Depremi ne tetikledi; Maraş’ta ne oluyor?

Haber Merkezi – Uzmanlara göre, Maraş ve çevresinde bu büyük deprem aslında uzun zamandır bekleniyordu. Ancak, uzmanlar, aynı şiddette ikinci sarsıntının beklenmediğini, dolayısıyla birbirinden bağımsız olduğunu vurguluyor.

Merkez üssü Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde iki deprem 10 ilde yıkıma neden oldu.

Deprem nedeniyle Türkiye, Suriye ve Rojava’da ölü sayısı 2 bine yaklaşırken binlerce bina çöktü. Deprem ayrıca Kürdistan Bölgesi, Irak, Lübnan, Ürdün ve Mısır’da da şiddetli şekilde hissedildi.

İlk depremin ardından en büyüğü 6.5 ve 6.4 olmak üzere 200 kadar artçı sarsıntı yaşandı.

Arap platosunun Anadolu platosuna baskı yapmasıyla oluştu

Sismologlara göre bu depremler, Anadolu ve Arap yarımadasına uzanan 100 kilometreden uzun bir çatlağa yol açtığı için son yılların en geniş çaplı depremi oldu.

Bu son depremler ise Arap platosunun kuzeye doğru hareket ederek Anadolu platosuna baskı yapmasıyla oluştu.

Uzun zamandır bekleniyordu?

Prof. Dr. Fetullah Arık,  Doğu Anadolu fay zonu üzerindeki bu bölgede depremin yerbilimciler tarafından uzun zamandır beklendiğini söyledi.

AA’ya konuşan Arık, 1100’lerde meydana gelen büyük bir depremin ardından fay hattının uzun zamandır sessiz olduğunu söyledi.

Ancak BBC’ye göre 13 Ağustos 1822’de aynı bölgede, aynı fay hattı üzerinde 7.4 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Sadece Halep’te 7 bin kişi; toplamda yaklaşık 20 bin kişi hayatını kaybetti.

1822’deki depremde, artçı şoklar bir yıl daha devam etmişti.

7.4’ün üstündeki depremin “büyük ve yıkıcı bir deprem” olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Arık, 6’ının üzerinde 3 deprem daha olduğunu ve ikinci büyük sarsıntının artçı değil bağımsız bir sarsıntı olduğunu vurguladı.

“Artçı sarsıntılar uzun süre devam edecek”

Prof. Dr. Fetullah Arık, “Medyana gelen depremlerin büyüklüklerine ve dağılımlarına baktığımız zaman, Doğu Anadolu fay zonu üzerinden İskenderun’a kadar maalesef hareketlenme var ve artçı sarsıntıların uzun bir süre devam edeceğini öngörüyoruz” dedi.

Bugün bir basın açıklaması yapan AFAD Deprem Risk Azaltma Genel Müdürü Orhan Tatar ise, “Bunların her ikisi de birbirinden bağımsız, birbirini tetikleyen depremler. Burada en önemli husus şu: Bölgede ciddi bir deprem aktivitesi var. Bu artçı sarsıntılar uzun süre devam edecektir” yorumunu yaptı.

Depremler neden bu kadar güçlüydü?

Sismologlara göre Maraş depremindeki kırılma, çok derin olmayan bir yerde meydana geldi.

İngiltere’deki Open Üniversitesi’nden jeofizikçi David Rothery’e göre aynı büyüklükteki bir deprem yüzeye ne kadar yakın olursa o kadar büyük etki yaratır.

BBC’ye konuşan İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi (DAUM) Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, "Bugünkü depremin olduğu bölgede, 500 yıldır stres biriktiren fay parçaları kırıldı. Bu fayların deprem üretme aralığı da 400-500 yıl olduğundan bilimsel anlamda bu faylar üzerinde deprem bekleniyordu. Bugün meydana gelen deprem, Doğu Anadolu fayının güney kolları üzerinde, Malatya ile Hatay arasındaki fay parçalarının kırılması sonucu gerçekleşmiş olmalı" ifadelerini kullkandı.

Art arda olması olağandışı

İngiliz Jeoloji Araştırma merkezinden Roger Musson, “Bizim şu an gördüğümüz şey aktivitenin komşu faylara yayılması. Dolayısıyla bu hareketliliğin bir süre daha devam etmesini bekliyoruz” dedi.

Dünya genelinde bir yıl içerisinde 7’nin üzerinde meydana gelen deprem sayısı 20’yi geçmiyor. Uzmanlara göre bu da bugün arka arkaya meydana gelen 7’den büyük iki depremi bir hayli olağandışı kılıyor.

Marmara'dan 3,9 kat daha büyük bir deprem

DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cenk Yaltırak da, bugünkü depremlerin İstanbul ve Kocaeli’de 1999'da gerçekleşen 7,4 büyüklüğündeki depremden 3,9 kat büyük olduğuna dikkat çekti.

Yaltırak, bölgede Yeni Zelanda'da gerçekleşen çoklu kırılma benzeri bir geniş fay zonu deprem serisinin gerçekleştiği tahmininde bulundu.

Yaltırak, faya uzaklığa göre yapılan tehlike haritalarındaki ivme değerlerinin ciddi oranda aşılmış olduğuna işaret ederek bunun mevcut risk modellemesinin yenilenmesi gerektiğini gösterdiğini vurguladı.