Kürt meselesi uzmanları İHH çalıştayında bir araya geldi: ‘Türklere helal olan Kürtlere de helal görülmeli’

24-05-2025
Rûdaw
Etiketler İHH Çalıştay Kürr sorunu Yeni çözüm süreci
A+ A-

Haber Merkezi - İHH İnsani Yardım Vakfı, "Türkiye'de 'Yeni Süreçte' Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü Çalıştayı" düzenledi.

Çalıştayda gazeteciler, siyasetçiler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri tarafından üç farklı oturumda "Terörsüz Türkiye" sürecine ilişkin görüş ve öneriler paylaşıldı.

İHH İnsani Yardım Vakfı İnsani Diplomasi Birimi tarafından düzenlenen çalıştayda "Türkiye'de 'Yeni Süreçte' Hassasiyetler, Riskler, Fırsatlar ve Sivil Toplumun Rolü" konusu ele alındı. PKK'nin silah bırakıp kendini feshettiği “yeni sürece” ilişkin görüşler dile getirildi.

Fatih'te bir otelde sabah saatlerinde başlayan çalıştaya gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler, akademisyenler ve sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

Kürt sorunu konusundaki çalışmalarıyla bilinen yetkin isimler görüşlerini dile getirirken, sürecin hassas noktaları ve ne tür riskler barındırdığını anlattılar.

Çalıştaya Vahap Coşkun, Cuma Çiçek, Mümtaz'er Türköne, Ahmet Faruk Ünsal, Aytekin Yılmaz, Sedat Yurttaş, Emine Uçak Erdoğan, Zeynep Alkış, Yıldıray Oğur, Metin Karabaşoğlu, Veysel Kurt, Osman Atalay, Celalettin Can, Nevzat Çiçek, İlyas Buzgan, Muhammet Akar, Reha Ruhavioğlu, Serbest Ferhan Sindi, Vahdettin Kaygan ve daha birçok kişi katıldı.

Üç oturum şeklinde gerçekleşen çalıştayda "Yeni Sürece İlişkin Hassasiyetler Nelerdir?", "Riskler ve Fırsatlar Nelerdir?" ve "Sivil Toplumun Rolü Nelerdir?" konu başlıklarıyla silahların devre dışı kalmasının ardından Türkiye toplumunun kazanımlarının neler olabileceği tartışıldı.

Katılımcılar, sürecin birçok hassas noktası olduğunu, akamete uğramaması için herkesin dil ve üslubuna dikkat etmesi gerektiğine vurgu yaparken, risklerin de neler olabileceğini anlattılar.

"Bir yol haritası çıkarmak istiyoruz"

Çalıştayın açılış konuşmasını İHH İnsani Diplomasiden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Vahdettin Kaygan yaptı.

Kaygan, İHH'nın yıllardır Kürt meselesinin çözümü için çalışmalar yaptığını belirterek, "Ortadoğu'da barışın sağlanması için Kürt meselesinin muhakkak çözülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bugün, bundan sonraki süreçte takınılması gereken tavır nedir, bununla ilgili bir yol haritası çıkarmak istiyoruz. Sivil toplumun gelinen süreçten sonra izlemesi gereken yol nedir, onunla ilgili bir yol haritası çıkarmak istiyoruz" dedi.

Ardından belirlenen konu başlıkları çerçevesinde katılımcılar görüşlerini dile getirdi.

"Bahçeli süreci diyorum"

Konuşmacılardan Zeynep Alkış, gelinen noktanın ideolojik tükenmişliğin göstergesi olduğunu belirtti. Silahlı mücadelenin 40 yıl boyunca insanlara büyük zarar verdiğini ve kardeşlik hukukunu zedelediğini vurgulayan Alkış, yeni sürecin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bir tokalaşmasıyla başladığını söyledi.

"Bu sürece Bahçeli süreci diyorum" ifadesini kullanan Zeynep Alkış, "Barışı bir sorumluluk olarak görmek ve ona göre değerlendirmek gerekiyor. Provokasyonlar her zaman olabilir. En önemli fırsat demokratikleşmedir. Hukuk ve adalet olmazsa olmazdır. Bölgenin kalkınması, değişim ve dönüşüm için bu süreç bir fırsattır" şeklinde konuştu.

"Lozan eksik ve netamelidir, Misak-ı Milli tamdır"

Emekli akademisyen Mümtaz'er Türköne ise süreçle ilgili tartışmalarda meselenin Lozan'a getirilmesinin yanlış olduğunu öne sürdü. Lozan'ın eksik olduğunu ifade eden Türköne, en iyi metnin Misak-ı Milli olduğunu belirtti.

"Kürtler ve Türkler kader birliği yapmıştır" diyen Türköne, şunları kaydetti: "Rolleri her zaman tarih ortaya koyar. Hedef kitlem Kürtler değil, Türklerdir. Bugün İran'da 30 milyon Türk var. Benim onlarla bir kader birliğim yok. Dilim farklı olsa da Kürtlerle bir kader birliğim var. Lozan eksiktir ve netamelidir ama Misak-ı Milli tamdır. Kürtler, Lozan'ı bırakmalıdırlar."

“Toplumda sürece karşıtlık yok”

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Vahap Coşkun ise provokasyonların olabileceğini ancak bunların süreci akamete uğratma noktasında etkili olmayacağını kaydetti.

Sürecin toplum tarafından sessiz şekilde onaylandığını dile getiren Coşkun, "Toplumda sürece ilişkin bir karşıtlık yok. Bazı küçük partilerin dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde sürece destek var. Küresel ve bölgesel dinamikler sürece desteği işaret ediyor. MHP ise milliyetçi mahalleyi kontrol ediyor. Diğer muhalif partilerde de sürece destek hızlanmış durumda" değerlendirmesinde bulundu.

"Solcular da Diyarbakır Anneleri'ni ziyaret etmeli"

Yazar Aytekin Yılmaz ise geçmişte ateşkeslerin ilan edildiğini, 1999'tan 2004'e kadar silahların konuşmadığı bir dönemin yaşandığını, 2013 ile 2015 tarihleri arasında da bir çözüm sürecinin başladığını ancak bunların her seferinde akamete uğradığını ve silahların tekrar devreye alındığını dile getirdi.

Gelinen noktada riskler olmasına rağmen çok güzel ve olumlu bir atmosferin oluştuğunu, örgütün tehdit dilini terk etmesi gerektiğini vurguladı.

Cumartesi Anneleri kadar evlatlarının dağdan inmesi için bir araya gelen Diyarbakır Anneleri'nin de kıymetli olduğunu ifade eden Yılmaz, sol kesimin özellikle de DEM Parti'den birilerinin Diyarbakır Anneleri'ni ziyaret etmesi gerektiğini dile getirerek, "Bu işi birbirini affetmekle olur. Eğer affetme isteniyorsa bu yüzleşme ve özür dilemeden olmaz. Geçmişte olanları gündeme getirmenin de sürece faydası olmaz. Silah bırakmaktan bahsetmiyorum. Silahlara tövbe edilmesi gerekiyor. Olaya kazanan kaybeden gözüyle bakmadan barışın hakim kılınması lazımdır" ifadelerini kullandı.

"Kürt sorunu aslında bir Türk sorunudur"

Metin Karabaşoğlu da Kürt sorununun aslında bir Türk sorunu olduğuna dikkati çekti. Meselenin Türk sorunu tarafını da konuşmak gerektiğini hatırlatan Karabaşoğlu, şunları söyledi: "'Hepimiz kardeşiz, Türkler ağabey, Kürtler kardeş' söylemi eşitliği ifade etmiyor. Eşitlik noktasına gelmek gerekiyor. Bu tür sözler Kürtlere pek sempatik gelmiyor. Eşitlik noktasına nasıl geleceğiz? Bizi bu duruma ancak şu anlayış getirir: Türklere helal olan Kürtlere de helal görülmeli. Ayrıca solun devrimci romantizmi sorunun çözümü hususunda ciddi bir engel olarak gözüküyor."

"Lozan, Kürtler için bir travmadır"

Siyasetçi ve hukukçu Sedat Yurttaş ise Kürtlerin sorundan kaynaklı travmalarına işaret etti.

"100 yıllık hassasiyet söz konusudur" diyen Yurttaş, "Lozan bir travmadır. Bu travmalar her Kürt'ü etkiliyor. Zira Lozan'da Kürtlere temsiliyet verilmedi. Bu konuda güneş altında söylenmedik söz, konuşulmayan konu kalmadı. Birçok çabaya tanıklık ettik. Geçmişe fazla takılıp kalmadan gelen fırsat değerlendirilmelidir. Bugün önümüzde büyük bir fırsat var. Bunun için elimizden geleni yapmalıyız. Siyaset ve medyanın dili değişmelidir. Son dönemlerde Kürt siyaseti üzerine geliştirilen politikalardan vazgeçilmelidir. Geçmişten yaşananlardan hepimiz ders aldık. Devletin daha büyük bir ders aldığını düşünüyorum. Zira 2 trilyon dolarlık bir kayıptan söz edildi. Can kayıplarını dile getirmek bile istemiyorum. Çünkü büyük acılar yaşandı" diye konuştu.

"Kürt sorunu bir mahalle meselesi değildir"

Veysel Kurt ise bazı soru işaretleri olduğuna işaret etti. Sorunun çözümü konusunda kimi muhafazakar kesimlerin geri durduğunu belirten Kurt, DEM Parti'nin tavrının şüphe doğurduğunu kaydetti. "Birçok mağduriyet var" diyen Kurt, Türkiye'deki sivil toplum kuruluşlarının bu konuya tarafsız yaklaşmaları hatta gerektiğinde mesafeli durmalarının şart olduğunu aktararak, "Nutuk atma kısımlarına son verilmelidir. Bu bir mahalle meselesi değildir" dedi.

"Tarihin övünülecek tarafları olduğu gibi utanılacak yönleri de var"

AK Parti Adıyaman eski Milletvekili Ahmet Faruk Ünsal ise "bölünme", "parçalanma" ve "küçülme" korkusunun toplum üzerinde etkili olduğunu, daha önceki süreçlerin başarıyla sonuçlanmamasının bu korkunun giderilmemesinden kaynaklandığını aktardı.

Ünsal, "Tarihin övünülecek tarafları olduğu gibi utanılacak yanları da var. Tarih bizim tarihimizdir. Tarihteki referanslara korkunun ortadan kaldırılması için başvurmak gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

Diğer katılımcılar da barış anlamında oluşan olumlu havayı desteklemek için çözüm önerilerini paylaştı. Yeni süreçte sivil toplumun üstlenmesi gereken roller detaylı şekilde konuşuldu.

Program, kapanış değerlendirmelerinin ardından sona erdi.

İHH yetkilisinin verdiği bilgiye göre çalıştayın sonuç raporu önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşılacak.

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli