Klaus Schmidt'in adı Urfa'da yaşatılacak
Haber Merkezi - Göbeklitepe’ye ün kazandıran Alman arkeolog Klaus Schmidt’in adı Urfa’da yaşatılacak.
Urfa’da 20 yıl boyunca Göbeklitepe kazı ve araştırma çalışmalarının merkezi olan 200 yaşındaki taş ev ‘Anı Evi’ne dönüştürüldü.
Duvar’da yer alan habere göre, Klaus Schmidt’in hayatı ve Göbeklitepe kazı çalışmalarını anlatan daimi bir serginin de açıldığı evde Çiğdem Köksal-Schmidt’in Göbekli Tepe kazılarından esinlenerek yaptığı resim ve enstalasyonları da yer alıyor.
Klaus Schmidt ile birlikte 20 yıl boyunca Göbekli Tepe kazı ve araştırma projesine eşlik eden eski taş ev, Çiğdem Köksal-Schmidt tarafından ‘Klaus Schmidt Anı Evi’ adı ile kültürel çalışmaların, resim ve fotoğraf sergilerinin yapılabileceği bir mekana dönüştürülerek ziyarete açıldı.
Klaus Schmidt, 1994 Yılında Göbekli Tepe’yi keşfetmişti. Kazı ekibinin konaklaması için kendi imkanları ile Urfa’da bir ev edinmişti. 2014 Yılında Schmidt’in ölümünün ardından, çalışma arkadaşı ve eşi arkeolog Çiğdem Köksal Schmidt binayı kültür alanında çalışmaların yapılacağı bir anı evine dönüştürdü.
Uzun yıllar kazı evi olarak kullanılan taş evde, 20 yıl boyunca kazı alanında çekilen fotoğraflardan oluşan bir de sergi açıldı. Sergi yıl boyunca ziyaretçilere açık olacak.
Çiğdem Schimidt, “Onun ardından hatırasını yaşatmak istiyorum. Bugün hepimiz Göbekli Tepe hakkında bu kadar meşgul oluyorsak, düşünüyorsak buna sebep olan onun başlattığı ve yürüttüğü araştırmalardır’’ dedi.
Klaus Schimidt ile 20 yılı birlikte geçirdikleri evin, ‘Anı Evi’ne dönüştürülmesi işini bir sorumluluk olarak yerine getirdiğini belirten Schimidt, sözlerine şunları ekledi:
“Göbekli Tepe kazı çalışmaları onun ardından, yeni ekiplerle devam ettirilmeye çalışılıyor. Kazı evi olarak da artık şehir dışında başka bir mekan kullanılıyor. Klaus, 1994 yılında Göbekli Tepe’nin önemini fark ederek uzun vadeli bir araştırma projesine başladı. Aramızdan ayrılana kadar da tüm gücünü ve dikkatini bu projeye adadı.
Göbekli Tepe’de dolayısı ile Urfa’ da yaptığı arkeolojik çalışmalar öncü, yol açıcı karakterde. Bu yüzden ona olan sevgimle de onun hatırasını yaşatmak; yaptığı çalışmaları, vizyonunu, bilime ve bilgiye saygısını anlatmak için çabalamayı bir görev, bir sorumluluk olarak kabul ediyorum.
Bunu yaparken mutlaka bir mekana ihtiyacım yok, yayınlar vasıtası ile de yapılabilir bu. Fakat burada 20 yılımızı birlikte geçirdiğimiz bir ev var, hatıralar var, burası da Göbekli Tepe belleğinin bir parçası diye düşünüyorum. Kazı araştırma tarihinin ilk bölümü burada.”