‘Mektum’ Dosyası: Kürtler kendi topraklarında kimliksiz

Erbil (Rûdaw) – Rojava’da süregelen en derin insani krizlerden biri olan "kimliksizlik" sorunu, binlerce Kürdün hayatını karartmaya devam ediyor.

Suriye’de "Mektum" (kayıt dışı) olarak adlandırılan bu kişiler, atalarından miras kalan öz topraklarında hukuken "yok" sayılıyor. Ne bir vatandaşlık bağları var ne de devlet nezdinde bir isimleri; onlar kendi vatanlarında mülteci hayatı yaşayan, sesleri duyulmayan binlerce "hayalet" vatandaştan oluşuyor.

Suriye devletinin resmi kayıtlarında yer almayan bu insanlar için "Mektum" olmak, tabiri caizse dilsiz ve savunmasız bırakılmakla eşdeğer. Bu trajik durum, Suriye hükümetlerinin on yıllardır sistematik olarak uyguladığı dışlama politikasının bir sonucu olarak bugün de kanayan bir yara olmayı sürdürüyor.

"Kendi adıma bir telefon hattı bile alamıyorum"

Bu hukuksuzluğun gölgesinde büyüyenlerden biri de Reber Yusif. Hayatın her alanında bir duvara çarptığını belirten Yusif, yaşadığı çaresizliği şu sözlerle özetliyor:

"Eğitim hakkımız elimizden alındı, okullara gidemedik. Bugün en temel insani işlemleri bile yapamıyorum. Kendi adıma bir telefon hattı açtırmak, bir ev sahibi olmak ya da bir mülk edinmek benim için imkânsız. Üzerime kayıtlı tek bir dikili ağacım bile yok, çünkü hukuk sistemine göre ben aslında yokum."

1962 Nüfus sayımı: Bir gecede gelen kimliksizlik

Bu dramın kökleri, 1962 yılında Haseke’de yapılan ve sadece bir gün süren tartışmalı nüfus sayımına dayanıyor. O dönemki Suriye hükümeti, Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaptığı bu sayımla on binlerce Kürdün vatandaşlık hakkını bir gecede ellerinden aldı. Bir kısmı "ecnebi" (yabancı) olarak kaydedilirken, bir kısmı ise nüfus kütüğüne hiç kaydedilmeyerek "Mektum" (gizli/kayıtsız) olarak adlandırıldı. 1962 verilerine göre 120 binle başlayan bu sayı, nesilden nesile aktarılarak bugün yüz binleri bulan devasa bir sorun haline dönüştü.

Haklardan yoksun, sınırlarla çevrili bir yaşam

Suriye’de "Mektum" kategorisinde yer alan vatandaşlar, modern dünyanın en temel haklarından mahrum bir şekilde hayata tutunmaya çalışıyor:

Eğitim Engeli: Resmi bir diplomaya sahip olamıyor, yükseköğrenim haklarından yararlanamıyorlar.

İstihdam Yasağı: Devlet kurumlarında memur olarak çalışmaları yasak.

Mülkiyet Hakkı Yoksunluğu: Ev, otomobil veya taşınmaz mülkleri kendi adlarına tescil edemiyorlar.

Seyahat Özgürlüğü Kısıtlaması: Pasaport alamadıkları için sınır kapılarından veya havalimanlarından yasal yollarla yurt dışına çıkış yapamıyorlar.

"10 Mart Sözleşmesi aktif hale getirilmeli"

Rûdaw muhabiri Vîviyan Fetah, Baas hükümeti döneminden miras kalan bu hak gaspını ve çözüm yollarını mevcut Suriye Geçici Hükümeti Adalet Bakanı Mahzar el Veys’e sordu.

Kürtlerin haklarının anayasal bir güvenceye kavuşması gerektiğini belirten Bakan Veys, "Suriye’de Kürtlerin hakları vardır; bu bir anayasal beyandır ve biz buna sonuna kadar bağlıyız. Özellikle Cezire bölgesindeki tüm bileşenlerin haklarını korumak adına 10 Mart Sözleşmesi’nin yeniden aktif hale getirilmesini ve uygulanmasını istiyoruz" dedi.

Yarım kalan çözümler ve genel çözüm arayışı

Suriye krizinin patlak verdiği 2011 yılında, Beşar Esad yönetimi toplumsal tepkiyi dindirmek adına bir kararname yayımlayarak bazı Kürtlere vatandaşlık vermişti. Ancak bu hamle yaraları sarmaya yetmedi. Birçok "Mektum", o dönemde ya siyasi nedenlerle arandığı için ya da zorunlu askerlikten çekindiği için resmi kurumlara başvuramadı.

Bugün gelinen noktada, Kürt hukukçu ve aktivistler sorunun artık bireysel başvurularla çözülemeyeceğini savunuyor. Yeni bir girişim başlatan aktivist ve hukukçu Ebas Musa, çözümün yöntemi hakkında şunları söylüyor:

"2011 yılındaki kararname çıktığında, halkın büyük bir kısmı rejimle olan sorunları veya güvenlik kaygıları nedeniyle başvuru yapamadı. Bu mesele artık kişilerin inisiyatifine bırakılamaz. Bu bir 'kişi' sorunu değil, bir halkın 'dosya' sorunudur. Bu nedenle konu, toplu bir dosya olarak ele alınmalı ve kökten, genel bir çözümle neticelendirilmelidir."