TÜRKİYE BASIN ÖZETİ – 27 Temmuz Çarşamba
Cumhuriyet: BİR ORDU ÇELİŞKİ
15 Temmuz darbe gecesi rehin alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın ortaya çıkan ifadeleri ve bu süreçte verilen diğer ifadeler ile hükümet yetkililerinin açıklamaları bir araya getirildiğinde, çok sayıda çelişkili bilgi ortaya çıktı. Cumhuriyet’in tüm ifadeler üzerinde yaptığı çalışma sonucunda oluşan çelişkiler ve soru işaretleri şöyle:
AKP’ye yakın gazeteciler, darbe istihbaratının ilk olarak MİT’ten 16.00 gibi Akar’a iletildiğini iddia etmişti. Hürriyet’ten Abdülkadir Selvi, 16.30’ta MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı haberdar ettiğini yazdı. Selvi yazısında, 18.00’de Karargah’ta önlemlerin görüşüldüğünü kaydetti. Oysa Akar, Fidan’ın Karargâh’a geldiği bilgisini teyit etmedi. Akar, ifadesinde Karargah’taki toplantıya katılanların isimlerini (Salih Zeki Çolak, Yaşar Güler) sayarken Fidan’dan hiç bahsetmedi. Oysa Akar’ın tutuklanan emir subayı Levent Türkkan, 20.00 sularında Fidan’ın Akar’la bir saat görüşme yaptığı iddia etti. Akar’ın Fidan’la görüşmesinde ne konuşulduğu sır olarak kaldı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, darbeyi saat 4-4.5 civarında eniştesinden aldığı bir telefonla öğrendiğini belirterek, “Hemen MİT Müsteşarı’nı aradım ulaşamadım, Genelkurmay Başkanı’nı aradım ulaşamadım” dedi. Başbakan Binali Yıldırım, girişimi saat 21.00’de Cumhurbaşkanı’nı aradığında öğrendiğini belirterek, “İlk olarak Genelkurmay Başkanı’nı aradım ama ulaşamadım. MİT Müsteşarı ile saat 23.00’e doğru görüşebildim” dedi. Akar’ın darbe girişimini 16.00’da haber almasına karşın neden devletin zirvesine haber vermediğine dair ifadesinde tek satır açıklamada bulunmadı. Hakan Fidan’ın nerede olduğu, neden telefonlara yanıt vermediği sorusu yanıtını bulmadı.
Sabah: GEVŞEKLİK, REHAVET ÇOK TEHLİKELİ OLUR
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Siyasi yaşamımın en kritik anıydı. Devlet bu darbeyi şu anda def etmiştir ama henüz bitmiştir demiyorum. Eğer burada bir gevşeklik rehavet olursa çok daha tehlikeli olabilir. Normalleşme olursa OHAL uzatılmaz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Alman ARD kanalına verdiği mülakatta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi ve sonrasında yaşanan gelişmelerle ilgili soruları cevapladı. Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Siyasi yaşamımın en kritik anıydı diyebilirim, 14 sene içinde böyle bir anı yaşamadık. Tabii en büyük üzüntümüz, bu şahsımdan öte milletime karşı yapılmış bir darbeydi, saldırıydı. Çünkü parlamentolar nerenin temsilcisidir? Milletin temsilcisidir, milletin vekillerinin olduğu yerdir. Mesela benim daha önce Başbakanlık odam olarak kullandığım yer tamamıyla yok oldu ve parlamentonun genel kurul binasının dışında hemen hemen her yer şu anda harabe. Bu bir demokrasiye saldırıdır ve bu demokrasiye saldırıya da milletimiz çok sert karşılık vermiştir.
Darbe girişiminde bulunanların attığı adımın mazisi 30-40 yıllık bir geçmişe sahip. 15 Temmuz sonrası gerçekleştirilen görevden uzaklaştırmalar hukuk çerçevesinde yapılıyor. Hukuk dışı atılmış herhangi bir adım söz konusu değil. Darbeler tamamen hukuk tanımaz adımlardır ve bu hukuk tanımaz adımlara karşı şu anda bunların mahfilleri neresiyse, bu darbe girişiminde bulunanların kendilerine ait kurumları var, bunların eğitim kurumları da var, bunların asker içerisinde bu temsilcilerinin dışarıdaki irtibatlı olduğu yerler var, bunların kendilerine ait çok ciddi bir yapılanması, bir şeması var ve bütün bunların hepsi, MİT'te bunların kimlikleri belli. Belli olduğu için üzerine süratle gidilebilmiştir.
Yeni Şafak: CAMPBELL’IN TÜRK EKİBİ
Dubai'ye kaçmaya çalışan Afganistan’daki Türk Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Bakır ile Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Topuç yakalandı. İki general, 15 Temmuz kalkışmasını organize eden ABD'li John F. Campbell ile çalışıyordu.
Afganistan'da konuşlu Uluslararası Güvenlik Destek Gücü'nde (ISAF) Türk birliklerinin komutanlığını yapan iki isim, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi kapsamında gözaltına alındı. Darbe soruşturması sonrası haklarında çıkarılan yakalama kararını haber alan Türk Görev Gücü Komutanı Tümgeneral Cahit Bakır ile Kabil Eğitim, Yardım ve Danışma Komutanı Tuğgeneral Şener Topuç, Birleşik Arap Emirlikleri'nin Dubai kentine kaçmak istedi. Kabil'den uçakla hareket eden Bakır ve Topuç, Dubai'ye indi, ancak bu sırada Dışişleri Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı harekete geçmişti. Hızla yapılan girişimler ve Birleşik Arap Emirlikleri makamlarının işbirliği sayesinde Bakır ile Topuç, Dubai Havaalanı'nda yakalandı. Dün sabah Türkiye'ye getirilen iki general, 15 Temmuz kalkışmasını organize eden ABD'li komutan John F. Campbell ile uzun süre birlikte çalışmıştı.
