Nagehan Alçı: Türkiye, Şam’la entegre edilmemiş bir SDG’yi güvenlik tehdidi olarak görüyor

Gazeteci Nagehan Alçı, Rûdaw’a verdiği röportajda başta Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti olmak üzere Ankara-Erbil ilişkileriyle Türkiye’nin Rojava ve Suriye meselesi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Nagehan Alçı, Başkan Neçirvan Barzani’nin ziyaretinin Türkiye açısından “terörsüz Türkiye” sürecinde kritik bir aşama olduğunu ve Erbil-Ankara iş birliğinin bu süreçte belirleyici rol oynayacağını söyledi. Görüşmenin ana ekseninin PKK’nın silahsızlanma süreci ve güvenlik iş birliği olduğunu vurguladı.

Türkiye’deki barış sürecinin en önemli adımının silahların imhası olduğunu belirten Alçı, Neçirvan Barzani’nin ziyaretiyle bu sürecin hızlanabileceğini ifade etti. Meclisteki Çözüm Süreci Komisyonu’nun yasal düzenlemeleriyle paralel ilerlemenin kritik olduğunu söyledi.

Alçı, Türkiye’de Erbil-Ankara ilişkilerinin “kazan-kazan” temelli olduğunu ve Neçirvan Barzani’nin kolaylaştırıcı rolünün olumlu karşılandığını dile getirdi.

Türkler ve Kürtlerin kardeş halklar olduğunu vurgulayan Alçı, ekonomik ve kültürel iş birliğinin iki taraf için de büyük fayda getireceğini söyledi. Barış süreci başarıyla tamamlanırsa Erbil’in Türkiye açısından stratejik ve ekonomik merkezlerden biri haline gelebileceğini ekledi.

Alçı, Türkiye’nin güvenlik kaygıları nedeniyle DSG’nin ayrı bir askeri yapı olarak kalmasının kabul edilmediğini belirtti. Erbil’in, Türkiye ve Şam arasında kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesinin çözüm sürecine katkı sağlayabileceğini ifade etti.

Suriye hükümetinin hiçbir silahlı grubun bağımsız şekilde kalmasına izin vermek istemediğini söyleyen Alçı, merkezi ordu altında birleşmenin kaçınılmaz olduğunu ve DSG’nin geleceği konusunda da temsil oranları ve güvenlik garantilerinin belirleyici olacağını vurguladı.

Gazeteci Nagehan Alçı, Rûdaw TV sunucusu Hevidar Zana’nın sorularını yanıtladı:

Rûdaw: Nagehan hanım yayınımıza katıldığınız için teşekkür ediyorum hoş geldiniz. Ben doğrudan diplomatik gelişmelerden başlamak istiyorum. Biliyorsunuz bugün Başkan Neçirvan Barzani Ankara’da, dün de Suriye Dışişleri Bakanı Türkiye’deydi. Bu diplomasi trafiği Türkiye’deki çözüm sürecine ilişkin mi yoksa Suriye meseleyle mi alakalı olduğunu düşünüyorsunuz?

Nagihan Alçı: Merhaba, iyi yayınlar diliyorum. Hakikaten önemli bir gün. İki yönetim açısından önemli bir gün. Irak–Kürdistan Bölgesi lideri Neçirvan Barzani'nin ziyareti, Türkiye açısından özellikle birkaç noktada önemli. Her şeyden önce, terörsüz Türkiye açısından süreç şimdiye kadar son derece başarılı bir şekilde getirildi. Ancak bu sürecin en kritik unsurlarından biri, PKK'nın silahlarını bırakmasından da öte gömmesi, yani imha etmesi. Dolayısıyla bu süreçte, bu kritik aşama için Erbil yönetimiyle Ankara’nın arasında ciddi bir iş birliğine ihtiyaç var. Ben bugünkü görüşmenin ana ekseninin; terörsüz Türkiye meselesindeki iş birliği, ortak çalışmayla ilgili karşılıklı istişareler olduğunu düşünüyorum. Suriye ile ilgili de elbette konuşulacak önemli başlıklar var. Aslında hepsi birbiriyle iç içe geçmiş konular.

