Kalp krizinde ne yapmalı ne yapmamalı?
Bu yazımda; kalp krizinin belirtilerinden bahsedip, çevrenizdeki birinin veya kendinizin kalp krizi geçirmesi durumunda yapmanız (ve yapmamanız) gereken son derece hayati hususlardan bahsetmek istiyorum. Ayrıca, kalp krizinin gençlerde neden çok daha ölümcül olduğunu ve ileri yaş grubunu hayata bağlayan küçük mucizeden bahsedeceğim.
Kalbi besleyen damarların herhangi bir nedenle tama yakın tıkanıp kalp kaslarını oksijensiz bırakması sonucu kalp krizi ortaya çıkar. Eğer belli bir süre içerisinde kan akımı tekrardan düzgün bir şekilde sağlanmazsa kalp kası ölmeye başlar ve kalp atımı sonlanabilir.
Yakınınızdaki biri (veya siz) kalp krizi geçiriyorsa eğer hızlı hareket etmek çok önemli. Kalp krizinde en önemli nokta kalpte hasarın boyutu artmadan krize erkenden müdahale edilmesidir.
Belirtileri neler?
Kalp krizinde en önemli belirti ağrıdır. Bazı istisnai durumlar dışında kalp krizinin ilk ve en önemli belirtisi ani başlayan şiddetli göğüs ağrısıdır. Ağrı genellikle göğsün ortasından başlayıp sırt, omuz, boyun, çene ve kola doğru yayılabilir. Göğüste başlayan ağrının özellikle sol boyun ve kola doğru yayılmasının kalp krizi için tipik olduğunu söyleyebiliriz.
Peki, her zaman ani ve şiddetli göğüs ağrısı ile mi başlar? Hayır! Göğüs ağrısı yavaş yavaş şiddetini artırıp kendini belli edebilir. Hatta bazı durumlarda göğüs ağrısı hissedilmeyebilir bile. Özellikle şeker hastalarında göğüs ağrısı ve diğer belirtiler fark edilmeyip kriz sinsi bir şekilde ilerleyebilir. “Ağrısız kalp krizi” diye isimlendirilen bu durum çok daha tehlikelidir. Yapılan bir araştırmada, kalp krizi geçiren kadınların üçte biri ile erkeklerin dörtte bire yakını kalp krizi esnasında hehangi bir ağrı hissetmemekteymiş.
Kalp krizinin diğer belirtilerini terleme, bulantı, nefes darlığı, kusma, solukluk, öksürük ve baygın hissetme olarak sıralayabiliriz. Akılda tutmamız gereken bir hususu hemen belirtelim. Kalp krizi geçiren bir kişide bu saydığım belirtilerin hepsinin birden görülmesi gibi bir kural yok. Sadece ağrı hissetmek veya uzun süreli öksürük, kalp krizi geçiren birinin tek belirtisi olabilir.
Kriz esnasında ne yapmalı?
Kalp krizinde görülen ölümlerin çoğu, belirtiler başladıktan sonraki ilk bir saat içerisinde gerçekleşmektedir. Kalp krizi belirtilerini hissettiğiniz an durumu geçiştirmeyip sağlık kuruluşuna bir an önce başvurmanız önemli. Kalp damarınız tıkalı kalıp, kalp yeterince beslenemediğinden hasarın boyutu giderek artmakta ve bir noktadan sonra kalp artık pes edip atmamaktadır. Kalp atmayı bırakıp pes etmeden önce krize müdahale edilebilirse eğer kalp yetmezliği, kalp kapak hasarı veya felç kalma gibi riskler ortadan kalkabilir.
Ambulansı çağırın ve bekleyin: Siz veya çevrenizdeki birisi kalp krizi geçiriyorsa (veya geçirdiğini düşünüyorsanız) hemen 112’ yi arayıp ambulans çağırın. Aklınıza rahatsızlanan kişiyi kendi vasıtanızla bir an önce hastaneye götürmek gelse de ambulansı beklemek birçok durumda daha faydalı olacaktır. Hastaneye götürürken hastanın kalbi veya solunumu durursa, ilk yardım ekibi ambulans içerisinde hastaya gerekli müdahalede bulunabilmektedir. Bariz aksi bir durum söz konusu olmadıkça ambulansı beklemenizi tavsiye ederim. Hele ki kalp krizi geçiren sizseniz, araç kullanarak hastaneye gitmeye asla kalkışmayın!
Ambulansı beklerken yapabilecekleriniz: Kalp krizi geçirmekte olan kişiyi sakinleştirmeye çalışın ve düzgün bir yere oturtun veya rahat bir yere uzandırın. Hastanın aspirine alerjisi olmadığına eminseniz, “bebek aspirini” olarak bilinen düşük doz aspirini çiğnetip hastanın yutmasını sağlayın. Aspirinin çiğnenip yutulması etkisinin çok daha hızlı başlamasını sağlar. Hasta nefes alıp vermiyorsa derhal Temel Yaşam Desteğine (CPR) başlayın. Bu konuda bilginiz yoksa tekrardan 112’ yi arayıp ambulans gelene kadar, telefondaki yetkilinin belirttiği şekilde kalp masajı yapmaya devam edin.
