AK Parti’li Ensarioğlu: Yılbaşından sonra somut adımlar gündeme gelebilir

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, çözüm süreci ve Meclis bünyesindeki komisyon çalışmalarına dair kritik açıklamalarda bulundu. Yılbaşından sonra sürecin somut adımlarla hız kazanması gerektiğini vurgulayan Ensarioğlu; AK Parti olarak,  MHP ile olan uyumdan "umut hakkı" tartışmalarına, teknik yasal düzenlemelerden DEM Parti’nin miting kararına kadar pek çok önemli başlıkta yeni yol haritasının ipuçlarını verdi.

"Yılbaşından sonra somut adımlar atılmalı"

Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirten Ensarioğlu, tüm siyasi partilerin ortaklaşabileceği bir tavsiye raporunun yakında Meclis’e sunulacağını ifade etti. Sürecin "merdiven yöntemi" ile karşılıklı güven adımlarıyla ilerleyeceğini vurgulayan Ensarioğlu, "Yılbaşından sonra Meclis açıldığında en önemli gündem bu olmalı ve hızlıca somut adımlar hayata geçirilmelidir" dedi.

AK Parti ve MHP arasında çelişki var mı?

Devlet Bahçeli’nin "umut hakkı" çıkışı ile AK Parti’nin raporu arasındaki farkların bir çelişki olmadığını savunan Ensarioğlu, iki ayrı parti olduklarını ancak temel meselelerde uyum içinde hareket ettiklerini söyledi. Ensarioğlu, "Şu anki öncelik meselenin şiddetten arındırılması ve silah bırakılmasıdır. Öcalan’ın durumu veya diğer isimlerin akıbeti, şiddet ortadan kalktıktan sonra toplumdaki endişeler giderilince konuşulabilir; bunlar aşılamayacak engeller değildir" ifadelerini kullandı.

"Politika belirleyici Cumhurbaşkanıdır"

Hükümet içinde Suriye politikası veya süreç konusunda görüş ayrılığı olduğu iddialarına değinen Ensarioğlu, başkanlık sisteminde nihai kararın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait olduğunu vurguladı.

Ensarioğlu, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın Suriye konusundaki bazı sert açıklamalarının dönemin ruhuyla tam örtüşmediğini şahsi fikri olarak belirtirken; asıl politika belirleyicinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu ve onun iradesinin üzerinde bir irade olamayacağını vurguladı.

Ensarioğlu, "Cumhurbaşkanı'nın iradesinin üstünde bir irade olamaz. Bazı açıklamalar dönemin ruhunu tam yansıtmasa da son sözü Cumhurbaşkanı söyler" dedi.

Af tartışması

Örgüt üyelerinin durumuyla ilgili teknik detayların çalışıldığını belirten Ensarioğlu, cezaevindekiler, Mahmur Kampı ve Avrupa’daki isimlerle ilgili formüller üzerinde durulduğunu ifade etti. Ancak olası bir düzenlemenin FETÖ ve IŞİD gibi yapıları kesinlikle kapsamaması gerektiği konusunda ortak bir hassasiyet olduğunu ekledi.

Merdiven yöntemi

Sürecin "merdiven yöntemiyle" kademeli olarak ilerlemesi gerektiğini savunan Ensarioğlu, tüm somut adımların bir anda atılamayacağını, güven zemini sağlandıkça karşılıklı jestler ve adımlarla yol alınacağını ifade etti.

DEM Parti’nin miting kararına eleştiri

DEM Parti’nin 4 Ocak’ta yapmayı planladığı mitingi "zamanlaması açısından yanlış" bulduğunu belirten Ensarioğlu, bu tür hamlelerin süreci bozmak isteyenlerin eline malzeme verebileceğini ve karşı milliyetçiliği körükleyebileceğini savunarak, "İklimi bozacak gereksiz şeylerden kaçınılmalı" uyarısında bulundu.

AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Rûdaw TV’de Hevidar Zana’nın sunduğu programa canlı bağlanarak önemli değerlendirmelerde bulundu. İşte Ensarioğlu’nun Hevidar Zana’nın sorularına verdiği yanıtlar:

-Partiler, Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na raporlarını sundu. Her partinin doğal olarak farklı bir bakış açısı ve önerisi vardı. Komisyonun bu raporları ortak bir rapora dönüştüre bilecek mi?

