Suriye Alevileri Birliği Başkanı: Bizi öldüren bir yönetimden ne talep edebiliriz ki?

11 saat önce
Zinar Şino
Etiketler Suriye Yeni Suriye bayrağı
A+ A-

Avrupa’daki Suriye Alevileri Birliği Başkanı Dr. Ali Abbud, Esad rejiminin yıkılmasından bir yıl sonra Suriye’nin durumunu, “Acil servisten çıkan ama yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hasta” olarak tanımladı. Abbud, mevcut hükümetin meşruiyetini reddederek, tüm bileşenleri kapsayan yeni bir siyasi çatı çağrısında bulundu.

Rûdaw’dan Zınar Şino’ya konuşan Dr. Ali Abbud, Suriye’de Beşar Esad sonrası geçiş sürecini değerlendirdi.

Abbud, Suriye halkının çıkarlarını dünyaya duyurabilmek için "tüm bileşenlerin" tek bir siyasi şemsiye altında toplanması gerektiğini vurguladı.

"Mevcut yönetim halkı temsil etmiyor"

Suriye’de 8 aralık 2024’te Heyet Tahrir Şam (HTŞ) liderliğindeki grupların Esad’ı devirmesiyle 13 yıllık iç savaş sona ermişti. Ancak Dr. Abbud, Ahmed Şara (eski adıyla Ebu Muhammed el-Colani) başkanlığındaki geçici hükümeti sert bir dille eleştirdi.

"Bugüne kadar Suriye halkı adına konuşan herhangi bir siyasi veya sivil yapı yok" diyen Abbud, Şara hükümetinin sadece "küçük bir kesimi ve belirli bir mezhebi" temsil ettiğini savundu.

Bu açıklama, 8 aralıkta Berlin’de Alevi, Sünni, Dürzi, Hristiyan, Asuri ve Ezidi temsilcilerin katılımıyla ilan edilen "Suriye Demokratik Güçler Birliği"nin kuruluşunun hemen ardından geldi.

Abbud, bu girişimi Suriye’yi içinde bulunduğu "bataklıktan" çıkarmak için atılmış hayati bir adım olarak nitelendirdi.

Korkunç bilanço: Katliam ve ihlaller

Mart 2025’te kurulan ve bünyesinde farklı grupları barındırma sözü veren Şara hükümeti, azınlıklara yönelik şiddeti engelleyememekle suçlanıyor.

Avrupa’daki Suriye Alevileri Birliği Başkanı Dr. Ali Abbud, Rûdaw’dan Zınar Şino’nun sorularını yanıtladı:

Rûdaw: Siz bir hekimsiniz ve uzmanlık alanınız acil durumlar. Eğer Suriye şu an sizin gözetiminiz altında olsaydı, mevcut durumu nasıl tedavi ederdiniz?

Dr. Ali Abbud: Merhabalar. Suriye'ye yapılan acil müdahalenin ardından, şimdi onu yoğun bakıma almaya çalışıyoruz. Bu süreç, tüm Suriye bileşenlerini tek bir siyasi çatı altında toplamaktan geçiyor. Çünkü bugüne kadar Suriye halkı adına konuşan herhangi bir siyasi veya sivil yapı bulunmuyor. Mevcut de facto (fiili) hükümet bile Suriye halkı adına konuşmuyor ve onları temsil etmiyor; sadece belirli bir mezhebin sınırlı bir kesimini temsil ediyor. Suriye halkının bugün kültürel ve medeni kimliğiyle, kendi öz gücü ve bileşenlerinin potansiyeliyle uluslararası topluma kendini tanıtması gerekiyor. Bu bileşenlerin tek bir siyasi şemsiye altında toplanması ve ortak bir siyasi projeye sahip olması şart. Geçtiğimiz pazartesi günü (8 aralık) Berlin'de düzenlediğimiz "Suriye Demokratik Güçler Birliği" konferansında başlattığımız şey tam olarak budur.

Rûdaw: Bu konferansta kimler yer aldı?

Dr. Ali Abbud: Suriye halkının tüm katmanlarından temsilciler vardı: Süryaniler, Ezidiler, Hristiyanlar, Dürziler, Sünniler ve bilindiği üzere biz Aleviler. Suriye halkının tüm bileşenlerinin bu birlikte temsil edildiğini söyleyebiliriz. Bu çok önemli bir adımdı ve başlangıçta medya tarafından ilgiyle karşılanıp desteklendi. Allah’ın izniyle, bu birlik aracılığıyla Suriye halkını düştüğü bataklıktan kurtarmak için siyasi destek de sağlanacaktır.

Rûdaw: Konferansın sonuçları nelerdi? Yeni hükümetten veya yaşadığınız yer olan Almanya başta olmak üzere uluslararası toplumdan talepleriniz var mı?

Dr. Ali Abbud: Elbette mevcut de facto hükümetten hiçbir talebimiz yok, çünkü onlar talepleri yerine getiremeyecek kadar aciz durumdalar. Vatandaşların güvenliğini ve huzurunu sağlama konusunda başarısız oldular. Bizzat kendilerinin öldürdüğü, zulmettiği, kadınlarını kaçırdığı, evlerini ve arazilerini yaktığı, sürgün ettiği insanların taleplerini nasıl yerine getirebilirler? Bu yüzden onlardan bir beklentimiz yok. Uluslararası toplumdan talebimiz ise; Alevi, Sünni, Dürzi, Hristiyan, Süryani ve Ezidi tüm kesimleri temsil eden, yani o hükümetten çok daha fazla Suriye halkını temsil eden bu siyasi oluşumu desteklemeleridir. Ayrıca uluslararası toplum, düne kadar uluslararası terör listesinde olan kişileri destekleme tiyatrosuna ve BMGK'nın 1267 sayılı komitesi ile 2799 sayılı uluslararası kararına aykırı olarak bu kişileri listeden çıkarma girişimlerine son vermelidir. Bu hamleler, onların Suriyelilerin kanıyla kirlenmiş kara geçmişini temizlemez.

Rûdaw: Kürtler, "Suriye Arap Cumhuriyeti" isminin "Suriye Cumhuriyeti" olarak değiştirilmesini talep ediyor ve diğer bileşenlerin de benzer talepleri olabilir. Ayrıca siyasi sistemde ademi merkeziyetçilik ve federalizm istiyorlar. Sizin isim değişikliği ve gelecekteki olası federal veya ademi merkeziyetçi sistem hakkındaki görüşünüz nedir?

Dr. Ali Abbud: Bunlar önemli sorular, ancak tek başıma yanıtlayamam. Eğer tek başımıza bir siyasi durum yaratabilseydik... Bugün Kürt kardeşlerimiz Suriye sahasında askeri açıdan en güçlü olanlar, ancak buna rağmen tek başlarına "Suriye Arap Cumhuriyeti" veya "Suriye" olsun, ismi ya da sistemi federasyona dönüştürecek bir siyasi değişikliği gerçekleştiremezler. Bu sorunun cevabını kimse tek başına veremez; bu, kolektif ve ortak bir siyasi çalışmanın sonucu olacaktır.

Rûdaw: Peki siz bu talepleri destekliyor musunuz?

Dr. Ali Abbud: Biz, Suriye halkının bileşenlerini demokratik ve birleşik bir Suriye geleceğinde bir araya getiren her şeyi destekliyoruz. Yani Kürt kardeşlerimizle kardeşliğe ve ortaklığa inanıyoruz; burada bir kelime, şurada bir kelime yüzünden onların varlığını reddedemeyiz. Biz şekle değil, öze bakıyoruz. Eğer ülkenin adını "Suriye Arap Cumhuriyeti" koyup, Fırat'ın kuzeydoğusunu ve güneydeki üç ili kontrol edemiyorsanız bu ismin ne önemi var? Ancak adını örneğin "Suriye Cumhuriyeti" koyup; Kürtleri, Dürzileri ve tüm bileşenleri bir araya getirerek, laik, ademi merkeziyetçi, federal ve demokratik bir parlamenter sistem çerçevesinde ülke sınırlarını ve toprak bütünlüğünü koruyabiliyorsanız, hangi seçeneği tercih ederiz? Elbette birliğimizi, beraberliğimizi ve Suriye'nin toprak bütünlüğünü federalizm, demokrasi ve ademi merkeziyetçilik temelinde garanti altına alan seçeneği tercih ederiz.

Rûdaw: Doktor, sahil kesiminde yaşanan olaylarla ilgili birçok Alevi ve Dürzi aktivist kanıt topladı. Bu ihlaller nedeniyle Almanya veya Avrupa'daki resmi makamlarla, Dışişleri Bakanlıkları veya parlamenterlerle görüştünüz mü?

Dr. Ali Abbud: Birliğimiz bünyesinde uluslararası hukuk, ceza hukuku ve medeni hukuk alanlarında uzman çok sayıda avukatın bulunduğu bir hukuk ofisi var. Ayrıca büyük bir belge ve dokümantasyon ekibi çalışıyor. Bu ekip birçok rapor hazırladı; sonuncusu 4 Kasım'daydı —yani Colani'nin adı dünya terör listesinden çıkarılmadan birkaç gün önce. Bu rapor, Alman ve Avrupalı makamların yanı sıra, BMGK Terörle Mücadele Komitesi, BM İnsan Hakları birimleri, dış politika ofisleri ve AB Güvenlik Araştırmaları Enstitüsü dahil olmak üzere 24 uluslararası kuruma gönderildi. Rapor, Temmuz ayından Ekim ayına kadar Suriye'de tüm bileşenlere yönelik işlenen ihlalleri ayrıntılarıyla içeriyor. Ayrıca Almanya Federal Başsavcılığı'na de facto hükümet ve şahıslar hakkında suç duyurusunda bulunduk, başvuru kabul edildi ve şu an süreç işliyor.

Rûdaw: Şahıslar derken Cumhurbaşkanını mı kastediyorsunuz?

Dr. Ali Abbud: Cumhurbaşkanı, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Vakıflar Bakanı'nı kastediyorum.

Rûdaw: Yakın zamanda Berlin'i ziyaret etmesini bekliyor musunuz?

Dr. Ali Abbud: Olabilir, siyaset bazen hukuki çözümleri erteleyebiliyor. Almanya'nın bugün geçici bir çıkarı var; Alman toplumu üzerinde sosyal ve ekonomik bir yük haline gelen mültecilerin geri gönderilmesi için bu hükümetle uzaktan iyi ilişkiler kurmak gibi uzun vadeli bir çıkar güdüyorlar. Özetle Almanya'nın çıkarı bu, bu yüzden onu karşılayabilirler. Ancak Almanlar Suriye'de ne olup bittiğini çok iyi biliyorlar. Suriye'deki duruma son derece hakimler.

Rûdaw: Son soru Sayın Doktor. Yeni hükümet veya yetkilileri sizinle konuşmaya veya iletişim kurmaya çalıştı mı? Özellikle Avrupa ve Almanya'daki Suriyeli Alevi diasporasıyla?

Dr. Ali Abbud: Dolaylı girişimler oldu, ancak doğrudan reddettik. Çünkü elleri Suriyelilerin kanına bulanmış bir hükümetle ne doğrudan ne de dolaylı hiçbir müzakere veya diyalog kapısını açamayız. Elleri Alevilerin, Kürtlerin, Dürzilerin ve Hristiyanların kanına bulanmış durumda. Kimse onların elinden sağ çıkamadı, Sünniler bile. Bir hafta önce Tartus'ta Sünni bir şeyh, sadece Selefi ve cihatçı ideolojiyi reddettiği için öldürüldü. Kimse bu hükümetin elinden kurtulamadı. Bir insan ne için ve hangi amaçla bu hükümetle temas kursun ki?

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli