Haber Merkezi - Barış Vakfı’nın düzenlediği “Kürt Sorununda Silahsızlanma Çalıştayı”nda, çözüm sürecine geri dönüş ve toplumsal barışın inşası için siyasi irade, demokratikleşme ve toplumsal katılımın önemi vurgulandı; PKK lideri Abdullah Öcalan’ın rolü ve yasal düzenlemelerin gerekliliği öne çıktı.
Barış Vakfı, kurucularından ve insan hakları savunucusu Avukat Hüsnü Öndül anısına 26 Nisan Cumartesi günü İstanbul’da “Kürt Sorununda Silahsızlanma Çalıştayı” düzenledi.
Çalıştaya farklı görüşlerden akademisyenler, yazarlar, gazeteciler ve sivil toplum örgütü temsilcilerinden oluşan 38 kişi katıldı.
Chatham House kuralları çerçevesinde yürütülen çalıştayda, Medipol Üniversitesi’nden Dr. Levent Korkut ve Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nden Dr. Erkan Koca’nın hazırladığı çerçeve tartışma metni sunuldu. Ardından katılımcılar görüş, öneri ve değerlendirmelerini paylaştı.
Barış Vakfı Yönetim Kurulu, çalıştayda öne çıkan somut öneri ve değerlendirmeleri kamuoyuyla paylaştı.
Silahsızlanma sürecinde kritik mesajlar
Çalıştayda, PKK’nin kongresini toplamasının ve silah bırakmasının tartışıldığı bir dönemde bu sürece dair yoğun bir gündem oluştu.
Katılımcılar, barış umudunu yeşerten her çabanın yaşamsal önemde olduğunu vurgularken, barışın insan onuruna yakışır bir yaşam için tek yol olduğu mesajı öne çıktı.
Çözüm sürecinin başarıya ulaşmasının güçlü bir siyasi irade ve toplumsal rıza gerektirdiği ifade edilirken, toplumun her kesiminin bu süreçte sorumluluk üstlenmesi gerektiği vurgulandı.
“Çözüm süreçleri muhatapsız ve müzakeresiz olmaz” görüşü öne çıkarıldı.
Öcalan’ın rolü ve hukuki zemin
Katılımcılar, Abdullah Öcalan’ın koşullarının iyileştirilmesi ve PKK kongresine etkin katılımının sağlanmasının ivedi bir gereklilik olduğunu belirtti. Bu adımın hükümetin sorumluluğunda olduğuna dikkat çekildi.
Sürecin ilerleyebilmesi için gerekli mevzuat ve yasal düzenlemelerin TBMM tarafından yapılması gerektiği vurgulandı.
Silah bırakacak kişilerin demokratik topluma kazandırılmasına yönelik düzenlemeler ile askeri operasyonların ve yasal alandaki baskıların sonlandırılması, çalıştayın öncelikli önerileri arasında yer aldı.
Demokratikleşme ile barış süreci el ele gitmeli
Katılımcılar, müzakere sürecinin ilerlemesi için insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarında iyileştirmeler yapılması gerektiğini ifade etti.
2013-2015 çözüm süreci sonrası yaşanan çatışma ortamının toplumsal tahribata yol açtığı hatırlatıldı.
Bugünkü sürece dair toplumsal şüphelerin büyük ölçüde demokratik gerilemelerden kaynaklandığına dikkat çekildi. Hukuki zemin güçlendirilmeden ilerlemenin zor olduğu, hasta mahpusların tahliyesi, ifade özgürlüğü ve umut hakkı gibi konuların pazarlık konusu yapılmaması gerektiği vurgulandı.
Toplumsal katılım ve sorumluluk
Barış sürecinin yalnızca taraflarla değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımıyla yürütülmesi gerektiği vurgulandı.
Kadın örgütleri, hukuk ve insan hakları örgütleri, medya ve kanaat önderlerine önemli roller düştüğü belirtildi.
Barışın toplumsallaşması, halkın sürece dâhil hissetmesiyle mümkün olabileceği ifade edildi.
Çatışmalı sürecin 40 yıldır Türkiye’nin sosyal ve siyasal yapısını derinden etkilediği hatırlatılarak, böylesine köklü bir sorunun kendi haline bırakılmaması gerektiği vurgulandı.
“Pamuk ipliğine bağlı” süreçlerde dikkat çağrısı
Katılımcılar, çatışma çözüm süreçlerinin hassas ilerlediğini, küçük adımların bile sürecin seyrini değiştirebileceğini hatırlattı. Bu nedenle, barış isteyen tüm kesimlerin sürece dair atılan her adımı destekleyici bir perspektifle değerlendirmesi ve fırsata çevirmesi gerektiği ifade edildi.
Barış Vakfı Yönetim Kurulu, çalıştaydan çıkan bu mesajları kamuoyuna sunarak, barış arayışının ortak sorumlulukla sürdürülebileceğini vurguladı.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın