Erbil (Rûdaw) - Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta ABD tarafından öldürülmesine ilişkin yaptığı açıklamada, “ Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesinin Irak başta olmak üzere bölgemizin huzuru ve istikrar açısından yarattığı yakın riski kaygıyla takip ediyoruz, çünkü bu iş burada bitmeyecektir” dedi.
CNN TÜRK ve Kanal D ortak yayınında gündeme dair soruları yanıtlayan Erdoğan konuşmasında şunları kaydetti:
“ABD İran gerginliği tırmanıyor. Bu gerginliğin kontrol altında tutulması için bugüne kadar biz Türkiye olarak gayretler gösterdik. Tüm gayretlere rağmen ABD İran gerginliğin çözüme kavuşması sağlanamadı. Yerinde Irak olarak olarak seçilmiş olması manidar. Bölgemizin barış ve istikrarına zarar vereceğin taraflara vurguladık. Irak’taki bazı ABD hedeflerine yapılan saldırıyla başlayan gerginlik Kasım Süleymani’nin de öldüğü kritik bir aşamaya geldi. Biz her zaman dış müdahalelere karşı durduk. BU saldırıyı da bu şekilde değerlendirdik. Dün kendileriyle yaptığım toplantıda Cumhurbaşkanı olarak açıklamamı yaptım.
Süleymani’nin Bağdat’ta öldürülmesi başta olmak üzere bölgemizin huzur ve istikrara yarattığı tehlikeyi kaygıyla izliyorum çünkü bu iş burada bitmeyecektir.Tüm tarafların zarar görmeyeceği bir şekilde gelmeden kontrol altına alınması lazım. Orta Doğu çok yoruldu. Şu anda bir tarafta Barış Pınarı Harekatı’nda ABD bölgede ve ciddi manada silah yatırımı yaptı.
Diğer tarafta Rusya. Güneye iniyoruz Rejim, aldığı çok büyük desteklerle.. bu desteklerin içinde ABD İran ve Rusya var. İdlib gibi bir yerde şu anda 300 bini aşkın insan bizim sınırlara yükleniyor. Bu insanları kendi topraklarında iskan edebilmenin hesabı içindeyiz ama kış mevsimindeyiz. Biz insani olarak her türlü adımı attık. Bu arada bazı ülkelerin liderleri ile yaptığım görüşmeler var başta Ruhani ile görüşme var. Aynı şekilde Irak Cumhurbaşkanı ile yaptığım görüşme var. Batılı ülkelerle yaptığım görüşme var.
Bütün bu bölgeyi bilen bir insandı. Bir insanı durup dururken yükseltmezler. Burada bu tür bir insanın seçilmesi… Tabii bazı benzetmeler yapılıyor. DEAŞ’ın başındaki kişiyle benzetmeler… Şimdi Kasım Süleymani aslında olayın onların heveslendiği gibi halifelik şeyinde olan bir insan değildi.
Oranın o makamında olacak kişi bellidir. Kasım Süleymani kendini ispat etmiş ve Hamaney tarafından kendisine değer verilmiş bir kişi. Böyle bir noktada ABD’nin onu seçmiş olması özellikle bölgede gerginliklerin artmasına sebep olmuştur. Bir ülkenin en üst kademesindeki komutanını öldürmek karşılıksız bırakılmaz diye düşünüyorum. Buradaki seçicilik isabetli olmamıştır. Bölgedeki gerginliği artıran bir bakış olmuştur. Trump görüşmemizden 4-5 saat sonra oldu. Ben Trump’a İran ile gerilimin tırmandırılmamasını tavsiyesinde bulundum.
Libya Tezkeresi
Türkiye, Libya ile Akdeniz Mutabakatına imza attı. BU anlaşmanın sonuçları sizin açınızdan neler? Bu anlaşma doğru bir anlaşma oldu mu? Siz nasıl bakıyorsunuz? Sorusun Erdoğan şöyle yanıt verdi:
Libya ile yaptığımız anlaşmasının daha genişin biz Kaddafi döneminde attık. Bu yeni bir şey değil. Şimdi tabii biz ortada bu karışıklıklar var. Bizim tecrübemiz var bunu çözmemiz lazım. Şurada görüldüğü gibi Libya sahili ile bizim sahil… Bu sahiller birbirini görüyorsa siz kıta sahanlığı anlaşması yaparsınız. Burada bir sıkıntı söz konusu değil. Libya’nın da çıkarına Türkiye’nin de çıkarına. Karada Libya’da doğal gaz ve petrol çıkarılıyor zaten o ayrı konu. Şimdi burada dikkat çekilen bir yer var. Burası biliyorsunuz Girit. Girit’in kıta sahanlığına girmeden kendi sahilimize… Akdeniz’e en uzun kıyı şeridi olan biziz. Bu attığımız adımdan içeride önce kim rahatsız oluyor. Bu önemli.
Hafter aslında şu anda uluslararası camianın tanımadığı darbeci sıfatıyla duran bir kişidir. Meşru hükümetle biz çalışıyoruz. Diplomasi diyaloğu ve iş birliğin öne çıkaracağız.
Sayın Bahçeli ve heyetine teşekkür ediyorum çünkü o duruş çok önemliydi bununla ilgili ana muhalefet partisi Türk Askerine lejyoner diyecek kadar alçalıyor.
Bizim askerimizin oradaki görevi koordinasyondur. Oradaki hareket merkezinde süreci ilerletecek. Askerlerimiz peyderpey şu anda gidiyor. Muhalif güç olarak bizim orada farklı ekiplerimiz olacak.
Amaç meşru hükümetin ayakta kalması. Anlaşmamızı zedelemeyecek. Tezkerenin 1 yıl süresi var orada süratle netice almak. Libya’da ateşkes sağlanmasını sağlamak TSK’nın oradaki amacı savaşmak değildir. Bir taraftan da meşru hükümete destek sağlayarak insani trajedilerin olmasını önlemek.
Biz öncelikle buradaki hakim olan UMH geçerliliğini koruduğuna göre muhatabımız odur.
Libya'ya asker gönderme meselesi!
Türkiye’nin Libya’da asker göndermeden varlığını devam etiremez mi? sorusuna ise Erdoğan şöyle konuştu:
Böyle bir şey olabilir mi? Yaptığımız anlaşmanın gereği. Türkiye’nin orada olması için tezkere gündeme gelince neden destek vermiyorsun. Türkiye sadece Doğu Akdeniz’e girmiyor. Türkiye aynı zamanda Libya’ya giriyor. Libya’ya girişimizin tarihsel bir alt yapısı var.
O denizlerin tarihimizde yeri var. Şimdi diyorsun ki biz orada yokuz. Saydığı ülkeler arasında bizim dayanışma içinde olduklarımız var. Örneğin Katar. Biz onlarla iş birliği yapacağız. Bunları Sarrac ile de konuştuk.
Doğu Akdeniz’de petrol araması yapmak için illa Libya’ya asker gönderilmesi mi gerekiyor?
Biz hareket tarzımız şu. Şu anda Libya’dan bize böyle teklif var.
Putin ile yapılacak görüşmede nelerin konuşulacağı hakkında bilgi veren Erdoğan şunları söyledi:
“Hepsini konuşacağız. Bütün burada Mısır Abu Dabi yönetimi Suud.. Suudi Arabistan bizim Libya Tezkeremizden çok rahatsız oldu. Darbeciyi desteklemesine rağmen kimseden ses yok. Türkiye’de senin soydaşların var. Bunlar bizim topraklarımıza geliyor. Bunlarla ilgili en ufak destek yok. Ama şu anda Türkiye’nin Libya’da meşru yönetimin daveti seni rahatsız oluyor. Suudi Arabistan’ı kınıyoruz ve kınamasını kale almıyoruz.
Bizim burada atmamız gereken adım uluslararası diplomasinin alt yapısının oluşturulması. Bu beyefendi Libya’yı bilmez. Kaddafi döneminden bilirim ben. Orada çok ciddi yatırımlarımız oldu. Şimdi temennimiz Libya adeta aç kurtların üzerine çullandığı bir ülke haline gelmiştir. İsrail’le de Suudlar dayanışma halinde. Libya’ya desteğin her boyutunu değerlendirmemiz lazım.”
Az önce gösterdiğiniz bölgede ‘Türkiye arama çalışmaların yapıyor’ dediniz bir sonuç var mı? sorusuna Erdoğan şöyle yanıt verdi:
“Bölgede çalışmalarımız tam başlamış değil. Çalışmalarımız yaptığımız yer Kıbrıs’ın çevresindeki bölgeler. Bunlar BM’ye bildirilen Türk yetki alanı. BU iş öyle kolay değil. Öyle hemen biz sondaja başladık hemen çıkacak diye bir şey yok. 5 defa vurursun çıkmaz ama bir çıkar… Bizim bir avantajımız var. Kendi gemilerimiz var. Buradaki harcamayı biz kendi imkânlarımızla yapıyoruz. Bu bize tecrübe kazandırıyor.
Rusya ile Libya meselesinde farklı görüşmelerde olmamız İdlib'deki bu insani dramı tetiklemiş olabilir mi? Putin geldiğinde ne görüşmeyi düşünüyorsunuz bir anlaşma sağlanabilir mi?
İdlib'de veyahut Suriye'de bizim Rusya ile olan mutabakatımız ve gayretlerimiz çok daha farklı. Libya'da yaşandığı gibi dün olan olay 40 tane fidan SİHA'larla vuruldu ve şehir oldular. Vuran kim? Hafter. Bu böyle bir cani. Şuanda da tabi bizim Sayın Putin ile yaptığımız mutabakatta sivil öldürülmesine fırsat vermeyeceğiz. Ama ne yazık ki rejim burada sivil katliamını devam ettiriyor. Bizim orada 12 tane gözetleme kulemiz var. Bu kulelerimiz şuanda görevde ve gayet başarılı bir şekilde görevini yapıyor. Sayın Putin ile geçen Pazartesi bir bir heyeti Moskova'ya gönderdik. Onlarla birlikte bir çalışma yaptılar. Mümkün olduğu kadar yumuşatıldı ama gelişmeler maalesef bunu göstermiyor. Sayın Putin ile bunu konuşacağız. Temennim odur ki biz bu ateşkesi sağlayalım. Bombalar sivillerin üzerine inmesin.
Barış Pınarı Harekâtı sonrasın Güvenli Bölge çabası çok önemli. ABD ve Rusya ile birer mutabakata varıldı. Geldiğimiz noktada Güvenli Bölge'yi ne kadar sağlayabileceğiz? Bu bölge için planlanan nedir ve geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şuanda her an harekât halindeyiz. Sayın Trump bu durumu gördü. Bana telefon görüşmemizde diyor ki, YPG/PYD ne yazık ki hala bu koridorun içinde duruyor buna mutabık mıyız? 'Maalesef' dedi. Münbiç'ten çıkacaklardı çıkmadılar. Tel Rifat'dan çıkacaklardı çıkmadılar. Rusya'nın da verdiği sözler vardı onlar da çıkaramadılar. Yarın Merkel ile görüşmem var. Görüşmede biz tabi Irak, İran olayını konuşacağız ama o önemli bir konu olarak da Berlin sürecini önümüze getirecek. Berlin süreci ile de Libya'yı masaya yatıracağız. Liderler seviyesinde Berlin sürecini devam ettirmek istiyor. Biz Sayın Merkel'e şunu söyledik. Sayın Putin gelecekse ben de gelecekse ben de gelirim. Ancak gelmeyecekse bizim kendi özel temsilcilerimiz gelsin. Yarın konuşacağız ve duruma bakacağız. Tabi bizim bir dörtlü zirvemiz vardı. Bu zirveye daha önce Putin katılmıştı. Şimdi katılacağını sanmıyorum. Şimdi yeni bir aktör johnson var. Londra'da konuştuk. Orada böyle bir mutabakat ortaya çıktı. İstanbul'da dörtlü zirveyi yapacağız. Bu konuda güzel gelişmeler var. Bunun adımını atacağız. Böyle bir harekat olacak mı olmayacak mı deyince. Şuana kadar yaptığımız harekâtlar neticesinde Suriye'de 8200 kilometre kare alanı terörden arındırdık. DEAŞ'ı yenilgiye uğratarak sahadan silinmesine giden yolu açtık. Suriye'nin toprak bütünlüğüne ve muhafazasına katkı sunduk.”
Rojava’da Rusya ile ABD’nin verdikleri sözleri tutsalardı nasıl bir tablo ortaya çıkacaktı? Sorusuna ise Erdoğan, “Onlar sözlerinde dursaydılar Resuylan'dan ( Sere Kaniye) Irak sınırına kadar bölgeyi temizlemiş olacaktık. Tel Abyad'dan (Gıre Spi) Rusya sınırına kadar temizleyecektik. Cerablus şuanda tertemiz. Münbiç meselesinde de ABD'den bunun sözünü almıştık. Münbiç'i temizleyecek ve oradaki Arap aşiretlere teslim edeceğiz. Ama başaramadı. Biz de Rusya ile yaptığımız görüşmeyle sabırla orayı takip ediyoruz. Cerablus'a her türlü desteği veriyoruz. El Bab'da aynı şekilde. Deyr-i Zor ve Kamışlı petrol yataklarının olduğu yer. Peki, bu petrol kaliteli mi? Hayır. Kim bundan istifade ediyordu. Aşağıda bunlardan PKK'nın yan kuruluşları istifade ediyor. Bunu zaman zaman alıp sattıkları rejim. Kamışlı'nın petrolü yine aynı. Benim de Sayın Putin'e söylediğim şu. Kamışlı petrolünü kaliteli hale getirelim ve burayı biz Güvenli Bölge'de yapacağımız konutlarda kullanalım” diye konuştu.
ABD ile ilişkiler de zor dönemden geçtiğimizi inkar edemeyiz diye Erdoğan, “ Böyle bir durumla karşı karşıyayız. Sadece ikili ilişkilerimizin durumunu değil. Bölgesel ve küresel meseleleri de görüşüp değerlendiriyoruz. Aradığımız zaman ulaşmak benim için zor değil. Sayın Trupm aleyhinde Kongre'de bir azil süreci yürütülüyor. Bu noktada kongre üyeleri ülkemizle ABD arasındaki bazı meseleleri suistimal etmek içim Trump'a da zarar vermek istiyorlar. Bu çerçevede Türkiye'yi hedef tahtasına oturtan beyhude yaptırım yasalarını reddediyoruz. S-400 sistemleri bizim tedariğimizin gerçek tehditlere karşı milli gereksinim ihtiyacımızın ve egemen biz egemen bir ülkeyiz. Egemen bir ülke olarak sen benim egemen haklarıma nasıl müdahale edersin. Biz bunu defaatle Sayın Trump'a aktardık. Bunu medyanın önünde de açıkladı. Son yaptığımız görüşmede aynı temennisini yine söyledi. Dedi ki "Biz bunları çözeceğiz. Benim nasıl mücadele verdiğimi görüyorsun" dedi. Üst düzey yetkililerimiz bu bağlamda gayretlerini sürdürüyorlar. Bu konuda uzlaşmaz bazı tutumlar var. Kongrede aleyhimize yaptırım teşebbüsleri sürerse Türkiye'nin de bunlara karşı gerekli yanıtı vereceğini söyledik. Temennimiz ABD'nin ülkelerimiz arasındaki köklü müttefiklik ilişkisine yaraşır şekilde bir tavır ortaya koymasıdır. Ben bu konuda umutluyum” dedi.
Geçtiğimiz yıl tanıtımı yapılan Türkiye’nin Yerli otomobili hakkında da görüşlerini bildiren Erdoğan, “İlk arkadaşlar bu tasarımını getirdikleri zaman. Bu tasarım bana ayrı bir heyecan vermişti. Beş babayiğit derken o kararlılıkla attık. Bu beş babayiğitle hatırı sayılır önemli iş adamları. Bu iş zaten böyle oluyor. Daha önceleri ben bazı sektörün içerisinde olan iş adamlarımızla da konuşmuştum ama netice alamamıştım. Atılan adımda da gerek CEO durumda olan arkadaşımız da yurt dışında kendini ispatlamış. Bu adımı atmış olduk. 5 ayrı tasarımda da hakikaten şu an tabi 3 tasarım ortaya çıkmış vaziyette. Favorim şu ana kadar lacivert. İçi çok rahat. Hız konusunda iyi konumda. İnşallah bu yılın sonu itibariyle testte ileri adım atılacak. 2022 bu işin tamı olacak.
Halkımızın alabileceği bir fiyatta olacak. Bir defa o olmazsa sürümden kazanma felsefesi yürümez. İlk dönemlerde çok önemli. Biz elektrikli bir otomobil yapıyoruz. Tamamen çevreci. Bir diğer boyutu da ön ve arka koltukta ciddi bir rahatlık var” diye konuştu.
Kanal İstanbul
Kanal İstanbul hakkında muhalefet partilerinden gelen eleştirilere de cevap veren Erdoğan şöyle devam etti:
“Tabi ki açıklanır. Dönemimizde 3. köprü yapıldı açıkladık. Marmaray yapıldı, Osmangazi yapıldı açıklayarak zaten ihalelerini yaptık. Burada yine aynı şekilde yapılacak. Burada 2 önemli faktör var. Bunlardan bir tanesi bu işin planlaması yapılmıştır. Projelendirme çalışmaları tamamlanmıştır. İşin finans noktasına gelinde biz yap-işlet-devret ile yapabiliriz. 2 milli bütçe ile yapabiliriz. Benim gönlümün arzu ettiği yap-işlet-devret sistemi ile bunu yapmaktır. Niye kasamızdan bir kuruş para çıkmaz. Yapacağımız anlaşmaya göre de bunu yüklenen firmalar kaynağını kendisi bulur ve bu kanalı yapar.
Bulduk bulduk, bulamadığımız takdirde milli bütçeden bunu yaparız. Milli bütçeden bu iş için Türk müteahhitleri bu işe girer mi girmez mi? İstanbul Havalimanı'na nasıl girdiyseler ben inanıyorum ki buna da girerler. Belki onlar dışarıdan kredi bulurlar. Buldukları bu krediyle bu adımı atarlar. Fakat buradaki asıl sıkıntı şu. Programa gelirken bana bir mesaj atıldı. Mesaj şu; 1. köprünün yapımında maalesef gazetede "Birinci köprünün yapımı İstanbul'un felaketidir" diyor. Bakın aynı zihniyet bunu ikinci köprüde de yaptı. Üçte de yaptı. Marmaray'da bizim Marmaray'ı bitirmemizi geciktiren sebeplerden bir tanesi bu Mimar ve Mühendisler Odası olmuştur. Hiçbir hayırlı işin teşvikçisi olmamıştır. Her zaman karşısında dikilmiştir. Külliye ile ilgili hala CHP bununla uğraşıyor. Danıştay'ın kararı var. Her şey bitmiş. Hala "Burası kaçak" diyorlar. 1 ay içinde Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'nin açılışını yapacağız. Gelip gezdiğiniz zaman ondaki o ruh güzelliğini ruh açıcılığını görünce hayran olacaksınız. 5 milyon cilt kitap alabilecek. Dijital ortamda oraya kaydırılacak.
Önümüzde Boğazımız var. İstanbul Boğazı'nın ne tür sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Biz bu sıkıntıları bir daha yaşamayalım istiyoruz. Bizim boğazımızdan neden 200 bin tonluk petrol gemileri geçsin. Arkadaşlarımız bu konulara pek cesaret eetmiyorlar ama ben cesaret ederek söylüyorum. Benim Asya ve Avrupa yakamı tehdit eden bir konuda gereği neyse biz gereğini yaparız. Romen tankeri ile biz bir facia yaşadık. Eğer biz bunlara engel olmazsan yarın daha büyük bir facianın karşımıza gelmeyeceğini kim taahhüt edebilir. Asya ve Avrupa yakasında biz yeniden İstanbul'u çevrecilik ve şehircilik projesi olarak inşa edeceğiz. 1979'da 43 can kaybı var. 100 bin ton Romanya bayraklı tanker 7,5 ay yandı. Bizim derdimiz şu. Boğaz farklılık arz ediyor. Bizim inşa edeceğimiz yerde ise tedbirleri bütün olumsuzluklara karşı alıyoruz.
Böyle bir kanalın yapılması Montrö'yü boşa mı çıkartır, bu anlaşmayı bozar mı? sorusunda Erdoğan, “Montrö sadece Boğaz'ı bağlar. Burası Monrtö içinde olan bir şey değil. Montrö bir tarihtir. Kanal İstanbul ise bizim kendi imkanlarıımz ile inşa ettiğimiz bir projedir” diye yanıt verdi.
Bilim adamları ile bu konuyu ele aldınız mı? Bu depreme yol açar mı? Çevreyi ekolojik sistemi bozar mı? Bu konularla ilgili çalışma yaptınız mı? sorusuna ise Erdoğan şöyle devam etti:
“Biz bilim adamlarıyla bu konunun çalışmasını yaptık. Çalışmada 7 üniversite var. Ulaştırma Bakanlığımıza ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza bu çalışmalar verildi. Bu çalışmalar bakanlıklarımızda mevcut. 33 bilim dalında çalışma yapıldı. Ama bunlar ortada bir şey yokmuş. Bir çalışma yapılmamış gibi hareket ederek bu konuyu yok farz etmenin gayreti içerisine giriyorlar. 17 yıldır biz sadece İstanbul'u yönetmedik. Türkiye'yi yönettik. Haliç'de yaşadıklarımız ortada. Orada da aynı şeyi yaptılar. Haliç'i hafriyatla dolduralım dediler. Haliç'teki bütün çamuru 9,5 km mesafedeki Alibeyköy'e taşımak suretiyle oradaki taş ocağına doldurdu. Çıkan suyu tekrar Haliç'e deşarj etti. Balık kalmamıştı Haliç'te. Şimdi Haliç'te balık avlanıyor.”
2020’de Türkiye ekonomisi hakkında görüşlerini aktaran Erdoğan, Her zaman faizlerin düşürülmesinden yanayım. Benim alanım ekonomi. İnancım şu Faiz sebeptir enflasyon neticedir. Faizi düşürdükçe enflasyon düşer. Yeni hükümet sisteminde Merkez Başkanı’nı görevden alma yetkisi var. Ben baktım Merkez Bankası başkanı bildiğin okuyor görevden aldım. Faizci ekonomiyi bir kenara koyduk. Faiz de enflasyon da tek haneli olacak. Şimdi bu tek haneli faiz oranına gidiş. Faizler nasıl daha öncesinde 4’e indikçe bir taraftan ülke ekonomisi güçlendikçe olacak. 2020 bunu sinyallerinin verildiği bir yıl olacak. Ama 2020 artık tek haneli rakama inmiş olacağız. Milli kredi derecelendirme kuruluşu yerli ve milli olmanın adımlarından biridir” dedi.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın