Muhafazakarlığa isyan; deizm
Ankara (Rûdaw) – Türkiye’de muhafazakâr gençliğin dinden uzaklaşıp deizme ya da ateizme yöneldiği şeklindeki tartışmalar yavaş yavaş eskise de güncelliğini koruyor. İlahıyatçı yazar İhsan Eliaçık’a göre deizm “İslâm'ın yeni bir yorumu” oluyor. Ancak Türkiye’deki ilk deist derneğin başkanı Özcan Pali’ye göre ise deizm tamamen dinden bağımsızdır.
“Yaradancılık” olarak da tabir edilen deîzm; yaratıcının varlığının kabulü ile birlikte din ve din müessesine matuf bütün diğer kavramların (din, peygamber, kutsal kitaplar..) reddi üzerine inşa edilmiş bir dünya tasavvurudur.
Deizmin inanç konusunda modern dünyanın ihtiyaçlarından biri olduğunu söyleyenler kadar, aslında “kötü muhafazakar” yönetimlerin dinle kurdukları oportünist ilişki biçimine bir tepki olarak ortaya çıktığını söyleyenler de var. Öte yandan deizmin köklerini Antik Yunan’a veya Ortaçağ Avrupası’nda kilisenin din algısına karşı gelişen başkaldırıya dayandıran ciddi bir kesim de mevut.
Eldeki bazı kaynaklara göre deizm kavramsal biçimiyle ilk olarak 17. yüzyılda özellikle İngiltere'de kullanılmaya başlanmıştır. Kavramın yazılı olarak da ilk kez Pierre Viret'in İnanç ve İncil Öğretisi Eğitimi (Instruction Chrétienne en la doctrine de la foi et de l'Évangile) adlı 1564 tarihli yapıtında kullanıldığı genel olarak kabul görür.
MAK: Allah’a inanıp dine inanmayanların oranı % 4
Mehmet Ali Kulat’ın başkanlığını yaptığı MAK Araştırmalar Merkezi, deistlerin Türkiye'deki oranına ilişkin ipuçları verebilecek bir araştırmaya imza attı.
2017 yılında, 30 büyükşehir, 23 il ve 154 ilçede, 5400 kişiyle yüz yüze görüşerek yapılan araştırmada “Allah’ın varlığına ve birliğine, bizi yaratıp yaşattığına inanıyor musunuz?” sorusuna “Evet, Allah’ın sadece varlığına, bizi yarattığına inanıyorum ama her şeye karıştığını, karışacağını düşünmüyorum” yanıtı verenlerin sayısı %6’yı buluyordu.
KONDA'nın "Toplumsal Değişim Raporu"na göre Türkiye'de dindar olduğunu söyleyenlerin oranı 2018'de yüzde 55’ten yüzde 51’e geriledi. Ateist olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 1’den yüzde 3’e yükseldi.
Türkiye’de son yıllarda artan deist sayısı konuyu tartışmaların odağına oturttu. Diyanet İşleri Başkanlığı deizmi "Bizim milletimizin hiçbir ferdi böyle sapık, batıl bir anlayışa asla prim vermez. Milletimize, gençlerimize kimse iftira atmasın" şeklinde “sapık ve batıl” olarak tanımladı.
“Deizm İslami bir yorumdur, Cehenneme gitmeyi hak etmiyorlar”
Türkiye’de deizmle ilgili tartışmaların en çok aranan ismi kuşkusuz ilahiyatçı-yazar İhsan Eliaçık oluyor.
Deizmle ilgili deistlerin tezlerine yakın bir söyleme sahip olan Eliaçık’a göre; geleneksel İslam fetvaları inanç odaklı olduğu için, deistlerin ve ateistlerin “dinsiz” ve “ “cehenneme gitmeyi hak eden” kişiler olduğu algısı hakim.
Buna karşın “Deizm de İslami yeni bir yorumdur” diyen Eliaçık’ın konu ile ilgili Rudaw’a yaptığı değerlendirme şöyle;
“Son zamanlarda ortaya çıkan ve özellikle Müslüman kültüründen gelerek deist olduğunu söyleyen insanların yaptıkları yorumların İslâm'ın yeni bir yorumu olduğunu söyleyebiliriz. Benim görüşüme göre, bir insan deist olmakla İslamiyet’ten çıkmış olmuyor. Bir insan ateist olmakla da cehennemde yanmayı hak etmiş olmuyor. Benim Kur’an’dan anladığıma göre insanları yargılamak cennete veya cehenneme koymak inançtan olmayacak. Davranışlardan olacak.”
“Kuran inancı değil, ameli esas alır”
Geleneksel İslamın “inancı” temel alan bir yaklaşıma sahip olduğunu belirten Eliaçık; kendi yorumunun ise amel esaslı olduğunu, bunun için deizim ve ateizm meselesinin kendisi açısından bir karşılığı olduğunu ifade ediyor.
“İnsan yaptıklarına göre hesaba çekilir” diyen Eliaçık’ın bu konudaki değerlendirmeleri şöyle:
“Kur'an-ı Kerim buna salih amel diyor. İnsanların amel defterleri açılacak, İslam kültürüne göre bu böyledir. İnanç defterleri değil, amel defterleri açılacak. İyi insanlar kurtulacak , iyilik yapanlar kurtuluşa erecek, kötülük yapanlar ceza çekecek. Dolayısıyla eğer bir insan iyi ise, iyilik yapıyorsa, iyi doğru güzel işler yapmışsa, bu dünyada ister deist olsun, ister ateist olsun inancı veya inançsızlığı ne olursa olsun kurtulur. Bu yoruma göre; bir insanın deist olması, ateist olması, Müslüman olması, Hıristiyan olması, Hindu veya Mecusi olması sadece bir inanç veya inançsızlık renkliliğinden ibarettir. Bir renktir yani ha deist olsun ya Müslüman olmuşsun, ha ateist olmuşsun ha Hindu olmuşsun hiç fark etmez, eğer iyiysen kurtulursun, kötü isen kurtulamazsın. Bu da yeni bir yorumdur, ben olaya bu şekilde yaklaştığım için deizmi ve ateizmi bir yere koyabiliyorum. Onlara doğru bir açılım sağlayabiliyorum. Bunların hiç birinin önemli olmadığını, önemli olanın iyi insan olmak olduğunu ve bunu temel bir değer ve paradigma haline getirdiğimiz için, bizim için sorun olmaktan çıkıyor.
Ama geleneksel görüş böyle söylemiyor. Onlar için esas olan inançtır. Onlara göre deist olan, ateist olan herkes cehenneme girecektir. Deistler peygamberi kabul etmiyor, dini kabul etmiyor. Ateistler ise Allah’ı kabul etmiyor. Onun için onların doğrudan cehenneme gideceğini düşünüyorlar. Bence bu görüş yanlış. İnsan Allah’ı kabul etmeyebilir. Peygamberi kabul etmeyebilir, Kuran’ı kabul etmeyebilir, fakat iyi bir insan, davranışları güzel erdemli bir hayat sürmüş, dürüst yalansız, emeği ile geçinen, alın teri ile yaşayan, kimsenin hakkını yemeyeni bir hayat sürmüş olursan inancının ne oldu veya inançsızlığın ne olduğu hiç önemli değil. Dolayısıyla şimdi deizm adı altında yapılan şeylerin İslam'a getirilmiş bir yorum olduğunu söyleyebiliriz. Nasıl bir yorum? Tamam Allah'a inanıyoruz, ama peygamberin getirdikleri 1400 yıl önceydi. Kur'an’ın içinde de bir sürü çelişkiler var, biz bu kitaplara uymak zorunda değiliz. Peygamberin getirdiğinin zamanı da geçmiş olabilir. Allah bellidir, tabiat bellidir, doğadaki yasalar bellidir, bunlara uyarak da insanlığın var olan tecrübeleri nelerdir; şu ana kadarki geldiği noktayı da kendimize esas alarak, yolumuza devam edebiliriz böylece iyi bir insan olabiliriz diyorlar.”
“Deizm Muhafazakarlığa karşı isyandır”
Türkiye’de muhafazakar gençler arasına üç eğilim yükselişte olduğunu söyleyen Eliaçık, deizmin ana nedenlerinin başında muhafakarlığın geldiğini düşünüyor. İhsan Eliaçık’a göre başarısız muhafazalık deizmin yükselişine de zemin hazırlıyor.
“Deizm muhafazakar politikaların sonucudur” diyen Eliaçık, şöyle izah ediyor:
“Muhafazakar ortamlarda yetişen, İmam Hatiplerde, cemaat ortamlarında, Kur'an kurslarında dindar mekanlarda ve mahfillerde, ailelerde yoğun bir muhafazakar baskı ve öğreti altında yetişen gençlerin birçoğu eğer çıkış yolu bulamazlarsa, sorgulamalarına bir cevap bulamazlar sonraki aşamada ya İŞİD’li olurlar ya da tam tersi bir eğilim gösterirler” diyen Eliaçık’a göre günümüz gençlerinde muhafazakar gençlerde birbirinden zıt eğilimler ortaya çıkıyor.”
Eliaçık, “Buna göre birbirine zıt iki eğilim giderek belirgin hale geliyor; ya İŞİD’e katılıyorlar; Suriye'ye Irak’a falan gidiyorlar, yani büsbütün radikal dinciliğe kayıyorlar, ya da sorgulayarak bir takım sorular soruyorlar, sonra ateizme kadar yani dini terk etme yoluna giriyorlar veyahut Müslüman sol, solcu Müslüman gibi bir yorumu kendilerine yol olarak benimsiyorlar” diyor.
