Yado CİWAN
Almanya’da dizi ve filmlerde rol alan Dersim doğumlu Kürt oyuncu, yönetmen ve senarist Nuray Şahin, sanatsal birikimini,çocukluğunun geçtiği Dersim’e borçlu olduğunu dile getirdi.
Bir Alman polisiye dizisi olan “Tatort”la tanınmaya başlayan oyuncu, sadece sevdiği kişilerin filmlerinde rol aldığını söyledi.
Nuray Şahin, Rûdaw’ın sorularını cevapladı...
Sinema ve televizyon aşkı sizde nasıl başladı?
Çocukluğumda Dersim’de dinlediğim masal ve destanların beni bu yola yönelttiği kanısındayım. O masal ve destanların anlatıcıları, o şeyler gerçekte yaşanmışçasına anlatıyorlardı. Bazen ağlayıp, bazen gülüyor; bazen de derinden bir ah çekiyorlardı. Kimse anlattıklarından şüpheye düşmesin diye... Bu kişilerin gerçek yaşantıları da öykülere katılınca, benim gibi çocukların fantezi dünyası daha da parıldıyordu.
Bu ruh hali tam olarak nasıl somut bir fikre dönüştü?
Mitoloji araştırmalarına başladığımda da Joseph Campbell’le karşılaştım. O, nasıl ki aynı zamanlarda farklı yerlerde ortaya çıkıp, birbirine benzeyen mitolojik öğeleri derlediyse, ben de dünyadaki filmleri derlemeye ve analiz etmeye başladım. İnsanları birbirinden farklı kılan neydi? Ben kimdim? Bu soruları kendime sordum ve gitgide Dersim öyküleriyle buluşmaya ve önce kısa öyküler, sonra da senaryolar yazmaya başladım. En sonunda da Berlin’de sinema akademisine gittim.
Oyunculuk dışında senaristlik ve yönetmenlik de yapıyorsunuz. Sanata bakış açınızı anlatır mısınız?
Bir insan, nehirden akan sudan ilham alıp, o anda büyük sorunlara karşı çıkma gücünü kendinde bulabilir. Hollywood bu yöntemi çok kullanıyor. Senaryolarımda, köklerine bağlı olan karakterler, değişime açıklar. Kendimi en iyi ifade edebileceğim yöntem bu. ZDF kanalı için çektiğim filmde Dersimli Kürt bir ailenin parçalanmışlık öyküsüne yer verdim. Filmde, genç bir kadın babasının ölümünden sonra, annesi ve kızkardeşini görmek için bir yolunu bulup Almanya’ya geliyor. İnsanlar filmi izlerken sadece genç bir kadını izlemiyor, aynı zamanda onun yaşadığı kültürü ve yeni tanıştığı kültürdeki zorlukları da görüyor.
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Oyunculuğa tiyatroyla başladım ve benim için en zor olan da tiyatro oyunculuğudur. İyi bir tiyatrocu olmanın ilk koşulu, yetenekli olmaktan ziyade, her türlü özel problemden ve baskıdan uzak olmaktır. Zira oyuncu sahneye çıktığı an tüm etkilerden uzak olmalı. Bu durum bana çok şey öğretti. Fakat sinema akdemisinde okuğum zaman, sinema oyunculuğu yönümü biraz geliştirdim. Sinemada, tiyatrodaki gibi, abartılı mimikler kullanmak gerekmiyor. O zamanlarda oyunculukla beraber senaryo yazımı ve yönetmenliğe de başladım.
Bir Alman polisiye dizisi olan “Tatort”a oynamanla tanındın. Şimdiye kadar nasıl tepkiler aldın?
Televizyon öyle bir şey ki, izleyicilere yüzünü unutturmuyor. Rol aldığım Tatort dizisi, her 3-4 yılda bir Almanca konuşulan ülkelerin birinde gösteriliyor. Bazen havaalanlarında da yanıma gelip, beni tebrik edenler oluyor. Aldığım bütün tepkiler olumlu yönde oldu; bu da doğru yolda olduğumu gösteriyor.
Kürtçe filmleri de izliyor musunuz? Bu filmleri sinema kalite ve standartlarına göre nasıl buluyorsunuz?
Evet, Kürtçe filmleri takip ediyorum. Şimdiye kadar Yılmaz Güney’in filmleri hariç, içinde yaratıcılık ve içtenlik olan Kürtçe film izlemedim. Kürt yönetmenlerin, iyi bir film ile seyircilerin karşısına çıkmak yerine, kendinden öncekilerin izinden gittiği inancındayım. Sinema da diğer sanat dalları gibi insanın bütün yeteneklerini öne çıkartıyor. Eğer bütün filmlerin iyi değilse, sadece iyi olan bir film kriter sayılmaz.
NURAY ŞAHİN / PORTRE
26 Ağustos 1974 yılında Dersim’de doğdu. Almanya’da büyüyen Şahin, sinema eğitimini de burada aldı ve hatırı sayılır bir kariyere ulaştı. Milyonlarca kişi tarafından izlenen Alman “Tatort” dizisinden sonra, tanınan bir sima haline geldi. Oyunculuğu dışında şimdiye kadar birçok dizi ve filmin senaristliğini yaptı.Halen Berlin’de yaşayan ünlü sanatçı, şimdidye kadar sinema ve oyunculuk dalında birçok ödül aldı.
Almanya’da dizi ve filmlerde rol alan Dersim doğumlu Kürt oyuncu, yönetmen ve senarist Nuray Şahin, sanatsal birikimini,çocukluğunun geçtiği Dersim’e borçlu olduğunu dile getirdi.
Bir Alman polisiye dizisi olan “Tatort”la tanınmaya başlayan oyuncu, sadece sevdiği kişilerin filmlerinde rol aldığını söyledi.
Nuray Şahin, Rûdaw’ın sorularını cevapladı...
Sinema ve televizyon aşkı sizde nasıl başladı?
Çocukluğumda Dersim’de dinlediğim masal ve destanların beni bu yola yönelttiği kanısındayım. O masal ve destanların anlatıcıları, o şeyler gerçekte yaşanmışçasına anlatıyorlardı. Bazen ağlayıp, bazen gülüyor; bazen de derinden bir ah çekiyorlardı. Kimse anlattıklarından şüpheye düşmesin diye... Bu kişilerin gerçek yaşantıları da öykülere katılınca, benim gibi çocukların fantezi dünyası daha da parıldıyordu.
Bu ruh hali tam olarak nasıl somut bir fikre dönüştü?
Mitoloji araştırmalarına başladığımda da Joseph Campbell’le karşılaştım. O, nasıl ki aynı zamanlarda farklı yerlerde ortaya çıkıp, birbirine benzeyen mitolojik öğeleri derlediyse, ben de dünyadaki filmleri derlemeye ve analiz etmeye başladım. İnsanları birbirinden farklı kılan neydi? Ben kimdim? Bu soruları kendime sordum ve gitgide Dersim öyküleriyle buluşmaya ve önce kısa öyküler, sonra da senaryolar yazmaya başladım. En sonunda da Berlin’de sinema akademisine gittim.
Oyunculuk dışında senaristlik ve yönetmenlik de yapıyorsunuz. Sanata bakış açınızı anlatır mısınız?
Bir insan, nehirden akan sudan ilham alıp, o anda büyük sorunlara karşı çıkma gücünü kendinde bulabilir. Hollywood bu yöntemi çok kullanıyor. Senaryolarımda, köklerine bağlı olan karakterler, değişime açıklar. Kendimi en iyi ifade edebileceğim yöntem bu. ZDF kanalı için çektiğim filmde Dersimli Kürt bir ailenin parçalanmışlık öyküsüne yer verdim. Filmde, genç bir kadın babasının ölümünden sonra, annesi ve kızkardeşini görmek için bir yolunu bulup Almanya’ya geliyor. İnsanlar filmi izlerken sadece genç bir kadını izlemiyor, aynı zamanda onun yaşadığı kültürü ve yeni tanıştığı kültürdeki zorlukları da görüyor.
Oyunculuğa nasıl başladınız?
Oyunculuğa tiyatroyla başladım ve benim için en zor olan da tiyatro oyunculuğudur. İyi bir tiyatrocu olmanın ilk koşulu, yetenekli olmaktan ziyade, her türlü özel problemden ve baskıdan uzak olmaktır. Zira oyuncu sahneye çıktığı an tüm etkilerden uzak olmalı. Bu durum bana çok şey öğretti. Fakat sinema akdemisinde okuğum zaman, sinema oyunculuğu yönümü biraz geliştirdim. Sinemada, tiyatrodaki gibi, abartılı mimikler kullanmak gerekmiyor. O zamanlarda oyunculukla beraber senaryo yazımı ve yönetmenliğe de başladım.
Bir Alman polisiye dizisi olan “Tatort”a oynamanla tanındın. Şimdiye kadar nasıl tepkiler aldın?
Televizyon öyle bir şey ki, izleyicilere yüzünü unutturmuyor. Rol aldığım Tatort dizisi, her 3-4 yılda bir Almanca konuşulan ülkelerin birinde gösteriliyor. Bazen havaalanlarında da yanıma gelip, beni tebrik edenler oluyor. Aldığım bütün tepkiler olumlu yönde oldu; bu da doğru yolda olduğumu gösteriyor.
Kürtçe filmleri de izliyor musunuz? Bu filmleri sinema kalite ve standartlarına göre nasıl buluyorsunuz?
Evet, Kürtçe filmleri takip ediyorum. Şimdiye kadar Yılmaz Güney’in filmleri hariç, içinde yaratıcılık ve içtenlik olan Kürtçe film izlemedim. Kürt yönetmenlerin, iyi bir film ile seyircilerin karşısına çıkmak yerine, kendinden öncekilerin izinden gittiği inancındayım. Sinema da diğer sanat dalları gibi insanın bütün yeteneklerini öne çıkartıyor. Eğer bütün filmlerin iyi değilse, sadece iyi olan bir film kriter sayılmaz.
NURAY ŞAHİN / PORTRE
26 Ağustos 1974 yılında Dersim’de doğdu. Almanya’da büyüyen Şahin, sinema eğitimini de burada aldı ve hatırı sayılır bir kariyere ulaştı. Milyonlarca kişi tarafından izlenen Alman “Tatort” dizisinden sonra, tanınan bir sima haline geldi. Oyunculuğu dışında şimdiye kadar birçok dizi ve filmin senaristliğini yaptı.Halen Berlin’de yaşayan ünlü sanatçı, şimdidye kadar sinema ve oyunculuk dalında birçok ödül aldı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın