CHP'li Oğuz Kaan Salıcı: Kürt meselesi sadece Kürtlerin değil hepimizin meselesidir
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı, Rûdaw’a verdiği röportajda Türkiye’deki Kürt meselesi, çözüm süreci ve parlamentoda kurulan komisyonun çalışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Salıcı, CHP’nin Kürt meselesini demokratik yollarla ve Türkiye’nin üniter yapısı içinde çözme kararlılığını vurguladı; toplumsal kabulün sürecin başarıya ulaşmasında kritik öneme sahip olduğunu belirtti.
Salıcı ayrıca Erbil ziyaretlerinden edindiği izlenimleri paylaşarak, bölgesel yönetimle ilişkilerin geliştirilmesinin hem bölge hem de Türkiye için istikrar sağlayacağını söyledi.
Komisyon süreciyle ilgili olarak, toplumsal rızanın artırılması, sivil toplumun ve akademisyenlerin görüşlerinin dikkate alınması gerektiğini ifade etti.
Kürtçe eğitim talebine yaklaşımında, önceliğin çocukların faydası olduğunu ve eğitim politikalarının uzman görüşleri doğrultusunda şekillendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Bunun yanı sıra, silah bırakma sürecinin önemine değinen Salıcı, demokratikleşme adımlarının atılmaması halinde ileride yeni sorunların ortaya çıkabileceğine dikkat çekti.
Umut hakkı ve tutuklularla ilgili sorulara yanıt verirken, sürecin toplumsal kabul ve diyalog zeminiyle ilerlemesi gerektiğini belirtti. Ayrıca, Türkiye’deki etnik ve kültürel çeşitliliğin, çözüm sürecinde bir avantaj olarak görülmesi gerektiğini ifade etti.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı Rûdaw TV sunucusu Hevidar Zana’nın sorularını yanıtladı:
Rûdaw: Özbey, hoş geldiniz.
Oğuz Kaan Salıcı: Hoş bulduk.
Rûdaw: İlk gelişiniz değil sanırım? İlk kez 2021 yılında gelmiştiniz.
Oğuz Kaan Salıcı: İlk gelişim 2021’deydi. Cumhuriyet Halk Partisi heyetiyle beraber gelmiştik. Zaten Cumhuriyet Halk Partisi’nden gelen o zamana kadar gelen ilk heyet bizdik.
Rûdaw: İlk defa ilişki kurmuş oldunuz?
Oğuz Kaan Salıcı: Evet, ilk ilişkiyi kurmuş olduk. Daha önceden Ankara’da biz misafir etmiştik; gidiş-gelişler olmuştu ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir heyeti ilk defa gelmiştim. Erbil Forumu için geldim. Bu üçüncü gelişim. Her geldiğimde de Erbil daha da değişiyor, farklı bir hal alıyor. Ben gayet memnunum Erbil’de olmaktan.
Rûdaw: Peki, ilişkileri nasıl görüyorsunuz? İlerletebildiniz mi bu süreçte?
Oğuz Kaan Salıcı: Ben bir mesafe almaya başladığımız kanaatindeyim. Çünkü şuradan bakmak lazım meseleye. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye'nin kurucu partisi, en köklü partisi sadece Türkiye'nin değil bu coğrafyanın en köklü siyasi partisi. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi'nin bölgesel yönetimle diyaloğunun olması Bölgesel yönetimin de ilişkileri Türkiye Cumhuriyeti ile ve farklı siyasi partilerle götürüyor olması hem bölgesel yönetim için hem Cumhuriyet Halk Partisi için kıymetli. Çünkü biz iktidar adayı bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla yarın öbür günlükten el değiştirdiğinde kimlerle muhatap olacaklar? Onlar nasıl düşünüyor? Biz Cumhuriyet Halk Partisi için söylüyorum. Bunu bölgesel yönetiminde görev yapanlar, etkili pozisyonlarda bulunanlar doğal olarak görmek ister, bilmek ister.
Aynı şey bizim için de geçerli. Dolayısıyla ben ilişkilerin iyileşmesinden, bölgesel yönetim ve Türkiye'nin ilişkilerinin iyileşmesinin bu bulunduğumuz coğrafya hem huzur hem istikrar getireceği kanaatindeyim.
Rûdaw: Evet biraz şahsi bir şey olacak ama ben sizi nedense Adıyamanlı oluşunuzdan dolayı hep Kürt sanıyordum. Değilmişsiniz evet. Türkler de var Adıyaman'da.
Oğuz Kaan Salıcı: Tabii tabii Adıyaman'da bir Türkmen nüfus da var. Kürtler de var, Adıyaman sınırları içinde zazalar da var. Ama Adıyaman herkesin çok iyi bir şekilde, birbiriyle rahat bir şekilde yaşadığı bir şehrimiz. Aileler içişe geçmiş, evlilikler var. Bunlar da yeni değil, çok eskilerden beri gelen bir hayat tarzı. Dolayısıyla ben memnunum Adıyaman'ın olmaktan da.
Rûdaw: Çözüm süreci konusuna gelmek istiyorum. Şimdi komisyon kuruldu. Belli bir aşamaya geldi. Her ne kadar pratik herhangi bir adım olmasa da yasaların değişmesi ya da hukuki bir zeminin oluşturulması dolayısıyla ama bir şeyler yapılıyor. Siz bu yapılanları nasıl değerlendiriyorsunuz CHP olarak?
Oğuz Kaan Salıcı: Şimdi bir kere Kürt meselesinin Türkiye'de çözülmesi gerekiyor. Bu konuyu çok eski tarihlerden beri, yani geleneksel olarak bizim siyasi geleneğimiz Cumhuriyet Halk Partisi, SHP geleneği, bunu yazdı, çizdi, raporlar açıkladı, bunu kendi içinde tartıştı, kamuoyuyla tartıştı. Dönem dönem bu tartışmaların partiye zarar verdiğini söyleyenler oldu ama gelmiş olduğumuz noktada Cumhuriyet Halk Partisi Kürt meselesini demokratik yollarla, Parlamento zemininde ve Türkiye'nin birliği beraberliği içinde, üniter yapısı içinde çözülmesi gerektiğini eskiden beri ifade eden bir siyasi parti. En yakın örnek 2013-2015 arasında bir çözüm süreci deneyimi var. O çözüm süreci deneyimine Cumhuriyet Halk Partisi mesafeli yaklaştı yöntemden dolayı. Bu şekilde bu meseleyi çözmeye çalışırsanız başarılı olunamaz diye düşündü. Bununla ilgili de Sayın Kılıçdaroğlu'nun veciz bir sözü vardır. Siyasi kariyerime mal olacağını bilsem dahi bu yapılan işe bir kredi açmak lazım dedi. Ama o dönemin iktidarı Recep Tayyip Erdoğan başbakan da o dönem, Türkiye'de farklı siyasi partilerin bir araya gelerek Kürt meselesini çözmesine çok uygun bir anlayışta değildi. Biz bunu çözeriz, HDP ile beraber çözeriz ve buradan da bir siyasi getiri elde ederiz, seçimde daha fazla oy alırız. Ben tekrardan başbakan olurum gibi düşünüyordu. O nedenle şöyle bir el hareketiyle bizim sizin kredinize ihtiyacımız yok diyerek aslında Cumhuriyet Halk Partisi'nin verebileceği desteğin önünü kesti. Ya da uyarılarına dikkate almayan bir şey yürüttü, süreç yürüttü.
Sonuçta o süreç akamete uğradı, yürümedi. Yani öyle ya da böyle yürümedi. Bugün yeni bir süreç var. Bu süreçte tabii Devlet Bahçeli'nin burada bu süreçte bir açıklamayla süreci başlatmış olması, süreci hareketlendirmiş olması çok kıymetli. Çünkü 2013-15 arasında Milliyetçi Hareket Partisi çok net bir duruş gösteriyordu o sürecin yürümemesi için. Bugün koşullar farklı, Türkiye'deki siyasi kompozisyon farklı, uluslararası dengeler farklı. Bütün bunların hepsini bir araya koyduğumuzda Türkiye'deki komisyon fikri de Cumhuriyet Halk Partisi'nin fikridir. Parlamento zemini de çözelim, bir komisyon kuralım, o komisyon çalışsın ve bütün siyasi partilerden orada katkı olsun, diyen de Cumhuriyet Halk Partisi'ydi. Dolayısıyla Cumhuriyet Halk Partisi kendi tarihsel tutarlılığına uygun bir şekilde komisyonda yer aldı.
Bunu büyük bir mesele haline getirmedi ki, Cumhuriyet Halk Partisi'nin şu anda Türkiye siyasetinde mesele haline getirebileceği ve bu konunun önüne koyabileceği çok fazla konu var. Bunları bir kenara koydu ama Türkiye'nin geleceği için, bizim toplumsal barışımız için bu meselede adım atılması lazım diye düşündü. Sayın Genel Başkanımız Özgür Özel'in kabulüyle Cumhuriyet Halk Partisi komisyona girdi.
Böyle bir komisyonun kurulabilmiş olması, parlamentodaki bütün siyasi partilerden bir parti hariç tamamının orada bulunuyor olması, bu meseleyi konuşabiliyor olması ve ilişkileri de komisyondaki ilişkilerde gayet nezaket içinde yürüyor. Çok kıymetli bir şey sonraya dair umut veriyor. Çok aceleci olmak bazen sorunun çözümüne katkı sağlamıyor. Çok duygusal olmak meselenin çözümüne katkı sağlamıyor. Çünkü çok yakıcı bir sorundan bahsediyoruz. Türkiye'de birçok ailede bir ya da birden fazla şehit var. İnsanlar hayatını kaybetti.
Nereden baksanız elli ile yakındır yürüyen bir şiddet sarmalı var. Bunu böyle birkaç gün içinde çözelim hemen el sıkışalım bitsin demek aslında kolaycılık meseleyi yeterince anlamamış olmak demek. Ben bu komisyon sürecinin eğer dışarıdan zehirlenmelere izin vermezse bu süreci zehirlemek isteyen kesimlerin önünü kapatırsa umarım Türkiye'nin birliğiyle ve uzlaşmayla sonuçlanacağı kanaatindeyim.
Rûdaw: Neler yapması lazım bu komisyonun başarılı olabilmesi için bu sürecin?
Oğuz Kaan Salıcı: Evet, şimdi komisyon ilk başta kuruluş aşamasında da öncesinde de şunu açıkladı, biz buna da yasa yapmayacağız. Biz bunu yasa da yapmayacağız. Ama 1 Ekim'den itibaren parlamento açılacak. Dolayısıyla bu konuya yoğunlaşmış olan 51 kişilik komisyon, bu meselenin çözümüyle ilgili bir çerçeve ortaya koyacak. O çerçeve tabii ki şu anda sivil toplum örgütleri dinleniyor, şehit aileleri dinleniyor, cumartesi anneleri, barış anneleri dinleniyor. Birçok farklı kesim dinleniyor yakında. Sendikacılar, iş dünyasından isimler, çatışma çözümü konusunda çalışmış akademisyenler de dinlenecek. Buradan ortaya çıkan, bütün bu birikimden ortaya çıkan bir yaklaşımla bunu nasıl bir şeye ihtiyaç var süreci ilerletmek için parlamenter zemininde ne yapılabilir bununla ilgili bir çerçeve hazırlanacak. O çerçeve biz de katkı sunacağız diğer siyasi partilere katkı sunacak ve bence şu ana kadar bir şey çıkmıyor diye düşünenler var ise yavaş yavaş bir şeylerin çıktığını anlayabiliriz. Ama aynı zamanda toplumsal rızanın da arttığını, çünkü vatandaşımız eğer bu konuda bir rıza göstermezse doğal olarak siyasetin süreci çözmesinin önünde ciddi bir engel ortaya çıkar. Dolayısıyla vatandaşımızın rızasını da arttırarak bir adım atacağız.
Rûdaw: Peki bunu nasıl ölçebiliyorsunuz mesela kendi oy verenleriniz, size oy verenler, kendi kitleniz. Bu konuda neler düşünüyor, onu ölçebilmek için herhangi bir araştırma, meydan araştırması falan yapıyor musunuz?
