DSG’li komutan: Suriye’de iki orduya izin vermeyeceğiz

Demokratik Suriye Güçleri (DSG) bünyesinde faaliyet gösteren Kuzey Demokratik Güçleri Sözcüsü Mahmud Habib, Suriye kırsalında iki binden fazla IŞİD’linin bulunduğunu ve Batı’dan gelen istihbarat raporlarının bu silahlı unsurların çöl bölgelerinde “geniş çaplı hareketliliğinden” bahsettiğini belirtti.

Habib, ABD güçlerinin Suriye’de “kalmaya devam edeceğini” ve muhtemelen ülkenin kuzeydoğusundaki iki büyük üste konuşlanabileceğini ifade etti.

Şam ve Rojava yönetimleri arasında askeri, siyasi, ekonomik, güvenlik ve tüm ilgili sektörlerin entegrasyonu için gerekli tüm detayları inceleyen ortak komiteler olduğunu belirten Habib, “Bu işi yapan uzman komiteler var ve umarız bu entegrasyon yakında gerçekleşir” diye konuştu.

Habib ayrıca, İsrail ile İran arasında 12 gün süren savaş süresince İran’a ait hiçbir füze ya da insansız hava aracının (İHA) doğrudan ABD’nin Suriye’deki üslerini hedef almadığını söyledi.

Rûdaw TV’den Muhammed İsa’nın Kuzey Demokratik Güçleri’nin resmi sözcüsü Mahmud Habib ile gerçekleştirdiği röportajın tam metni şöyle:

Rûdaw: Öncelikle, Suriye kırsalında yapılması beklenen geniş çaplı askeri operasyonu konuşmak istiyorum. Bu operasyon neden şimdi yapılıyor? Kimler katılacak ve ne zaman başlayacak?

Mahmud Habib: Evet, hatırladığım kadarıyla dört gün önce, Suriye ve Irak’taki uluslararası koalisyon güçlerinin komutanı olan Amerikalı general, Suriye çölünde bir operasyon gerçekleştirileceğini duyurdu. Bu açıklama, İngiltere, ABD ve IŞİD’e karşı koalisyonun diğer bazı üyesi ülkelerin istihbarat raporlarının, IŞİD hücrelerinin Suriye çölünde büyük bir hareketlilik içinde olduğunu göstermesinin ardından geldi.

Bu durum, rejimin çöküşü, Rus güçlerinin geri çekilmesi ve Suriye’nin yüzölçümünün üçte birinden fazlasını kaplayan bu geniş bölgenin hava devriyeleriyle kontrol edilmemesiyle bağlantılı. Bu nedenle, bu bölgede bir operasyon yapılması gerekti, çünkü bu askeri ve güvenlik boşluğu, IŞİD’lilerin yeniden toplanmasına, gruplar ve hücreler oluşturarak Halep, Humus, Şam kırsalı ve hatta belki Şam’a yönelik saldırılar düzenlemesine olanak sağladı.

Örgütün faaliyetleri için uygun bir ortam var ve istihbarat bilgileri de bunu doğruluyor. Bu da uluslararası koalisyon güçlerini bu operasyonu başlatmaya yöneltti. Operasyona katılacakların öncelikle, terörle mücadelede uluslararası koalisyonun daimi müttefiki olan DSG olacağını düşünüyorum. Ayrıca, Özgür Suriye Ordusu veya diğer bazı güçlerin de bu operasyona katılması muhtemel.

Rûdaw: Diğer bazı güçler derken, bunlar Suriye Savunma Bakanlığı’na bağlı olanlar mı?

Mahmud Habib: General bu konuda bir şey söylemedi. Sahadan bahsedeceksek eğer; ortak bir askeri operasyon, eğitim, savaş tatbikatları ve bazen manevralar gerektirir ki bu müttefik güçler sahada birlikte çalışabilsin. Şimdiye kadar Suriye Savunma Bakanlığı ile koalisyon güçleri arasında ortak bir talim yapılmadı, bu yüzden sahada ortak bir çalışma yürütmeleri zor. Mesele herhangi bir tarafı dışlamak değil, operasyonun daha kolay yürütülmesini sağlamaktır. Güçlerin ön hazırlık, gerekli eğitim ve operasyonel ile saha koordinasyonu olmadan ortak bir çalışmaya katılması zor.

Rûdaw: Sosyal medyada, DSG’ye ait askeri konvoyların Fırat’ın batısına doğru ilerlediği söylenen videolar dolaşıyor. Bu doğru mu, yoksa operasyon henüz başlamadı mı?

Mahmud Habib: Operasyon henüz başlamadı. Bazı videolar eski, bazıları ise sadece Suriye’nin kuzeydoğusundaki DSG konvoylarının hareketlerini gösteriyor. Uluslararası koalisyon güçleri ile DSG’nin özel kuvvetleri arasında yoğun eğitimler var; havadan indirme, IŞİD hücrelerini takip etme eğitimleri ve Suriye’nin kuzeydoğusunda hücrelere karşı saha operasyonları yürütülüyor. Ayrıca eğitimler devam ediyor, bu da bir operasyonun yakında başlayabileceğine işaret ediyor, ancak henüz DSG Fırat’ın batısına geçmedi.

Rûdaw: Operasyon tarihi yakın mı? Sizce kaç gün veya ay sürebilir?

Mahmud Habib: Doğrusu, birkaç ay süreceğini sanmıyorum çünkü güvenlik durumu hassas ve daha önce de belirttiğim gibi, istihbarat raporları örgüt üyelerinin Suriye çölünde yeniden toplandığını ve Esad rejiminin çöküşünden sonra bazı silah ve mühimmata eriştiğini gösteriyor.

Bazı bölgelerde güvenlik kontrolü zayıf, bu yüzden sızmaları kolay. Şam’da neler olduğunu gördük; kilisedeki patlama ve diğer olaylar, terör eylemlerinin gerçekleştiğine veya daha geniş çaplı olabileceğine işaret ediyor. Batılılar, IŞİD’in geri dönüşü konusunda çok hassas. IŞİD’in bir kez daha geri dönmesine izin veremezler. Eğer IŞİD bir şehir veya büyük bir kasabayı kontrol altına alırsa, onu yeniden ortadan kaldırmak çok zor olur. Örgütün politikasını biliyorsunuz: şehirlere girip halkı rehin alıyor, dökülen kana önem vermiyor. Bu yüzden Suriye’nin şehir ve kasabalarını örgütün tehdidi altında bırakmak çok tehlikeli.

Bu nedenle koalisyon güçleri bu konuda uyarıda bulundu ve General Kevin Leahy, bir operasyonun yolda olduğunu duyurdu. Ne zaman başlayacağına dair, birkaç gün mü yoksa birkaç ay mı süreceğine dair kesin bir bilgim yok, ama çok uzun sürmeyeceğini düşünüyorum.

Rûdaw: Yaklaşık 6 bin militanın operasyona katılacağına dair bilgiler var. Sizce bu sayı, binlerce kilometrekarelik Suriye çölünü kapsamak için yeterli mi?

Mahmud Habib: Bu kadar militanın tüm bölgeye dağıtılacağını düşünmüyorum. Bence operasyon planı, bölgenin birkaç alana bölünmesi ve bu alanların birer birer temizlenmesi, yani düşmanın belirli bir bölgede kuşatılarak yok edilmesi şeklinde olur. Ayrıca, uluslararası koalisyon güçlerinin uzun mesafeli izleme ve takip yetenekleri - uydu ve iletişim takibi yoluyla - ve ulaşmak istedikleri hedef noktaları var. Bunun için uygun bir plan yapıyorlar: bölgeyi alanlara ayırıp her birini sırayla temizlemek. Bu, bu geniş coğrafi alanı kontrol altına almanın tek yolu.

Rûdaw: Sizin tahminlerinize göre, Tedmur ve Humus çöllerindeki IŞİD hücrelerinin sayısı nedir? Pentagon’un tahminleri, Suriye ve Irak’ta 2.000 ila 5.000 veya daha fazla örgüt üyesinden bahsediyor, ama sahada siz ne diyorsunuz?

Mahmud Habib: Doğrusu, Suriye çölü nüfussuz bir bölge ve örgüt üyelerinin saklanması için uygun sert araziler barındırıyor. Örgüt üyeleri yerleşim bölgelerine yaklaşabilir, karakollara saldırabilir veya mülk ve malları yağmalayabilir, böylece maddi olarak kendilerini finanse edebilirler.

Sayıyı tam olarak tahmin edemeyiz, ama bence Pentagon’un bahsettiği sayıya yakın, ancak Suriye’de ve özellikle çölde en az 2.000 silahlı unsur var. Örgüt üyeleri, çöldeki zorlu bölgeleri, Bişri Dağı, Abdulaziz Dağı ve mağaraların bulunduğu, uçaklardan saklanmanın kolay olduğu bölgeleri sığınak olarak kullanıyor. Orada gizlenip uzun süre kalabilirler.

Bu nedenle bu ortam, IŞİD’in varlığını sürdürmesine olanak sağladı. Daha önce Rusya’nın aralıklı hava operasyonları vardı, çöldeki hareketleri izleyen devriyeler yapılıyordu, ancak bu operasyonlar iki yıldan fazla süredir durduruldu. Koalisyon güçlerinin bazı gözetleme devriyeleri var, ama örgütün sahadaki hareketlerini felce uğratacak kadar yoğun değil.

Bence koalisyon güçleri, özellikle ABD, bu bölgenin en azından hava gözetimi olmadan bırakılmasının tehlikesini fark etti ve şimdi bir kara operasyonu için hazırlık yapıyorlar. Katılımcı güçlerin sayısının yeterli olduğunu düşünüyorum, çünkü bu güçler gerekli deneyime, uygun ekipmana, hava desteğine, güçlü bir iletişim ağına ve durumu kontrol edebilecek güce sahip.

Rûdaw: 6.000 kişi, operasyona katılacak militanların tahmini sayısı mı, yoksa daha fazla mı?

Mahmud Habib: Onlar bu görevi yerine getirebilir, gerekirse daha fazla güç gönderilebilir. Fırat’ın doğusunda, Kürdistan Bölgesi’nde ve koalisyon güçlerinde destek bölgeleri var, bu bölgeye destek gücü gönderebilirler.

Rûdaw: Operasyona katılan güçler başkent Şam’a, çevresindeki kırsal alanlar ve Humus’a ulaştığında, bu durum bu güçler ile Şam ve kırsalındaki hükümet güçleri, özellikle daha önce Milli Ordu bünyesinde olan ve şimdi Savunma Bakanlığı’na bağlı olanlar arasında gerilim veya çatışmaya yol açmaz mı?

Mahmud Habib: Bence doğrudan bir çatışma olmaz. Burada açık ve geniş bir bölgeden bahsediyoruz, bu da örgüte veya genel olarak teröre karşı mücadelede gerçek bir askeri çaba ve büyük bir savaş uzmanlığı gerektiriyor. Şam ve Humus’taki askeri güçler, koalisyon güçleriyle çatışma halinde değil ve olmayacak. Bu, Savunma Bakanlığı’nın görevini tamamlayıcı bir görevdir. Savunma Bakanlığı bu aşamada çölleri kontrol altına alamayabilir ve bu görevi yerine getirmek için uygun hava gücüne sahip değil.

Dolayısıyla, koalisyon güçleri ve DSG, Savunma Bakanlığı’nın istediğini tamamlıyor. Bakanlık da örgütün tehdidi altında ve bu tehdit onları için de büyük bir tehlike. Bu yüzden bu konuda daha fazla anlaşma ve anlayış olacağını, çatışma veya gerilim olmayacağını düşünüyorum. Çünkü ne güvenlik durumu buna izin verir ne de bu güçler ile Milli Ordu veya Savunma Bakanlığı güçleri arasında bir karşı karşıya gelme durumu olur.

Rûdaw: Eğer operasyonda çöl bölgesi kontrol altına alınırsa, katılan güçler bu bölgelerde, Irak ve Ürdün sınırına yakın yerlerde kalacak mı? Orada yerleşecekler mi?

Mahmud Habib: Şu anda Tenf bölgesi, 55 kilometrelik bölge, çok büyük bir alan ve içinde uluslararası koalisyon güçleri var. Bence DSG’nin buralarda da yayılması gerekiyor, çünkü Özgür Suriye Ordusu da burada ve koalisyonun terörle mücadeledeki ortağı. Bu yüzden geniş bir alanı kapsıyorlar. Raporlar, Dumeir bölgesinde bir Amerikan askeri üssü kurulması için hazırlık yapıldığını söylüyor, ancak bu henüz doğrulanmadı. Eğer bu gerçekleşirse, koalisyon güçleri üslerini veya Fırat’ın doğusuyla lojistik yollarını koruyabilir.

Mesele öncelikle, DSG olarak bizim savaş anlayışımızla, yani IŞİD’e karşı mücadeleyle ilgili. Çünkü bu örgüt, Suriye ve halkı için bir tehlike oluşturuyor. Başka bir hedefimiz yok. Suriye halkı için barış ve güvenlik istiyoruz ve bu uğurda büyük bedeller verdik. Şimdi tüm Suriye halkı, Demokratik Suriye Güçleri’nin bu görevi yerine getirmesinin ne kadar önemli olduğunu biliyor.

Rûdaw: Suriye’nin kuzeydoğusundaki ABD askeri varlığına gelelim, özellikle ABD güçlerinin Suriye’nin doğusundaki iki üsten çekileceğine dair söylentiler ve raporlar var. Elinizdeki bilgilere göre Suriye’de kaç Amerikan üssü var?

Mahmud Habib: Doğrusu, ABD güçlerinin sayısı hakkında kesin bir bilgiye sahip değilim. ABD’nin çekilmesi meselesi, yeniden konuşlanma anlamına geliyor. Bazı Amerikan raporlarının belirttiği gibi, bu, çok sayıda üssün işletme maliyetlerini azaltmak için yapılıyor. Maliyetleri düşürmek ve ABD güçlerini, daha önce Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan 17’den fazla üsse dağıtmak yerine, daha güvenli ve sağlam büyük üslerde toplamak istiyorlar.

Dolayısıyla, mesele işletme maliyetleri, güvenlik durumu, güvenlik kontrolü, bu güçlerin hareketliliğinin sürekliliği ve dinamizmiyle ilgili. Bu şekilde birkaç bölgeye dağılmak yerine, kara, hava ve destek güçleri tek bir yerde olur ve birbirlerini destekleyebilir. Tekrar söylüyorum, ABD güçlerinin Suriye’deki varlığı, Amerikan yönetiminin stratejik bir kararı haline geldi ve en azından bu aşamada bu değişmeyecek. Bölgedeki büyük gerilimleri ve bu üslerin Suriye’de kalmasının önemli olduğunu görüyoruz. Ayrıca, örgütün her fırsatı değerlendirerek geri dönmek istediği bir ortamda, terörle mücadelede devamlılık için varlıkları gerekli. Bu örgüt, Suriye’de ulusal güvenliğe ve uluslararası barış ve güvenliğe tehdit oluşturuyor. Bu yüzden ABD güçlerinin kalması ve bu üsleri, Birleşik Devletler’in önemli rolüne uygun şekilde güçlendirmesi bir görev.

Rûdaw: Sizce ABD güçleri sadece bir üsle mi yetinecek, söylendiği gibi, yoksa birden fazla üste mi konuşlanacak?

Mahmud Habib: Sanırım iki üs olacak. Bazı raporlar, Suriye’nin kuzeydoğusunda iki büyük üsten bahsediyor. Ama dediğim gibi, en önemlisi ABD güçlerinin kalması ve bu üslerin, hava, kara veya iletişim ve istihbarat operasyonlarında gerekli görevleri yerine getirme kapasitesine sahip olması.

Rûdaw: IŞİD’in çöl bölgelerinde büyümesi, ABD güçlerinin çekilmesi, yeniden konuşlanması veya saylarının yarıya indirilmesi gibi konuları yeniden değerlendirmeye yol açabilir mi?

Mahmud Habib: Amerikan yönetimi, 2019’dan bu yana Suriye’nin kuzeydoğusundan gerçek bir çekilme hakkında konuşmadı. Sadece, Suriye’nin bu güçlere ihtiyacı olmadığını, IŞİD sorununun sona erdiğini ve Suriye’nin güvenli bir yola girdiğini kesinleştirdiğinde çekilmenin mümkün olabileceği söylendi. O zaman ABD kuvvetlerinin varlığına gerek kalmaz, ama bu kuvvetlere ihtiyaç olduğu sürece kalacaklar. Dediğim gibi, bu hem Suriye’nin hem de sizin çıkarlarınızı güvence altına alıyor.

Rûdaw: ABD’nin Suriye temsilcisi Thomas Barack’ın, Washington’un Suriye hükümetiyle çalışacağı ve DSG’nin Savunma Bakanlığı’na entegre edilmesi gerektiği yönündeki açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz?

Mahmud Habib: Doğrusu, bu mantıklı bir açıklama, sorumlu bir adamın sözleri. Biz bu entegrasyon sürecindeyiz. Askeri, siyasi, ekonomik, güvenlik ve tüm ilgili sektörlerin entegrasyonu için gerekli tüm detayları inceleyen ortak komiteler var. Bu işi yapan uzman komiteler var ve umarız bu entegrasyon yakında gerçekleşir. Bu yüzden tek bir devletle konuşulmalı, iki devletle değil. Suriye’de iki farklı karar merkezi olması için çalışmıyoruz, tıpkı General Mazlum Abdi’nin dediği gibi: “Suriye’de iki orduya izin vermeyeceğiz.” Bu süreç devam ediyor ve umarız yakında sonuçlanır.

Rûdaw: DSG’nin Savunma Bakanlığı’na entegrasyon süreci hangi aşamada? Yüzde kaçı tamamlandı? Yüzde 10 mu, 20 mi? Özellikle şu anki hükümet yanlısı medyanın sert söylemleri altında mı, yoksa perde arkasında, söylendiği gibi, yavaş ateşte başka bir şey mi pişiyor?

Mahmud Habib: Evet, siz de söylediniz, perde arkasında bir şeyler oluyor ve bu daha önemli. Basının özgürlüğüne saygı duyuyoruz ve umarım basın açık olur, eleştiriyi kabul eder. Ama siyasallaşmış medya, gerçekleri çarpıtan veya Suriye sokaklarında gerilim yaratmak isteyen medya, kesinlikle yanıltıcıdır ve ne Suriye’nin doğusundaki ne de diğer yerlerdeki Suriye halkına bir faydası yoktur.

Şu anda olan şey, iki taraf arasındaki askıda kalan tüm meselelerin çözümü için anlaşmalar veya süreçlerdir, bunlar daha sonra açıklanacak. Her zaman yaptığımız sürprizler gibi, detaylarını bilmediğimiz görüşmeler oldu, sonra aniden bu çerçevede çok önemli kararlar alındığını gördük. Benim öngörüm bu; medyadan uzak konuşulanlar, Suriye halkının çıkarına olacak ve Suriye’deki tüm halkımız için güzel bir haber olacak.

Rûdaw: Son zamanlarda, DSG’ye bağlı özel bir birimin Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın koruma ekibine katıldığına dair medyada haberler çıktı. Bu konuda bir bilginiz var mı? Bu doğru mu?

Mahmud Habib: Resmi olarak veya açıkça, Demokratik Suriye Güçleri tarafından bu konuda hiçbir şey duyurulmadı. Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın durumunun, DSG’nin korumasına ihtiyaç duyacak bir noktaya geldiğini sanmıyorum. Kendisinin sarayı koruyabilecek özel bir birliği var. Ancak müzakereler için giden heyetlerle birlikte Şam’a askeri ziyaretler yapıldı ve bunu hepimiz gördük. Belki bu konu yanlış yorumlandı. Bu yüzden Şam’ın durumunun bu seviyeye geldiğini sanmıyorum.

Rûdaw: Suriye İçişleri Bakanlığı’nın, Şam’daki Aziz Elyas Kilisesi patlamasından sorumlu olanların Hol Kampı’ndan geldiği yönündeki açıklamaları hakkında ne düşünüyorsunuz? DSG’nin bunu reddetmişti. Bu, iki taraf arasında bir gerilim olarak değerlendirilebilir mi?

Mahmud Habib: Evet, bu açıklama aceleyle yapıldı ve gösterilmesi gereken çerçevenin dışında, farklı bir bağlamda alındı. İçişleri Bakanlığı’nın bu açıklaması, ilgili taraflarca, yerel, bölgesel ve uluslararası düzeyde reddedildi. Bu yüzden Şam’daki Aziz Elyas Kilisesi saldırısı çok büyük bir yankı uyandırdı. Suriye İçişleri Bakanlığı’nın, DSG’ye yönelik bu tür imalarda bulunmaktan kaçınması daha iyi olurdu.

Hiçbir mantıklı insan, 10 bin şehid vermiş ve 10 yılı aşkın süredir örgütle savaşan Demokratik Suriye Güçleri’nin, örgüt üyeleri ile bağlantılı olduğuna veya onların eylemlerini desteklediğine inanmaz. Bu tamamen mantığa aykırı. Uluslararası koalisyon güçleriyle, bölgedeki tüm olayları izleyen ortaklarımızla çalışıyoruz. Savaş anlayışımız, örgüt üyelerinin ve fanatik, karanlıkçı terör ideolojisine, zihniyetine karşıdır. Aynı zamanda, tüm hareketleri izleyen uluslararası koalisyon güçleriyle çalışıyoruz. Bu yüzden İçişleri Bakanlığı’nın söyledikleri gerçeklerden uzak ve mantıksızdı. Bu şekilde bir açıklama yapmadan önce biraz bekleselerdi daha iyi olurdu.