-Bu Meclis komisyonu, sürecin toplumsallaşması açısından çok önemliydi. Komisyon uzun bir süredir 18-19 toplantı gerçekleştirdi. Her kesimi ve herkesi dinledi. En sonunda, diğer partiler katılmasa da üç parti birer temsilci göndererek Öcalan'ı da dinledi. Ardından komisyona dönerek bu görüşme hakkında bilgi verdiler. Dolayısıyla neredeyse dinlenmedik kimse, söylenmedik söz kalmadı. Ancak herkesin hemfikir olduğu husus, bu işin artık çözülmesi gerektiğidir. Bir iki marjinal ve ırkçı siyasi parti dışında, Türkiye'de geniş kitleleri temsil eden neredeyse tüm siyasi partiler bu işin çözümü konusunda hemfikirdir ve katkı sunmak için komisyonda yer almaktadırlar.

Komisyondaki raporlarda tabii ki görüş ayrılıkları olabilir. Şu anda nihai olarak her siyasi partinin komisyon üyeleri; kendi parti temsilcileri ve genel merkezleriyle görüşerek, onların da fikirlerini alıp kendilerine ait bir rapor oluşturuyorlar. Kimisi raporunu sundu, kimisi de sunmak üzere. Bunlar, partilerin kendi tabanlarının hassasiyetleri de göz önüne alınarak hazırlanmış raporlardır. Ancak önemli olan, tüm bu raporların ortaklaşacağı genel komisyon raporudur. Eminim ki bu komisyon, sunulan raporlar ışığında; herkesin ortaklaşabileceği hassasiyetleri, çözüm önerilerini ve atılması gereken somut adımları içeren bir tavsiye raporu hazırlayacaktır. Bu ortak rapor hazırlandığında, bazı siyasi partiler birtakım siyasi hesaplarla rapora imza atmak istemeyebilir veya katılmayabilirler. Fakat katılıp katılmamalarından ziyade asıl önemli olan, toplumun ve siyasi partilerin büyük çoğunluğunun üzerinde mutabık kalacağı, çözüme katkı sunacak bir raporun ortaya çıkmasıdır.

Bu rapor, aynı zamanda Parlamento için bir tavsiye niteliğindedir. Çünkü bundan sonra yapılması gereken, beklenen somut adımların atılmasıdır. Bu adımlar bir defada atılmayabilir; tüm somut adımların aynı anda atılması beklenemez. Süreç, tıpkı bir merdiven yöntemi gibi karşılıklı jestler ve adımlarla, güven zemini sağlanarak ilerler. Dünyada da bu tür işler hep böyle yürümüştür. Çok yakın bir zamanda, partilerin ortaklaştığı bir komisyon raporunun sunulacağına inanıyorum.

Yarın Meclis’te bütçe görüşmelerini tamamlayacağız. Ardından Meclis kısa bir ara vermeden önce gündemimizde bir yargı paketi var. O yargı paketini de çıkardıktan sonra Meclis muhtemelen 15 günlük bir tatile girecek. Ancak yılbaşından sonra Meclis açıldığında, bence en önemli gündem maddesi bu olmalıdır. Bu süreç, artık somut adımlarla hızlı bir şekilde hayata geçirilmelidir.

- AK Parti raporunda Öcalan’ın ‘umut hakkından’ bahsedilmiyor. Oysa Devlet Bahçeli, PKK’nın silah bırakmasıyla Öcalan’ın umut hakkının gündeme geleceğini söylemişti. Bu durum, AK Parti ile MHP arasında bir çelişki göstergesi mi?

-Aramızda bir çelişki yok. Ancak biz aynı siyasi parti değiliz; iki farklı siyasi partiyiz. Türkiye'nin temel meselelerinde iş birliği yapmış ve bu iş birliğini uyumlu bir şekilde sürdüren iki ayrı yapıyız. Her konuda birebir aynı düşünmemiz elbette mümkün değildir; ancak Öcalan’ın umut hakkı meselesi, neticede bu sürecin önünde bir engel teşkil etmiyor. Şu an asıl önemli olan, meselenin şiddetten arındırılmasıdır. Komisyonun mevcut görevi de bununla sınırlıdır. Yani; silah bırakma süreci, silah bırakacak güçlerin akıbeti ve toplumsal entegrasyonuyla ilgili bir yol haritası çizmektir. Bunun dışında; Kürt sorununu veya Türkiye'nin demokratikleşme sorununu bir bütün olarak hemen çözmek ya da süreci tamamen Öcalan'ın geleceğine kilitlemek gibi bir önceliği yoktur komisyonun.

Zaten bu sorun çözüldükten sonra şiddet tamamen ortadan kalkar, halk bu kardeşliğe, birliğe ve bütünlüğe inanırsa bunun sonuçları da görülür. Ondan sonra ne olacağı ise o zaman konuşulur. Öcalan’ın umut hakkı gerek görülürse belki konuşulur; ardından Selahattin Demirtaş’ın ve diğerlerinin durumu gelir. Kanaatim odur ki; mesele tamamen ortadan kalktıktan ve Türk toplumundaki endişeler giderildikten sonra, tüm bu hususlar sorun olmaktan çıkacaktır.

- DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli Rûdaw’a konuk oldu ve Cumhurbaşkanı ile hükümet içerisindeki bazı isimler arasında ‘süreç’ ve ‘Demokratik Suriye Güçleri’ konusunda çelişkilerin olduğunu söyledi. Bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?

-Bizim başkanlık sistemimizde politika belirleyici olan irade, Cumhurbaşkanı'nın iradesidir. Cumhurbaşkanı'nın iradesine aykırı tavır gösteren kişi ya görevi bırakır ya da görevden alınır. Türkiye'nin böylesine önemli meselelerinde, sıfatı ne olursa olsun, Cumhurbaşkanı'nın iradesinin üstünde bir irade olamaz ve kimse buna karşı bir irade ortaya koyamaz. Hakan Fidan'ın açıklamalarında Suriye politikasına dair bazı sertliklerin bulunduğu veya dönemin ruhunu tam yansıtmayan ifadelerin kullanıldığı söylenebilir; bunu kendi şahsi görüşüm olarak ifade ediyorum. Ancak neticede nihai politikayı Cumhurbaşkanı belirler ve son sözü o söyler.

- PKK üyelerine yönelik yasal düzenlemelere ilişkin bir sorum olacak. AK Parti’nin raporunda tüm PKK üyeleri için yasal düzenleme önerilmiyor. Bu durumda bazı PKK’lılar ceza alabilir, hapis yatabilir. Bazı PKK yöneticilerinin cezalandırılması, sürecin önünde bir engel oluşturur mu ya da sürecin bozulmasına neden olabilir mi?

-Hayır, hayır. Nihayetinde PKK bir örgüt olarak kendini feshedip tamamen silah bıraktıktan ve gereğini yaptıktan sonra, cevaplanması gereken sorular bellidir: Cezaevindekilerin akıbeti ne olacak? Avrupa'da arananların durumu ne olacak? Mahmur Kampı’ndaki on binlerin, silahlı güçlerin ve yönetim kadrosunun akıbeti ne olacak? Bunların hepsi teknik detaylardır ve tüm bu teknik detaylar üzerinde çalışılmıştır.

Türkiye'de tereddüt uyandıran tek konu şuydu: Çıkarılabilecek bir af veya benzeri bir düzenleme, vatana kastetmiş FETÖ’cü darbecileri de kapsar mı? Kapsamaması gerektiği konusunda hepimiz hemfikiriz. Aynı şekilde bir IŞİD’linin veya farklı bir suç örgütünün de bu düzenlemelerden faydalanmaması gerekir. Bunlar aşılabilir teknik detaylardır ve şu anda bununla ilgili birkaç farklı formül üzerinde konuşuluyor.

- DEM Parti, Öcalan’ın serbest bırakılması talebiyle 4 Ocak’ta bir miting düzenlemeye hazırlanıyor. MHP lideri miting için ‘olabilir’ dedi ancak ‘Öcalan’ın serbest bırakılması talep edilmemeli, çünkü kendisi de çıkmak istemiyor’ dedi. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?

-Elbette her siyasi parti kendi siyasi faaliyeti konusunda özgürdür ve kararlarını kendisi verir; ancak ben bu mitingi zamanın ve dönemin ruhuna uygun bulmuyorum. Öcalan bile çözüm sürecinde kendi geleceğinin konuşulmasını şu aşamada doğru bulmazken ve biz bu kadar önemli bir merhale kat etmişken, ortamı bozacak adımlardan kaçınılmalıdır. Hassasiyet yaratacak, karşı milliyetçiliği körükleyecek ve bu süreci sabote etmek isteyenlerin eline malzeme verecek gereksiz eylemlerin yapılmaması gerektiği kanaatindeyim. Şahsen bu mitingin zamanlamasını doğru bulmuyorum.