Aldar Halil: İsrail'in gündeminde Suriye'den sonra Türkiye dosyası var

2 saat önce
Etiketler Aldar Halil Suriye Türkiye İsrail
A+ A-

Haber Merkezi – Demokratik Birlik Partisi (PYD) Eş Başkanlık Konseyi Üyesi Aldar Halil, bölgedeki yeni denklemi analiz ederek İsrail’in stratejik hedeflerine dikkat çekti. Halil, Lübnan ve Suriye’deki dizaynın ardından sürecin Türkiye dosyasına evrileceğini savundu.

Şam'da yönetimin el değiştirmesinin birinci yıl dönümünde Suriye ve bölgede yaşanan gelişmelere dair ANF’ye konuşan Aldar Halil, bölgedeki askeri ve siyasi hareketliliğin yerel bir iktidar değişiminden öte, küresel bir ticaret ve güvenlik projesinin parçası olduğunu vurguladı.

"Suriye’den sonra Türkiye dosyası gündeme girecek"

Aldar Halil, İsrail’in bölgeye yönelik stratejik hamlelerini ve bu sürecin Türkiye’ye uzanacak yansımalarını şu sözlerle dile getirdi:

"İsrail bugün Hindistan’dan başlayıp Suudi Arabistan, Ürdün, İsrail, Kıbrıs üzerinden Avrupa’ya uzanan küresel bir ticaret koridoru hedefliyor. Bu yolu güvenli ve garanti altına almak istiyor. Bu güvenliğin tamamlanması için de Suriye’nin ve Lübnan’ın kontrol altına alınması gerektiğini ifade ediyor. Lübnan’ı kontrol altına almak için de Hizbullah’ı kontrol altına almak istiyor.

Suriye’de ise rejim yıkılıyor ve yeni bir rejim inşa ediliyor. Yani uluslararası güçler kendi çıkarlarını gözetliyor. Bir aşama kalmış; bu aşamadan sonra Kıbrıs sürecine geçilecek. İsrail’den Kıbrıs’a uzanan hattın tamamlanması, Suriye dosyasında önemli bir değişimi beraberinde getirecek. Ardından Türkiye dosyası gündeme girecek. Şu anda tam da böyle bir sürecin içindeyiz.

Bu süreçte, uluslararası düzeyde hangi karar alınırsa alınsın; Kıbrıs, İsrail, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan, Türkiye, İran ve Irak için, hatta Yemen’e ilişkin kararlar söz konusu olduğunda bile Suriye’nin durumu mutlaka hesaba katılmak zorunda."

"HTŞ Baas'ın radikal versiyonu"

Suriye’de iktidarın Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) eline geçtiğini ve yeni Şam yönetiminin bir yıl içerisinde sergilediği pratiğinin “Suriye halklarının devrim taleplerini yansıtmadığını” belirten Halil, "Bu iktidar değişimi halkların devriminin doğal bir sonucu değil, dış güçlerin bir planıdır” dedi.

Halil, “Bugün Şam’daki hükümet özünde Baas rejiminin farklı bir versiyonudur. Değişen tek şey ideolojidir; Baas solcu bir çizgideydi, HTŞ ise radikal sağcı bir hatta dayanıyor. Ancak yöntemler, ekonomi ve yönetim anlayışı bakımından Suriye’nin gerçek temsiliyetini yansıtmıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye Suriye'yi kayyum gibi yönetiyor"

Türkiye’nin Suriye’deki rolüne dair de yorum yapan Halil, Ankara’nın kendisini “Suriye üzerinde bir kayyum" olarak konumlandırdığını savundu.

Halil, “Hakan Fidan, Suriye'nin Dışişleri Bakanı değil ama buna rağmen, Suriye hakkında Dışişleri Bakanı'ndan (Esad Şeybani) daha fazla açıklama yapıyor. Türkiye, Şam’daki yönetime 'şunu yapın' demedikçe adım atılamıyor. İnternetten telefona, güvenlikten ekonomiye kadar her şey Türkiye'nin denetiminde. Bir yandan Türkiye içinde 'çözüm' mesajları verilirken, diğer yandan Suriye'de Kürt sorununun çözümüne giden tüm yollar sabote ediliyor" ifadelerini kullandı.

10 Mart Mutabakatı ve 2026 öngörüsü

Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile Şam yönetimi arasında yürütülen müzakerelere de değinen Aldar Halil, 10 Mart Mutabakatı'nın Şam tarafından fiilen askıya alındığını savundu.

Halil, "Bize 'QSD’yi dağıtın ve bize bağlanın' diyorlar ancak bizi koruyacak hiçbir hukuki güvence vermiyorlar. İmzalanan protokollerin üzerinden iki gün geçmeden tam tersi bildiriler yayımlıyorlar. Şam yönetimi toplumun tüm bileşenlerini görmezden gelmeye devam ederse, 2026 yılı Suriye için daha büyük krizlerin ve çatışmaların yılı olacaktır" dedi.

“Suriye’de durum kaçınılmaz olarak iç savaşa yol açacak”

Halil, Suriye'nin gerçek birliğinin ancak demokratik ulus projesi ve ademi merkeziyetçi bir sistemle mümkün olabileceğini, aksi takdirde ülkenin içten içe parçalanmaya devam edeceğini söyledi.

PYD’li yetkili, “Hangi ülkenin sorunları tehditlerle çözülebilmiş ki? Zorla bir ülkede barışın sağlandığını kim, ne zaman gördü? Arap Baharı sürecinde Tunus’ta, Libya’da, Mısır’da, Yemen’de ve daha önce Irak’ta rejimler kendi halklarını tehdit ediyordu; sonuç ne oldu? Bu rejimlerin tamamı yıkıldı. Bugün aynı yöntemler yeniden deneniyor ve bu yaklaşım sürerse, Suriye’de durum kaçınılmaz olarak iç savaşa ve daha derin çatışmalara yol açacaktır” şeklinde konuştu.

“Adem-i merkeziyetçi bir sistem kurulmalı”

DSG meselesine gelmeden önce, Suriye’nin demokratik bir anayasaya sahip olması gerektiğini vurgulayan Halil, “Adem-i merkeziyetçi bir sistem kurulmalıdır. Birbirimize söz, garanti ve güvence vermeli, bu ölçütler temelinde birbirimize yaklaşmalıyız. Ancak bu şekilde askeri meseleler de çözülebilir” dedi.

Halil, bunun nasıl olabileceğini ise, şöyle özetledi:

“QSD güçleri bu bölgenin savunma güçleri olur; ancak Suriye’nin genel komutanlığına bağlanabilir. Yani Suriye ordusunun doğu kanadı gibi düşünülebilir. Ordunun bir parçası olur; fakat komutası kendi elinde kalır. Bu şekilde Şam ile ilişkili olur. Günlük işleyiş ve planlama kendi komutanlığı tarafından yürütülür. Yani bölgeyi koruyan ve güvenliğini sağlayan bir güç olur; ama Şam merkezinden de tamamen kopuk olmaz. Ancak gördüğümüz kadarıyla onların niyeti bu yönde değil. Her şeyin merkezi olmasını istiyorlar.”

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli