Suriye’de Dürzi ve Alevi kadınlar büyük tehdit altında
Haber Merkezi - Suriye’de rejim değişikliği ardından farklı etnik ve dini gruplara yönelik baskılarda artış yaşanıyor. Süveyda ve sahil bölgelerinde kadınlar hâlâ korku içinde yaşıyor.
SOHR’nin raporu Suriye’nin batı sahil ve Süveyda bölgelerinde kadınların kaçırıldığı ve kötü muameleye maruz kaldığını gözler önüne seriyor.
Süveyda’dan kadın hakları savunucusu Necva et-Tavil, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne(SOHR) yaptığı açıklamada, Dürzi kadınların yaşadığı dramı şu sözlerle özetledi:
“Hayal edilemeyecek boyutlarda kaçırmalar, işkenceler, tecavüzler yaşandı. Kadınların beden bütünlüğü hiçe sayıldı. Bu insanlar hayatın değil, ölümün dilini seçti: silah, şiddet ve kan.”
“Kadınlar defalarca yerinden edildi”
Et-Tavil, kadınlara karşı “zorla göç ettirme ve terörün” bir savaş taktiği olarak kullanıldığını belirterek, birçok kadının güvenlik arayışında defalarca yer değiştirdiğini söyledi.
“Bazı kadınlar Hama’ya kadar sığınmak zorunda kaldı. Çocuklarıyla birlikte kaçırıldılar, yolculukları bile tuzağa dönüştürüldü” dedi.
Mezhepsel Saldırılar
Kadınlara yönelik şiddetin inanç temelinde işlendiğini vurgulayan et-Tavil, kadınların aşağılayıcı sözlere maruz kaldığını belirterek, “Bize ‘domuz’, ‘kâfir’ dediler. Erkekleri öldürdüler, kadınları ise esir alıp pazarlık kozu yaptılar” dedi.
Kadınlar göç ettikleri yerlerde de ağır koşullar altında kaldı. Hijyen eksikliği, regl döneminde ihtiyaçların karşılanamaması, hamilelerin zor doğum yapması, ilaç ve gıda yokluğu sıkıntıları artırdı.
“Kadın örgütleri de sessiz kaldı”
Et-Tavil, sivil toplumun ve kadın örgütlerinin de görevlerini yerine getirmediğini söyledi:
“Bazıları pasif kaldı, bazıları kışkırtıcı bir rol oynadı. Kadın örgütleri ise kaçırılan ve tecavüze uğrayan kadınlarla dayanışmadı. Bu sessizlik acıyı katladı.”
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, hâlâ 103’ü kadın olmak üzere 516 Dürzi’nin akıbeti bilinmiyor.
Sahilde benzer trajedi: Alevi kadınlar hedefte
Kadın hakları savunucusu ve sosyolog İnsaf Sulaytan ise Alevi kadınların yaşadıklarını anlattı.
“Uluslararası Af Örgütü, Şubat 2025’ten bu yana Lazkiye, Tartus, Homs ve Hama’da 3 ila 40 yaş arası en az 36 Alevi kadın ve kız çocuğunun kaçırıldığını belgeledi. BM uzmanları da Temmuz ayında 38 kayıp vakayı rapor etti. Reuters ise fidye ve şantaj amaçlı kaçırmaları yazdı. Bu cezasızlık sürdükçe, suçlar da artıyor” dedi.
“Uluslararası tepki zayıf”
Sulaytan, uluslararası toplumun tepkisinin yetersiz kaldığını söyledi:
“BM ve AB’den uyarılar geldi ama sahada bağımsız ve etkili bir soruşturma mekanizması kurulmadı. Her gün geciken adalet, suçlulara yeni bir onay veriyor.”
Somut Örnek: Gündüz vakti tecavüz
Sulaytan, 20 yaşındaki Ravan Mahfuz Esad’ın 13–14 Eylül 2025’te Hama kırsalında işe giderken gündüz vakti uğradığı tecavüz olayını hatırlattı:
“Bu olay yerel ve uluslararası basında geniş yer buldu. Açıkça gösteriyor ki artık cezalandırma mekanizması tamamen çökmüş durumda.”
“1325 Sayılı BM Kararı uygulanmalı”
Sulaytan, BM’nin 1325 sayılı kararına dikkat çekerek, “Kadınların korunması, karar süreçlerine katılımı ve cinsel şiddet faillerinin cezalandırılması gerekiyor. Ama Suriye’de bu karar uygulanmıyor” dedi.
Acil olarak ulusal bir eylem planı, güvenli şikâyet mekanizmaları, tazminat programları ve mağdurların temsilcilerinin dâhil olduğu bir soruşturma mekanizması gerektiğini söyledi.
“Dürzi ve Alevi kadınların akıbeti açıklansın”
Sulaytan, Temmuz ayında Süveyda’da yaşanan katliamlara da değinerek, “Dürzi ve Alevi kadınların kaderi aydınlatılmalı. Kaçırılanlar geri getirilmeli, tecavüz mağdurlarının onuru iade edilmeli” çağrısında bulundu.