İstanbul (Rûdaw) – Kürt tarihinin en önemli aktörlerinden, Ağrı İsyanı Komutanı İhsan Nuri Paşa’ya ait bir el yazması bulundu. Orijinal olduğu tespit edilen, üzerinde filigran bulunan ve Ağrı Cumhuriyeti el işlemesi mühürlerinin yer aldığı “Beyanname”nin, bir koleksiyoner tarafından Ankara’da satın alındığı öğrenildi.
Bir koleksiyonerin Ankara’da bir sahaftan aldığı beyannameyi inceleyen tarihçi Sedat Ulugana, belgenin yüzde 99 oranında İhsan Nuri Paşa’nın el yazması olduğunun anlaşıldığını ifade etti.
1928–1931 yılları arasında, dönemin Ağrı Valisi İbrahim Ethem Akıncı’nın terekesinden çıktığı öğrenilen beyannamede, İhsan Nuri Paşa halka sesleniyor ve orduda bulunan Kürt askerlerin kendilerine teslim olması çağrısında bulunuyor.
Xoybûn ve devlet aynı belgede
Belgenin, Taşnak arşivlerinde bulunan teyitli raporlarla yapılan karşılaştırmalı analiz sonucunda, metnin Ağrı İsyanı Genel Komutanı İhsan Nuri Paşa’nın şahsi el yazısı stilini birebir yansıttığı saptanırken, aynı zamanda devlet tarafından ele geçirilip arşivlenmiş olması da önemli bir farkı barındırıyor. Böylece ilk kez devlet ve Xoybûn mühür ve işaretleri aynı belgede yer almış oluyor.
Üzerinde 11 Temmuz 1930 tarihi bulunan bu Xoybûn Beyannamesi’nin içeriğindeki dini referanslar ise, Xoybûn’un seküler bir hareket olması hasebiyle dikkat çekiyor. Beyannamede İhsan Nuri Paşa, askerlerin akın akın kendilerine katıldığını belirtiyor ve hareketin genel hatlarıyla büyük başarılar elde ettiğine dikkat çekiyor.
2 Ağustos’ta ele geçirilmiş olmasıyla, devletin o dönem bölgede kurduğu istihbarat ağının etkinliğine de delil olan beyannamede İhsan Nuri Paşa şöyle sesleniyor:
Beyanname Ağrı (11 Temmuz) … Xoybûn…
Ciwata Welatê Kurda
Hewêrge 1
Muhterem ahali! Asker evlatlarımız,
Din-i mübin İslam’ı ortadan kaldıran, namusumuzu paymal eden Ankara Cumhuriyeti, kendi zevk ve sefası, kendi şahsi menfaatleri için oğlu babaya, İslam’ı İslam’a kırdırıyor. Mustafa Kemal’in zulmü ve (...) arşa dayandı. Her taraftan kahraman mücahitlerimiz muvaffakiyet ile ilerliyor. Kalbinde imanı olan namuskâr asker, huruc huruc mücahitlerimize teslim oluyor. Tüfeklerini din ve namus düşmanı olan hükümete çeviriyor. Maksadımız, beş seneden beri devam eden iğdişaşı faideli neticeye ihsal etmek ve Allah’ın inayeti ile memlekette huzur ve refahı temin etmek, halkın mal, can, din ve namusunu muhafaza ettirmektir. Korkmayın ve teslim ettirin. Kanun-u şeriata itimat ve emr-i teşkilata inkiyadınız halinde her türlü hukukunuz muhafaza olunacaktır.
Muhterem din-i İslam umum ahali,
Xoybûn cemiyetinin beyannamesini gönderiyorum. Biz hepimiz din kardeşiyiz. Size peygamberin bahsini veriyorum (...), kimse dokunmayacaktır. Mal, can, ırz ve namusunuzun muhafazası için kat’i emirler verilmiştir. Müsterih olarak hanenizde oturunuz. İnşallah din ve namusunuz kurtulacaktır. Her türlü müracaatınızı müdüriyete bildiriniz.
Mühür
(Muduriyeta Nahiyeya Axorik)
Yüksek akademik değere sahip belge
Belgenin nitelikleri itibarıyla bir iç yazışma olduğunu ve paleografik özellikleri, üslup ve içerik yapısı itibarıyla İhsan Nuri Paşa’ya ait olduğu bilinen rapor ve yazışmalarla karşılaştırıldığında, metnin doğrudan onun kaleminden çıktığını güçlü biçimde kanıtladığını ifade eden Sedat Ulugana, şunları söyledi:
“Belgenin üretim ve dolaşım sürecine ilişkin olarak, metnin temize çekilmesi, mühürlenerek resmî nitelik kazandırılması ve çoğaltılarak dağıtıma hazırlanması amacıyla, Ağrı Meclisi sekreterliği görevini yürüten Mela Sunullah’a gönderilmiş olması yüksek bir olasılıktır. Aynı şekilde, belgenin Ağrı direnişinin bastırılması sürecinde askerî operasyonlar esnasında ele geçirilmiş olması da tarihsel bağlamla uyumlu görünmektedir.”
Metnin tipik bir propaganda beyannamesi niteliği taşıdığını ve temel hedef kitlesinin karşı tarafın askerî unsurları olduğunu, özellikle teslim olmaya teşvik etme, moral bozma ve psikolojik çözülme yaratma amacı güttüğünün anlaşıldığını sözlerine ekleyen Ulugana, şöyle devam etti:
“Bu yönüyle belge, dönemin savaş koşulları içerisinde bilinçli biçimde kurgulanmış bir psikolojik harp aracı olarak okunmalıdır. Belgenin tarihsel bağlamı da bunu desteklemektedir. Zira Temmuz 1930 itibarıyla Zilan muhitinde vahşi bir katliam sürerken, Ağrı Dağı bölgesi eşzamanlı olarak yoğun bir askerî kuşatma altındaydı. Bu koşullar altında üretilmiş bir metnin askerî ve psikolojik etki yaratmaya dönük bir propaganda metni olarak işlev görmesi, dönemin Ağrı direniş heyetinin siyasal ve askerî stratejileriyle doğrudan ilişkilidir.
Özetle bu belgeyi, Kürt tarihi açısından örgütlü siyasal bilinç, savaş ve propaganda pratikleri, Zilan–Ağrı direnişlerinin sürekliliği, Kürt öncülerinin ve direniş pratiklerinin özneleşmesi, alternatif Kürt arşiv çalışmaları gibi alanları doğrudan besleyen, yüksek akademik değere sahip bir birincil kaynak olarak değerlendirebiliriz.”

Belge, Ağrı İsyanı’nın sadece bir aşiret kalkışması olmadığını kanıtlıyor
İhsan Nuri Paşa’nın bu beyannamesini Ankara’da bir sahaftan ücret karşılığında satın alan ve isminin açıklanmasını istemeyen koleksiyoner ise konuya dair Rûdaw’a yaptığı değerlendirmede, elinde başka belgeler de olduğunu söyledi.
Koleksiyoner, bunlar arasında bilinenlerden eski bir Ehmedê Xanî eseri el yazması kopyasının da bulunduğunu ifade ederek şunları kaydetti:
“Belge, Ağrı İsyanı’nın sadece bir aşiret kalkışması olmadığını kanıtlayan iki somut veri sunmaktadır. Metindeki ‘beş seneden beri devam eden iğdişaş’ ifadesi, doğrudan 1925 Şeyh Said İsyanı’na bir atıftır. İhsan Nuri Paşa, Ağrı’daki mücadeleyi 1925’te başlayan sürecin meşru bir devamı olarak tanımlamaktadır. Belgenin altında yer alan ve elle çizilerek kopyalanan ‘Muduriyeta Nahiyeya Axorik’ (Axorik Nahiye Müdürlüğü) mührü, isyanın en büyük keşfidir. Axorik (günümüzde Doğubayazıt Yenidoğan köyü), isyanın kalbinde stratejik bir noktadır. Bu mühür, Xoybûn’un ele geçirdiği bölgelerde sadece askerî değil, sivil bir idari yapı (nahiye müdürlükleri) kurduğunu fiziksel olarak belgeleyen yegâne kanıtlardan biridir.
Bu vesikayı eşsiz kılan, iki karşıt gücün aynı kâğıtta buluşmasıdır. Ön yüzde (isyan): 11 Temmuz’da dağdaki karargahta yazılan devrimci bir çağrı ve bir ‘devletleşme’ iddiası yer alırken, arka yüzde ise 2 Ağustos’ta ele geçirilip ‘Bayazıt Vilayetine’ başlığıyla ‘Telgraf’ olarak raporlanan bir devlet kaydı bulunmaktadır. Türk memurunun, ele geçirdiği bildirideki mühürleri (Güneş ve Dağ figürlü mühür) dahi kâğıda aynen çizerek kopyalamış olması, Türkiye Cumhuriyeti’nin bu hareketi ne kadar ciddi bir ‘idari tehdit’ olarak gördüğünü ve her detayını arşivlediğini göstermektedir.”
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın