Haber Merkezi – HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Sedat Peker’in dile getirdiği yolsuzluk ve rüşvet iddilarına rağmen tek bir kişinin açığa alınmadığını ancak Gültan Kışanak, Ayla Akat ve Gülser Yıldırım’ın hala içeride tutulduğunu söyledi.
Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Beştaş, Kobani davası ile HDP’nin siyaset yapmasının önlenmek istendiğini söyledi.
Meral Danış Beştaş, “En önemlisi de iktidar bu davayla kendi işlediği suçların üstünü örtmek istiyor. Öncelikle bu davada arkadaşlarımızın yargılanan değil yargılayan olduğunu, orada bütün hakikatleri ifade ettiklerini her ne kadar sözleri Türkiye kamuoyuna duyurulmasa da bunun kısa sürede açığa çıkacağını ifade etmek istiyorum” diye konuştu.
“Pandora Belgelerinde isimleri çıkanlar yargılanmıyor ama Selçuk Mızraklı tutuklu. Vergi kaçakçılarına dokunulmuyor ama Selahattin Demirtaş 5 yıldır içeride. Mann Adalarına para kaçıranlar tutuklanmadı, haklarında soruşturma açılmadı ama Sebahat Tuncel içeride” diyen Beştaş, şöyle devam etti:
“Büyük yolsuzluklar, rüşvetler ortada dururken Peker’in iddiasıyla tek bir kişi açığa alınmazken Sevgili Gültan Kışanak içeride tutuluyor. Mafya-çete ilişkileri ve bürokrasideki ilgililer hiçbir şekilde yargılanmıyor ama kadına karşı şiddetle mücadele edenler, Ayla Akat, Gülser Yıldırım içeride tutuluyor. Panzerle çocukları öldürülenler hakkında hiçbir soruşturma açılmıyor, Miraç’ın anmasına katılan Silopi İlçe Örgütümüz ve partililerimiz yargılanıyor. İşte, Kobanî Kumpas Davası sadece HDP’ye yönelik olarak görülüyor, böyle gösteriliyor ama bugün Türkiye’nin büyük 3’üncü partisine böyle kumpas davası açanlar yarın bu haksız hukuksuz davaları herkese yöneltebilirler, zaten bunun işaretleri de güçlü bir şekilde veriliyor.”
“SADAT’ın işlediği suçları görünmez kılanlar neyi gizliyorlar?”
Sedat Peker’in iddialarının ardından ismi daha çok gündeme gelen Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. kısa adıyla SADAT hakkında da konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, şu soruları yöneltti:
“Biz Kobanî Kumpas Davası konusunda özellikle söylemek istiyoruz: 6-8 Ekim’de cinayet işleyenleri, paramiliter güçleri kimler eğitti? SADAT’ın işlediği suçları, silahlı eğitimleri görünmez kılanlar neyi gizliyorlar? 6-8 Ekim’de gerçekten saldırı, cinayet ve katiller varsa, ki var, katledilenlerin 27’si partilimiz diğeri de tabii ki yurttaşlarımız ve onların katilleri ortaya çıkarılmadan 6 yıl sonra tamamen düzmece bir iddianameyle arkadaşlarımız yargılanıyor. SADAT’ın derin yapılarla ilişkileri nedir, 6-8 Ekim’de sokağa çıkanları, paramiliter güçleri SADAT mı eğitti? Bu sorularımızın yanıtını istiyoruz. Deniz Poyraz’ı İzmir’de katledenlerin faillerinin bağlantıları kimlerle var? Bunun açığa çıkmasını istiyoruz. Konya Meram’da 7 kişilik aileyi öldürenlerin SADAT ile bağlantısı nedir?”
Beştaş, “Bu soruların cevabını vermeyerek aynı zamanda suçun da ikrarını yaptıklarını ifade etmek istiyorum. Etkin bir yargılama, adil bir yargılama yok. Çünkü yol iktidara çıkıyor. Bu nedenle adil yargılamadan kaçıyorlar. Oluşturdukları paramiliter yapılara çıkıyor bu soruşturmalar. Bu davalar açılırsa, bu kirli çete ilişkileri ortaya çıkacaktır. Biz araştırma önergelerimizde bütün bunları soruyoruz, araştırılmasını istiyoruz; soru önergelerimizde ayrıntıların ortaya çıkarılmasını istiyoruz ama bunu engelleyen karşımızdaki iktidar blokudur. Araştırılmasını isteyen biz, engelleyen onlar. Rehin alınan biz, rehin alanlar onlar. Peki suç kimde? Tabii ki engelleyenlerde, tabii ki düzmece yargılamalarla, sözde iddianamelerle arkadaşlarımızı rehin olarak tutanlarda. Biz bunu kabul etmiyoruz, ama anlıyoruz. Bir iktidarın kim olursa olsun, işlediği suçların açığa çıkmaması için gösterdiği bu tutumu tarihten biliyoruz” şeklinde konuştu.
“TÜGVA paralel devlet yapılanması mı?”
Son haftaların öne çıkan gündemlerinden biri olan TÜGVA hakkındaki iddialara da değinen Beştaş, “TÜGVA ne yapıyor gerçekten? Paralel bir devlet yapılanması mı, devlet içinde bir devlet organizasyonu mu? Bunun bütün ayrıntılarıyla, çıplaklığıyla açığa çıkması gerekiyor. Ortaya çıkan belgelerden çok net bir şekilde görünüyor: Devlet içinde ayrı bir oluşum var. Tıpkı Gülen Cemaati gibi paralel bir yapılanmaya tanıklık ediyoruz. Kadrolara tamamen yandaşlarını aldıklarına, devletin tüm kurumlarına çöreklendiklerine ve onların deyimiyle ‘FETÖ’ tarzı uygulamalar her başvuranın istediği yere yerleştirildiği bir sistemde bu kadar kurumsal ve profesyonel bir şebeke halinde yaptıklarına dair yeni bilgiler kamuoyuna yansıdı. Bu da şunu gösterdi. AKP iktidarı, paralel yapılanmaya devam ediyor, paralel yürümeye devam ediyor. Talan yollarında kurumlara kayyımları atıyor ve TÜGVA gibi paralel yapılara halkın kaynaklarını da transfer etmekten geri durmuyor” yorumunu yaptı.
“Her ne kadar Cumhurbaşkanı her konuşmasında tek tek tek diye teklese de tekli bir sistem yok” diyen Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tek devlet, tek millet, tek bayrak naraları atıyor ya aslında her şey çiftleşti, çoğullaştı. Devlet içinde devlet var, TÜGVA işte bunun en önemli göstergesi. Çifter çifter götürüyorlar bu memleketten. Çift devlet var. Bir paralel devlet, bir asıl görünen devlet. Çift anayasa var. Bir Saray anayasası diye ifade edebileceğimiz kurallar manzumesi var bir de sözde yürürlükteki anayasa var. Çift maaş değil, çok maaşlar artık herkesin bilgisi dahilinde. İkili bir ekonomi var. Bir çökertilen ekonomi var, bir de yolsuzluk ekonomisi var. Kendi şatafatlı hayatları var. Her şeyin paralelini kurdular ve bunu vatandaşa yutturmak için her türlü hileyi ve yalanı kullanmaktan da geri durmuyorlar. Şimdi açıkçası TÜGVA’nın kayyım atadıkları belediyeler eliyle neler yaptığına dair birkaç örnek vereyim. Genel tartışmalar çok yapıldı ama bir de Kürt illerinde neler yapıldı, halk iradesi nasıl gasp edildi bakalım. TÜGVA’nın oralarla bağlantısı ne, çok dikkat çekici bilgiler var. Milyonluk tespihleri bakanlar, baklavaları kayyımlar ve belediye kadrolarını ve ihaleleri de TÜGVA ve TÜRGEV gibi kurumlar alıyor ve sömürmeye devam ediyorlar. İktidarın tamamen kolladığı bu kurumlar aslında halk yararına hiçbir şey yapmıyor.”
“Yolsuzlukların ses kaydı ortaya çıktı”
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “AKP Şırnak İl Yöneticisinin akrabası Fırat Somun, döneminde vakıf üyelik formunu imzalamayan öğrencilerin notlarını düşürmekle tehdit etti. Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Kayyımı Ofis’teki 810 parsel alanını 25 yıllığına vakfa tahsis etti. Mardin ve ilçeleri de bundan payına düşeni aldı. Büyük yolsuzluklarla gündeme gelen Mardin Büyükşehir Belediyesinin kayyımı vakıfta çalışan bir kişiyi belediyelerde işe aldı. Hakkari'de bir ses kaydı ortaya çıktı ve vakıf yöneticilerinin karıştıkları yolsuzluklar gündeme geldi” dedi.
Konya Meram’daki katliam
Konya’nın Meram ilçesinde 7 kişilik Kürt ailenin katledildiği olaya değinen Beştaş, “Hunharca, vahşice bir katliam gerçekleşti. Bunun arkasından garip açıklamalar yapıldı. İçişleri Bakanı kediye bile bağladı. 11 yıllık husumet olduğunu söylediler. Soylu şunu söyledi, ‘Etnik köken üzerinden yapılan değerlendirmelerin tamamı provokasyona, istismara ve bu ülkenin birliğine yönelik anlayışın ta kendisidir’ dedi. Valilik, Fahrettin Altun ve İbrahim Kalın ve daha nicesi aynı mealde sözler sarf etti. Fahrettin Altun da ‘İdeolojik saiklerle işlendiği propagandası tam bir provokasyon ve yalandır’ dedi. Hakikaten ne söylesek yetmez, ırkçılıkla mücadele ırkçılığı reddetmekle olmaz. Irkçılıkla mücadele ırkçılıkla asıl mücadele edenleri provokatör ilan etmekle olmaz. Irkçılıkla mücadele olayları engellemektir. Barış dilini kullanmaktır, nefret iklimini sonlandırmaktır. Toplumu kutuplaştırmamaktır. Bu toplumu dillerine, kültürlerine, kimliklerine ayrıştıranlar bu ırkçılığı yapanlardır. Dedeoğluları Ailesinin katliamı ile ilgili yazışmalar ve ses kayıtları çıktı. Ben bunun ayrıntılarına değinmeyeceğim. Türkiye’de maalesef geçmişteki cezasızlık politikası ve inkar siyaseti bu katliamları teşvik ediyor. Roboski failleri yargılansaydı, ceza alsaydı Konya Meram’daki cinayet işlenmezdi. Ceylan Önkol’un, Taybet Ana’nın, Cemile Çağırga’nın katilleri yargılansaydı Konya Meram’da bu aşamaya gelinmeyecekti. Irkçılıkla mücadele örtbas ederek olmaz. Suçun tespiti yapılmalı ve cezasızlık politikasına son verilerek yargılamalar yapılmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın