TÜRKİYE BASIN ÖZETİ –13 Kasım Pazartesi

Yeni Şafak: Virgülü bile aynı

ABD’deki Reza Zarrab iddianamesi, New York Bölge Savcısı Preet Bharara ile FETÖ arasındaki ilişkinin en açık delili oldu. Bhrara, FETÖ’cü polislerin 17 Aralık kumpasında hazırladığı fezlekenin virgülüne bile dokunmadı. Hatta yazı karakteri, başlıkta kullanılan renkler ve vurgu için italik yapılan kelimeler bile aynı.

FETÖ’nün 17 Aralık kumpasına dair fezlekesinin “kopyala yapıştır” yapılarak ABD’deki Reza Zarrab iddianamesine konulduğu ortaya çıktı. Hiçbir hukuki niteliği olmamasına rağmen delil olarak iddianameye konulan fezlekede oynama dahi yapılmazken, yazı karakterinden başlıkların rengine kadar her şey bire bir aynı.

Cumhuriyet: Seri iflas riski

Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye’de hem ekonomik hem siyasi anlamda stresin arttığını belirterek, üç ayda bir yaptıkları şirket incelemelerini artık haftada bire indirdiklerini söyledi. Ökmen, “Başta inşaat sektöründe olmak üzere seri iflas riski büyüyor” diye konuştu.

Japon kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye’de hem ekonomik hem siyasi anlamda stresin arttığını belirterek, Türkiye’de üç ayda bir yaptıkları şirket incelemelerini haftada bire indirdiklerini söyledi.

Star: İstanbul'a böyle ihanet ettiler

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul’a ihanet ettik” sözlerini istismar eden CHP, Mimarlar Odası ve TEMA geçmişte de İstanbul’un nüfus ve mimarisinin korunması ile ulaşım ve su sorununun çözümü için mücadele eden Erdoğan’ın politikalarına karşı çıkmıştı.

Bugünkü İstanbul’dan şikayet eden çevreler, 23 yıl önce Erdoğan’ın nüfus, trafik ve mimari açıdan koruma planlarına engel olduklarını unutuyor. İşte kadim şehre ihanetin öyküsü.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul’un yoğun nüfus ve gökdelen baskısı altında kalmasına yönelik “İstanbul’a ihanet ettik” şeklindeki samimi sözleri istismar edilmeye çalışılsa da, çeyrek asırdır İstanbul’un tarihi dokusunun korunması için en büyük mücadeleyi veren isim yine kendisiydi. İşin trajikomik tarafı ise 23 yıl önce Erdoğan’ın İstanbul’un nüfusu, trafiği ve mimarisinin korunmasına yönelik adımlarına karşı çıkanlarla bugün ‘İstanbul tükendi’ edebiyatı yapıyor olanların aynı adres olması.

Akşam: Tam gün'e rötuş

Şehir hastaneleri ve üzerindeki tartışmaları, üniversite hastanelerinin borç batağını, sağlık per-sonelinin sorunlarını, vatandaşın sıkıntılarını ve merakla beklenen ilaç ve medikal ürünlerin yerlileşmesini ve Sağlık Bakanlığı’yla ilgili ortaya atılan iddiaları AKŞAM Gazetesi’nden Pınar Işık Ardor sordu, Sağlık Bakanı Ahmet Demircan yanıtladı. Demircan Deniz Baykal’ın sağlık durumundaki son gelişmeyi de açıkladı.

KHK’larla birçok değişiklik yapıldı bakanlığınızda. Bakanlığınız bazı tarikatlarla ilişkilendirilmiş ve tartışmalar gündemdeki yerini almıştı. Bu konuyu biraz açalım mümkünse.

KHK ile getirdiğimiz düzenlemeler 2011’de uygulanmaya başlanan modelin ilerleyişinde karşılaştığımız sorunları dikkate alan bir çözüm çalışmasıydı. Sağlıkta yönetim çok başlıydı. 2011’de taşra teşkilatını üçe ayırmışız. Sağlık müdürlüğünü bırakmışız ama etki ve yetki alanını daraltmışız. Öbür tarafta halk sağlığını bir başkanlık olarak tahsis etmişiz. Diğer tarafta da kamu hastaneleri genel sekreterliği kurmuşuz. Bu üçlü sistem yavaş yavaş bürokrasinin bir hassasiyeti mi diyeyim özelliği mi herkes kendi alanını genişletme çabasına girmiş. Yetkiler ve sorumluluklar sistemi daraltmış. Bakın aynı durum yani çok başlılık yürütmede sıkıntı yarattığı için 2017 Nisan ayında referanduma gittik. Ne dedik; güçlenmiş cumhurbaşkanlığı başbakanlıkla birlikte iki başlılığı oluşturuyor. O zaman biz de bakanlığımızdaki bu çok başlılığa doğru giden iyi niyetle kurulmuş ama neticede parçalanmışlığa doğru sürüklenen yapıyı yenileme gereği duyduk. KHK düzenlemesiyle sağlık sistemini sağlık müdürlüğünün altında dizayn ettik. Yaklaşık 60 ilin müdürünü atadık sistem oralarda oturmaya başladı. Sistem 25 Kasım itibariyle tamamen yeni modelle yürüyecek.

Birgün: Suriyeli mültecilerin parası kayıplarda

İşsizlik oranına paralel yüzde 42’lik artış yaşanan İŞKUR’un mali hesaplarını mercek altına alan Sayıştay, usulsüzlük ve hatalı işlemler tespit etti. Dikkat çeken tespitlerden biri de Suriyeli mültecilerin entegrasyonu için kuruma gönderilen paranın ve bu bütçeyle yapılan harcamaların kayıt altına alınmaması oldu.

Sayıştay, yurttaşın iş bulmak ümidiyle başvurduğu Türkiye İş Kurumu’nun (İŞKUR) mali hesaplarını mercek altına aldı. 2017 yılı başvurularında, gün geçtikçe büyüyerek çift hanelere demirleyen işsizlik oranına paralel yüzde 42’lik artış yaşanan İŞKUR’un mali hesaplarında usulsüzlük ve hatalı işlemler tespit edildi.