TÜRKİYE BASIN ÖZETİ - Bir Ahmet Kaya vardı...

Haber Merkezi – Kürt müzisyen Ahmet Kaya, hayata gözlerini 16 Kasım 2000’de, Fransa’nın başkenti Paris’te kapattı.

 

Ahmet Kaya, Kürtçe klip yapacağını açıkladığı bir etkinlikte linç girişimine maruz kalmış, günlerce süren kampanyanın ardından yurtdışına çıkmıştı.

 

Taraf gazetesinin bugünkü sayısında yayımlanan Erkan Öztürk’ün “Bir Ahmet Kaya vardı” başlıklı yazısı, şöyle:

 

“Ahmet Kaya kendini feda etmesiyle Türkiye’ye unutamayacağı bir yüzleşme imkânı sundu. Bugün de birçok hak ihlali, hedef gösterme ve yargısız infazın yaşandığı Türkiye, tarihindeki utançlardan bu yüzleşmelerle arınacaktır...

 

 16 Kasım 2000 kişisel tarihim açısından hüzünlü bir milat. Muhalif ve devrimci müzisyen Ahmet Kaya bir hazan mevsimi, üretkenliğinin en olgun döneminde yurdundan uzakta, 43 yaşında Paris’te hayatını kaybetti.

 

Ahmet Kaya’yı sürgüne götüren süreç hakkında birçok yazı yazıldı, siyasi atmosfer değişiklik gösterdikçe gerek halkın, gerek iktidarın ilgisinde inişler çıkışlar yaşandı. Bence bugün bu mesele daha değişik açılardan ele alınmalı.

 

Kürtçe bir türkü söylemek istediği için hakkında ağır ceza davaları açılan, medya linçine maruz kalan, manşetlerde hedef gösterilen, aşağılanan ve ülkesini terk etmek zorunda kalan bir muhalif müzisyene neden sahip çıkılamadı. Türkiye’nin demokratik sivil toplum kuruluşları, basın birlikleri, sendikaları, Kürt siyasi hareketi, özgürlükçü basın ve yayın organları neden o dönemde büyük bir suskunluk yaşadılar. Bugün bir arşiv taraması yapıldığında ne yazık ki gerçek bu… Birkaç cılız sesin dışında herhangi bir itiraz gösterilmediği görülüyor yaşanan süreçte. Arda Uskan ve Hasan Cemal gibi demokrat kalemlerin dışında bir karşı duruş görülmüyor.

 

Bazı muhafazakâr- sağ gazetelerin ise o dönemde Ahmet Kaya olayına mesafeli yaklaştığı, ama hedef göstermekten de kaçındığı görülüyor. Hattâ Akit gazetesinde birkaç yazar Kaya’ya sahip çıkıyor, bunda Kaya’nın 28 Şubat’taki duruşunun etkisi var sanıyorum.

 

Ana-akım merkez medyada ise, özellikle Hürriyet gazetesinde birçok çirkin, onur kırıcı, hakaretten de öte başyazı, manşet ve haberler göze çarpıyor. Hürriyet gazetesinin o dönem dikkatle incelendiğinde sistematik bir linçin yayın organı gibi çalıştığı çok açık. Bu Ahmet Kaya hayatını kaybedene kadar düzenli olarak devam ediyor. Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Oktay Ekşi “olayın” peşini özellikle bırakmıyor.

Ahmet Kaya’nın Paris’te sürgünde olduğu dönemde katıldığı tv programları, konserleri, basın toplantıları ve açıklamaları özellikle Hürriyet’in takibinde. Yalnız muhabirlerin geçtiği haberler ya özellikle çarpık, ya da yazıişlerinde çarpıtılıyor. Ahmet Kaya özellikle yalnızlaştırılıyor ve hedef gösteriliyor. Müthiş bir çıkmazın içine sürüklenen Kaya ne yapsa olay oluyor. Kendisini ifade edebilmesinin yolları kapatılıyor.Paris’te belki de çok istemeyerek de olsa bazı çevrelere yakınlaşıyor böylece. Türkiye’ye gelme olasılığı azaldıkça Kaya’nın öfkesi de yalnızlığı da artıyor. Kendisi için bütün yolların kapalı olduğunu çaresizlikle anlayan Ahmet Kaya sonunda bu sürecin yıprattığı kalbine yeniliyor.

 

Ahmet Kaya olayı sosyal bir olgu olarak Türkiye tarihine yazıldı. Gerek müzisyenliği, gerek şarkılarındaki tema, gerek eserlerinin edebiyatla, şiirle olan ilişkisi, varoşların isyanını şehrin göbeğine taşıması ve bunu devrimci bir ahlakla beslemesi, gerek solculara, Kürtlere, başörtülülere sahip çıkan söylemleri ile özellikle 90’ların karanlık dönemlerinde “başkaldıran” özelliğiyle bir fenomen olmayı çoktan hak ediyor.

 

Ahmet Kaya’nın sürgün döneminde yaşadığı 1,5 senelik süreç özellikle ele alınmalı. İletişim fakültelerinde medya- siyaset ilişkileri açısından incelenmeli. Savunma, delil ve suçun sabitliği açısından Hukuk fakültelerinin ilgi alanı olmalı. İfade özgürlüğü açısından da bir demokrasi ve hürriyet sorunu olarak ele alınmalı. Kitle ve toplum psikolojisi açısından ise sosyolojik bir vaka olarak değerlendirilmeli.

 

Bütün bu değerlendirmeler, yüzleşmeler Ahmet Kaya’yı geri getirmeyecek. Farkındayım ama en azından bir daha böylesine bir utanç yaşamak durumunda kalmayacağız. Ahmet Kaya kendini feda etmesiyle Türkiye’ye unutamayacağı bir yüzleşme imkânı sundu. Bugün de birçok hak ihlali, hedef gösterme ve yargısız infazın yaşandığı Türkiye, tarihindeki utançlardan bu yüzleşmelerle arınacaktır. Demokrasinin olmazsa olmazının ifade özgürlüğü olduğunu böylelikle hepimiz anlayacağız. İnanıyorum. İnanmaya da devam edeceğim. Bunun için mücadele etmeliyiz. Gücümüzü Sabahattin Alilerden, Nazım Hikmetlerden, Orhan Kemallerden, Çetin Altanlardan, Yılmaz Güneylerden, Uğur Mumculardan, Aziz Nesinlerden, Ahmet Kayalardan, Hrant Dinklerden alıyoruz çünkü.”

 

G20 manşetlerde

 

Türkiye basınında bugün birinci sayfaalrın hemen hemen tamamını, Antalya’da yapılmakta olan G20 liderler zirvesi kaplıyor.

 

Habertürk’ün “Siyasi geçiş için ortak çalışıyoruz” başlıklı haberinde, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama'nın Suriye’deki krizin çözümü için “Esad’ın mutlaka gitmesi gerektiği” noktasında anlaştıkları iddia ediliyor.

 

Haberde, görüşmede, cumartesi günü Viyana’da gerçekleşen ve Suriye’de siyasi geçiş konusunda mutabakata varılan müzakerelerin de gündeme geldiği belirtilerek, şöyle deniliyor:

 

“İki lider, IŞİD’e yönelik operasyonların kararlılıkla sürdürüleceği yönünde fikir birliğine varırken, Erdoğan terör örgütleriyle mücadelede kapsamlı bir strateji gerekliliğine vurgu yaptı ve hava operasyonlarının yanı sıra kara harekâtının da önemine dikkati çekti.

 

Erdoğan ayrıca, sığınmacı krizinin önlenmesi için güvenli bölge ve uçuşa yasak bölge kurulması gerekliliğini de hatırlattı. Erdoğan, Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği PYD’nin Fırat’ın batısına yönelik faaliyetlerine asla izin verilmeyeceğini, bunun Türkiye’nin kırmızı çizgisi olduğunu da vurguladı.”

 

Saldırganlar 3 kardeş

 

Posta gazetesinin birinci sayfasında yer alan “teröristlerin üçü kardeşmiş” başlıklı haberde ise, Paris saldırılarına değiniliyor.

 

Fransa'nın başkenti Paris'i kana bulayan saldırıları düzenleyenlerden birinin kaçtığı kaydedilen haberde, “Aranan saldırganın fotoğrafını yayımlayan Fransız polisi, "tehlikeli" olarak tanımladığı şüpheliyi görenlerin kesinlikle müdahale etmemesini istedi” deniliyor.

 

Haberde daha sonra şu bilgiler yer alıyor:

 

“AFP'ye konuşan Fransız güvenlik yetkilileri, kaçan saldırganın yakalanması için 'insan avı' başlattıklarını söyledi.


Paris'te önceki gece yaşanan terör saldırılarından bir bölümü üç erkek kardeş tarafından düzenlenmişti.


AFP'ye konuşan güvenlik yetkilisi, kaçan saldırganın, bu kardeşlerden biri olduğunu belirtti. Yetkili, kardeşlerden birinin Belçika'da tutuklandığını, bir diğerinin ise saldırıda öldüğünü söyledi.

Polis, kaçak saldırganın isminin Salah Abdeslam olduğunu açıkladı. Brüksel doğumlu Abdeslam'ın 26 yaşında olduğu belirtildi. Ayrıca şüphelinin 175 cm boyunda ve kahverengi gözlü olduğu duyuruldu.


Fransız polisi, Belçika tarafından da hakkında uluslararası yakalama emri çıkarılan Abdeslam'ın "tehlikeli" olduğunu belirtti ve görenlerin kesinlikle müdahale etmemesini istedi.”

 

HABER BAŞLIKLARI

 

Türkiye: En güçlü mesaj

Sabah: DAEŞ’e karşı ortak cephe

Yeni Şafak: Füze milli olacak

Hürriyet: Antalya duruşu

Birgün: Korkmuyoruz

Cumhuriyet: Katliamın yolu Ege’den geçti

Taraf: Komşumuz IŞİD

Vatan: Güçlü ortak