Tehdit Altındaki Halklar ile Dayanışma Örgütü (GfbV), insan haklarını savunmak amacıyla, 1970‘li yıllarda Almanya’nın Göttingen kentinde kuruldu. Kürtler’in haklarını savunan ve dört parçada Kürt hareketlerini destekleyen ender kuruluşlardan biri olan GfbV, Ortadoğu‘daki ve Kürdistan‘daki olup bitenleri yakından takip ediyor.
GfbV, 1991 ilkbaharında Saddam rejiminden kaçıp dağda mahsur kalan yaklaşık 50 bin kişiye ilk ulaşan el olmuştu.
1991 yılında Irak savaşında dağlarda mahur kalan insanlara ulaşan ve yardım eden GfbV örgütü, şimdilerde Şengal ve Kobani’de yaşanları dünyaya duyurmaya çalışıyor.
Almanya Parlamentosu‘nda Kürdistan’a silah gönderilmesi kararı çıkması için miletvekillerine mektup yazdıklarını söyleyen GfbV Genel Başkanı Tilman Zülch, Rûdaw’ın sorularını yanıtladı.
Örgüt ne zaman kuruldu ve tam olarak zaman çalışmalara başladı?
Örgütümüz 1970 yılında Almanya’nın Göttingen kentinde kuruldu. 1970 yılında Kürdistan ile ilgili çalışmalara başladık. O zaman Kürtler Irak‘da çok büyük bir baskı altındaydı ve aynı zamanda Mustafa Barzani önderliğinde büyük bir direniş sürdürüyordu. Biz o yıllarda ve daha sonra da çağrılarla, açıklamalarla ve diğer kamuoyunu bilgilendirme çalışmaları ile dikkatleri Kürtler‘in durumuna çekmeye çalışan bir kuruluş olduk.
Faaliyetleriniz o dönem nasıl karşılandı?
Almanya‘daki sol ve kendilerini anti - emperyalist olarak tanımlayan guruplar, Kürt hareketini “gerici” olarak niteliyordu. Destek vermiyorlardı.
Kürtler‘in durumuna ne zaman dikkatleri çekmeye başladınız?
O dönemde ABD Dişişleri Bakanı Henry Kissinger aracılığı ile İran ve Irak arasında Cezayir Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma ile Irak, Şatul-Arap topraklarının bir kısmını İran´a bıraktı. Bunun karşılığında İran, sınırlarını Kürt direnişcilerine kapattı. Bunun üzerine Kürt Hareketi ağır bir yenilgi yaşadı ve 300 bin Kürt İran‘a geçmek zorunda kaldı . Biz o dönemde basın yayın imkanlarını kulanarak kamuoyunun dikatini Kürtler‘in durumuna çekmeye çalıştık.
Kürtler’e karşı kimyasal silah kullanıldığını dünyaya duyuran bir kuruluş oldunuz.. O dönemde yaşananları anlatır mısınız?
Biz Irak devletinin Kürdistan‘da kimyasal gaz kullandığını basın - yayın yoluyla deşifre ettik. Bunu açtığımız kampanyalarla kamuoyuna sunduk . Ayrıca Irak‘ta kimyasal silah fabrikaları kuran 2 Alman firmasına (Paylord Plant ve KOLB) karşı açıkça kampanyalar başlattık.
Yaşananlar Halepçe Katliamı‘ndan önce miydi?
Evet önceydi. Halepçe Katliamı‘yla bütün dünya Irak’ın kimyasal gaz kulandığını kabul etmek zorunda kaldı zaten. Irak, İsrail‘e füze fırlatığı zaman biz de İsrail‘e gittik ve Küdüs‘te bir basın toplantısı yaptık. Basın toplantısında, Kuveyt’te bir katliam yapılmadı ama Kürdistan‘da bir halk katliamdan geçti. Neden Kürdistan`ı konuşmuyorsunuz dedik.
Halepçe Katliamı’ndan sonra ne gibi faaliyetler gerçekleştirdiniz?
Bilindiği gibi savaştan sonra Kürtler ayaklandı ve Amerika söz verdiği halde Irak`ın uçak ve helikopterlerini kullanma yasağını delmesine müsaade etti. Bunun üzerine sayısız insan öldü ve 3 milyon insan Türkiye`ye doğru yollara düştü. Bu durumda biz de Almanya ve komşu ülkelerde büyük bir kampanya başlattık. Politikacılarla televizyonlarda tartışarak onların Türkiye`ye baskı yapmalarını sağlamaya çalıştık. Türkiye 2000-2500 metre yükseklikteki dağlarda kalan Kürtler‘in aşağıya inmesine müsaade etsin diye.
Dağda mahsur kalan Kürtler’e ilk siz ulaşmışsınız...
1991 ilkbaharında dağlarda mahur kalan insanlara ilk olarak örgütümüz ulaştı. Dağda mahsur kalan yaklaşık 50 bin kişi için geçiçi çadırlar, su , ilaç ve iki haftalık yiyecek temin ettik ve Almanya`daki yardım kuruluşlarının oraya gitmesi için çalışmalar yürüttük. Birleşmiş Milletler’in (BM) 688 sayılı kararı ile Kürtler için güvenli bölge oluştu ve Kürtler yerlerine geri döndü. Geri dönenler Saddam Hüseyin`in yaptırdığı askeri kışlalarda kalmak zorunda kaldı çünkü köyler yerle bir edilmişti.
Son bir kaç yıldır Ortadoğu çok karışık...Siz bu karışıklığı ve yaşanan iç savaşları nasıl değerlendiriyoruz?
Ortadoğu‘nun şu anki durumu Avrupa`nın birinci dünya savaşı öncesi dönemine benziyor.Bazı analistler Ortadoğu‘daki bu mezhep savaşını, Avrupa‘daki 30 yıl savaşları ile kıyaslıyor ki doğru bir analiz bu. Sunniler ile Şiiler arasındaki savaş 30 yıl savaşlarını andırıyor.
IŞİD, Kürdistan`a ve özelikle Ezidi Kürtler‘in yaşadığı Şengal`a saldırdı. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
DAIŞ bölgedeki farklı inançlara sahip olan, yani Müslüman olmayan bütün halkları öldürmek, göç ettirmek ve bölgeden temizlemek istiyor. Şengal’e saldırmaları bunun açık göstergesi. Ayrıca Musul‘un DAIŞ‘ın eline geçmesi Irak devletinin birliğini yitirdiğinin kanıtı. Bundan dolayı da Kürdistan‘ın yöneticileri, 140. Madde‘nin uygulanmasını ve Kürdistan‘ın bağımsızlığı için referandumu gündeme getirdi.
Almanya aşağı yukarı 60 yıldır kriz bölgelerine silah göndermiyor ama şimdi Kürdistan Bölgesi’ne silah gönderiyor. Alman dış politikasındaki bu değişkliği nasıl okumak gerekiyor sizce?
Almanya her zaman kriz bölgelerine silah satmıştır. Almanya Türkiye, Irak, İran gibi kendi vatandaşlarına karşı jenosid uygulayan devletlere yıllarca silah sattı. Bu üç devlet de Kürtler‘e karşı Almanya‘nın silahlarını kulandı.
GfbV örgütü bu durumda nasıl bir faaliyette bulunacak peki?
DAIŞ`ın Şengal ve Kobani`ye saldırmasından sonra çalışmalara başladık. Almanya Parlementosu‘nda Kürdistan`a silah gönderilmesi konusu tartışıldığı zaman bütün miletvekillerine birer mektup gönderip bu karara olumlu oy vermeleri için ricada bulunduk.Yaptımığımız basın toplantıları ve bildirilerle Şengal ve Kobani’de yaşananları dünya gündemine taşıdık. Bu konuda örgüt olarak elimizden gelenin fazlasını yapacağız. Ne Şengal’i, ne de Kobani’yi yalnız bırakmadık ve bırakmayacağız da...
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın