Van’da son 3 yılda 160 mülteci yaşamını yitirdi

Haber Merkezi – İHD Van Şubesi ve Serhat Göç ve Araştırma Derneği tarafından yapılan araştırma çalışmaları, basın haberleri ve kurum raporlarına göre son 3 yılda bölgede 160 mülteci hayatını kaybetti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Van Şubesi ve Serhat Göç ve Araştırma Derneği, Van sınırları içerisinde ve Van ile Rojhılat sınırında yaşanan mültecilerin ölümüne ilişkin ortak açıklama yaptı.

İHD şubesinde yapılan açıklamayı okuyan İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesi Hamdi Bayhan, iktidar çatışmaları ve sömürü düzeninin yarattığı; savaş, çatışma ve derin yoksulluğun mağdurunun mülteci ve göçmenler olduğuna dikkat çekti.

“Yaşamları pahasına bu yolu göze alıyorlar”

“Ortadoğu’da bitmek bilmeyen kimlik savaşları milyonlarca insanın yerini yurdunu terk etmesine neden olmaktadır. Bu göç yolculuğu, yaşanan büyük trajedilerle ölüm yolculuğuna dönüşmektedir” diyen Bayhan, şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye ve oradan Avrupa ülkelerine göç etmek isteyen insanlar yaşamları pahasına bu yolu göze almaktadırlar. Son olarak 01 Ocak 2022 tarihinde 8-10 yaşlarında iki çocuğuyla sınırı geçerken donarak ölen bir kadının-bir annenin-dramına şahitlik ettik. Çocukları donmasın diye çoraplarını çocuklarına eldiven yapan anne, bütün dünyanın mülteciler karşısındaki ikiyüzlülüğünü ve kayıtsızlığını gösteren bir fotoğraf gibiydi. Elleri avuçları soğuktan yanmış çocukların acısı mülteciliğin başka bir yüzüydü. Oysa insanlık, üç yaşındaki Alan Kurdi’nin kıyıya vuran minik bedeninin hesabını verebilmiş değildi. Yaşanan her ölüm yaşam hakkının ihlali olmakla birlikte coğrafyamızın acılarının hızla artmasına sebep olmaktadır. Mezkûr ölümlerin engellenmemesi dünya devletlerinin pozitif yükümlülüğü olan yaşam hakkını korumasının ihlal edilmesidir.”

Hamdi Bayhan, son 3 yılda yaptıkları çalışmalar, toplanan verilere göre, 49 göçmenin donarak yaşamını yitirdiğini, 68’inin Van Gölünde boğularak yaşamını yitirdiğini, 42’sinin trafik kazalarında ve 1’inin de ateşli silah sonucu hayatını kaybettiğini bildirdi.

 “Yukarıdaki verilerin, gerçek yaşam kayıplarının çok daha fazla olduğu noktasında biz, insan hakları savunucularını ciddi manada düşündürmektedir” diyen Bayhan, “Savaş, çatışma ve derin yoksulluktan kaçarak yollara düşen ve dünyanın her yerinde ucuz işgücü olarak kullanılan, her türlü istismara maruz kalan, sıklıkla nefret ve ayrımcılık suçunun hedefi olan mültecilere karşı sorumluluğumuzu yerine getirmenin zamanı gelmiştir” ifadelerini kullandı.

Bayhan, insan hakları savunucuları olarak, talep ve önerilerini ise şöyle sıraladı:

“Avrupa ile imzalanmış olan Geri Kabul Anlaşması derhal feshedilmeli, mültecilerin Avrupa ile pazarlık aracı olarak kullanılmasına son verilmelidir.

Mültecilere insani yaşam koşulları sağlanmalı, eğitim, sağlık, barınma, beslenme, iş gibi temel ihtiyaçları karşılanma, mültecilere yönelik ayrımcılık ve nefret saldırıları önlenmelidir.

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası koruma kanununda bulunan “Geri iade yasağı” mutlak uygulanmalı, ihlal eden kişilerle ilgili cezai ve idari işlemler ivedilikle başlatılmalıdır.

Geri gönderme merkezleri temel hak ve hürriyetlerin esas alındığı yaşam alanlarına dönüştürülmelidir.

Van-İran sınırında yapılan modüler duvarın yapımı durdurulmalıdır. Bu daha büyük mülteci-göçmen dramlarına yol açacağı gibi daha büyük ve kapsamlı insan kaçakçılığı yapan komplike yapıların ortaya çıkmasına neden olacaktır.

1951 Cenevre Sözleşmesine konulan coğrafi çekince kaldırılmalı, insan hakları ve uluslararası hukuka uygun bir iltica mevzuatı hazırlanarak, Türkiye’de bulunan mültecilere, mültecilik hukuki statüsü verilmelidir. 

Avrupa Birliği yaptığı anlaşma ve uygulamalar ile yaşama ve iltica hakkını askıya alarak,  İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini inkâr etmiştir. Avrupa ve dünya devletleri sınırlarını mültecilere açmalı, mültecilerin serbest dolaşım ve yerleşim hakkı kabul edilmelidir.”