Uzun yıllardır Türkiye'nin aşmaya çalıştığı bir problemde çok önemli eşikler aşıldı. Bundan sonra Erbil ve Ankara arasında zaten yakınlaşan diyalog daha da sıkı bir iş birliğine dönüştükçe, birlikte hareket edilirse ki ben sahada bunun olduğunu görüyorum bundan sonra yol almak da çok daha hızlı ve kolay olacaktır.

Rûdaw: Sizin de ifade ettiğiniz gibi, Kürdistan Bölgesi çözüm sürecinin esasi ayaklarından bir tanesi. Kürdistan Bölgesi Başkan’ının bu ziyaret sonrası süreçte pratik adımlara geçileceğini düşünüyor musunuz?

Nagehan Alçı: Açıkçası gitmesi gerekir; çünkü bu tip barış çözüm süreçlerinin en kritik ayağı silahların imhası noktasıdır. Başka ülke örneklerine baktığımızda aslında baya uzun süren süreçlerdir bunlar. Mesela Kuzey İrlanda meselesinde silahların imha edilme süreci 7 yıla, 8 yıla kadar uzamıştı. İspanya'da ETA'da da keza, ateşkes ilanından sonra 2011'deki ateşkesten sonra ETA'nın silahlarının tamamen imha edilmesi 2018'de tamamlanmıştı. Şimdi o süreçlere göre Türkiye'de çok daha hızlı bir süreç işletilmesi öngörülüyor böyle planlanıyor, hedefleniyor. Ancak bunun için Temmuz'da başlayan o simgesel silah yakma töreninden sonra hızlanarak gitmek gerek. Şimdi elbette ki bu ziyaret ve zaten kurulmuş olan mekanizmanın fiiliyatta işletilmesi önemli. Hem bu iş birliği hem bu ziyaret bir dönüm noktalarından biri olabilir. Ama aynı zamanda içeride de bir takım yasal düzenlemeler bekleniyor. Biliyorsunuz mecliste kurulan bir komisyon var: Çözüm Süreci Komisyonu. O komisyon da şimdi ikinci aşamaya, yasal düzenleme aşamasına geçiyor. Dolayısıyla eş zamanlı olarak hem Irak'ın kuzeyinde Kürdistan Bölgesi'ndeki mekanizmanın hızlı bir şekilde işletilmesi, hem içeride de yasal düzenlemelerin yapılmasıyla birlikte silahların imha süreci de hızlanacaktır diye düşünüyorum.

Rûdaw: Türkiye’de Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti nasıl konuşuluyor? Başkan Neçirvan Barzani’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve üst düzey yetkilileriyle görüşmesi akademik ve siyasi ortamlarda nasıl değerlendiriliyor?

Nagehan Alçı: Erbil ve Türkiye ilişkileri gerçekten iki taraf açısından da çok kazan-kazan bir ilişki oldu. Tabi inişler çıkışlar oldu; iki merkez arasında, yani Erbil ve Ankara arasında inişler çıkışlar yaşandı. Ancak AK Parti hükümetleri döneminde bakışın değişmesiyle birlikte, bence sıkı iş birliğinin son derece olumlu sonuçlar verdiği görüldü. Şimdi yeniden bir ivme yakaladı Erbil–Ankara ilişkisi. Bunun devam etmesinin olumlu karşılığı var. Bakın, özellikle Temmuz'da PKK'nın Süleymaniye kırsalında silah yakma görüntülerine kadar giden süreçte, Sayın Neçirvan Barzani ve Erbil yönetiminin kolaylaştırıcı rolü; bir şekilde sahayı iyi bilmesi ve “her türlü sorumluluğu üstlenirim” diyen tavrı bence Türkiye'de genel olarak son derece memnuniyetle karşılandı.

Bu sürece elbette karşı çıkan çevreler var. Siyasete baktığımızda bunun yüzde karşılığı çok fazla değil; Mecliste %90-95 civarında bir siyasi parti tabanının bu sürece destek verdiği söylenebilir. Ancak kamuoyunda bazı dirençler de var. O direnç gösterenler belki biraz daha her şeye tereddütle yaklaşanlar. Ancak süreç ilerledikçe, kafadaki soru işaretleri azaldıkça, zannediyorum daha ikna olmayan kesimlerin de sürece karşı bakışında olumlu bir ivme kaydedilecektir.

Rûdaw: Peki bu ilişkilerin daha iyi olması için neler yapılmalı? Halihazırda ilişkilerin daha da ilerlemesi için bir zemin olduğunu düşünüyor musunuz?

Nagehan Alçı: Yani şunu görmek gerekir: Kardeş iki halk; Türkiye'de Türkler ve Kürtler yıllardır beraber yaşıyoruz. Ben hep şunu söylerim: Türkiye'de bir Kürt meselesi vardır, ama Türkiye toplumu da bir ve bütündür. Bu dünyanın en büyük Kürt şehri de İstanbul'dur. Bunu ben hep vurgularım. Erbil de bizim kardeş şehrimizdir. Biz birlikte ülkeyi inşa ediyoruz; Türkler, Kürtler-Kürtlerin bir kısmı da Erbil'de yaşıyor. Bu bakış açısı, bu birlikte ve dostane şekilde ilişki geliştirirsek, hem Erbil'in hem bütün Türkiye'nin faydasına olacaktır. Bu yaklaşımı, rezervsiz ve ön yargısız bakan çevreler de böyle anlıyor diye düşünüyorum. Elbette var, bir kere ekonomik anlamda büyük bir potansiyel var. Bu potansiyel son yıllarda çok da geliştirildi. Tabii referandum sürecini bir kenara koyuyorum; o süreç Erbil-Türkiye ilişkisini kopma noktasına getirmişti. Sonrasında bir duraklama dönemi yaşandı. Onu bir istisna olarak koyuyorum. Ama onun dışında baktığımızda, Türkiye'den önemli oranda yatırım yapıldı Erbil'e; aynı şekilde Kürdistan Bölgesi de Türkiye açısından adeta bir hinterland haline geldi. Bunun hâlâ çok önemli oranda gelişme potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Karşılıklı iş dünyasının, devletin de teşvikiyle Erbil ve çevresine yapılan yatırımlar güzel karşılık getirdi. Dolayısıyla bu ilişkinin önümüzdeki süreçte, barışla birlikte yani terörsüz Türkiye süreci başarılı bir şekilde tamamlanırsa mevcut potansiyelin ne kadar büyük olduğu görülecek. Ekonomik ilişkiler de çok daha iyi bir noktaya taşınacak. Sınırın hemen ötesinde, yıllarca PKK'nın bölgesi olarak adlandırılan bölgeler de aslında potansiyel olarak büyüme, gelişme ve yatırım yapılabilecek bölgeler haline gelecek. Bu, bütün paradigmayı değiştirebilecek bir dönüşüm demek olur.

Rûdaw: Bazı kesimler Rojava’daki meselesinin Türkiye’deki çözüm sürecinin önünde engel olacağını söylüyor. Kürdistan Bölgesi, Rojava meselesinin çözüm süreci önünde bir engel olmadığını nasıl sağlayabilir?

Nagehan Alçı: Evet. Bu çok önemli bir soru, Hevidar Hanım. Türkiye açısından da çok kritik bir mesele. Çünkü terörsüz Türkiye sürecinin başarıya ulaşması, bir anlamda Suriye'de merkezi hükümet ile SDG arasındaki 10 Mart anlaşmasının hayata geçirilmesiyle bağlantılı görünüyor. Türkiye'nin çok haklı güvenlik kaygıları var ve dolayısıyla burada SDG'nin ayrı, ayrışık bir yapı olarak devam etmesinin kabul edilebilir olmadığını devamlı surette beyan ediyoruz. Şimdi önemli olan, Türkiye'nin bu pozisyonunun Erbil tarafından da bir şekilde Erbil'in kolaylaştırıcı rol oynadığı bir süreçle altının doldurulması ve pekiştirilmesidir. Burada elbette Suriye'de yeni bir süreç var. Suriye'deki Kürtlerin geçmişte yok sayılan haklarının elbette yerli yerine konması gerekir. Tabii ki yeni kurulan devlette, hükümette Kürtlerin de hakları oranında yer alması gerekir. Ama bütün bunların ortak bir Suriye çatısı altında olması Türkiye açısından bir kırmızı çizgidir.

Türkiye başından beri hep aynı şeyi söylüyor: Suriye'nin bütünlüğünden yanayım; barış içinde yaşayan bir Suriye'den yanayım. Bunu hem Suriye'nin geleceği açısından hem de kendi güvenliği açısından önemli görüyoruz. Dolayısıyla bu noktada Sayın (Neçirvan) Barzani'nin, Şam'daki Suriye Devlet Başkanı ile diyaloğunda bu hususları vurgulaması ve Türkiye ile müttefiklik ilişkisinin önemine dikkat çekmesi mümkündür. Bu sürecin bir şekilde, ortak hükümet çatısı altında SDG'nin de birleşmesi yönünde hızlandırıcı bir etkisi olacaktır.

Rûdaw: Suriye içerisinde bazı gruplar farklı tugay ve birlikler vardı bunlar şu anda ayrı gruplar halinde varlıklarını sürdürüyor ve hala hükümete bağlı değiller, bu formülü neden DSG için de kabul edilmiyor?

Nagehan Alçı: Aslında Suriye merkezi hükümeti hiçbir grup için kabul etmiyor; biliyorsunuz Dürzilerle sıkıntılar var, tansiyon yükseldi. Arkada İsrail'in desteği olduğu da çok açık; Dürzi gruplarla ilgili çok net söylemler var. Suriye devlet başkanı, “Biz bütün bir Suriye istiyoruz” diyor. Bütün bir Suriye demek, merkezi bir ordu demektir. Tabi orada tartışmalar önümüzdeki süreçte şu şekilde evrilebilir: Merkezi hükümetin altında birleşmek, bütün güçlerini imha etmek ya da kendi kimliğini eritmek anlamına gelmez gelmemelidir. Elbette ki Suriye'nin yeni kurulan ordusunu güçlendirecek şekilde o ordudan daha güçlü olduğu iddia ediliyor. SDG'nin elinde bulundurduğu gücün daha büyük olduğu söyleniyor.

Dolayısıyla böyle bir gücü bulundururken merkezi hükümet merkezi ordu altında birleşirler ama tabii ki temsil oranında, hükümet oranında Kürtler ne kadar temsil edilecek? Dürziler ne kadar temsil edecek? Yani Suriye çok farklı etnisiteden, farklı inanç gruplarından oluşan bir toplum. Dolayısıyla bunun paralelinde bir hükümet ve devlet yapılanması da talep edilecektir. Bunlar diyalogla çözülecek şeylerdir. Önemli olan merkezi ordunun yanında farklı bölgelerde konuşlanmış silahlı birliklerin olmamasıdır. Çünkü bu bütün Suriye'ye bir tehdit ve sadece bütün Suriye'ye tehdit değil, geçmişten Türkiye'nin bakışı şu; bu her an daha önce iç savaş döneminde olduğu gibi bana tehdit olarak dönebilir. Diyebilirsiniz ki PKK silahları gömmüşken, imha sürecine gidilmişken, Türkiye'deki terör sonlanmışken SDG artık bir tehdit unsuru olmayabilir. Ama onun için de tabii diyalog, sürdürülecek, yapılacak mutabakatlar ya da birtakım garantiler vesaire devreye girerse belki önümüzdeki süreçte bu da konuşulabilir. Ama şu aşamada Türkiye çok net bir şekilde şunu söylüyor; Hiçbir koşulda biz merkezi hükümetin çatısı altına girmemiş bir silahlı SDG yapılanmasına razı gelmeyiz. Biz bunu kendi güvenliğimize bir tehdit olarak görürüz. Yani bunu böyle midir değil midir ayrıca uzun uzun tartışabiliriz ama gördüğümüz kadarıyla şu aşamada Türkiye devletinin temel kırmızı çizgisi bu.