Türkiye’nin eski Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik, referandum nedeniyle Türkiye’nin, Kürdistan Bölgesi’ne karşı kullandığı üslubu eleştirdi.
“Türk-Kürt işbirliği bu kadar kolay çökmez” diyen Özçelik, söz konusu tepkilerin, iç siyaset kaygısıyla verildiğini söyledi.
Özçelik, ilişkilerin güçlenmesi için Kürtlerin de çaba göstermesi gerektiğini söyledi.
Eski elçi Özçelik, “Türkiye halkına buradan şunu demek istiyorum; Referandumun olması demek, buradaki Kürt halkının iradesinin beyanıdır! Kısa vadede bağımsızlık olmayacaktır. Şu aşamada bu görünmüyor” ifadelerini kullandı.
Murat Özçelik, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı:
Birkaç ay öncesine kadar Kürdistan Bölgesi ile Türkiye arasındaki ilişkiler iyi durumdaydı. Bu ilişkilerin inşası ve gelişmesinde sizin rolünüz neydi?
Ben 2006 yılında Dışişleri Bakanlığı’nda Irak Özel Temsilci Yardımcısı olarak başladım. Ama ta 1980’lerden itibaren bu Kürt meseleleriyle uğraşmış bir insanım. Özeliklle 90’da Cumhurbaşkanı Özal’ın yanında da Özel Kalem Müdürü olarak görev yapmıştım. Fakat 2006’da Irak Özel Temsilci Yardımcısı olarak başladım. Sonra 20017’den 2009’a kadar Irak Özel Temsilcisi olarak devam ettim ve bu dönemde Irak’a ya da Kürt bölgesine gelen giden yoktu. Ne uçak ne bir şey. Bağdat’a gittiğimde Türk Hava Kuvvetleri’nin uçağıyla giderdim. Erbil’e gelirken de yine Türk Hava Kuvvetleri’nin helikopteriyle dönerdim. 2009’da ise Bağdat Büyükçelçisi oldum. Bu sefer de Bağdat’tan bu ilişkilere katkıda bulunmaya deavm ettim. 2011’de geriye döndüğümde ise beni Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarı olarak atadılar. O dönemde de PKK meselesinin, Kürt meselesinin çözümlenmesi için çalışmalara başladım. Yani bu işlerin epeyce zamandır içindeyim ve Kürt - Türk halkı arasındaki ilişkilerin, Türkiye Cumhuriyeti ile bu bölgenin ilişkilerinin çok iyi bir düzeye gelmesi için ben elimden gelen çabayı, o dönemdeki hükümetini de bana verdiği destekle yerine getirdim. 2007’de başladık ve 2010’da hatırlarsanız burada başkonsolosluğumuzu açtık. 2011’de dönemin Başbakanı şimdiki Sayın Cumhurbaşkanımızm Erbil’e gelip havaalanını açtılar ve gelişti ilişkilerimiz.
Türkiye, Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidara gelmesiyle, ilişkilerini ileri bir seviyeye taşıdı. İlişkilerin bu denli gelişmesinin sebebi neydi?
Ben CHP’nin eski Genel Başkan Yardımcılığı’nı dış politika konusunda yaptım. Şu anda ben CHP’nin sacede bir üyesiyim. Partinin görüşlerini yansıtan biri değilim. Dolayısıyla Türkiye’de iç siyasette muhalefette olan bir kişiyim. Bu ilişkiler niçin buraya geldi diye baktığımız zaman, bunu Türkiye’deki iç siyasetten ayırarak söylemek mümkün değil. Türkiye, Irak’tan sonra Suriye’de birtakım adımlar attı. Suriye’de atılan bu adımların çok negatif etkileri oldu. Öyle bir hale gelindi ki Türkiye’de, AK Parti dünya ve komşular indinde önemli bir itibar kaybetti. Çünkü attığı adımlar eskisi gibi reformist, olumlu adımlar değildi. Kaldı ki bunlar gittikçe Türkiye’de demokrasiden uzak bir hal almaya başladı. Bu şartlar altında iç siyasetimizde bir süre sonra dışardaki negatiflikleri neyle kapatmaya çalıştı AK Parti? Milliyetçiliğe dönerek. Ve öyle bir hal aldı ki adeta AKP’yi MHP’nin çok aşırı uçtaki söylemiyle aynı kare içerisine girdi.
Söz konusu ilişkilerin gelişmesi, Türkiye'nin konumunu siyasi olarak ne ölçüde güçlendirdi?
Türkiye’de çok önemli iki hassasiyet var, bunu bilmemiz lazım. Birincisi Türkiye PKK terör karşısında korkunç hassas. Ve de mesela Türkiye ve Irak Kürt Bölgesi’nin ilişkilerinin PKK yüzünden gölgelenmesini engellemek için biz, çok büyük gayret sarfettik. Ve zaman içinde ne oldu? AK Parti’nin birtakım adımlarıyla birlikte HDP de güçlenmeye başladı. İnsanlarda şu ümit doğdu: Dediler ki, “PKK da bu işin şiddetle sonuçlanmasından vazgeçecek. Türkiye’deki Kürt vatandaşları bu işi siyasetle yürütecekler.” İşte o siyasetle sürdürdükleri dönemde Selahattin Bey, Türkiye solunda da çok beğenilen bir isim haline geldi. 7 Haziran 2015’te aslında CHP, HDP ve diğerleri AKP’den daha güçlü ve onunla koalisyon kurabilecek hale geldi. Yani Kürtler de Türkiye’deki haklarını demokrasi içinde alabilecek bir hale geldiler. Bu neden kesildi? Yine o dönemde Devlet Bahçeli çıkıp biz yeniden seçime gitmeliyiz dedi. AKP’yle işbirliğiyle... Ve bunun neticesinde maalesef tekrar AKP ben her taraftaki oyları kendime alırım siyasetine döndü. Ve HDP’yi de CHP’yi karşısına aldı. Biz hepimiz PKK’lı olduk, terörist olduk... Bütün bunlar Türklerin kafasında bir bulanıklığa yol açtı. Her Kürt PKK’lı addedilmeye çalışıldı.
Kürt - Türk ilişkilerinin güçlenmesi, “kardeşlik” olarak nitelendiriliyor, bölgede nasıl bir değişime vesile olur?
Türk halkının kahir çoğunluğu da böyle düşünüyor. Türklerle Kürtler eğer el ele verip birlikte sorunlarımız çözerek birlikte geleceğe doğru hareket etmezsek, inanın geleceğimiz aydınlık değildir. Sizin şu an burada çektiklerinizi biliyorum, Sayın Mesud Barzani ve birçok kişiyle de konuştum. Türkiye’de birçok insan bunu bilmiyor. Benim görevlerimden bir tanesi Türkiye’ye döndüğümde buradaki hissiyatı da onlara anlatmak olacak. Buradaki Kürt halkı inanın, “Nasıl oldu da Türkiye biz bu kadar kötü bakmaya başladı?” dediler. Diyorlar hala. Çünkü ben buradaki insanlarda bize olan sevgiyi açıkça görüyorum. O sevginin aynısının Türk halkında da olduğunu bilmenizi istiyorum. Bizim hiçbir liderimiz size dönüp, “Sizi aç bırakırım, vananızı keserim, sizin ulaşımınızı kapatırım” falan dememiştir. Bunu son döneme kadar görmediniz. Bundan dolayı da üzülmeyin. Çünkü bunlar bence iç siyaset nedeniyle söylenmiş laflardır daha ziyade. Biz hiçbir zaman ne bir halkın aç kalmasını isteriz hele Kürtlerin, hiçbir zaman istemeyiz. Bundan emin olun. Size samimiyetle söylüyorum. CHP’nin ve diğer muhalefetin de iktidarın böyle bir söylemine çok ciddi şekilde karşı olduğunu bilin.
Bu aşamadan sonra Kürt - Türk ilişkileri bir daha gelişebilir mi? Gelişebilmesi için CHP ve diğer muhalefet partilerinin ne yapması gerekir?
Ben halkın hissiyatını gördükten sonra da burada, Türk halkının da genel hissiyatını bildikten sonra Kürt Bölgesi’yle ilişkilerin düzelmesi için çok ciddi bir çabaya gerek olduğuna inanmıyorum. İnsanların yüreğinde ve beyninde kırılmalar var ama bunu bir bütün halka genişletemezsiniz. Türkiye’de önümüzdeki dönemde başkanlık seçimi olacak 2019’da. Onunla birlikte milletvekili seçimi olacak. Vu şunu açıkça göreceksiniz: Türkiye’de insanlar yine Kürt vatandaşlarımızın da da oylarını alarak, gönüllerini alarak, yine bu tarafın da gönüllerini alarak ikitdara öyle gelmenin Türkiye’nin daha çok çıkarına olduğunu görecekler. Türkiye’deki MHP’nin içinde bile, “Bu kadar da yapılmaz” diyen birçok insan tanıyorum. Yani bazı siyasi liderlerin bağırmalarını bu genel böyledir diye düşünmeyin. Bizim geleceğimizi hiç kimse karartamaz. Bunu Kürt halkına hassaten söylüyorum ve bunun için burdayım: Türk-Kürt işbirliği bu kadar kolay çökmez. Ona ne sizler izin vermelisiniz ne de biz izin veririz.
