Haber Merkezi - Türkiye'nin mülteci politikalarının hak temelli yaklaşımla yeniden yapılandırılması gerektiğini belirtildi.
MAZLUMDER ve Sığınmacı Hakları Platformu tarafından, “Dünya Mülteciler Günü” vesilesiyle bir toplantı düzenlendi.
MAZLUMDER’de gerçekleşen toplantıda konuyla sivil toplum kuruluşları konuya ilişkin açıklamalarda bulundu. Her iki kurumun ortak açıklamasında, Türkiye'deki 4 milyonu aşkın mülteci ve sığınmacının karşılaştığı yapısal sorunların somut örneklerle belgelendiği rapor kamuoyuyla paylaşıldı.
Yargı kararları uygulanmıyor
Raporda en çok vurgulanan sorun, göç idaresi personelinin yargı kararlarını tanımaması ve keyfi uygulamalara imza atması olarak öne çıktı. Mahkeme kararlarına rağmen geçici koruma statüsünün iptal edilmesi ve aile bütünlüğünü tehdit eden sınır dışı kararlarının uygulandığı belirtildi.
Özellikle "adli vakaya karışma" gerekçesiyle yapılan sınır dışı işlemlerinin, şikayetçi olan veya mağdur durumdaki kişilerin de cezalandırılmasına yol açtığı ifade edildi.
Avukata erişim kısıtlanıyor
Sığınmacıların temel haklara erişimindeki en büyük engellerden birinin avukata erişimin kısıtlanması olduğu vurgulandı. Geri gönderme merkezlerinde (GGM) avukat görüşmelerinin kısıtlı sürede, gizlilikten uzak ve çoğunlukla tercüman desteği olmadan gerçekleştirildiği aktarıldı.
"Gönüllü geri dönüş" baskı altında
GGM'lerde tutulan kişilere gönüllü geri dönüş formu imzalatılmasının çoğu zaman baskı altında gerçekleştiği belirtildi. Bazı durumlarda, hakkında devam eden yargılama bulunan kişilerin bile sınır dışı edildiği ve bunun aileleri parçaladığı ifade edildi.

Eğitim hakkı engelleniyor
Deprem bölgesinden diğer illere göç eden mülteci çocukların okullara kabul edilmemesi, raporda önemli bir insan hakkı ihlali olarak nitelendirildi. Sağlık hizmetlerine erişimde de kimlik durumu ve yol izni gibi prosedürel gerekçelerle engellemeler yaşandığı aktarıldı.
GGM'lerde kötü muamele iddiaları
Geri gönderme merkezlerindeki fiziksel koşullar, kamera kayıtlarının yetersizliği ve kötü muamele iddialarının yeterince soruşturulmaması da raporda eleştirilen konular arasında yer aldı. Bu merkezlerin bağımsız denetim mekanizmalarına açık hale getirilmesi gerektiği vurgulandı.
Sivil toplumun dahil olduğu model önerisi
Raporda, göç yönetiminde sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, avukatlar ve doğrudan sığınmacıların katılımını içeren bütüncül bir yönetim modeline geçilmesi önerildi. Bu kapsamda Göç Danışma Kurulu gibi yapıların işlevselleştirilmesi ve şeffaflığın artırılması gerektiği belirtildi.
Sivil toplum örgütleri, kamuoyunu ve karar vericileri mültecilere yönelik ayrımcı uygulamaların karşısında durmaya davet etti.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın