4 parça - 1 anayasa

Birinci Dünya Savaşı’nın bitiminde, 1918 yılında Wilson Prensipleri Woodrow Wilson tarafından kaleme alınır.

 

Wilson Prensipleri, On Dört Madde ya da On Dört Nokta olarak da bilinir (İngilizce: Fourteen Points), Amerika Birleşik Devletleri başkanı Woodrow Wilson'ın 8 Ocak1918 günü ABD Kongresi'nde yaptığı konuşmada bahsettiği ilkelerdir. 

 

Amerika Birleşik Devletleri'nin Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra kurulmasını istediği dünya düzenine ilişkin görüşlerini ifade eder.

Kuşkusuz, Wilson Prensipleri insanlık tarihine, sorunları insani temelde çözmek isteyenlere ciddi bir referans oldu.

Wilson Prensipleri, belki Kürdistan'ın “uluslararası sömürge” olması ile sonuçlanan statüsüne engel olamadı, ama prensipler çağrışımı, acaba “Kürdistan Prensipleri” fikrine kaynaklık edebilir mi?

Gün yok ki Kürdistan'ın herhangi bir parçasında, sadece varoluşumuzdan taviz vermediğimiz ve statü arayışında olduğumuz için; ölümlere uyanmayalım.

Tam bu keskin virajda; Kürd aydın ve yazarları tarafından, Kürdistan ve Kürd halkının mevcut durumu ve siyasi geleceği için “think tank” sayılacak bir konferansın hazırlıkları yapılıyor.     

Siyasi partilerin organizasyona sadece temsilci gönderebileceği ifadesinden örgütlerin belirleyici olmayacağı anlaşılıyor.

Her ne kadar, Kürd aydın ve yazarların; politik, ideolojik bir “aidiyet” geçmişleri varsa da, objektif kıstaslarla hareket edecekleri izlenimi ilkesel olarak kendini hissetiriyor.

Öncelikle, katkı sunma potansiyeli olan aydın ve yazarlarımızın kişisel ve politik hastalıklarını askıya alarak, deneyimlerini, birikimlerini Kürdistani bir sorumlulukla yerine getirmelidir.

Çeşitli öneri ve görüşlerin bir havuzda toplanması, öneri ve görüşlerin akademik bir kurul tarafından süzgeçten geçirilmesi suretiyle, yeni bir paradigma sayfası açılabilir.

Uluslararası bir sömürge cenderesine alınmış bir Kürdistan gerçeği var. 

Önce 1639 Kasr-ı Şirin anlaşmasıyla ikiye, 1923’te Lozan'da da resmen Kürdistan dört parçaya bölündü. 
21’inci Yüzyıl’da iç ve dış dinamiklerle, Kürdistan'ın bir  statü elde edebileceği koşullar, tarihi fırsat kıvamına gelmiş bulunuyor. 

Sykes-Picot’la adeta cetvelle çizilen sınırların karşılığının kalmadığı, yeni bir döneme gebe olan geçis süreci arafında; muhteşem kazanımlar elde edilebilir.

Bu minvalde, Kürdistan'ın statüsüzlüğüne çare arayan oluşumlara fikir ve düşünce üretmek, çözüm perspektifleri somut olarak ortaya çıktığında da devlet projesine anayasa metni olacak bu tip çalışmaların, Kürdistan davasına katkısı azımsanmayacak bir önem arzetmektedir.

Uluslararası sömürge Kürdistan'ın dört parçasını kapsayacak yazılı bir metni yoktur. Oluşturulması halinde bir ilk olacaktır. 

Kürdistan Prensipleri adı altında 14 veya 15 maddeden oluşan bir anayasa metni, dört parça Kürdistan'ıda kapsacak şekilde ele alınmalıdır.

Giriş bölümünde, millet olmaktan kaynaklı; dil, toprak, bayrak, kimlik, tarih, ulusal marş vb maddeler olmazsa olmaz prensipler olarak belirlenmelidir.

Uluslararası hukukta genel kabul görmüş maddeleri metne dahil ederek, evrensel değerlerle örtüşmemiz sağlanmalıdır. 

Hazırlanacak anayasa, “Kürdistan Kongresi”nin kriterlerini de saptayacağından; hasretini çektiğimiz “birlik” ihtimalini güçlendireceği, yüzyıllardır var olan makus talihimizi değişime tabi tutacağı, 50 milyonluk nüfusun nihayetinde bir statü sahibi olacağına dair ciddi bir güven dalgası oluşturacağı aşikardır.