“Deizmin artma nedeni baskılar”
Radikal bazı uygulamaların gençleri deizme ve ateizme sevk ettiğini de belirten İhsan Eliaçık’a göre radikalizm ve baskı artıkça gençler dinden daha da uzaklaşıyor.
Eliaçık İŞİD’in uygulamalarını da anımsatarak durumu şu şekilde özetliyor:
“Müslüman nesil yetiştireceğiz diyorlar ama deizm arttı, peki bu nasıl oluyor bunun nedeni mevcut muhafazakarlığın kitaba dayanmayan, sadece önyargılara ve geleneklere dayanan dini inançların sanki islamın kendisiymiş gibi dayatılması ile yeni nesiller bunu sorguluyor; Bazı şeylerin yanlış olduğunu düşünüyorlar, öyle bir şey olmaz diye düşünüyorlar, mesela namaz kılmayanlar IŞİD tarafından kırbaçlanıyor, dışarı çıkarken kadınlar peçe takacak deniliyor. gençlere soluk aldırılmıyor, eğlenemezsin deniliyor, kadınlara bakamazsın deniliyor genç kızlara saçının telini göstermesin, gösterirsen altmış yıl yanacaksın deniliyor.
Bunları duydukça insanlar bunalıyor, ‘böyle bir din olamaz’ diyor. İnsanın aklına, mantığına, doğaya uygun değil. Oysa İslamiyet her şeyden evvel doğal bir dindir. Doğaya uygun olan, İslam'a da uygundur. Bunlar doğal değil ki. Dolayısıyla doğal olmadığı için insanlar da bir doğallık aradıkları için özlerine fıtratlarına, yaşantılarına, akıllarına, mantıklarına uygun bir din aradıkları için; bunu da muhafazakârlık da bulamadıkları için ona isyan mahiyetinde deizm ortaya çıkıyor.”
Deizm Derneği: Dinlerle bir bağımız yok
Türkiye’de bilinen ilk resmi deizm derneği ise 2018 yılında İstanbul’da kuruldu. Dernek Başkanı Özcan Pali ise siyaset ile din arasında kirli bir ilişki olduğuna ve birçok kişinin dinin koyduğu kuralların çağdaş dünyada bir karşılığının olmadığına inandığını söylüyor.
Deizm’in dinlerin yeni bir yorumu olamayacağını ve dinlerden bütünüyle bağımsız olduğunu belirten Pali’nin görüşleri şöyle:
“Deizm için insanlığın var olduğu günden bugüne kadar gelen, en eski inanç diyebiliriz. Neden böyle söylüyoruz? Çünkü ilk olarak yaratıcı fikri insanın zihnine zaten yerleşmişti. Dinler daha sonradan bu tanrı fikrinin içerisine girip, kurumsal bir kimlik kazandı. Önce düşünen İnsan bir yaratıcının varlığına zaten kanaat ediyordu. Daha sonra kurumsallaştı. Deizm dinlerden bağımsız yalın bir yaratıcı fikri taşır.
“Siyaset ile din arasında kirli bir ilişki var”
İnsanlar dini güncel dünya ile karşılaştırıyor ve dinsel tutarsızlıkları, dinsel normların çağdaş dünyaya ait olmadığını fark ediyor; özellikle yeni nesil fark ediyor ve Tanrı fikrini korumakla beraber, dinlerin tanrı ürünü değil, insan ürünü olduğunu fark ediyor ve aslında biraz uyanıyor. Siyaset ile din ilişkisi de zaten kirli olduğu için, bir yaratıcının böyle bir inanç, böyle kurallarla dolu bir inancın insanın üzerinde hüküm sürmesi, üzerinde etkisini kurgulama fikrini kabul etmiyor.”
“Ahlaksızlıkla suçlanıyoruz”
Derneklerinin bölgedeki ilk ve tek Deizm Derneği olduğunu söyleyen Özcan Pali, derneğin kurulması aşamasında yüzlerce kişinin üye olmak istediğini fakat insanların aynı zamanda toplumsal baskı ile de mücadele etmek zorunda kaldığını belirterek derneklerinin faaliyetleri hakkında ise şu bilgileri paylaştı;
“Kurulduğumuz dönem ilk aylarda 200den fazla üyelik başvurusu aldık. Fakat bir süre sonra insanlar üzerinde toplumsal ve ailevi baskılar artıyor, yeni neslin ahlaksızlıkla suçlanması gibi tepkilerden dolayı üye olmak isteyenler, biraz Tabii ki geri çekildi. Ama biz biliyoruz ki Bu sadece bir yapay müdahale ile oldu, özgür dünya, özgür insan bu müdahaleye teslim olmayacak. Elbette bir gün üzerindeki o zincirleri kıracak ve üye olmak isteyecek. Üye olmasa da olur, sıkıntı değil, yeter ki varlığını biz bilelim.”