‘Kürtçe’nin asimilasyon kıskacından kurtulması için bilinçli bir mücadele gerekiyor’

09-01-2021
Rûdaw
Etiketler Kürtçe Anadilde Eğitim Seçmeli Ders Sami Tan Ömer Fidan
A+ A-

Erbil (Rûdaw) – Dilbilinci Sami Tan, Türkiye’de Kürtçe’nin uluslaşmanın kurbanı olduğunu söyledi. Kürt Dil ve Kültürü Ağı yöneticisi Ömer Fidan da Kürtçe önündeki engellerin kaldırlması için öncelikle Kürt toplumunun üzerindeki korku perdesini aşması gerektiğini belirtti.

Rûdaw TV’de Hêvîdar Zana’nın sunduğu 15:00 bültenine katılan dilbilimci Sami Tan ve Kürt Dil ve Kültürü Ağı yöneticisi Ömer Fidan, Kürtçe anadilde eğitim ve anadil önündeki engeller hakkında değerlendirmelerde bulundu.  

Türkiye’deki siyasi atmosferin anadilde eğitim ve bu konudaki çalışmalarını etkilediğini belirten Tan, “Türçe dışındaki diller üzerinde, yıllarca asimilasyon politikası uygulandı. Bunlardan biri de büyük bir toplumsal kesimin konuştuğu Kürtçe’ydi ki Kürt dili işlevsiz bırakıldı” dedi.

Cumhuriyet tarihi boyunca devlet politikalarının uluslaşmayı dil üzerinden kurduğunu ve Kürtçe’nin bu politikaya kurban edildiğini dile getiren Tan, “Bu konuda ailelerin duyarlılığı ve bilinçli yaklaşması da çok önemli. Milyonlarca Kürt bu konuda bilinçli yaklaşırken  aynı duyarlılığı göstermeyen ailelerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Kürt siyasi iradesi de bu bilincin arkasında durursa halk daha çok sahip çıkar. Ailelerin bu ulusal bilinçle yaklaşması çocukların da kendi diline ve kültürüne sahip çıkması gerçekleşebilir. Devlet ve resmi kurumlar bugün engel çıkarsa da aileler de günlük yaşamda anadiline sahip çıkarsa büyük engelller aşılabilir” ifadelerini kullandı.

Ömer Fidan da Kürtçe anadilde eğitimin bir çok sorunla karşı karşıya kaldığına vurgu yaparak, “Yasal, toplumsal ve bireysel nedenlerden kaynaklanan sorunlardır bunlar. Yıllarca anadil konusunda kurumsal ve bireysel çalışmalar yürütülse de şu ana kadar kollektif bir hafıza oluşturulması ve sorunların bir bütünen açığa çıkarılması için bir çalışma yürütülmüş değil. Kürt Dil ve Kültürü Ağı olarak anadilde eğitimi de kapsayan Kürt dili önündeki engeller hakkında bir rapor hazırladı. Bu rapor uzun çalışma ve toplantılar sonucunda hazırlandı. Bu çalışça bahsettiğim kollektif hafıza içerisinde bir damla oldu ve budan sonraki çalışmalar için bir başlangış oldu” dedi.

Fidan, “Belli bir statüye ve resmi bir kimliğe sahip olmamak eğitim ve dil konusundaki sorunların temelini oluşturuyor. Bu yasal sorun toplumsal sorunlara, dil meselesinin kriminalize edilmesi ve diğer tüm sorunlara yol açıyor” dedi.  

2012’de Kürtçe seçmeli ders olarak olarak müfredata alındığında da birçok kurumun buna tepki gösterdiğini hatırlatan Fidan, şunları kaydetti:

“Çocukların ilk okulda kendi dillerinde okuyamaması ve ardından ortaokulda Kürtçe’yi yabancı bir dil gibi okuması Kürtlere bir hakaret olarak değerlendirildi. Bununla birlikte 2013-2014’te Kürtçe seçmeli ders bir fırsat olarak görüldü ve yaygın bir şekilde talep oldu. 2013-2014 Eğitim ve Öğretim yılında 54 bin öğrenci, 2014-2015’te ise 85 bin öğrenci başduruda bulundu. Çözüm Süreci denilen süreç sona erdikten sonra bu tür verilere ulaşmak da zor oldu. Raporu hazırladığımız süreçte hem bireysel olarak, hem en büyük öğretmen sendikası adına Eğitim Bakanlığı’na başvuruda bulunduk ancak herhangi bir bilgi paylaşılmadı. Yine Kürtçe dil dersi için atanan öğretmenlerin sayısı beli bir tarihe kadar biliniyor. 2014’te 17, 2015’te 9, 2017’de 3 ve 2020’de de sadece 2 öğretmen Kürtçe dil dersleri için atanmış. Bu bahsettiğimiz haftada 2 saat ve 11 yaş üstü öğrenciler için belirlenmiş Kürtçe seçmeli dersler içindir.”