Rûdaw: Hol Kampı’nın kaderi ne olacak, özellikle hükümet heyetinin ziyaretinden sonra? Gelecekte Şam’ın yönetimi altına mı girecek, yoksa olduğu gibi mi kalacak? Veya Özerk Yönetim ile Suriye hükümeti arasında ortak bir idare mi olacak?

Mahmud Habib: Hol Kampı, örgüt üyelerinin ailelerini barındırıyor. Şam hükümetinden kampa ziyaret talebi geldi, biz de bu talebe yanıt verdik ve onlar geldi. Suriye hükümetinin garantisiyle bazı ailelerin evlerine dönmesini önerdiler ve bu talebe de yanıt verildi.

Hol Kampı’yla ilgili mesele çok büyük bir sorun değil. Hol Kampı’nda vatandaşları olan ülkelerden, vatandaşlarını geri almalarını istiyoruz, özellikle de Suriye hükümetinden. Ama dediğimiz gibi, bu geri dönüş uygun bir geri dönüş olmalı, yani bu kişilerin tekrar terörist faaliyetlere dönmeyeceğine dair garantiler olmalı.

Başka bir mesele de örgütün ideolojisini sindiren bu çocuklar ve aileler için rehabilitasyon merkezleri ve yıkanan beyinlerini kurtarma çabaları olmalı. Onları bu karanlık çerçeveden çıkarmak için rehabilitasyon merkezleri olmalı. Bu yüzden ailelerin Suriye içinde evlerine dönmesi, gerçek bir çaba ve net güvenlik garantileri gerektiriyor ki tekrar yeni IŞİD üyeleri veya aileleriyle başka sorunlar yaşamayalım. Diğer milletlerden aileler için, tüm ülkelerden vatandaşlarını geri almalarını istiyoruz. Kamplar şu anda DSG’nin denetiminde kalmaya devam ediyor, ta ki biraz önce dediğim gibi, Şam’da şu anda tartışılan tüm bu dosyalarla ilgili uzlaşı süreci tamamlanana kadar.

Rûdaw: Irak tarafı zaman zaman kaçırılan Ezidi Kürtlerin Suriye topraklarında kurtarıldığını duyuruyor. Bu, DSG ile koordinasyon içinde mi yapılıyor, yoksa başka bir taraf mı gerçekleştiriyor?

Mahmud Habib: Doğrusu, eğer kaçırılanlar İdlib, Halep veya DSG’nin kontrolü dışındaki bölgelerdeyse, başka bir tarafla, belki Türkiye, Şam hükümeti veya önceki rejimle koordinasyon yapılıyor. Ama Suriye’nin kuzeydoğusundaki bölgeler için, elbette koordinasyon DSG ile oluyor. Araştırdığımız ve bulduğumuz vakalar Hol Kampı’ndaydı. Çok fazla araştırma, soruşturma ve sorgulamadan sonra, kaçırılan Ezidi kadınların örgütün aileleri arasında olduğunu öğrendik ve onları kamptan çıkarmayı başardık. Dolayısıyla, Suriye’nin kuzeydoğusunda yapılan her arama, elbette DSG’nin katılımıyla oluyor, ama kontrolümüz dışındaki bölgelerde başka taraflar bu işe katılıyor.

Rûdaw: İran-İsrail savaşına gelelim. 12 günlük savaş süresince İran’a ait herhangi bir füze veya İHA, ABD üslerine isabet etti mi?

Mahmud Habib: Hayır, hiçbir füze veya İHA bu üslere isabet etmedi. Sanırım sadece bir kez, bir İHA veya füze ile hedef alındı ve kalıntıları ABD üslerine değil, üslere yakın bir bölgeye düştü. Sadece bu oldu. Dolayısıyla, Suriye’nin kuzeydoğusundaki ABD üslerini doğrudan bir hedef alma olmadı. Eğer doğrudan bir hedef alma olmuşsa bile, füzeler hedeflerine ulaşmadan engellendi, bu yüzden üslere hiçbir zarar gelmedi.