3 saat sonra bırakılacaktı, 20 yıldır kayıp

Diyarbakır  (Rûdaw) - Diyarbakır’da 20 yıl önce askerler tarafından gözaltına alınıp bir daha haber alınamayan Mustafa Bulut’un eşi Dilber Bulut, eşinin kemikleri bulunmadan öldürüldüğüne inanmak istemiyor.

 

Mustafa Bulut’un damatlıklarını, ayakkabılarını, terliklerini saklayan Dilber Bulut, “Bir gün kapıyı çalacak ve ‘geldim’ diyecek. 20 yıldır bunu bekliyorum” dedi.




Dilber Bulut’u 20 yıllık umutsuz bekleyişe sürükleyen hikaye, 1994’ün ilkbaharında başladı.

 

Diyarbakı’ın Lice ilçesine bağlı Sisê köyünde çıkan çatışmada, askerler  Bulut ailesinin oturduğu Entax köyünü  kuşattı. Köydeki bütün evleri ateşe veren askerler, erkeklerin kimliklerini topladı. Kimlik kontrolünden sonra Mustafa Bulut birkaç köylü ile beraber gözaltına alınan alınarak, Lice Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na götürüldü.

 

Bulut’u götüren askerler,  “3 saat sonra serbest bırakacağız” dedi. Mustafa Bulut, 3 saat sonra serbest bırakılmayınca, babası Latif Bulut, Lice YİBO’ya oğlunu sormaya gitti. Ancak, nöbetçi asker tarafından tehdit edilerek, tartaklandı ve geri dönmek zorunda kaldı.

 

Kuzeni Fahri Bulut da “bir iz bulurum” umuduyla çatışmanın meydana geldiği Sisê köyüne gidip  bir daha geri dönmedi. Fahri Bulut, geri dönmeyince bu kez kuzenleri Ali, Ramazan ve Ekrem, aynı bölgeye gitti. Mustafa ve Fahri’den bir iz bulamayan, Ali, Ramazan ve Ekrem, Lice’ye dönmek isterken, kimlik kontrolü yapan Lice Jandarma Tugayı’na bağlı askerlerce gözaltına alındılar. Mustafa ve Fahri Bulut’tan sonra Ali, Ekrem ve Ramazan Bulut da bir daha geri dönmedi.

 

2003 yılında köye geri dönüşler başlayınca, dönemin korku psikolojisiyle açıklanmayan sırlar da açıklanmaya başladı.



 

Kulp’a bağlı Bağcılar köyünde yaşayan bir kadının “yakılan 3 ceset helikopterden atıldı, üzerlerini çalı çırpı ile kapattım” ifadesinden sonra Kulp Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı. Kadının gösterdiği yerde kemikler bulundu. Yapılan incelemede, kemiklerin Ali, Ramazan ve Ekrem Bulut’a ait olduğu belirlendi. Kemiklerini alıp bir mezar yapmayı bekleyen aile ikinci bir şok ile sarsıldı. 32 kilo kemik, Kulp Cumhuriyet Savcılığı ile Adli Tıp Kurumu arasında kayboldu. Kemikler halen de kayıp.

 

Askerlerin  “3 saat sonra bırakacağız” dediği Mustafa Bulut ile onu aramaya giden Fahri Bulut’tan ise 20 yıldır hiçbir haber yok.

 

Bulut ailesinin başvurusu üzerine Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, 1994 yılında olay ile ilgili soruşturma başlattı. 10 yıl boyunca tozlu raflarda bekleyen dosya, 2004 yılında “görevsizlik” kararıyla Diyarbakır 7’inci Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdi. Dosya, askeri savcılıkta bekletiliyor.

 

Mustafa Bulut, kaybedildiğinde bir yaşında ve 20 günlük olan çocukları şuan 20’li yaşlarda.

 

Babasının Berxwedan ve Şervan isimlerini verdiği iki çocuk, dönemin isim yasağından payını aldı ve bu nedenle Berxwedan’a babasının ismi, Şervan’a ise Mehdin ismi verildi.

 

Eşi ve 4 kuzeni kaybedildiğinde henüz 16 yaşında olan iki çocukla yapayalnız kalan Dilber Bulut, şuan 36 yaşında ve 20 yıldır eşinin döneceği günü bekliyor.

 

Mustafa Bulut, gözaltına alınıp götürüldüğünde 2 buçuk yıllık evli olan Dilber Bulut, eşinin damatlıklarını, ayakkabılarını, terliklerini, saatini, pijamasını 20 yıldır saklıyor.

 

“Eşin 20 yıldır kayıp, O’nu çok özlediğimde kıyafetlerine bakarak özlem gideriyorum. Bazen rüyalarıma giriyor, beni devlet öldürdü diyor” diyen Dilber Bulut’un tek isteği adaletin bir an önce tecelli etmesi.

 

Eşine dair bir izin ortaya çıkması için kayıp yakınlarının Diyarbakır’da başlattığı oturma eylemine 300’üncü kez katılan Dilber Bulut, faillerin yargı önüne çıkarılmasını istiyor. 20 yıldır bu acı ile yaşadığını söyleyen Bulut şunları ifade etti:

 

“Kemikleri bulunmadan öldürüldüğüne inanmak istemiyorum. 20 yıldır, kapıyı çalacak ve bana ‘geldim’ demesini bekliyorum. Eğer öldürüldüyse Tansu Çiller, Mehmet Ağar gibi isimler eşimin katilidir. Bunların yargılanmasını istiyorum. Eşime dair bir iz bulmadan ölürsem, bu devlete hakkımı helal etmiyorum. Benim yaşadıklarımı düşmanım bile yaşasın istemem. Öbür dünyada da iki elim yakalarında olacak. Küçücük bir çocukken, iki çocukla yapayalnız kaldım. Bu devleti, bana yaşattıklarından dolayı asla affetmeyeceğim.”