Kürt Dil ve Kültürü Ağı yöneticisi Ömer Fidan, Kürtçe’nin resmi eğitim dili olmasını desteklediklerini, ilk okuldan üniversiteye kadar eğitimin Kürtçe olmasını istediklerini söyledi.  

Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kürtçenin bastırıldığını dile getiren Tan, devletin resmi dili olan Türkçe’nin Kürtçe karşısında yüceltildiğini söyledi.

Tan, “Türkçe ilerlemenin, zenginliğin Kürtçe ise geride kalmışlığın yoksulluğun dili gibi yansıtıldı. Devlet dili sesli bayrağı gibi yüceltti. Bu nedenle biraz politize olan Kürtler  bir ölçüye kadar Kürtçe’ye sahip çıktı ama bu da dilin politize olmasına yol açtı. Kürtçe’nin doğal gelişimi engellendi” dedi.

Kürtlere dil konusunda “katliam” dayatıldığını dile getiren Fidan ise, “30 yıl öncesine kadar da yüz binlerce Kürt yerinden yurdundan koparıldı, zorla göç ettirildi, köylerde yaşayanlar şehirlere yerleşti. Yaşamları her anlamda değişti. En önemlisi de okullarda ve kurumlarda egemen olan dille karşı karşıya kaldılar. Bu yeni habitatda mecburen bu yeni dili öğrenmek durumunda kaldılar. Daha bazit söylersek; Köyden şehirlere geldiler, şehirde Kürtçe para etmiyordu. Yaşamlarını idame ettirebilmek için yeni yaşama adapte olabilmek için ve yine Kürtçe’ye dayatılan kriminalizasyondan kurtulmak için mecburen Türkçe öğrendiler. Bu çok önemli bir durum. Kürtlere ‘dil katliamı’ dayatıldı. Kürtler hala bu konuda korku yaşadıkları için anadillerinden uzaklaştı. Bu da uluslararası hukukta en büyük suçlardan biridir. Bugün bu uygulama özel politikalarla sürdürülüyor. Mesela bugün Kürtçe konuşan biri bir parti taraftarı gibi gösteriliyor. Bu da dil alanının daralmasına ve topluma mal olmamasına yol açıyor. Dil konusundaki korku aşılmalı, hukuki ve toplumsal bir hak olarak görülmelidir” dedi.

Kürtlerin dayatılan asimilasyon politikalarına karşı güçlü bir iradeye sahibi olması gerektiğine dikkat çeken Tan, “Kürtlerin bu konuda attığı adımlar asimilasyon politikalarını çürütmeli ki devlet o zaman bu politikadan vaz geçer” ifadelerini kullandı. .

“Devlet Kürt dilini Kürt ulusunun yaratılmasının temel unsuru olarak görüyor ve bu uluslaşmayı da kendisine bir tehlike olarak görüyor” diyen Tan, “TRT bugün Türklük bilincini Kürtçe anlatıyor. Tüm programlarında dengbêjler hariç, bu bilinç işleniyor” şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği sürecinin Türkiye’deki katı milliyetçiliğin aşılması için bir fırsat olduğunu ifade eden Tan, ancak bu süreçten uzaklaşıldığında Kürtçe önündeki engellerin tekrar gündeme geldiğini belirtti.

A”similasyon süreci hergün biraz daha derinleşerek devam ediyor” diyen Ömer Fidan, “Dilin korunması ve standardizazyonu için üç temel ayak vardır. Bunlardan en önemlisi bir merkezden yönetilen yaygın bir eğitim sistemidir. İkincisi yaygın bir basındır ki tüm toplumu etkiler. Üçüncüsü ise dil ve edebiyatı eserlere dönüştüren yazarlardır. Kürtçe yazarlar var, bir Kürt basını da var ama Kürtçe eğtim olmasa bu aşamanın tamamlanması çok zor olur. Bu nedenle basın-yayın egemen basın karşısında zayıf düşüyor” dedi.

Pandemi döneminde Kürtçe dil kursları açıldığını ancak bu kurslara katılımın istenen oranda olmadığını belirten Fidan, “Yapılan anketler gösterdi ki b irçok kişi güvenlik nedeniyle, korktukları için kurslara katılmıyorlar” diye konuştu.

Fidan, “Öte yandan yaygın eğitim, basın ve yayının tümü egemen dilde yapılıyor. Bu nedenle asimilasyon araçları her evde ve her odada bulunuyor. Kürtçenin yaşayıp yaşatılmasının önündeki alan daralıyor. Asimilasyon tehlikesini küçümsememek gerekiyor. Bu nedenle güçlü ve birleşik bir direniş ve cesurca bir mücadeleye ihtiyaç vardır” dedi.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli