İstanbul’un ‘Araplaşan’ yüzü
İstanbul (Rûdaw) – İstanbul’da son yıllarda artan Arap nüfusuna paralel olarak kentin çehresinde de bir değişim gözleniyor. Ancak değişim sadece her köşede görülen tabela ve ilanlarla sınırlı değil. Kimisi bunu bir zenginlik sayarken kimisi ise geleceğe dair bir “tehdit” şeklinde yorumluyor.
Türkiye’nin en büyük şehri olan İstanbul’un çehresi son yıllarda hızla bir değişime şahit oluyor. İstanbul’un en önemli turizm noktaları, caddeler, AVM’ler ve oyun parkları artık Arap turistlerin gözdesi haline gelmiş durumda.
Tatil için Türkiye’yi, özellikle de İstanbul’u tercih eden Arapların sayısında son yıllarda da büyük bir artış yaşanıyor. Bununla birlikte İstanbul’da mal ve mülk alarak yerleşen binlerce Arap da bulunuyor.
Türkiye’nin özellikle de İstanbul’un yaşamak için kendileri açısından daha ucuz, lüks ve rahat bir yer olması, burayı tercih etmelerine neden oluyor. Haliyle de kentin siması, yeni yerleşimcilerinin ihtiyaçları temelinde dizayna uğruyor. Yani, Türkiye’nin “kendi medeniyetinin merkezi” diye gördüğü kent, yavaş yavaş farklı bir medeniyete kucak açıyor.
Rûdaw’a konuşan sosyolog Murat Dinç, “Aslında bu işin sonu şuraya gidiyor. Biliyorsunuz Türkler 1 veya 2 çocuk yapıyor ama Araplar 7-8 çocuk sahibi. Bir de artıp gasp, hırsızlık ve çeteleşme gibi işler de Arap kısmına geçmiş durumda. Böyle giderse 20-30 yıl sonra Türkler burada azınlık duruma düşer. Sadece turist olarak gelmiyorlar. Tüm huyları ve yöntemleri ile burada yerleşiyorlar” diyor.
Bu değişim sadece tabela ve dilde değil, aynı zamanda mekansal tasarımlarda da büyük ölçüde göze çarpıyor. Kentin vitrini olan Taksim ve İstiklal gibi semtler artık tamamen Araplara ayrılmış durumda. Tüm restoran, kafe, dükkan ve satış yerleri Arapların zevk ve estetiğine göre düzenlenmiş. Çünkü turizm geliri ağırlıkta Arap turistlere kalıyor. Şehrin yeni yerlileri de bu değişimi kalıcı kılıyor.
BEY-DER Derneği Başkanı Ali Kalaycı da, “Beyoğlu her zaman batılı turistlerin mekanıdır ve biz de öyle görürüz. Ama şimdi esnaf ekmeğini Arap turistlerden yiyor. Bunda herkesin yüzü güldü. Ama bir yandan da bakıyoruz, otelci arkadaşlarım var mesela, girdikleri yerleri mahvediyorlar diyor” diye belirtiyor.
Bu durum özellikle Türk milliyetçileri Araplara karşı kışkırtıyor ve bu konuda iktidarı sert bir şekilde suçlamalarına neden oluyor. Ancak mesele bu aşamada diğer çevreleri de rahatsız etmiyor ve toplumsal bir mesele haline getiriyor.
İstanbul yerlilerinden Zafer Gündüz, “Bence bu yanlış bir şey, kendi kültürümüz, kendi dilimiz, kendi coğrafyamızda yaşayan dil ve kültürlerin daha fazla önplana çıkarılması taraftarıyım. Onun dışında Arap, İngiliz veya başka bir dilin, kültürün değil” diyor.
Gülseren Teksen de, “Onlar bize Ortadoğu’nun bataklığını getiriyor. Getirdikleri tek şey bu. Onların eğitimsizliği, çalıştıkları şeyi çok hızlı empoze ettiklerini görmek rahatsız edici. Kapalı ve dindar bir nesil yetiştirmek istiyorlar, onu da böyle çok güzel beceriyorlar” diyor.
Bu konuda çalışma yürüten Mısır Araştırma Enstitüsü'ne göre, İstanbul'daki Arap nüfusu 2 milyonu aştı. Gerek turist veya sakinleri olsun, sayı bundan aşağıda değil. Sebebi ise Arapların burada kendilerini evlerinde gibi görmeleridir. Bir süre önce resmi bir kararla Arapça yazı ve tabelaların sayısı azaltıldı. Ancak bu tedbir şehrin Araplaşmasını durdurmuyor. Birçok medeniyetin başkenti bu sefer de, paranın her şeyin hakimi olduğu bu çağda, gömleğini savaşsız ve krizsiz değiştiriyor.