Nur Camiası’nda seçim depremi!

İstanbul (Rûdaw) – Talebeleri Abdullah Yeğin, Hüsnü Bayramoğlu ve Ahmet Aytimur’un, “Said-i Kurdi’nin (Said-i Nursi) Demokrat Parti'yi, Kur'an, vatan ve İslâmiyet namına muhafaza ettiği” sözleri tartışma yarattı.

 

Sözkonusu 3 ismin yayımladığı bildiride, Risale-i Nur'dan ilgili bölümler hatırlatılarak, şöyle denilmişti:

 

“Çeşitli taviz ve tahrifler ile Risale-i Nur'u, din ve diyaneti tahrip ve bozmak için çalışan iç ve dış cereyanların ittifakına karşı; din, vatan ve millet hesabına bugünkü mevcut iktidarı muhafazaya çalışmak gerekir.”

 

Bediüzzaman Said-i Kürdi’nin talebeleri, böylece, 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’yi de destekleyeceklerini ifade etmişlerdi.

 

Salar: Desteklediği parti olmadı

 

Rûdaw’a konuşan Risale-i Nur Hukukunu Muhafaza Derneği Başkanı Muhammed Salar, Said-i Kürdi’nin açık bir şekilde herhangi bir partiyi desteklemediğini belirterek, “Yaklaşımı, dini siyasete alet etmeden, mümkünse siyasetin dine hizmetkar edilebileceğini belirtmiştir” dedi. Salar, şöyle devam etti:    

 

“Üstad, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dört mezhebin savunuculuğunu yapması gerektiğini belirtiyor. Şimdiki diyanet Said-i Kürdi’nin çizdiği yapıya hayli uzaktır. Talebelerinden birkaç ağabeyin AK Parti’yi destekleyeceklerini açıklamaları, kendi görüşlerini beyan etmektir. Siyasi görüşleri kendilerini bağlamaktadır. Onların bu yaklaşımları tüm Nur Camiası’nı bağlamayacaktır.”

 

O teklifi reddetmişti

 

Said-i Kürdi’nin hem akrabası hem de talebesi olan yazar Ferzende Koçaklı da, Said-i Kürdi’nin, “İlhamını İttihat ve Terakki’den alan Türkiye siyasetini hiçbir zaman tasvip etmediğini belirterek, şunları söyledi:

 

“Ustadımız Said-i Kürdi hiçbir zaman devletin tekeline girmiş bir din anlayışını benimsememiştir. Nitekim 100 yıl önce devletin kendine teklif ettiği din işleri vazifesini reddetmiştir.”

 

Koçaklı, Said-i Kürdi’nin DP’yi desteklemediğini, sadece Türkçe okunan ezanın tekrar Arapça okunması kararı sonrası “Başbakan Adnan Menderes’in bu konuda iyi yaptığı” yolunda bir açıklaması olduğunu belirtti.

 

Asıl üzerinde durulması gereken meselelerin bunlar olmadığını dile getiren Ferzende Koçaklı, şöyle konuştu:

 

“Bunlar Said-i Kürdi ile Risale-i Nur’u istismar ediyorlar. Durum öyle gösteriyor ki bunlar yaklaşan 7 Haziran seçimleri için AK Parti’ye çalışıyor. Üstad hiçbir zaman, hiçbir talebesine partileri destekleyin dememiştir. Bu ağabeyler, “Said-i Kürd-i Kürt değildir” diyenlere karşı neden sessiz kaldılar?”

 

Bediüzzaman oy kullanmamış

 

Risale-i Nur üzerine yapılan tahrifatları ortaya çıkartan araştırmacı Ekrem Malbat ise, “Başkasının minneti altına girmemek adına kendisine hediye olarak getirilen bir limonun bile karşılığını vermeden almayan Bediüzzaman'ın talebelerinin, bugün bir siyasi partinin temsilcileri olarak konuşmaları ibret verici” dedi.

 

Bediüzzaman’ın hiçbir zaman ve herhangi bir partiye oy vermediğini ve çevresine de bu konularda telkini olmadığını anlatan Malbat, sözlerine şunları ekledi:

 

“Kişiler Ferdi olarak istedikleri siyasi fikri ya da partiyi destekleyebilir. Ama bunu tercihlerini Bediüzzaman üzerinden anlattıkları hikayeler ile meşrulaştırmaya hakları yoktur. Bu açıkça bir cinayettir ve Bediüzzaman’ın manevi mirasına hakarettir.”


SAİD-İ KÜRDİ KİMDİR?

 

1878'de Bitlis’in Hizan ilçesinin Nurs köyünde dünyaya geldi. Çocukluğunda çevresindeki medreselerde eğitim gördü. Kendisinde görülen harikulade zekâ ve hafıza sebebiyle, önceleri "Molla Said-i Meşhur" diye tanındı. Daha sonra "Zamanın Harikası" anlamında "Bediüzzaman" unvanıyla şöhret buldu.

 

1900'lü yılların başında, doğuda Medresetü-z Zehra adında, din ve fen ilimlerinin birlikte okutulduğu bir İslam üniversitesi kurmak fikriyle, yönetim ve hilafet merkezi olan İstanbul'a geldi ve hayatı boyunca bu fikrini gerçekleştirmek için gayret gösterdi.

 

Birinci Dünya Savaşı yıllarında Doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet etti. Savaş esnasında yaralanıp iki buçuk yıl Rusya'da esir kaldı. 1917'deki Bolşevik Devrimi sırasındaki kargaşadan yararlanıp esaretten kurtuldu.

 

Dönüşte, Genelkurmay'ın kontenjanından Osmanlı'nın en üst düzey dinî danışma merkezi olan "Darü'l-Hikmeti'l-İslamiye"de görev yaptı.

 

1925 yılında Van'da eğitim faaliyetlerinde bulunurken, o sırada meydana gelen Şeyh Said isyanı sebebiyle, tedbir olarak önce Burdur'a, ardından Isparta ve Barla'ya gönderildi.

 

1950'de çok partili hayata geçildiğinde dini hak ve hürriyetler genişledi. Bediüzzaman, bu dönemde eserlerini matbaalarda bastırdı.

 

Bediüzzaman Said Nursi, 23 Mart 1960'ta Urfa'da vefat etti.

 

DEMOKRAT PARTİ VE MENDERES

 

Demokrat Parti, Türkiye’de sırasıyla 1950, 1954 ve 1957 seçimlerini kazandı ve on yıl boyunca (1950-1960) iktidar oldu. 

 

27 Mayıs 1960 askeri darbesi ile iktidardan düşürülürken,  29 Eylül 1960'ta kapatıldı.

 

Genel Başkanı ve Başbakan Adnan Menderes ile bakanlar Fatin Rüştü Zorlu ile Hasan polatkan, darbe yönetimi tarafından idam edildi.