AK Parti'nin alternatifi olarak PKK
Türkiye'nin tarihi, ilginç ve tezat olaylarla dolu, sabit hiçbir şey bulmak neredeyse imkansız. Bu durumu tanımlanmak bile kolay değil. Batı doğasıyla Doğu’da bulunan Türkiye, sekülerizm temeli üzerine kurulan İslami bir devlet. Demokrasinin çehresinde büyük insan haklarının ihlali söz konusu. Yönetimin el değiştirmesi ve sandığa inanan bir ülkenin geçmişi askeri darbelerle dolu.
Irkçılık düşüncesinin etkili olduğu bir dönemde, milliyetçi parti ve karakterler büyüyor. Bu, aniden sola evrildi daha sonra çoğunluk İslamcı olarak değişti. Siyasi iniş çıkışlar, askeri darbeler ve cezaevlerine rağmen her zaman siyasi rekabet ve seçimleri kazanmak için bir kapı açık kaldı. Askeri darbenin ürünü olan yönetimler bile seçimin yapılması ve yönetimin el değiştirmesi için uygun atmosfer oluşturdular.
Geçmişte, bugün olduğu kadar hiçbir zaman kurumsal bir şekilde özgürlük ve siyasi faaliyetlerin alanının daraltılması için çalışılmadı. Türkiye'de gittikçe demokrasi alanı daralıyor. Ancak bunu darbeyle gelen ordudaki generaller değil, seçimle güçlenen bir parti yapıyor. İşte bu Türkiye'deki tezat durumlardan biri; demokrasi atmosferinde büyüyen ve seçimle yönetime gelen bir parti daha sonra karşıtlarının rekabet etmesi için alan bırakmıyor.
Adalet ve Kalkınma Partisi, geçmişte taşıdığı ve kuruluş felsefesine aykırı şekilde, Türkiye'deki haklar ve dışardaki gözlemcilerin beklentilerinin aksine hareket etti. Uzun süre yönetimde kalma rüyası uğruna bütün demokratik yasalara aykırı davrandı. AK Parti'nin hedefi gerçek ibr rakibin olmasını sağlayan atmosfere son vermek. Bunun yerine sadece görsel demokrasinin gereği hakimiyetine tehlike oluşturmayacağından emin olduğu bazı küçük ve etkisiz güçlere fırsat veriyor.
Bu rüya, Türkiye'deki siyasi karakterler ve güçleri yönetimden indiren Kemalizm’in ortadan kalkmasıyla başladı. Uzun süre Türkiye'de yönetimi elinde tutan taklidi siyasi güçlerin hiçbirinin AK Parti ile rekabet gücü kalmadı.
Artık Türkiye'nin mükerrer bir numaralı şahsiyeti olanlar, kendilerini Erdoğan'a rekabet edecek seviyede görmüyorlar. Rüyalarını gerçekleştirmek için AK Parti yetkililerinin önünde engel kalmadı. Böylece ordunun yetkilerini sınırlandırma, yargıyı kontrol altına alma hatta ülke sistemini değiştirmek gibi daha önce kırmızı çizgi olan bazı şeylere dokunma fırsatı buldular.
Yapılan her aksiyona karşı bir reaksiyon olduğu gibi, Türkiye'de siyasi atmosfer toplumsal olarak “Hizmet hareketi”, siyasi olarak da HDP gibi bir güce fırsat oldu. Demirtaş gibi bir genç, Erdoğan'la rekabet edecek duruma geldi.
Ancak siyasi çekişmeler ve rekabet ortamının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışıldığı için, “Hizmetin” siyasi bir güce destek vererek AK Parti'ye rakip olma endişesi, Demirtaş ve HDP'nin daha fazla güçlenmesi korkusuyla son aylarda “Hizmet” hareketinin içindeki karakterlerin büyük bir bölümünü ile Demirtaş ve HDP’li parlamenterlerin bir bölümü cezaevlerine gönderildi.
Türkiye'de mevcut durum devam edecek ve içerde siyasi faaliyet ve özgürlük alanları daha da daralacak. CHP ve MHP gibi partilerin geleceği HDP ve “Hizmet hareketi” gibi olacak. Ancak AK Parti ve Erdoğan, oluşturdukları siyasi ve toplumsal ortamın karşıtlarından alternatif ortaya koyduklarından habersiz. “AK Parti'nin alternatifi kim?” diye sorulsa ülkenin geleceğinde alternatif olacak bir güç yok. Ancak Erdoğan ve AK Parti'nin beklemediği şey PKK'nin o partiye alternatif olacağıdır.
İran'da şahlık rejimi yıkılmadan birkaç yıl önce şahlığın yüzyıllık güneşinin sönüp yerini İslam Cumhuriyeti'nin alacağı söylense delice bir hayal olarak değerlendirilirdi.
20 yıl önce Celal Talabani'nin Saddam'ın alternatifi olacağına veya Dava Partisi’nin, Baas Partisi'nin yerini alacağına kim inanırdı? 5 yıl önce Müslüman Kardeşler Suriye'de Esad'ın tek alternatifi olarak görülüyordu. Kim, IŞİD ve Fethi el Şam'ın geleceğini kestiriyordu? Bu gelişmelerin yaşanmasına yol açan ülkelerdeki ortam ve gerçeklerdi.
Türkiye'de yaşananlar, PKK’nin, kendini topluma yönetimin tek alternatifi olarak sunabileceği bir ortam hazırlıyor. Tabi PKK'nin kendisini Türkiye'ye adaması şartıyla. Çünkü PKK Ortadoğu'da hedefsiz büyük bir güç olmak üzere. PKK, Ortadoğu'da Kürtler için herhangi bir nasyonalist gündemi olmadığını açık bir şekilde dile getiriyor. PKK ayrıca, Ortadoğu'daki taklidi devlet ve yönetim şekline inanmadığını da gizlemiyor.
Hiçbir mantığa göre, PKK'nin bir gün Ortadoğu'nun tamamını değiştirebileceğini beklenemez. Bölgedeki toplumlar söz konusu gücün felsefesi doğrultusunda yeniden dizayn edilemez. Ancak yaşanması daha çok muhtemel olan ve Türkiye'nin mevcut yönetiminin ortamını hazırladığı şey PKK'nin Türkiye'de defakto bir alternatif olmasıdır. Bunun için her şeyden önce PKK’nin kendini bu atmosfere hazırlaması lazım. Bununla birlikte Türkiye'nin geleceği için belli bir kimlik ve açık bir birtakım hedefler belirlemeli.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)