Eski Musul Başkonsolosu: Erbil tehdit altında

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, Musul operasyonuna Türkiye’nin de katılması gerektiğini söyledi.

 

Öztürk Yılmaz, “Irak’taki IŞİD varlığına biz müdahale edecek güçteyken, Bağdat yıkıcı bir siyaset izleyip bizi devre dışı bırakırsa bunun sonuçlarına da katlanmak zorunda” dedi.

 

“PKK Şengal’i PYD’ye katmak istiyor” diyen Öztürk Yılmaz, “Sayın Barzani de bu durumdan çok rahatsız çünkü PKK orada güçlendiği zaman Erbil’i de yönetmek isteyecektir” ifadelerini kullandı.

 

Öztürk Yılmaz, gündeme ilişkin Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.

 

17 Ekim’de büyük Musul operasyonu başladı. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Musul operasyonu beklendiği gibi hızlı gitmiyor çünkü IŞİD’in kente çok büyük bir yığınak yaptığını biliyoruz. Örgütün kentte çok sayıda patlayıcı kullanacağını biliyoruz. Ancak operasyonun planlanmasında da bir karışıklık var. IŞİD çekildiğinde hangi gücün bölgede kalacağına yönelik bir netlik yok.

 

Ortada çok ciddi bir sinir gerginliği var. Kim daha önce girsin, kim daha önce alsın, kim ne yapsın konusunda taraflar arasında sürtüşme var. Irak Ordusu ve Peşmerge Güçleri arasında bir koordinasyon görülse de aslında perde arkası çok farklı. Operasyon şu an yavaş ilerliyor ancak öyle veya böyle bir şekilde başarıya ulaşacağını düşünüyoum.

 

Türkiye ısrarla Musul operasyonuna dahil olmak istiyor. Bu konuda hükümetle aynı noktada mısınız?

 

IŞİD’e karşı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu kararlar var. IŞİD’e karşı kurulan bir koalisyon var ve Türkiye de o koalisyonun bir parçası. Ayrıca Türkiye’nin her şeyden önce  o bölgede terör örgütleriyle mücadele konusunda mutlaka olması gerekir.

 

Çünkü Türkiye komşu bir ülke ve en fazla tehdit alan ülkelerin başında geliyor. Ayrıca bölgedeki gelişmeler bizi doğrudan ilgilendiyor. Bu yüzden Türkiye Musul operasyonunda yer almalı diye düşünüyorum.

 

Türkiye’nin bu operasyonda yer almaması ne gibi eksiklik yaratır?

 

Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede olması şart ama olmamasını da şöyle algılamak lazım; bu opeasyon ne kadar başarılı olabilir? Açıkçası ben, bölgesel bir gücün yani Türkiye gibi bir gücün dışarıda bırakılmasını hem Irak’ın geleceği açısından hem de bölgedeki istikrar ve barış açısından doğru bir yol olduğunu düşünmüyorum.

 

TÜRKİYE’NİN B PLANI

 

Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmak için bir B planından söz ediliyor. Bu durum medyada yansıdığı kadarıyla, “Kürdistan Hükümeti çağıracak ve Türkiye operasyona dahil olacak” şeklinde yorumlanıyor ancak Kürdistan Bölgesi Hükümeti, “Türkiye operasyona dahil olmak istiyorsa Bağdat’la anlaşmalı” dedi. Sizce Türkiye’nin B planı nedir? Kürdistan Bölgesi’nin bu açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Açıkçası B planın ne olduğunu tam olarak bilmiş değiliz. Esasen Türkiye’nin A planı hakkında da ciddi soru işaretlerimiz var. Hükümetin böyle bir açmazı var maalesef. Hükümetin Irak ve Suriye politikasının sağlıklı olmadığını başından beri söylüyoruz. Bu konuda hükümet ciddi yanlışlar içerisinde.

 

Bizim öncelikle şunu bilmemiz lazım. A veya B planı diye bir şey yok. Plan tek esastır. Türkiye bu gelişmelerde taraf olmalı. Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Irak Anayasası ve uluslararası hukuka göre herhangi bir şekilde kendi bölgesel yönetiminde veya kendi yönetiminin dışında Bağdat’ın kontrolü altında yabancı kuvvetin konuşlanmasına yetki verme hakkı yok.

 

Sayın Barzani bu olmayan hakkı esasen teslim etti. Böyle bir hakkım yok dedi. Dolayısıyla yapmamız gereken şudur: Bölgesel Kürt Yöneti’yle de Bağdat’la da yakın bir koodinasyon gerekiyor. Bağdat Türkiye’nin A planına izin vermiyor. B planı yani Kürt Bölgesel Yönetimi içerisinde bir konuşlanmaya gidelim dediğiniz anda da onun kararını yine Bağlat’la yapılacak anlaşma belirler.

 

Eğer Bağdat IŞİD’le mücadelede, “Türkiye’yi istemiyorum” derse çok büyük bir sorumluluk altına girer. Çünkü Türkiye Irak’tan dolayı bir tehdit altına giriyor. Irak’taki IŞİD varlığına biz müdahale edecek güçteyken yıkıcı bir siyaset izlerse bunun sonuçlarına da katlanmak zorundalar.

 

Peki iktidarda CHP olsaydı hükümetten farklı ne yapardı?

 

Biz hem Bölgesel Kürt Yönetimi hem de Bağdat’la yakın ilişkiler kurardık. Unutmayalım ki bugün Bölgesel Kürt Yönetimi ile Bağdat arasında doğru düzgün bir ilişki yok. Aralarındaki çekişmeyi biliyoruz. Dış politikada esas olan makulu, yani orta yolu bulabilmektir.

