YORUM - Maraş Katliamı’nın 36’ncı yılı

1949-1989 yıllarında ABD ile SSCB arasında Soğuk Savaş tüm hızıyla sürürken, pek çok ülkede sınıf savaşları ve ulusal kurtuluş savaşları vardı. Türkiye de bunlardan payını almış, bir tarafta sol düşüncede olanlar, diğer tarafta ordu ve sağcı partilerin desteklediği ırkçılar yerini almıştı.

 

O yıllarda Kuzey Kürdistan’da “Ulusal Uyanış” yeni başlamıştı.Kürt hareketi sol rengiyle üniversite öğrencileri, işçi ve köylüler arasında hızla yayılıp kitlesel bir nitelik kazanıyordu. Kürt hareketi o dönemde Türk sol hareketinin doğal bir müttefikiydi. Devlet ve devletin paramiliter gücü MHP militanları, çoktan Kürt hareketini hedeflerine koymuşlardı.

 

Ordu/Derin Devlet’in (ÖHD) generalleri iktidara el koymak peşindeydi.Bunun için toplumun daha gerilmesine ve daha fazla kanın akmasına ihtiyaçları vardı. Devlet, daha küçükken Kürt hareketine darbe vurmak istiyordu. Irksal, dinsel ve mezhepsel olarak nüfusu karışık şehir ve bölgeler devletin öncelikli hedefiydi.

 

Maraş’ta Kürt Türk, Sünniler ile Aleviler karışık yaşıyordu. Şehrin demografik, inanç ve siyasi yapısı çok hassastı. Bu nedenle MHP’in kışkırtmak için Maraş’ı seçmesi tesadüf değildi. Ülkücüler önce ırkçı motifli bir filmi şehre götürdüler. Ardından filmin oynatıldığı Çiçek Sineması’na bomba atarak suçu solculara ve Aleviler’e yüklediler.

 

Irkçı tahrik 23 Aralık 1978’de katliama dönüştü. Resmi verilere göre 110 kişi ölmüş, 850 ev ve işyeri tahrip edilmişti. Ancak ölülere ilişkin gerçek rakam 300 civarındaydı. Katliamda ölenlerin sayısının korkunçluğu kadar, izlenen yöntemler de o kadar insanlık dışıydı ki sonra Sivas’ta (2.07.1993) da benzer vahşet yinelecekti.

 

Maraş Katliamı’nda  kadınların memeleri kesilmiş, çocuklar öldürülmüş, çok sayıda tecavüz olayı yaşanmış, ambulanstaki yaralılar bile öldürülmüştü. Türk ırkçıları, Kürt Alevi komşularının namus ve mallarına el atmış, insafsızca kanlarını dökmüşlerdi.Tıpkı Şengal’de kimi Arap köylülerin bugün Kürt Ezidi komşularına yaptığı gibi.

 

Maraş’ta sergilenen vahşet, ırkçı milliyetçiliğin ne kadar tehlikeli olduğunu ve ne kadar rahat kitlesel çılgınlığa dönüşebileceğini gösterdi.Maraş Olayları bahane edilerek ağırlıklı Kürt şehirleri olmak üzere 13 şehirde sıkıyönetim ilan edildi. MHP amacına ulaşmış, darbeye giden yol açılmıştı.1980’deki Kenan Evren’in ordu darbesini ve sonrasını artık iyi biliyoruz.

 

Irkçılık belasının daha iyi anlaşılabilmesi için, ülkücülerin o dönemde halkı tahrik için dini nasıl motif olarak kullandıklarına dair bir örnek vermek istiyorum. Maraş katliamının tezgahlandığı günlerde Trabzon Ülkücü Gençlik adına dağıtılan bir el ilanında şu ifadeler yer almıştı:

 

“Türkiye bugün yeni bir Bedir Savaşının öncesini yaşamaktadır. Allah, sevgili kulu (s.a.v.) Efendimizin Müslümanlara ‘Büyük Cihad’la içiçe yaşamalarını öğütlerken, gerektiğinde küçük Cihadın da yapılabileceğini Bedir, Uhut ve nice savaşlarla göstermiştir. Elbette ki Müslümanların tavrı, en büyük başbuğu Peygamber efendimizin tavrı olmalıdır… Ey Müslümanlar, Cihada çağrıldığınızda koşunuz.”

 

1990’larda Hizbullah Kürt sivilleri katlederken, ırkçı motifli kelimeler hariç, hemen hemen aynı içerikte bildiriler dağıtıldı. 1970’ler ve 1990’lardaki bu bildiriler sanki aynı merkezden çıkıyordu. O belanın kendini tekrarlamayacağını sanıyorduk fakat DAIŞ’le çok daha korkunç bir şekilde karşımıza dikildi.