Milliyet: TBMM’DEN TARİHİ MEKTUP
15 Temmuz akşamı defalarca bombalanan TBMM’den, dünya ülkelerinin parlamentolarına Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) içyüzünü anlatan mektup gönderildi.
TBMM Dışişleri Komisyonu’ndan tüm dünya ülkelerine gönderilen mektupta, darbe girişiminin Ordu içerisinde illegal olarak örgütlenen azınlık bir grup tarafından yapıldığı belirtilerek, “Hukuk devletini ve demokrasiyi hedef alan bu girişim, bir askeri darbeden öte tüm toplum tarafından ülke tarihinin yaşadığı en büyük ve en organize terör saldırısı olarak algılanmıştır” denildi.
“IŞİD benzeri olan ve dünyayı ele geçireceğine inanan mesiyanik inançlara sahip FETÖ, Türkiye’nin yanı sıra 100’ün üstünde ülkede örgütlenmeyi başarmıştır. 1964 yılından bu yana faaliyet gösteren örgüt ‘ılımlı İslam’ ve dinlerarası diyalog söylemini esas alan söylemleri ve eğitim odaklı faaliyetleriyle tanınmıştır. Tüm dünyadaki faaliyetleriyle insan sermayesi ve kurumsal yapısını büyütmeyi başaran örgüt, yıllık yaklaşık 25 milyar dolarlık ciroya ulaşmayı başarmıştır. Ayrıca birçok legal ve illegal istihbarat ve terör örgütüyle de ortak çalışmalar yürüten örgüt, faaliyet gösterdiği ülkelerde her türlü yasadışı dinleme ve izlemeler gerçekleştirmiştir.”
Birgün: ADI VAR KENDİ YOK: MUTABAKAT SÜRECİ
Darbe sonrası dillendirilen uzlaşma arayışları yola sıkıntılı başladı. Saray’daki zirve sürerken Danıştay ve Yargıtay’a atamaların yapılması, HDP’nin süreçten dışlanması, kara para aklamaya olanak sağlayan tasarının gündeme getirilmesi, tasfiye operasyonlarının muhaliflere de uzanması zirveden çıkan “uzlaşı’’ söylemine kuşku düşürdü.
Darbe girişiminin ardından ülkede estirilen ‘’Birlikteyiz’’ havası Erdoğan başkanlığındaki zirveden sonra uzlaşma arayışları olarak dillendirildi. Ancak yaşananlar ‘’Yine Erdoğan tarzı(!) bir uzlaşı ile mi karşı karşıyayız?’’ sorularına yol açtı. Erdoğan başkanlığında Saray’da yapılan AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin katıldığı zirveden sonra darbe karşıtlığında ortaya konulan birlikteliğin başka alanlarda da sürdürülmesi doğrultusunda mesajlar çıktı. Kılıçdaroğlu, “Demokrasilerde uzlaşma önemli. Siyasetin normalleşmesine katkı sağlayacak olumlu bir görüşme oldu” diyerek zirvedeki atmosferi kamuoyuna yansıttı.
Ancak bu uzlaşı kulislerde soru işaretleri ile karşılandı. Kuşkular, ‘’TBMM’de üçüncü parti olan HDP’nin Saray’a çağrılmaması, TBMM’yi dışlayan OHAL kararnamesi, cadı avına dönüşmesinden kaygılanılan uygulamalar, yüksek yargıda yapılan atamalar ve AKP’nin TBMM gündemine ilişkin ısrarı’’nda yoğunlaşıyor.
Hürriyet: GİZLİ DARBE 2013’TE
Darbe girişiminden tutuklanan generallerin önemli bölümü 2013, 2014 ve 2015 YAŞ terfilerinden. Özellikle de 2013’ten. 2013 YAŞ’ından 21 general tutuklandı. Bunlardan 18’i, 2013’te albaylıktan terfi eden tuğgeneraller. Dikkat çeken nokta, ilk 9 sırada terfi eden subayların hepsinin de tutuklanmış olması. 2014’ten 19 (1 de ölü), 2015’ten ise 22 general tutuklu.
15 Temmuz darbe girişimi çerçevesinde tutuklanan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na mensup generallerin önemli bir bölümünün 2013, 2014 ve 2015 yıllarında yapılan Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) toplantılarında generalliğe terfi ettirildiği ortaya çıktı. Benzer bir durumun kısmen Deniz ve Hava Kuvvetleri komutanlıklarında da yaşanması bu şûra toplantılarının darbe girişiminin önünün açılması bakımından bir hayli kritik bir önem taşıdığını gösteriyor.
Özellikle 2010 sonrasındaki dönemde Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy gibi bir dizi kurmaca dava ile yüzlerce kurmay subay, sanık ya da mahkûm durumuna düştüğü için terfilerin kararlaştırıldığı YAŞ toplantılarında değerlendirme dışı kalarak sistem dışına çıkmıştı. Bu şekilde yüzlerce kurmay subay sistemden dışlanırken, önü açılan ya da eksik rekabet koşulları içinde terfi eden diğer kurmay albayların büyük bir bölümünün darbe girişimine karışmış olması, bu kurmaca davalardan nasıl yararlandıklarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bir grup Balyoz mağduru subayın tümüyle açık kaynaklar üzerinden 2011-2015 dönemi YAŞ kararları ile tutuklanan generallerin listesini karşılaştırarak yaptıkları bir çalışmaya bakıldığında şöyle bir tablo beliriyor.