DEVA Partili Ekmen yazdı: Bahçeli’nin çağrısı Türkiye’nin ikinci yüzyılının anahtarı mı?

18-04-2025
Etiketler Mehmet Emin Ekmen DEVA Partisi Devlet Bahçeli MHP
A+ A-

Haber Merkezi - DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen, Perspektif’te yayımlanan yazısında, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin girişimini tarihsel bir eşik olarak değerlendiriyor. Ekmen’e göre, Bahçeli’nin PKK’nin silah bırakması çağrısı ve demokratik reform önerileri, yalnızca iç barışı değil, Türkiye’nin ekonomik, hukuki ve toplumsal krizlerinden çıkışın da anahtarını sunuyor. Ancak sürecin başarısı, toplumsal meşruiyet ve sivil katılımın genişliğine bağlı.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, Perspektif’te yayımlanan “Bahçeli’nin Tutumu İkinci Yüzyılın Anahtarı Olabilir mi?” başlıklı yazısında, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024’te başlattığı girişimi derinlemesine analiz ediyor.

Ekmen, Bahçeli’nin DEM Parti’ye el uzatması ve PKK lideri Abdullah Öcalan’a silah bıraktırma çağrısını, Türkiye’nin kırk yılı aşkın süredir devam eden Kürt sorununa çözüm arayışında devlet aklıyla barış çabasını buluşturan “cesur bir adım” olarak niteliyor.

Yazısında, “bu girişimin yalnızca iç barışı sağlamakla kalmayacağını, aynı zamanda Türkiye’yi ekonomik, diplomatik ve siyasal açılardan küresel bir güç haline getirebileceğini” savunuyor.

Ekmen, yazısında şu ifadelerle sürecin önemini vurguluyor: 

“Yüz yıllık devlet geleneğine eş, kırk yılı aşkın süredir şiddet ve terörle örülmüş, bir sorunun çözülmesi yalnızca iç barışı sağlamakla kalmayacak; aynı zamanda Türkiye’yi ekonomik, diplomatik ve siyasal açılardan dünyanın önde gelen ülkeleri arasına taşıyacaktır.”

Bahçeli’nin özgün vizyonu: Güvenlikten yapısal dönüşüme

Bahçeli’nin girişimi, uluslararası çatışma çözümü örneklerinden (Güney Afrika, Kolombiya, İrlanda) ayrışarak, Türkiye’ye özgü bir yol haritasıyla dikkat çekiyor.

Ekmen, sürecin özgünlüğünü, Bahçeli’nin liderliği ve tutarlı söylemine bağlıyor.

Bahçeli, 1 Ekim 2024’te TBMM’de DEM Parti sıralarına el uzatarak başlattığı süreci, Türkgün gazetesindeki yazıları (31 Mart ve 2 Nisan 2025) ve TBMM konuşmaları (22 Ekim ve 5 Kasım 2024) ile derinleştirdi.

Ekmen, Bahçeli’nin önerdiği çerçeveyi şu şekilde özetliyor: 

“Toplumsal rıza”, “TBMM’nin merkezi rolü” “demokratikleşme ve reform paketleri” “siyasi alanın genişlemesi” “güçler arası denge” “yargının tarafsızlık ve bağımsızlığının tesisi”, “siyasi partiler yasasında değişiklik” gibi konu ve kavramlar, Bahçeli’nin çözüm sürecine yaklaşımının felsefi ve siyasi arka planını göstermekte, ikinci yüzyıl için Cumhuriyetin dönüşümü talebini ortaya koymaktadır.

Bahçeli’nin reform önerileri, yalnızca PKK’nin silah bırakmasını değil, devletin yapısal dönüşümünü hedefliyor.

Özellikle “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes eşittir” ifadesi, Anayasa’nın 66. maddesine yönelik kapsayıcı bir vatandaşlık tanımı önerisi olarak öne çıkıyor.

Ekmen, bu vizyonun, MHP’nin geleneksel güvenlikçi çizgisini aşarak, çatışma çözümü literatürüne uygun bir strateji sunduğunu belirtiyor.

Meşruiyet ve garantörlük: Bahçeli’nin stratejik konumu

Bahçeli, DEM Parti’yle kurduğu samimi diyalog ve Öcalan’a TBMM’de konuşma çağrısıyla, sürecin meşruiyetini hem Türk hem de Kürt toplumları nezdinde güçlendirdi.

Ekmen, Bahçeli’nin kendisini bir “garantör” olarak konumlandırdığını ve bu rolün, milliyetçi tabanı dönüşüm sürecine hazırlarken Kürt toplumunda güven inşa ettiğini vurguluyor.

Yazıda şu tespit dikkat çekiyor: 

“Herkes Sayın Bahçeli’nin sürece desteğinin milliyetçi sosyoloji ve devlet bürokrasisi açısından kolaylaştırıcı rolüne işaret ederken, Sayın Bahçeli sürecin felsefesini inşa etmiş ve sadece Türkler değil, aynı zamanda Kürtler nezdinde de sürecin meşruiyetini, kredibilitesini, güvenini sağlamıştır.”

Ekmen’e göre, Bahçeli’nin “Kürtlerle kucaklaşma asıldır, terörle mücadele esastır” söylemi, “Kürt kimliği ile terörü” net bir şekilde ayırarak kapsayıcı bir dil sunuyor.

Ekmen, bu yaklaşımın, sürecin toplumsal zeminini güçlendirdiğini ifade ediyor.

Sürecin kronolojik gelişimi

Ekmen, yazısında sürecin kronolojik evrelerini detaylı bir şekilde aktarıyor:

1 Ekim 2024: Bahçeli, TBMM’de DEM Parti’ye el uzatarak ve Öcalan’a çağrı yaparak süreci başlattı.

Ekmen, bu adımı “Türkiye siyasal hayatında yeni bir döneme işaret” olarak tanımlıyor.

15 Ekim 2024: Bahçeli, silahsızlanmayı önkoşul olarak masaya getirdi ve Öcalan’a “terörün bittiğini ilan et” çağrısı yaptı.

 

22 Ekim ve 5 Kasım 2024: TBMM konuşmalarında, demokratik reformlar, bireysel haklar ve toplumsal uzlaşı vurgusu yapıldı. Bahçeli’nin “tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça” ifadesi, çatışma çözümü literatürüne gönderme olarak öne çıktı.

27 Şubat 2025: Öcalan’ın İmralı’dan silah bırakma çağrısı, Bahçeli tarafından “baştan sona değerli” bulundu.

1 Mart 2025: Bahçeli, sürecin ikinci aşamaya geçtiğini duyurdu ve Öcalan için “kurucu önderlik” ifadesini kullanarak yapısal bir açılım sinyali verdi.

31 Mart-2 Nisan 2025: Türkgün’de yayımlanan yazılar, yeni anayasa, yargı bağımsızlığı, siyasi etik yasası ve “Türkiye Partisi” kavramını netleştirdi. Ekmen, bu yazıları “çarpıcı bir çerçeve” olarak değerlendiriyor.

11 Nisan 2025: Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın DEM Parti heyetiyle görüşmesini övdü ve süreci hızlandırma çağrısı yaptı.

14 Nisan 2025: CHP’yi eleştiren Bahçeli, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı süreçlerinin hızlandırılmasını talep etti. Ekmen, bu çıkışın, Bahçeli’nin siyasi polemiklerden duyduğu rahatsızlığı yansıttığını belirtiyor.

Reform önerileri ve “Türkiye Partisi” kavramı

Bahçeli’nin reform önerileri, yazının temel taşlarından birini oluşturuyor.

Yeni anayasa, yargı bağımsızlığı, kuvvetler ayrılığı, siyasi partiler yasası değişikliği ve siyasi etik yasası gibi öneriler, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine yönelik kapsamlı bir vizyon sunuyor. Ekmen, Bahçeli’nin “Türkiye Partisi” kavramını şu şekilde aktarıyor: 

“Türkiye partisi olmak, yalnızca Siyasi Partiler Kanunu’na göre kurulmuş olmanın ötesinde; Türkiye Cumhuriyeti’ne, ortak tarih ve kültüre, ortak yaşama iradesine bağlılık anlamına gelir. Bu doğrultuda, tüm partilerin şiddetten arınması, silahlı örgütlerle ilişkilerini sonlandırması ve demokratik meşruiyet temelinde siyaset yapması gerekir.”

Bu kavram, etnik veya bölgesel kimliklerden ziyade, ortak değerlere dayalı, kapsayıcı bir siyaset anlayışını savunuyor.

Ekmen, bu yaklaşımın, MHP’nin geleneksel çizgisi için yenilikçi olduğunu vurguluyor.

Zayıf noktalar ve uygulama zorlukları

Ekmen, Bahçeli’nin vizyonunun teorik düzlemde güçlü olduğunu, ancak uygulama mekanizmalarının belirsizliğini zayıf bir halka olarak görüyor. Sürecin lider odaklı kalması ve toplumsal temsiliyetin sınırlılığı, meşruiyet üretimini riske atabilir. Ekmen, şu ifadelerle bu riski dile getiriyor: 

“Bu vizyonun en zayıf halkaları, uygulamaya dair mekanizmaların henüz belirsiz oluşu ve toplumsal temsiliyetin sınırlılığıdır.”

Ayrıca, sürecin yalnızca yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya akan bir toplumsal müzakere zeminiyle desteklenmesi gerektiğini savunuyor.

Siyasi polemiklere tepki

Bahçeli’nin 14 Nisan 2025’te CHP’yi eleştiren ve Ekrem İmamoğlu’na yönelik yargı süreçlerini hızlandırma çağrısı yapan açıklaması, Ekmen tarafından dikkatle not ediliyor.

Ekmen, bu çıkışın, Bahçeli’nin sürece odaklanmayı sürdürmek isterken, siyasi polemiklerden rahatsızlık duyduğunun bir göstergesi olduğunu belirtiyor.

Yazıda şu tespit öne çıkıyor: 

“Bahçeli tarafından, kendisi ve MHP için varoluş sebeplerinin güncellendiği, paradigma değişikliğinin yaşandığı, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı için yeni önermelerin yapıldığı bir dönemde gündemin bu şekilde meşgul edilmesine adeta tepki gösterilmiştir.”

Türkiye yüzyılı ve tarihi fırsat

Ekmen, Bahçeli’nin reform önerilerinin, yalnızca Kürt meselesini çözmekle kalmayıp, Türkiye’nin ekonomik kırılganlık, hukuki çöküntü ve toplumsal kutuplaşma gibi krizlerinden çıkışın anahtarı olabileceğini savunuyor. Eğer süreç, sivil aktörlerin katılımıyla ve toplumsal meşruiyetle ilerlerse, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında yapısal bir dönüşümün tetikleyicisi olabilir.

Ekmen, DEVA Partisi’nin sürece umutla destek verdiğini ve yapıcı eleştirilerle katkı sunacağını belirtiyor: 

“Bu yazı aynı zamanda Genel Başkanımız Ali Babacan’ın ve DEVA Partisinin sürece dair umudu büyütme, tavsiye ve pozitif eleştirilerle katkı sunma çabasının bir parçasıdır.”

Bir kırılma anı mı?

Mehmet Emin Ekmen’in Perspektif’teki yazısı, Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” çağrısını, Türkiye’nin barış ve demokratikleşme yolculuğunda bir kırılma anı olarak değerlendiriyor.

Bahçeli’nin tutarlı ve yenilikçi vizyonu, MHP’nin geleneksel çizgisini aşarak, ikinci yüzyılın yönünü belirleyebilecek bir potansiyel taşıyor.

Ancak sürecin başarısı, somut adımlara, toplumsal katılımın genişliğine ve sivil aktörlerin sürece dahil edilmesine bağlı.

Ekmen, yazısını şu umutla noktalıyor: 

“Türkiye’de barış arayışlarının devlet aklıyla buluştuğu her teşebbüs tarihi fırsatlar barındırmaktadır. Bahçeli’nin çağrısı ile birlikte artık bir yol haritasına dönüşen süreç de tam da bu bağlamda, ikinci yüzyılın yönünü belirleyebilecek bir eşik olabilir.”

 

 

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli