Diasporada bir Kürt ressamın dokunaklı hikayesi: Şervan Kerkukî
Berlin (Rûdaw) – Çocukluğunu çok kültürlü Kerkük'te geçiren ressam Şervan Kerkukî, Baas zulmünden Avrupa'ya uzanan zorlu hayat hikayesini, babasının desteğiyle başlayan sanat tutkusunu ve modern sanata eleştirel bakışını Rûdaw'a anlattı: "Ben hakkı yenmiş bir Kürdün sesiyim."
Kürt ressam Şervan Kerkukî, 1963 yılında Kerkük'ün Şeterlu Mahallesi'nde dünyaya geldi. Babası Koyeli, annesi ise Revanduzluydu. Kerkük'e olan derin sevgisi nedeniyle sanatçı adına "Kerkukî" soyadını ekleyen ressam, çocukluğunu, Hristiyan, Türkmen ve Arapların barış içinde yaşadığı, sorunsuz günlerin kollektif hafızasını özlemle anıyor.
Sanata olan tutkusu erken yaşlarda başlayan Şervan Kerkukî, henüz 11 yaşındayken ilk tablosunu çizdi.
Sanatçının merhum babasıyla ilgili ilginç bir anısı var. Okuldan gizlice kaçarak bir öğretmenin resim yapmasını izlediği günleri öğrenen babası, onu azarlamak yerine yeteneğini geliştirmesi için destek oldu.
Ressam Şervan Kerkûkî o günleri şöyle anlatıyor:
"Hayam resimleri yapan ticari bir dükkan vardı. Her sabah oraya gider, ustasının ellerini izlerdim. Çantamı bırakıp otururdum. Babam beni her sabah okula gönderdiğini sanırdı ama ben kaçıp o dükkanın karşısına otururdum. Bir ay böyle geçti, okula gitmemiştim. Okulun hizmetlisi babamı tanıyordu, gelip 'Aziz Amca, oğlun bir aydır okula gelmiyor,' dedi. Babam şaşırdı, 'Nasıl olur? Ben onu her sabah uyandırır okula gönderirim,' dedi. Adam 'Hayır vallah, bize gelmiyor,' diye cevap verdi. Sonra babam beni okula gönderirken gizlice arkamdan gelmiş, benim haberim yoktu. Ben de her zamanki gibi dükkanın önüne gittim. Geldiğinde dört saat kadar orada oturmuştum. 'Sen bir aydır okula gitmiyorsun da burada mısın?' diye sordu. Ben de 'Vallahi, o adamın resim yapmasını izlemeye geldim,' dedim."
Türkiye'den Avrupa'ya gurbet yılları
1990’lı yılların başında Türkiye’ye geçen Kerkukî, 1997 yılında Avrupa'ya göç etti, önce Hollanda'ya, ardından Almanya'ya yerleşti.
Avrupa'ya gitmeden önce Türkiye'de ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses ile yaşadığı anıyı anlattı.
Tatlıses'i "çok iyi bir insan" olarak tanımlayan Kerkukî, Tatlıses'in kendi tablolarını Kanal Altı'da yayınlamasından bahsetti.
Şervan Kerkûkî, o dönemi şöyle dile getirdi:
"Baas rejiminden kaçıp Türkiye’ye gittiğimde özgürlüğe odaklandım ve orada biraz sanatsal işler yapmaya başladım. İbrahim Tatlıses, tablolarımı gördü ancak onları ekrana çıkaracağını bilmiyordum. Hani, ben gidip el sıkıştığımda, ilk kez İbrahim Tatlıses'i Kanal 6’da gördüğümde aklımda böyle bir şey yoktu.
En büyük arzularından birinin de o dönemde Ahmet Kaya'yı görmek olduğunu anlatan Kerkuk’i, ancak bu isteğini gerçekleştiremediğini söyledi.
Modern sanat ve memleket hasreti
Şervan Kerkukî, modern ve post-modern sanat hakkında farklı bir bakış açısına sahip. Ona göre, aşırı detaydan yoksun ve tüm sanat okullarını aşan bu sanat türleri sanat olarak kabul edilmemeli; bir sanatçı aşama aşama gelişmelidir.
Sanatçının duygu yüklü dizeleri, sürgün bir Kürt'ün özlemlerini yansıtıyor:
"Ben susuz, kuru ve dökülmüş bir ağacım
Babagurgur'dan ve akrabalarımdan koparılmış bir göçmenim
Evsiz ve susturulmuş bir Kürdüm
Gözleri yaşlı ve yurdundan edilmiş bir Kürdüm
Hakkı yenmiş bir Kürdün sesiyim
Şairlerin şiiriyim ve şiirle yazılmış bir destanım
Ben gecenin oğluyum ve Kürdistan seması altında büyütüldüm."
Sanatçının gurbet hayatı zorluklarla doluydu. Hollanda'da Halepçeli bir kadınla evlendi ancak eşini 2010 yılında kaybetti ve bu durum hayatında büyük bir boşluk yarattı.
Otuz yılı aşkın süredir göçmen olarak yaşayan sanatçı, Avrupa'da toplumsal kaynaşmadan yoksun kaldığını ve mutsuz olduğunu hissediyor.
Kerkukî, “Büyük bir vatan hasreti hissediyorum. Kürt gençlerine sanat öğretmek istiyorum. Avrupa’da yaşayabildiğim kadar kaldım. Benden aldığını aldı” dedi.
2014 ve 2018 yıllarında Kürdistan'a geri dönen Şervan Kerkukî, çocuklara ve gençlere sanat dersleri verme umudu taşısa da, bu hayali henüz gerçekleşmedi.