Oğuz Kaan Salıcı: Tabii şöyle, Cumhuriyet Halk Partisi'nin doğrudan yaptığı bir araştırma yok ama araştırma yapılıp kamuoyuna açıklanan, bütün Türkiye görsün diye açıklanan araştırmalar var. Bunu yapan uzmanlar var. Bunları çıkıp televizyonlarda vatandaşı bilgilendirecek şekilde tartışma programından da ifade ediyorlar. Bir diğeri bizim kendi örgütlerimiz var. Türkiye'nin dört bir yanında Cumhuriyet Halk Partisi'nin il ve ilçe örgütleri var. Oralardan aldığımız bilgiler var. Sahaya çıktığımız zaman vatandaşa doğrudan temas ettiğimizde vatandaşın bize sorduğu bazı şeyler var. Bunların arasında kaygılar da var. Endişeler de var. Umutlu olalım daha iyiye gidecek diye düşünen vatandaşlarımız da var. Biz burada daha iyiye gidecek, umutlu olalım diyen vatandaşlarımızın sözünü tabii ki önemli buluyoruz. O rıza çok kıymetli ama endişeliyim, kaygılarım var diyen vatandaşımızın kaygısını, endişesini de anlayarak yürümemiz lazım. O kaygıyı, endişeyi ortadan kaldıracak bir süreç yürütmezsek, bir iş yapmazsak o zaman toplumsal rızayı daha yukarıya çekme imkanımız olmaz.
Rûdaw: Biraz geriye gitmek istiyorum Oğuz Bey. Son seçimlerden çok daha geriye. O dönem böyle Kürtlerle çok mesafeli bir CHP gördük sürekli. Seçimlerde değişti tabii o yaklaşım. CHP nasıl o aşamaya geldi? CHP o kararı nasıl verdi? Benim Kürtlerle ilişkilenmem lazım noktasına nasıl geldi?
Oğuz Kaan Salıcı: Birincisi biz hayata baktığımız zaman Türkler ve Kürtler diye ayıran ya da insanları, kimlikleri ya da inançsal aidiyetleri üzerine ayıran bir siyasi parti değiliz. Biz sosyal demokrat bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla Türkiye'nin 86 milyon vatandaşını aynı gözle görüyoruz, aynı şekilde bakıyoruz.
Bizim Kürt meselesine olan ilgimiz, bu meseleyi çözme kararlılığımız çok eskiden beri geliyor. Ama dönem dönem Türkiye'de terörün çok ön plana çıktığı, çok can yaktığı ve bunu kör bir terör şeklinde uyguladığı zamanlar oldu. Örneğin Ankara'da bir otobüs durağında bomba patladı. O sırada oradan geçen ya da otobüse binmek için orada bekleyen birçok masum insan hayatını kaybetti. Bu bir tane olmadı. Birçok yerde oldu, birçok kez oldu. Dolayısıyla böyle bir terör eyleminin buna benzer terör eyleminin çok yüksek olduğu zamanlarda ister istemez çözüme dair bir şeyleri konuşma şansınız azalıyor.
Silah varsa ortada siyaset geriliyor. Silah ne zaman ortadan kalkar? O zaman siyaset, diyalog, meseleye dair daha soğuk kaldı bakışlar ön plana çıkıyor. Şunu görelim, yani biz Türkiye'de bu belki bu coğrafyada yani Orta Doğu'da çok yaygın bir şey değil ama Türklerle Kürtler arasında evlilikler var ve bu evlilikler yeni değil. Lazlarla Kürtler arasında, Gürcüyle Kürt arasında herkesin birbiriyle aile ilişkisi kurabildiği bir ülke Türkiye. Ama Irak'a baktığımız zaman, Suriye'ye baktığımız zaman benzer şeyleri göremiyoruz.
Bu Türkiye için müthiş bir sosyolojik avantaj. Bu meseleyi bölünmeden, parçalanmadan, güçlü bir şekilde Türkiye'nin üniter yapısı içinde beraber çözebileceğimizin de çok ciddi bir işareti. Cumhuriyet Halk Partisi de bunu açıkçası baştan beri savunuyor.
Rûdaw: Peki Kürtler bu bahsettiğiniz çözümün içerisinde Kürtler kendini gerçekten eşit vatandaş görsün diye gerekli olan değişikliklerin yapılmasından da yana mısınız? Destekler misiniz?
Oğuz Kaan Salıcı: Şöyle ifade edeyim. Türkiye'de yasalar üzerinde çok büyük problemler yok. Yani yasalarımız aslında iyi şeyler yazıyor. Ama Türkiye'de uygulamayla ilgili ciddi problemler var. İşte en meşhur örneklerden bir tanesi şudur, basın özgürlüğüyle ilgili. Anayasada basın hürdür sansür edilemez der. Son altında ama, fakat, lakin yani engelleri teker teker sıralar. Kürt meselesinin çözümüne dair yapılması gereken işlerin başında o yasaların uygulamada da herkese eşit bir şekilde uygulanmasını sağlamamız gerekiyor. Yoksa mahkemenin önüne gittiğiniz zaman mahkeme sizi Kürt Türk diye ayırmıyor. Polis bir işe müdahale ettiği zaman sizi Türk-Kürt diye ayırmıyor. Yani ben muhalif bir siyasetçiyim. Gezi protestoları sırasında İstanbul'da il başkanıydım.
Polis Oğuz Kağan Salıcı sen Adıyamanlıymışsın ama Türkmüşsün muamelesi yapmıyor. Eğer siz muhalifseniz ve polis orayı dağıtacaksa size de aynı muameleyi yapıyor başka birisine de aynı muameleyi yapıyor. Burada önemli olan şey şu. Kürtleri temsil eden, Kürtlerin iradesini temsil ettiğini söyleyen en geniş parti, en çok tabana yayılmış olan parti işte bugün DEM Parti ve DEM Parti'nin eleştirileri, sisteme dair, yanlışlıklara dair söylediği şeyler dikkate alınıp bakılması lazım. Adalet ve Kalkınma Partisi Kürt seçmenden ciddi oyalan bir siyasi parti.
Cumhuriyet Halk Partisi son dönemlerde özellikle metropolde yaşayan Kürt seçmenden geniş destek almış, belediyeleri kazanmış bir siyasi parti. Dolayısıyla bizlerin oturup bu mesele üzerinde ortaklaşabiliyor olmamız, eğer ortaklaşma imkanı varsa ve ileriye doğru bazı adımlar atıyor olmamız bence meselenin çözümü açısından çok kritik ve önemli.
Rûdaw: Komisyon kurulduktan sonra başka şeyler de söylenmeye başlandı. Örneğin komisyonun Abdullah Öcalan'la da gidip görüşmesi gibi destekler misiniz ya da CHP olarak böyle bir istekte bulundunuz mu? Abdullah Öcalan'ı görmek ister misiniz mesela?
Oğuz Kaan Salıcı: Bu konu komisyonun gündemine şu ana kadar gelmedi. Ama dışarıda konuşuluyor. Basında konuşuluyor. Bu konuda açıklama yapan siyasetçiler oluyor. Ben komisyonun gündemine gelmeden bazı şeylerin öncesinde konuşulmasını, Cumhuriyet Halk Partililerin bu konuda ya da diğer siyasi partilerden, siyasetçilerin önceden çok net tavırlar almasından çok komisyona ne şekilde gelecek? Acaba kamuoyunda konuşulduğu şekilde mi gelecek ya da kamuoyuna gelecek mi? Belki de gelmeyecek. Dolayısıyla baştan bu konuları tartışan bir yaklaşımdan çok konu gündeme gelirse, nasıl geleceğine göre parti kararıyla yani Cumhuriyet Halk Partisi'nin genel merkezinin vereceği kararla hareket edilmesi gerektiği kanaatindeyim. Benim Abdullah Öcalan'ı görme yönünde özel bir sempatim yok. Onu da söyleyeyim.
Rûdaw: Kürtlerin özellikle de birçok araştırma merkezinin yaptığı anketler sonucunda ortaya çıkan bir sonuç bu. Kürtçenin eğitim dili olması gibi bir talepleri var. Bunu nasıl görüyorsunuz bu talep karşılanmalı mı sizce?
Oğuz Kaan Salıcı: Şimdi burada temel mesele şurada aslında. Hepimizin çocukları var ve biz o çocuklarımızın iyi şekilde yetişmesini istiyoruz. En iyi eğitim almasını istiyoruz. O en iyi eğitim almasını istiyoruz derken o eğitimin içinde Kürtçe eğitim nasıl bir yer oluşturacak? Nasıl bir yere denk düşecek? Bence ağırlıklı olarak eğitimcilerin, pedagogların buradan bakmasında fayda var. Çünkü siyasetçinin ağzından dile getirilen talep genellikle siyasi talep oluyor. O siyasi talebi kabul edersiniz ya da etmezsiniz. Peki o söz konusu olan şey çocuklarımız olunca çocuklarımızın faydasına mıdır o siyasi talep değil midir diye bir bakmak lazım. Şimdi böyle cevaplar verince bazen insanlar şöyle düşünüyor. Kaçamak cevap veriyor. Çünkü meseleyi yuvarlıyor. Çocuğumuzdan bahsediyoruz ya. Çocuklarımızdan bahsederken meseleyi birkaç kere fazla düşünmek lazım birkaç kez üzerinden geçmek lazım.
Bizim aklımıza gelmeyen ama uzmanların aklına gelebilecek ya da onların bildiği bazı şeylerden yararlanmak lazım. Ben kimsenin kendi dilini konuştuğu için cezalandırılmasına ya da bundan dolayı mağdur edilmesini isteyen, onaylayan birisi değilim. Türkçe de olsa, Kürtçe de olsa, başka bir dil de olsa. Sonuçta o dil bizim annemizin dili ve insanın kimliği de kendi şerefi.
Kimse kimliğinden ayrı düşmek ya da ayrıştırılmak zorunda kalmamalı. Bu bahsetmiş olduğunuz soruya neden olan uygulamaların büyük bir kısmı, 12 Eylül faşist darbesinin sonucunda gelen uygulamalar. 12 Eylül'den önce Türkiye'nin böyle bir problemi de yoktu, böyle bir tartışması da yoktu. Ama bugün gelmiş olduğumuz noktada Türkiye'nin en geniş kapsamda, en geniş kucaklayıcı anlayışla bu sorunları çözmesi gerekiyor.
Rûdaw: O darbe anayasasının değişmesini destekler misiniz CHP olarak?
Oğuz Kaan Salıcı: O darbe anayasası birkaç kez değişti ve bayağı ciddi değişimlere uğradı ki bunların büyük bir kısmı uzlaşmayla yapıldı. Şimdi biz darbe anayasasıyla yönetilmeyi zaten istemeyiz. Ama şöyle bir problemimiz var. Diyelim ki elimizde bir anayasa var ve bu anayasayı biz eleştiriyoruz. Ama eleştirdiğiniz o anayasaya dahi uymakla yükümlüsünüz. Ben 1982'de anayasa referandumu yapıldıktan sonra 83'teki ilk serbest seçimden hatırlıyorum. İşte o zaman hayal meyal o zamanları anlayabilecek durumdaydım yaş itibariyle.
Kimse anayasayı denelim diye konuşmuyordu. Anayasanın maddelerini uygulamayalım diye düşünmüyordu. Darbe anayasasıydı. Ama o anayasaya dahi uymak gerekiyordu. Sonra irade oluşuyor. Siyasi irade o anayasayı değiştiriyorsunuz. Daha demokratik hale getiriyorsunuz. Şu anda ortada mevcuttaki anayasayı uygulamayan bir siyasi iktidar var. Biz yeni bir anayasa yaptık diyelim ve bu iktidar da başta. Yeni yaptığımız anayasayı uygulayacağının garantisi var mı? Yok. Anayasayı uyumamız lazım diye anayasaya madde konur mu? Konmaz. Bu zaten işin doğası gereğidir. Dolayısıyla ben antidemokratik bir anayasayla yönetilmek istemem. Ama antidemokratik bir iktidarla da yönetilmek istemem. Dolayısıyla bunun altını kalın bir şekilde çizmek lazım.
Rûdaw: Genel Başkanınız Sayın Özgür Özel'in çok ses getiren bir cümlesi vardı. Türkiye'de eğer Kürt vatandaşlar bir Kürt sorunu var diyorlarsa vardır yani o sorun ve çözülmesi lazım. O sorunun çözümüne dair CHP'nin özel bir reçetesi var mı?
Oğuz Kaan Salıcı: Şöyle ben Kürt meselesi konusunda en özel reçetenin şu olduğu kanaatindeyim. Toplumsal kabul var mı yok mu? Toplumsal kabul var. Çünkü Kürt meselesi sadece Kürtlerin meselesi değil. Edirne’de yaşayan vatandaşın da meselesi, Hakkari'de yaşayan vatandaşın da meselesi. Türkmüş, Kürtmüş, Çerkezmiş hepimizin meselesi. Buradan bakarsak Kürt meselesi için oturup şu şu şu maddeleri değiştireceğiz, şu şu şu yasaları yapacağız ve mesele çözülecek. Böyle bir formül yok. O kapsayıcı, kucaklayıcı, uzlaşmacı ortamı yaratmadan sadece yasallarda değişiklik yaparsanız o pazarlık olur. Onunla sorununu değiştiremezsiniz. Ama o kucaklayıcılık vardır. Onun üzerine bazı maddelerin değişimine ihtiyaç vardır. O değişecek şeyler konusunda da mutabakat vardır. O zaman elbirliği değiştirebiliriz ve sorun ortadan kalkar. Bizim esas Kürt meselesinin gelecekte tekrardan ortaya çıkmaması için şu anda bir silah bırakma süreci var. Diyelim ki silah bırakma süreci bütün başarısı gösterdi ve silah bırakıldı. Silah artık Türkiye'de siyasetin bir parçası olmaktan çıktı. Terör parçası olmaktan çıktı.
Eğer biz gerekli demokratikleşme adımları atmazsak, bundan on beş sene sonra kök nedenler dediğimiz nedenleri ortadan kaldırmazsak, başka bir örgütün silaha sarılmayacağı, kurulmayacağı bu konuları suistimal edecek bir yere gitmeyeceğinin garantisi de yok. Dolayısıyla bir yandan bugünkü silahlanma sürecini kapatalım, bitirelim, onu bir gömelim o dönem kapansın. Ama bundan sonra meselenin tekrardan ortaya çıkmasını gerektirebilecek, suistimal etme imkânı olan bütün başlıkları da ortadan kaldırabilecek demokratik bir olgunluk gösterelim. Bunun için demokratikleşmeye ihtiyacı var. Kürtlerin yasasına ihtiyaç yok. Hepimizin yasasına ihtiyaç var. Türkiye'de hiçbir zaman bir yasa, bir etnik grubu hedef olarak çıkmaz. O kolektif hak demektir. Biz kolektif haklarla bu meselenin çözebileceği kanaati değiliz. Biz bireysel hakların daha ilerletilmesi, demokratikleşme standartlarının daha da arttırılması sonucunda bu meselenin de çözülebileceğini toplumsal rızanın ve barışın da bu sayede sağlanabileceği kanaatindeyiz.
Rûdaw: Umut hakkından söz ediliyor. Devlet Bahçeli Abdullah Öcalan için söylemişti, gündeme getirmişti ama diğer tutuklular için de Umut hakkı olabilir. Onu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Oğuz Kaan Salıcı: Şimdi az önce söylediğim gibi yani ana dilde eğitimle ilgili söylediğim gibi süreç mesafe aldıkça toplumsal kabul oluştukça bu meselelerde yani bugün itibariyle anketler şunu gösteriyor toplumun yüzde yetmiş kadarı bu sorunun çözümüne destek veriyor. Esas sormamız gereken soru şu. Yüzde otuzu niye destek vermiyor? Yüzde otuzu Kürt meselesinin çözülmesini mi istemiyor? Hayır silah devam etsin mi diyor? Başka bir şey mi diyor? Ben Türkiye'de kimsenin silah, terör devam etsin diyeceği kanaatte değilim. Ama orada bazı kaygılar var. O kaygıları doğru anlayalım.
Doğru okuyalım. Parti siyasi partilerin tabanında olabilir. Cumhuriyet Halk Partisi'nin tabanında da var. Doğru görelim. Ondan sonra bu bahsetmiş olduğunuz konuların hepsi arka arkaya konuşulabilir, kabul edilebilir, reddedilebilir ama en azından bir konuşma, diyalog zemini ortaya çıkar.
Rûdaw: Çok teşekkürler Sayın Oğuz Kağan Salacı bize zaman ayırdığınız için.