 

Bugün Bölgesel Kürt Yönetimi Türkiye’ye izin verse belki Bağdat’la arasında bir savaş çıkar. Bunları iyi okumamız lazım. Tek plan vardır o da Türkiye’nin bu gelişmelerde taraf olmasıdır.

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Misak-ı Milli’yi hatırlattı. Sizce Misak-ı Milli, Türkiye’nin oraya müdahale etme hakkını tanıyor mu?

 

Öncelikle Misak-ı Milli’yi referans yapıyorsanız onun gereği adımları atmanız lazım. Gidip Musul’u mu almak istiyorsunuz, Kerkük’ü mü almak istiyorsunuz, gidip almanız lazım. Eğer almıyorsanız bunu dememeniz gerekiyor. Bu tür söylemleri çok yanlış buluyorum.

 

ŞENGAL’DEKİ PKK VARLIĞI

 

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Irak’a operasyon masada. Şengal’de PKK bir oluşuma giderse biz oraya kara harekatında bulunabiliriz” dedi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

 

Türkiye’nin PKK’la ilgili çok ciddi kaygıları var. Biz PKK unsurlarının Şengal bölgesine yerleştiğini biliyoruz. PKK’nın amacı şu; Şengal’i alıp, PYD’ye katmak. Hesap bu. Bu durumun Irak’a ciddi zarar vereceğini ve ortalığı allak bullak edeceğini iyi biliyoruz.

 

Bu durum Sayın Barzani’yi de çok rahatsız ediyor çünkü PKK orada güçlendiği zaman Erbil’i de yönetmek isteyecektir. Bu da ayrı bir tehdit olarak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin önünde duruyor.

 

IŞİD Musul’dan çıkarılırsa sizce nasıl hareket eder? Yani bundan sonra nasıl bir yol izler?

 

Bir kısım üst düzey IŞİD’lilerin oraya terkettiğini tahmin ediyorum. Şu anda orada kalanlar ilk gelenler değil. İlk gelenler gitti. Orada kalanlar ise Musul’un, Telafer’in ve Tikrit’in buradaki Sünni ağırlıkla kesimler olduğunu düşünüyorum. Bunlar da ya çatışıp ölecekler, ya da bir şekilde kaçmak isteyeceklerdir. IŞİD’in uzun süre orada varlığını devam ettireceğini düşünmüyorum.

 

MUSUL’DAN GELEN GÖÇ DALGASI

 

Musul’dan bir göç dalgası bekliyor musunuz?

 

Irak Ordusu şehir içine girdikçe oradaki IŞİD’liler ve bir şekilde örgüte destek verenler kaçma yollarını arayacaktır. Bu yüzden Musul’dan her gelene masum gözüyle bakmak saflık olur. Peki Musul’dan kaçanlar ne yapacak?

 

Bölgesel Kürt Yönetimi ve Bağdat söz konusu bu şüphelileri kabul etmeyecektir. Tek ihtimal kalıyor o da ya Rakka’ya göç edecekler ya da Türkiye’ye. Türkiye’ye gelenlerin IŞİD’çi olmadığını nasıl anlayacağız. Bu yüzden göç konusu en riskli konudur.

 

Peki Türkiye bu risklere karşı nasıl bir tedbir alıyor?

 

Türkiye için bu durum ciddi risk konusudur. Bu yüzden Türkiye Musul operasyonunda yer almalıdır. Bunu ancak orada çözebiliriz. Zaten bu abluka devam ederse IŞİD’in çok fazla dayanma gücü olmayacaktır.

 

MUSUL’UN STATÜSÜ

 

Musul alındıktan sonra sizce nasıl bir statüye sahip olacak?

 

Ortada 3 niyet var. Birincisi Bağdat’ın niyeti; Musul’u vilayet yapmak. İkincisi Bölgesel Kürt Yönetimi’nin niyeti; Dicle’nin doğusunu alıp topraklarına katmak. Üçüncüsü ise Sünnilerin niyeti; federal bir Musul oluşturmak.

 

Bunların yanında bir de uluslararası toplumun tercihi var: Hiçbir gücün tam hakim olmadığı, Sünnilerin öne çıkarıldığı özel bir yapı.

 

Bu senaryolar ne kadar işler bunu şu an bilemeyiz. Ancak daha çok Bağdat’ı tatmin edecek bir senaryo üzerinde durulacağını düşüyorum.

 

Son dönemlerde Türkiye’de konuşulan bir diğer konu ise “eksen kayması” meselesi. Türkiye’nin ABD’den uzaklaşıp, Rusya’ya yakınlaştığını görüyoruz. Sizce Türkiye dış politikasında neyi hedefliyor?

 

Biz Türkiye’nin dış politika konusunda çok fazla mezhepçi bir politika üzerinde durduğunu ve aslında bunun hiç olmaması gerektiğini düşüyoruz. Bu politikanın Türkiye’ye zarar verdiğini düşünüyorum. Hükümette biz ne desek onun tam tersini yapıyor.

 

BAŞKANLIK SİSTEMİ

 

Dış politikadan iç politikaya dönelim biraz. Türkiye’deki “başkanlık sistemi” tartışmalarını CHP nasıl yorumluyor?

 

Biz Türkiye’de tek bir kişinin konumunu güçlendirmek için böyle bir sisteme geçişi doğru bulmuyoruz. Bunun bir ihtiyaç değil, tercih olduğunu düşünüyoruz. Biz demokratik parlamenter sistemin devamından yanayız.

 

Referanduma gidilirse sizce nasıl bir sonuç çıkar?

 

Nasıl bir sonuç çıkaracağını kestiremiyorun ancak biz kesinlikle buna hayır deriz. Halkın bu başkanlık sisteminden neyi anladığı çok önemli. Eğer halkımız bunun bir şahsın güç devşirmesi olarak algılarsa bunu farklı yargılayacaktır.