Eğer siz kalp krizi geçiriyorsanız: Yardıma gelenlerin sizi fark edebilmesi için bulunduğunuz odanın kapısını aralayın. Pencere kenarı gibi rahat hava alabileceğiniz bir yere oturup sakinleşmeye çalışın. Ayakta beklemeyin. Olası bir baygınlıkta kafanızı bir yerlere çarpıp travmaya bağlı beyin kanaması geçirebilirsiniz. Kendi başınıza araç kullanıp hastaneye gitmeye kalkışmayın. 112’ yi arayarak ambulansın gelmesini bekleyin. Bir bardak su ve aspirin dışında hiçbir şey yiyip içmeyin. Üzerinize sıcak veya soğuk su dökmeyin. Başkalarına ait kalp ilaçlarını kullanmayı aklınızdan bile geçirmeyin.
Temel olarak bu şekilde hareket ederseniz, kendinize veya kalp krizi geçiren kişiye büyük bir fayda sağlamış olursunuz. Şunu asla unutmayalım! Maalesef toplumumuzda yer edinmiş yanlış bilgilerden dolayı bu tür acil durumlarda hastalara fayda yerine zarar verilmekte hatta ölüme davetiye çıkarılmaktadır. Bu yüzden “cahil cesareti” ile bilmeden bir şeyler yapmaya çalışanlara engel olup ambulansı beklemek birçok durumda inanın bana yeterli olacaktır.
Ağır bir yemekten sonra kalp krizi
Şu hikâyeye siz de ziyadesiyle rast gelmişsinizdir: Mahallenizdeki komşunuz,65’li yaşlarda olan Xalo Ahmet, şöyle yağlı, bol etli ve baharatlı ağır bir yemekten sonra bir kez daha kalp krizi geçirmiş…
Ağır bir yemek sonrası kalp krizi geçirme sıklığını artıran sebeplerin ne olduğuna kafa yoran bilim insanlarından Dr. Francisco Lopez ve ekibi (Brigham Kadın Hastanesi) buna benzer hikâyeye sahip 2 bin kadar hasta üzerinden bir çalışma yapmışlar. Yaptıkları çalışma sonrası şu kanaate varmışlar: Ağır bir yemekten sonra tıka basa dolan mide, gerekli sindirimi sağlayabilmek adına beyin dışındaki tüm organlardan kendi anatomik bölgesine daha fazla kan çekmektedir. Midenin daha fazla kan çekmesi kalpteki kan volümünü azaltmakta ve kalbin beslenmesini sekteye uğratabilmektedir. Sonuç olarak, tıkalı damarlar dolayısıyla beslenmesi zaten sorunlu olan kalp kası ciddi bir oksijen sıkıntısına maruz kalıp yeni bir krizi tetikleyebilmektedir.
Genç yaşta geçirilen kalp krizi daha ölümcül
Haber bülteninde izlediğimizde hep şaşırıp kaldığımız durumlardan biride gençlerin kalp krizi geçirmesi ve “tüm müdahalelere rağmen” kurtarılamayıp hayata erken veda etmesi. Peki, 65’lik Xalo Ahmet üçüncü kalp krizini sağ selamet atlatıp, mahallede turlayabiliyorken; 25-30’lu yaşlarda olan delikanlı neden hayata veda etti acaba?
Daha anlaşılır olması için biraz detay vermem gerekiyor.
Kılcal damarlar vücudumuzun en küçük damarlarıdır. Yetişkin bir insanda toplam uzunlukları 45 bin km’ye kadar ulaşabilen bu damarların esas fonksiyonlarından biri organlarımızın beslenmesine yardımcı olmaktır. Daha anne karnındayken, birçok organda yer alan bazı “özelleşmiş” kılcal damarlar basit birkaç görev dışında hiçbir fonksiyon göstermeden olduğu gibi sabit kalmakta ve 40 yaş civarında birdenbire gelişip büyümeye başlar.
Özellikle 50’li yaşlardan itibaren kalp dâhil birçok organımızda, damarlar arasında ‘köprü damarlar’ veya “yardımcı damarlar” diye de adlandırılan kollateral damarlar bulunmaktadır. İşte bu kollateral damarlar anne karnından itibaren sırasının gelmesini bekleyen kılcal damarların gelişmesiyle oluşmaktadır. Örneğin kalpte herhangi bir damar tıkansa bile, kalp o bölgedeki kollateral damardan kan alıp beslenmeye devam edebilmektedir. Ancak genç yaş grubunda “özelleşmiş kılcal damarların” gelişip kalpte kollateral damarlar oluşmadığından dolayı, olası bir kalp krizde beslenemeyip oksijensiz kalan kalp kasları pes edip atım fonksiyonlarını yerine getirememektedir.
Kalp krizi olan 50 yaşındaki bir insan hastaneye yetiştiğinde hala kalbi atarken; genç yaştakilerin daha hastaneye varamadan hayata veda etmesinin sebebi, gençlerin kalbinde kollateral damarların daha gelişmemiş olmasıdır.
Son bir hususu belirtip yazımızı bitirelim: Gençler arasında kalp krizine neden olan bir başka önemli etken de uyuşturucu kullanımıdır. Kokain, marihuana ya da diğer uyarıcı niteliği taşıyan hap gibi maddeler kalp atımını aşırı hızlandırmakta ve belli bir seviyeden sonra kalp beslenmesini yeterli düzeyde sağlayamadığından pes etmektedir.
Kalbinizi erken pes ettirmemeniz dileğiyle…