraf ne istiyor, devlet bir yanda o da bir yanda, oturacak.
Aralarında parlamenterler var. Bu sürecin güzel bir tarafı da parlamentonun kontrolünde olması ve parlamenterler tarafından bu sürecin ilerletilecek olması. İleriye gittiğinde, hem parlamenterlerin halkla ilişkisi var, onlardan hem fikir alıyorlar hem de fikirlerini veriyorlar. Hem bilgi alıyorlar hem bilgi veriyorlar. Bunlardan biri bu. Diğeri, bunların hepsi bir şeyi temsil ediyor. Her birinin bir partisi var.
Sonuçta, hangi adımların atılacağına karar verilecek; demokrasi açısından, hak ve hukuk açısından, eğitim açısından ve diğer sosyal alanlar açısından hangi sorunlar var. Eğer taraflar birbirlerini tam anlamadan kararlar verirse, o kararlar yarın insanı başka bir yola sokabilir ve bu süreç felç olabilir. Bunu istemiyoruz. Sabırla, dikkatli, kararlı ve bilgili bir şekilde ilerlemek istiyoruz ve bu da zamanla artar. Yani çok acelenin gereği yok.
Rûdaw: Şimdi her iki taraf da birbirlerinin niyetini biraz anlıyor, öyle değil mi?
Mehdi Eker: İki kolay ve açık şey var. Biri, silah yok, yani öldürme, vurma ve çarpışma yok. Bu güven verir insana. Diğeri de, sorunlarımız neler? Bu sorunlarımızı yüz yüze, ilişkilerimizi artırarak ve birbirimizi iyi anlayarak, demokratik yollarla çözmeliyiz.
Rûdaw: O zaman Sayın Eker, iyi niyet göstergesi olarak silahlarını teslim eden kişilerin Türkiye'ye dönüşü henüz uzak görünüyor.
Mehdi Eker: Mesele üç kalaşnikof değil. Bu mesele kırk yıldan fazladır. Bu sürede silah, bomba, patlama ve başka birçok şey oldu ve büyük bir örgüt de kuruldu. Devletin uzman kişileri bu konular üzerinde çalışıyor.
Rûdaw: Yani o süreç şimdi devam ediyor?
Mehdi Eker: Evet, ama açık bir şekilde değil. Çünkü böyle usulleri yok ve doğru bir yol da değil. Çünkü bilenler ve bilmeyenler, herkes bir şey söyleyebilir ve süreç bozulabilir. Amaç, huzur ve kolaylıkla ve eğer iradeniz varsa, iyi bir sonuca ulaşmamızdır, inşallah.
Rûdaw: Kürtlerin çoğunluğu, 'PKK'nin artık silah bırakmasını ve savaşın bitmesini destekliyoruz' diyor çünkü savaşla bu davanın hiçbir yere varamayacağına inanıyorlar. Hayır, gitmiyor. Ama diyorlar ki, 'Bundan sonra Kürtler olarak ne elde edeceğiz? Anayasada Kürt olarak tanımımız olacak mı olmayacak mı?'
Mehdi Eker: Bu tartışmaların hepsi önümüzdeki günlerde gündemde. Adım adım bu konular tartışılacak; neye ihtiyaç var, neye yok. Yani ben de bilmiyorum, bugün hiç kimse bilmiyor. Bu sorunun cevabını verebilecek kimse bugün yok. İnsan söyleyemez. Süreç adım adım ilerlediğinde göreceğiz. Başlangıçta, üç kalaşnikofun teslim edilmesiyle silahlar tamamen bırakılmış değil, bitmemiş. Ama niyet iyi, amaç iyi. Bu süreç kendi yolunda güzel gidiyor. Çünkü irade ve niyet iyi ise umutluyuz. Ama eğer insan bu işlerde çok aceleci davranırsa, biraz sabırsız olursa, işler karışabilir.
Rûdaw: Türkiye anayasal bir değişikliğe hazır mı?
Mehdi Eker: Anayasa değişikliği için geniş bir uzlaşma olmalı, halk oyuyla olmalı. Eğer genel yolla olmazsa bu olmaz. Bu yüzden parlamentoda, komisyonda böyle bir fikrin oluşması gerekli. Üçte ikiden fazla olsun denir, karar alınır. Sonra bunlar partilerine gidip söyleyecekler. Bu konu partilerinde tartışılacak, sonra parlamentoya gelecek.
Parlamentoda şekillenir ve karar olur. Eğer parlamentonun yüzde 90'ı kabul ederse, o zaman parlamento içinde bu oluşur. Yani seçime gitmesine veya sandığa gitmesine izin vermezler. Belki gerek kalmaz ve parlamento içinde o karar alınır.
Rûdaw: AK Parti on bir kişilik bir komisyon hazırlamıştı, yanlış hatırlamıyorsam, anayasa için?
Mehdi Eker: AK Parti o zaman anayasa için biraz çalışmıştı ama başarılı olmadı. Partimiz başından beri bu 1982 anayasasının değişmesi gerektiğini söylüyor. Bu anayasayla olmaz. Ancak bizim söylediklerimizle diğer partilerin söyledikleri farklı.
Bir şekilde anlaşmamız gerekiyor. Eğer çoğunlukla olmazsa bozulur, başarılı olmaz. Bu yüzden o uzlaşma çok önemli. Eğer anlaşırlarsa, yani parlamentodaki tüm taraflar anlaşırsa, o zaman temel bir şey yazılacak. Bugün bunlar biraz ayrıntı. Gelecek günlerde bunlar değişecek. Bazı teklifler oldu ama bugün somut şeyler henüz ortaya çıkmadı.
Rûdaw: Dil konusunda da bir soru sormak istiyorum, Kürtçe dili. Çünkü anketlerde de Kürtlerin çoğunluğu bekledikleri önemli adımlardan birinin Kürtçenin eğitim dili olması olduğunu söylemiş.
Mehdi Eker: Kürtçe eğitimde seçmeli ders olarak var. Üniversitelerde de eğitim serbest, Kürdoloji bölümleri var. Lisans seviyesinde de bu var. Eskiden bunlar mümkün değildi. Bugün bunların olduğunu söylüyoruz. Ana dilde eğitim için bazı temel işler lazım. Pratiğe ihtiyaç var. Mesela, öğretmen var mı? Bu dille eğitim yapabilecek kaç öğretmen var?
Bunlar teknik işler. Bunlar ihtiyaçlara göre oluşur. Yani günden güne. Mesela ders seçiminde otuz-kırk bin kişiden sadece birkaç bin kişi Kürtçeyi seçiyor. Bu sayı çok az. Yani çocuğunu Kürtçe, ana dilde öğretmek isteyen kişinin önünde hiçbir engel yok.
Rûdaw: Öğrenmek için engel yok ama eğitim dili olduğunda artık o başka bir konu. Çünkü halk diyor ki, 'Mesela Kürtçe okuyan çocuk sonra ne olacak? Nasıl atanacak?' Bunların hepsi... Prensip olarak AK Parti içinde buna karşı muhalefet var mı?
Mehdi Eker: AK Parti içinde de bu konuda düşünen kişiler var. Gündemlerinde, zihinlerinde bu sorular var. Gelecek zamanlarda bunlar konuşulacak ve tartışılacak, sonuçta karar verilecek.
Rûdaw: Hakkari'den bir din görevlisi, cuma namazı hutbesini Kürtçe okuduğu için tutuklandı. Daha sonra serbest bırakıldı ve ev hapsi verildi. Adam çok bitkin ve yaşlıydı.
Mehdi Eker: Gerçekten, hukuki olarak bildiğim kadarıyla Kürtçe hutbe verilmesinde engel yok. Neden böyle şeyler oluyor bilmiyorum. Bazen bazı kişiler var ki kendi başlarına işler yapıyorlar. Bir yerde yetkili olan biri, hukuk ve kanun olmadan bir adım atıyor ve bir şey yapıyor. O da yanlış ve sonra geri alınıyor. Bildiğim kadarıyla engel yok. Aslında hutbe Arapça; ayetleri okuyorsun, hadisleri okuyorsun, salavat getiriyorsun. Bu Arapça, Türkçe değil.
Rûdaw: Ama Diyanet’in web sitesinde yedi dilde her hafta hutbe yayınlanıyor. İspanyolca da var, İtalyanca da var, birçok yabancı dil var ama Kürtçe yok.
Mehdi Eker: Bu bilgiyi bilmiyorum. Sormam lazım. Bildiğim kadarıyla Kürtçe hutbe okunmasında engel yok. Eskiden de vardı. Beş yıl, on yıl, on beş yıl önce de isteyenler vaaz ve hutbe verirken, her zaman Cuma günü hutbeden önce vaaz ve nasihat ediyorlardı.
Rûdaw: Benim kastım Diyanet İşleri Başkanlığı'nın web sitesinde yok. Mesela o dillerde verebilirsiniz diyor ama Kürtçe demiyor.
Mehdi Eker: Bu konuya bakacağım, soracağım. Evet, bildiğim kadarıyla...
Rûdaw: Engel yok, isteyen imam Kürtçe de hutbe verebilir.
Mehdi Eker: Hutbeyi okuyorsun, cemaatin de hepsi Kürt ve Türkçe bilmiyor, ya da başka dille... O zaman ne yapmalısın? Eskiden, kırk yıl önce, doğru, askerlerin geldiği dönemde bu şeyler engelleniyordu. AK Parti döneminde birçok engel kaldırıldı. Eskiden insan hapishanede çocuklarıyla bile Kürtçe konuşamıyordu. Bunu kaldırdık.
Rûdaw: Halkın buna karşı tepkisini söylüyorum. Doğru, pratikte Kürtçe hutbe verilebilir ama neden Diyanet Kürtçeyi o dillerin arasına koymuyor? Kasıt bu.
Mehdi Eker: Bilmiyorum, ona da bakacağım. Kesinlikle üzerinde duracağım.
Rûdaw: Evet, mesela siyasi tutuklular. Demirtaş gibi biri... Birkaç gün önce Sayın Bülent Arınç da bir konuşmasında bahsetti ve 'Demirtaş gibi birinin artık hapiste olmaması gerekir' dedi. Fikirlerini ifade eden kişiler ne zaman serbest bırakılacak?
Mehdi Eker: O yargının elinde, adli süreçte ve o sürece göre ona muamele yapılıyor. Sadece o değil, onun gibi birçok insan hapiste; ya mahkum ya tutuklu. Bu benim işim değil, görevim değil.
Rûdaw: Ama iyi niyet olarak, siyasi tutuklular bu sürece dahil olmaz mı?
Mehdi Eker: Demokrasi şartları üzerine, eğer hukukta bir engel varsa, siyaset o engeli kaldırır. Siyaset budur. Ama siyaset hukukun yerine geçmez ve karar vermez. O demokrasi değil.
Rûdaw: Çok teşekkürler, Sayın Mehdi Eker.