MERİ Forumu'nun ikinci gününde Suriye’nin geleceği tartışıldı

Erbil(Rûdaw) - Erbil’de düzenlenen MERI  Forumu'nun ikinci gününde “Şam Ülkeleri Çatışma Sonrası: Yeniden İnşa ve Entegrasyon Stratejileri” başlıklı bir panel gerçekleştirildi. Panelde farklı alanlardan dört uzman yer alarak bölgedeki krizler ve fırsatlar üzerine değerlendirmelerde bulundu.

“Ekonomik bir blok kurulmalı”

Ürdün’deki Arap Düşünce Forumu Temsilcisi Said Beha, bölgesel ve küresel krizlerin, ticaret savaşlarının Ortadoğu ülkelerinin ekonomileri üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çekti.

Beha, Ürdün’ün istikrarlı bir ülke olmasına rağmen, ekonomik büyümede yavaşlama, işsizlik oranlarında artış ve kamu borcundaki yükselişin ciddi bir sorun hâline geldiğini belirtti.

Ayrıca Suriye’nin, diğer ülkelerin müdahaleleri sonucu büyük zorluklarla karşılaştığını, Irak’ta hâlâ silahlı grupların varlığını sürdürdüğünü ve Lübnan’da ise siyasi sistemin “felç olmuş durumda” olduğunu vurguladı.

Beha, Irak, Suriye, Ürdün, Filistin ve Lübnan gibi ülkelerin ekonomilerinin daha iyi yönetilmesi gerektiğini ifade ederek, “Bu amaçla İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa Birliği’nin kuruluşuna benzer şekilde bir ekonomik blok oluşturulmalı” dedi.

Bu blokun, Beha’ya göre, Suriye ve Irak gibi ülkeleri de kapsayarak geniş bir ortak pazar oluşturabileceğini, böylece bölge halklarının barışın ve istikrarın faydalarını hissedebileceğini söyledi.

“İç istikrar ve ulusal birlik yeniden inşanın temeli olmalı”

Lübnan Araştırma Merkezi Başkanı Mekrem Uveys, 2019’dan bu yana Lübnan’da yaşanan iç krizlerin ülke üzerinde ciddi etkiler bıraktığını, ayrıca Suriye-Lübnan sınırında devam eden sorunlara değindi.

Uveys, Lübnan’ın sistematik bir şekilde geriye gittiğini; bunun bir kısmının iç uzlaşı eksikliğinden, bir kısmının da “dış müdahalelerin yeniden artmasından” kaynaklandığını belirtti.

Bölgedeki ülkelerin çoğunun ya doğrudan çatışma içinde olduğunu ya da buna çok yakın durumda bulunduğunu söyleyen Uveys, bunun “sermaye akışını, vatandaşların geri dönüşünü ve iç kalkınmayı engellediğini” ifade etti.

Uveys, bölgenin geleceği için üç temel öneri sundu: "Hükümetler arasında bir ekip kurulmalı ve mevcut bölgesel sorunlarla doğrudan ilgilenmeli. Ülkeler ve bölgeler arasındaki ilişkilerde diyalog güçlendirilmeli. Öğrenci değişim programları aracılığıyla kültürel etkileşim artırılmalı."

“Suriye istikrar faktörü hâline gelmeli”

Suriye Diyalog Platformu Temsilcisi Şerwan Yusuf, Beşar Esad rejiminin çöküşünden sonra ülkede süren belirsizlik ortamına dikkat çekti.

Yusuf, Esad yönetiminin çöküşünün ardından ortaya çıkan “yeni bölgesel aktörlerin” değişim ve diyalog konusunda fırsatlar sunduğunu, ancak rejimin güvenlikçi zihniyetinin hâlâ birçok sorunun temelinde yer aldığını belirtti.

Suriye’deki Kürtler, Aleviler, Dürzîler ve diğer bileşenlerle ilgili meselelerin hâlen “rejimin güvenlikçi aklıyla” ele alındığını ifade eden Yusuf, ülkenin katılımcı ve kapsayıcı bir yönetim modeliyle yeniden yapılanması gerektiğini söyledi.

Yusuf, uluslararası toplumun Suriye’ye yeniden yönelmesinin bu değişim için bir fırsat olduğunu belirterek, BM’nin 2254 sayılı kararı ve 10 Mart anlaşması gibi iç uzlaşı girişimlerinin iyi bir temel oluşturduğunu vurguladı.

Ayrıca, projelere ve kalkınma programlarına geçmeden önce, ülkeler ve toplumlar arasında gerçek bir diyalog ve anlayış ortamı kurulması gerektiğini söyledi.

“Suriye, merkez ve birleşme halkası olabilir”

Omran Merkezi İcra Direktörü Ammar Kahf, Beşar Esad rejiminin çöküşünü “derin ve ciddi bir değişim” olarak nitelendirdi ve bunun Suriye için yeni bir fırsat yarattığını söyledi.

Kahf, Suriye’nin Irak, Lübnan, Ürdün, Türkiye ve genel olarak Ortadoğu için bir tehdit değil, istikrarın merkezi ve birleşme halkası olması gerektiğini belirtti.

Omran Merkezi Direktörü, İran’a yakın silahlı grupların etkisinin azalmasının bu fırsatın doğmasında önemli rol oynadığını kaydederek, Suriye’nin Rusya, ABD ve Avrupa gibi ülkelerle sağlıklı ilişkiler kurarak bölgesel istikrarın yeniden tesisi için bir köprü rolü oynayabileceğini ifade etti.