Pascal Ausseur: Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan bölgenin başlıca aktörleri arasında
Erbil (Rûdaw) – Erbil’de düzenlenen 3. Erbil Forumu’nun ilk gününde, Ortadoğu’daki güvenlik ve askeri dengelerin geleceği masaya yatırıldı. Uzmanların katılımıyla gerçekleşen panelde, Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan’ın bölgedeki etkisi ele alındı. Konuşmacılar, bu ülkeler arasındaki güç mücadelesinin Ortadoğu’daki istikrarı tehdit edebileceğine dikkat çekerken, askeri işbirliği ve diyalog çağrısında bulundu.
Rûdaw Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen 3. Erbil Forumu'nun ilk gününde, "Ortadoğu’da Güvenliğin ve Askeri Dengenin Geleceği: Süregelen Çatışmalar mı, Yoksa İstikrar ve Huzur mu?" başlıklı bir panel gerçekleştirildi.
Panelde söz alan Fransız Donanması emekli amirali ve Akdeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Direktörü Pascal Ausseur, dünyanın tarihi bir dönüm noktasından geçtiğini söyledi."
"Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan, Ortadoğu’daki en güçlü aktörler"
Ausseur, “Yaklaşık iki yüzyıllık Avrupa merkezli bir modelin ardından artık ülkeler birbirinden uzaklaşıyor. Geçmişte devletlerin önemi azalmışken bugün tekrar merkezi bir konuma geldiler” dedi.
40 yıl boyunca Fransız Silahlı Kuvvetleri’nde görev yapan Ausseur, Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan’ın Ortadoğu’daki en güçlü devlet-üstü aktörler haline geldiğini belirtti.
Ausseur, “Türkiye, son 10 yılda bölgedeki askeri ve siyasi gücünü artırırken, Suudi Arabistan da devlet-üstü yapılar oluşturarak önemli bir bölgesel aktör haline geldi” ifadelerini kullandı.
"Bölgedeki güç rekabeti tehlikeli olabilir"
Ausseur, bölgedeki güç mücadelesinin Lübnan ve Suriye gibi istikrarsız ülkeler üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği uyarısında bulunarak, “Bu dört ülkenin güç mücadelesi, çözülmemiş devlet sorunları olan ülkelerde daha fazla istikrarsızlığa yol açabilir. Avrupa Birliği’nin, bu yeni bölgesel düzene uyum sağlaması gerekiyor” dedi.
Eski bir asker olarak, Ortadoğu’da askeri karşılaşma riskinin yüksek olduğunu vurgulayan Ausseur, “Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan arasında doğrudan bir rekabetin bölgesel bir çatışmaya dönüşme riski var” açıklamasında bulundu.
"Türkiye: Bölgesel bir güç olarak yükseliyor "
Panele katılan Türk diplomat ve emekli askeri yetkili Muzaffer Akıldırım, Ortadoğu’da istikrarın sağlanması için askeri ve güvenlik alanlarında iş birliğinin şart olduğunu belirtti. “Bölgenin refahı ve istikrarı için birlikte hareket etmeliyiz. Enerji, ticaret ve lojistik yollarının kavşağında bulunan Türkiye, bu süreçte merkezi bir rol oynuyor” dedi.
19 yıl Türk Silahlı Kuvvetleri’nde ve 25 yıl Türk Dışişleri Bakanlığı’nda görev yapan Akıldırım, “Bugün tarihi bir fırsatla karşı karşıyayız. Ortak hareket etmezsek, bölge terörizm ve aşırılık için bir zemin haline gelebilir. Diyalogu artırmalı, birlikte gelişmeliyiz” diye konuştu.
"Şii Hilali mi, Savunma Hattı mı?"
Panelin bir diğer konuşmacısı olan Tahran Üniversitesi siyaset bilimi profesörü Dr. İbrahim Muteqi, İran’ın bölgedeki jeopolitik yaklaşımını değerlendirdi.
“İran-Irak Savaşı, İran’ın güvenlik anlayışında köklü bir değişime yol açtı” diyen İbrahim Muteqi, “O dönem Batılı ülkeler Irak’ı destekledi. İran ise kendisini korumak için ‘direniş ekseni’ oluşturdu” dedi.
Batı'nın "Şii Hilali" olarak adlandırdığı oluşumu değerlendiren Muteqi, “Bu yapıya savunma hattı demek daha doğru. İran’ın amacı bölgeyi domine etmek değil, sınırlarını korumaktı” ifadelerini kullandı.
2025 itibarıyla bölgedeki güç dengesinin değiştiğini vurgulayan Muteqi, “2023’te İran, Ortadoğu’da bir denge unsuru olarak önemli bir rol oynadı. Ancak bugün Türkiye, özellikle Suriye meselesindeki etkisiyle İran’ın yerini almaya başladı” dedi.
Muteqi, “Türkiye, Suriye’deki etkisiyle askeri ve siyasi olarak daha aktif hale gelirken, İran’ın stratejik konumu geriledi” diye konuştu.
“Bölgedeki hiçbir yer, askeri saldırıya uğramamalı. Özellikle Erbil"
Panelin moderatörü Me’d Fayaz, İran’ın son dönemde Erbil’e yönelik düzenlediği füze saldırısını gündeme getirdi. Bu saldırının İran’ın bölge politikasının bir parçası olup olmadığını sordu.
Muteqi, bu soruya yanıt olarak, “Bölgedeki hiçbir yer, askeri saldırıya uğramamalı. Özellikle Erbil gibi bir şehirde sivil halkın hedef alınması kabul edilemez. İran, komşularıyla ilişkilerini sıcak tutmalı” değerlendirmesinde bulundu.