Uzun bir dönem CHP Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlendiniz. CHP, neden referanduma karşı çıkması için Kürdistan Bölgesi'ne karşı tavrını sertleştirmesi için Erdoğan'a baskı yaptı?
Bu sizin söylediğiniz, CHP baskı yaptı diye AKP’nin tavrı referanduma karşı oldu falan. Bu bir AKP propagandasıdır, altını çizerek söylüyorum. CHP tek başına çıkıp “Referandum, aman ha mahvolduk” dememiştir. Bunu kim dedi? Bunu diyen Devlet Bahçeli’dir ve maalesef onun dediğinin peşinden giden AK Parti’dir. Dolayısıyla CHP’yi bunun müsaebbibiymiş gibi göstermeyin. Evet Türk halkında belli kesimlerde, bu referandum neticesinde bağımsızlık elde ederlerse Türkiye içinde ne olur endişesi duyan olmuş mudur, olmuştur. Ama burada Kürt Bölgesi Başkanı Mesud Barzani bizim düşmanımız değil, Sayın Erdoğan’ın da düşmanı değil. Buradaki insanlar karşılıklı, bugüne kadar sürekli işbirliği yapmış konuşmuş insanlar. Bu insanlara endişelerinizi anlatırsınız. Ben Mesud Bey’e anlattığım zaman, kaç kere Türk tarafına ne için yapıldığını izah ettiğini o da söylüyor. E bizimkiler Türk tarafının endişeleri çerçevesinde “Bu böyle olmasın da şöyle olsun” demiş olabilirler. Bunlar anlaşılır siyaseten. Ama bu, “Ben sizi mahvederim”e kadar gitmemeli.
Kürdistan Bölgesi ve Kürdistan halkının arzusunu hedef alan partiler, Kürt oylarını kaybetmeyecek mi?
Buradaki görüşmelerinden şöyle bir intiba edindim: Türkiye’de AK Parti, bir önceki seçimlerde, Güneydoğu Anadolu’dan yaklaşık yüzde 37 oy almış. Bu oyların çok ciddi biçimde aşağı indiğini biliyoruz. Bu şartlar altında AK Parti’nin bu söyleminden sonra Kürt vatandaşlarımızdaki büyük güven kaybından dolayı, bu oyları bir daha devşirebileceğine inanmıyorum. Keza MHP zaten çok uçta, hiç tasvip etmediğimiz birtakım söylemlerde bulundu. CHP buna tamamen karşıdır. CHP, PKK terörüne de tamamen karşı olan bir partidir.
Erdoğan’ın hakeza partisinin, Sayın Barzani’ye yönelik saldırgan üslubu, oy kaybına yol açacak mı?
Güneydoğu Anadolu’dakilerle buradakiler akraba zaten. Siz ister misiniz, kendi akrabanıza birilerinin kötü davranmasını? İstemezsiniz tabi. Dolayısıyla ister istemez Türkiye içindeki Kürtlerin AKP’ye oy vermeyeceklerini tahmin etmek kahin olmak falan değildir. Bu gözümüzün önünde olan bir gerçek. Kemal Bey’e de şu telkin ediyorum: Tabiki CHP olarak bir politikamız var, bunu Türk halkı görecek, Kürt vatandaşlarımız da görecek. Başkanlık seçimlerine doğru progrmanlarımızda bizim neler yapacağımız ve de dış politika itibariyle bugüne kadar bizim tasvip etmediğimiz bazı dış hamlelerin bizim zamanımızda somut olarak düzeltileceğini Türk halkına anlatacağız. Sizin de şunu yapmanız gerekiyor: Lütfen bunu sadece bizlerden beklemeyin. Kürt halkı olarak bize olan duygularınızı, sizlerin de hiçbir zaman şiddet istemediğini, dolayısıyla birlikte büyüyeceğimizi, böyle saçma sapan işleri yapmamamız gerektiğini, birbirimizi üzmeyeceğimize dair mesajlarımızı, sadece liderleriniz seviyesinde falan değil, daha altta da Türk halkına anlatmanız gerekir.
Bu atmosferde Türkiye’de daha çok hangi parti güçlenebilir?
Kısa vadede görünen o ki Türk insanı, “Burada referandum var, bu referandum sonucunda bağımsız olacaklar, bizden parça kopartacaklar, Türkmenler mahvoldu” gibi bir şey var. Bunu inanın, Türk halkının kahir çoğunluğu şöyle bakıyor, “Böyle olmaması lazım bu işin” diyor. Ama AKP ve MHP içinde bu söylemle oy devşirebileceğini düşünenler var. Ben de açıkça şunu söylüyorum: Bu başkanlık seçimlerine giden süreçte, şimdi böyle konuşan, halka tam doğruları ifade etmeyen partilerin aleyhine çalışacaktır. Bunlar oylarında bir artış sağlayamayacaklardır.
Şiilerin domine olduğu Irak hükümeti ile Türkiye arasındaki ilişkiler çok kötüyken, Kürdistan'daki referandumdan sonra çok iyileşmeye başladı. Erbil ile “kötü” Bağdat ile “iyi” temelinde yapılan bu ilişkinin güçlü ve kalıcı olabileceğini düşünüyor musunuz?
Türkiye’de bölge politikasını iyi anlayan siyasiler şunu çok iyi bilir: Bağdat merkezi hükümeti denildiği zaman, oradaki merkezi hükümet büyük ölçüde İran’ın etkisi altındadır. Bunu yadsıyacak değiliz. Ben o dönemde görev yaptığımda, Mart 2010 seçimlerinde Irakiye kazanmış olmasına rağmen, Maliki İran’ın desteğiyle, o zaman Amerika da aynı desteği verdi belli ölçülerde. Bu memlektin canına okuyacak sonuçlar ortaya çıkaracan Maliki’yi başbakan tutmaya devam etti. Maalesef, Bağdat’ta ben, Türk müteşebbisleri için iyi bazı şeyler yapmak için gidip konuştuğum zaman şunu iyi biliyordum: Benim ardımdan İran Büyükelçisi aynı yere gidip, “Ya bu adamlar Sünni, bunları boş verin” dediğini biliyordum. Ben orada Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir temsilcisi olarak, Şii ya da Sünni bakmadan, bütün insanlara eşit ulaşan bir insan olmama rağmen İran böyle oldu. Dün daha Kasım Süleymani, Mam Celal’in mezarına çiçek bıraktı ve gelişini güya, Irak’takiler ve Kürtler, şey zannedecek: Yok efendim Kasım Süleymani sadece Celal Talabani’nin mezarına çiçek bıraktı da ondan dolayı burada. Hadi canım siz de. Beşir köyündeydi geçen gün, şimdi de Kerkük’te Kimle birlikte? Haşdi Şabi’nin başında.
Türkiye, Irak ve İran ile ne ölçüde iyi ilişkiler kurabilir? Perspektif açısından Türkiye’nin, Şii İran ve Irak'la ortak noktaları var mı?
Biz Türkiye olarak, ne Arap’ı Kürt’e, ne Kürt’ü Arap’a tercih etmek amacında değiliz. Biz diyoruz ki bu bölgede insanlar birlikte yaşamayı öğrensinler. Bunu dediğimiz zaman eğer PKK’yı İran belli şekilde destekleyip Türkiye’de terör eylemlerini yapıyorsa ve Türklerin bundan doğru dürüst haberi yoksa, ben diyorum ki doğru politikaları Türk halkına anlatıp burada huzur sağlamak için gerçekten herkese eşit davranacağımız bir şey yapmalıyız. Ama bunu yaparken, Haşdi Şabi gelip Kerkük’teki insanları öldürmeyecek.
İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani, Kürdistan’ı ve Kerkük’ü İran’ın etkisi altına almak için çalışıyor. Türkiye’nin bu konuda stratejik bir adımı var mı?
Türkiye’de maalesef halkımız bazı şeyleri bilmiyor. Zannediyorlar ki Kerkük’teki Türkmenler felaket durumda. Türkiye’de bir parti çıkıp diyor ki: Kerkük 82’inci, Musul’da 83’üncü vilayetimizdir. Bunun üzerine bazı insanlar da biz gider Kerkük’ü alırız şeklinde açıklamalarda bulunuyor. Türkmenler için Kerkük tarihi önem arz ediyor ve bunun Türkiye’de de çok ciddi yansımaları var. Ama Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak biz şunu gayet iyi biliyoruz; Kerkük Irak’ın bir kentidir. Dolayısıyla Irak’ın iç sorunudur. Fakat Irak’ta bu sorun çözülürken Türkmenlerin de, Kürtlerin de Arapların da haklarını onlara eşit bir şeklide dağıtacak bir düzenin oluşması çok büyük bir önem arz eder. ABD’nin yanlışlarından dolayı şu anda Irak’ta İran’ın çok ciddi hegemonyası sürüyor. Biz Türkiye olarak bunu iyi biliyoruz. Türkiye’nin Irak’taki menfaatlerinin kısılması için birçok hareket yapıldığının da farkındayız. Bizim Başbakanımız Bağdat’a gidecekti, gitmedi. Neden gitmedi biliyor musunuz? Çünkü son 24 saat içinde Esad “İdlib’ten askerlerinizi çekin” dedi. Astana’da görüşmeler yapıldı, İran, Rusya ve Türkiye anlaşmaya vardı. Ancak hemen akabininde İran Esad’a bunu söyletebiliyor. Burada ne dediler; “Türk askeri Başika’dan çekilsin”. Şimdi böyle bir ortamda Türkiye olarak İran’a güvenilir mi? Kasım Süleymani Heşdi Şabi ile birlikte Kerkük’e girip insanları kesecek öyle mi? Ben size samimi birşey söyleyeyim mi; Heşdi Şabi içerisinde maalesef Şii Türkmenler de var. Bunu biliyoruz. Ama Kerkük’teki Türkmenler ne diyor? Dün gördünüz, Türkmeni de, Kürdü de Arabı da, “Bizi Heşdi Şabi’ye mi teslim edeceksiniz?” dediler. Türkiye Cumhubaşkanı Heşdi Şabi’yi terörist olarak deklere etmişti. Onun akebinde tersine birşey söylediğini hatırlamıyorum. Türkmenler de daihl olmak üzere kimse Kerkük’te Heşdi Şabi’yi görmek istemiyor. Peki bunları kim durduracak?
Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’a “Bağdat’a giderseniz Başika’daki gücünüzü geri çekmek zorunda kalırsınız” denildiği ifade ediliyor...
Şimdi doğruya doğru, yanlışa yanlış. Başbakan da anca gelirim oraya dedi. Türkiye DEAŞ’e karşı askerini getirmiş bir kampa koymuş. Neymiş efendim, bu durum İran’ın hoşuna gitmemiş! Gitmesin kardeşim. Buradaki Türk askeri duracak. Burada bulunan askerlerimiz barış ve istikrar için buradalar. Buraya Kürtleri kesmek için gelmediler. Türkiye, Kerkük’te herkesin haklarının tanındığı görürse bir statü görürse inanın sizlerle de çalışmaya başlar. Ama işte bunları doğru dürüst anlatmamız lazım.
Türkiye’nin Irak ve İran’la müttefik olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu Türkiye’nin Ortadoğu’daki konumunu nasıl etkiliyor?
Bu kısa vadeli bir harekettir. Bu fazla uzun sürmez. Türkiye Cumhuriyeti öyle Şiileri tutayım, Sünnilerden yana olayım demeyecektir. İran’ın kendi reel politik çıkarı için, belli zamanlarda Türkiye’yi gösterek, “birlikte bu işi yapıyoruz” çabaları da akamete uğrayacaktır. Ben şu kadarını biliyorum; AK Parti’nin bu konularda İran’la yakın fikriyatta olduğunu hiç düşünmüyorum. Böyle birşey de yoktur.
ABD, İran Devrim Muhafızları’na yönelik yaptırım uygulama kararı kaldı. ABD, dünyanın öbür ucundan bu ordunun tehlikeli olduğunu görüyor. Türkiye ise bunun farkında değil mi?
Lütfen bu durumu Türkiye’nin geneliyle bağdaştırmayın. Bir defa MHP’den bazı insanlar maalesef Kürt bölgesiyle ilgili birşey duydukları zaman illa ki ona karşı birisiyle beraber olacak. Bu iran olabilir, Rusya olabilir. Hükümet medyası da Bahçeli ile birlikte bu durumu sürekli gündem yapıyor. AK Parti içinde de bu durumdan rahatsız olan birçok insan var. CHP’yi saymıyorum bile. CHP, bölgedeki bütün ülkelerin içişlerine karışmamayı ilke edinmiş bir partidir. Hem bölgenin hem de Türkiye’deki Kürtlerin sorunu için CHP kilit parti olacaktır. Kısa vadede inişler-çıkışlar buradaki halkı bezdirmesin. Şunu da açıkça belirtmeliyim; Kandil ve PKK’nın da şunu bilmesi gerekiyor; Türkiye içinde şiddete başvurarak Kürtlere hiç bir iyilik yapmıyorsun. Biz Türkiye olarak bu savaşı kazanırız ancak PKK yüzünden Kürtleri kaybetmek istemiyoruz. PKK’nın o yüzden Türkiye içindeki bu şiddeti durdurması gerekir.
Türkiye son dönemlerde buradaki Türkmenlerin haklarının olmadığını öne sürerek, sert söylemlerde bulunuyor. Peki Kuzey Kürdistan’daki Kürtlerin gerçekten hakları veriliyor mu?
Türkiye’dekiler Kuzey Kürdistan söylemine çok kızıyor. Orası Türkiye’nin Güneydoğusu ve Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bölge. Şimdi hep beraber Türkiye’deki demokrasinin durumuna bakalım; Şu anda hapishenelerde yüzde 80 Türk yatıyorsa belli yüzde 20 Kürt yatıyordur. Söylemek istediğim şu; Türkiye’deki demokrasi sorunu hepimizin sorunudur. Önümüzdeki başkanlık seçimi sonrasında Türkiye’de yeni bir siyasi süreci göreceğiz ve o süreçte inşallah herşey çok daha olumlu olur. Şunu da göreceksiniz; Kimse İran’daki Kürtlerin durumundan bahsetmiyor. Oradaki Kürtler, Türkiye’deki Kürtlerin haklarının onda birine bile sahip değil.
Peki Türkiye’deki demokrasi tam olarak nerede tıkandı?
Cumhuriyetin bu ülkeye kazandırdıklarını maalesef belli bir parti İslamcılığa doğru çevirmek istedi. Bu arada bir takım arabist politikalar devreye girdi ve Türkiye’deki demokrasi bu hale geldi. Biz de bunun düzelmesi için uğraşıyoruz ve bu uğral umarım olumlu sonuç verecektir. Kürt bölgesinin de bütün bu çabalara bakmasını umuyoruz. PKK’nın aklının başına gelmesini ümit ediyoruz. İran’a da söylüyorum; siz de lütfen biraz daha dikkat edin. Türkmenlere de buradan seslenmek istiyorum; Türkmenler olarak bu bölgedeki sorunların çözümü için katkıda bulunun! Birlikte yaşamanın zeminini hazırlayacak çaba içerisine giriniz. Heşdi Şabi’ye de katılmayın.
Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkiler bundan sonra hem siyasi hem de ekonomik olarak nasıl olmalı? Bu aşamadan sonra nasıl olacak?
Bağdat ile Erbil arasındaki sorunlar yıllardır bir türlü çözülemedi. Türk halkı da bunu bilmiyor, anlamıyor. Kürt bölgesiyle yaptığımız çok önemli anlaşmalarımız var. Burada işler bir düzene girdiği zaman Kürt bölgesinin Türkiye’nin enerji ihtiyacına da çok büyük katkısı olacaktır. Türkiye’nin de Kürt bölgesinin ihtiyaçlarına çok büyük katkısı olacaktır. Keşke Bağdat’taki rejim de bunu doğru düzgün anlasa ve gerekli adımları atsa.
Bağdat’ın Erbil’e yönelik yaptırımları Irak Anayasası’na aykırı ancak Türk yetkililer neden ısrarla bunu savunuyor?
Anayasayı okumak kadar sıkıcı birşey yok. Bir halktan anayasayı okumasını bekleyemezsiniz. (Gülüyor…) Ben görevim itibariyle anayasayı biliyorum. Türkiye diyor ki, burası Irak. Siz Irak’ın Kürdistan Bölgesi’siniz. Burada birlikte yaşayabilirsiniz. Aranızdaki sorunlar her neyse şiddete varmadan çözülsün o ki şiddeti de Kürt bölgesinin çıkarmayacağını biliyorum. Dürtüyorlar ki peşmergeyle ırak askerleri arasında bir savaş çıksın da, “Aaa bakın bunlar hep referandumdan dolayı oldu” desinler. Türkiye halkına buradan şunu demek istiyorum; Referandumun olması demek, buradaki Kürt halkının iradesinin beyanıdır! Kısa vadede bağımsızlık olmayacaktır. Şu aşamada bu görünmüyor
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın