O ismi kim gönderdi?

01-06-2016
Rêbwar Kerîm Welî
A+ A-

Kürdistan İslami Birlik Partisi’nin (Yekgırtu) 7’nci Kongresi hakkında birçok yorum yapıldı. Çoğu kişiye göre Muhammed Ferec’in genel sekreterlikten çekilmesi Selahaddin Behaeddin’in lehine oldu. Birçok kongre üyesi de bunu hayretle karşıladı. Hiç kimse, iki lider arasında ilan edilmemiş bir ön anlaşma olduğundan habersizdi.

 

Çünkü Muhammed Ferec 4 yıl önce yapılan 6’ncı Kongre’de Selahaddin Behaeddin’in desteğiyle rakiplerini geçebildi. Bu yüzden Ferec’in Behaeddin’e rakip olması beklenti dahilinde değildi. Bir anlamda 4 yıl önceki borcunu ödemiş oldu.

 

Selahaddin Behaeddin’in dönüşü ve Muhammed Ferec’in gidişi, Yekgırtu içindeki tüm iç sorunların yanında bu, sıradan bir görev değişimi değildi. Bunun bölgesel ve evrensel bir değişim boyutu da var. Ferec Yekgırtu’da göreve geldiğinde, İhvan’ın sahiplendiği Arap Bahar’ı güz yaşıyordu. İhvan hem bölgesel düzeyde hem de siyasette ölümcül bir darbe yemişti. Kürdistan’daki 17 Şubat gösterileri de hiçbir netice vermedi.

 

Yani Ferec, görevde kaldığı 4 yıl boyunca eski genel sekreterin gölgesinden çıkamadı ve İhvan’la aynı kaderi paylaştı. İhvancıların gelecek için hazırlandığı şu dönemde, Yekgırtu liderinin değişmesi, İhvan’ın Kürdistan’daki hareketinin zorunlu bir sarsıntısıydı. Muhammed Ferec, lider koltuğunda kalmak için de hiçbir atakta bulunmadı.

 

Kongre’de ittifakla bölgesel ve fikirsel sorunlar çözüldü. Demokrasi ise Yekgırtu’nun kendi içindeki duruma kurban edildi.

 

İslami cephe mi siyasi cephe mi?

 

Kürdistan’da siyasal İslam, ortaya çıktığı an görüş ayrılığına uğradı. 60’larda sivil mücadele ile askeri yöntem konuları tartışılmaya başlandı. Raperin’den sonra yine Cihad ile Müslüman toplumun gerçeğiyle kaynaşma tartışması yapıldı. İhvancılar (İslami Birlik) ortaya çıktığında insani yardım ve çağrıcılar olarak siyaset arenasına girdiler.

 

Raperin’den sonra yine siyaset ve çağrı tartışmasına giriştiler. Bu da ayrılık ve küskünlükleri beraberinde getirdi. Silahlı İslami grupların büyük bir bölümü de radikalleşti, hatta terör listesine girdiler.

 

Tüm bu süreçlerde birlik ve siyasal İslami cephe oluşturma çağrıları yapıldı. Özellikle de Saddam’ın devrilmesi ve Kürdistan İslami Topluluk Partisi’nin (Komel) siyasete sivil bir kılıfla ortaya çıkmasından sonra.

 

Komel ve Yekgırtu arasında 2009 seçimleri sonrası ortak bir siyasi ajanda ve yakınlaşma vardı ancak bu yakınlaşma birleşme ya da anlaşmaya varmadı. Bu iki İslami parti de Kürdistan’ın diğer partileri gibi bölgesel siyasetin bir uzantısı. Bu yüzden bütün yakınlaşmalara rağmen Yekgırtu’nun siyaset ve stratejisi Komel’de farklı, KDP’ye daha çok yakındır. Çünkü yaşanan kutuplaşmada KDP, Komel’in değil Yekgırtu’nun cephesinde yer alıyor.

 

Yusuf Muhammed bir büyüklük yapmalı

 

Kürt milletinin Güney Kürdistan’da kendi kaderini tayin süreci, Yusuf Muhammed’in parlamentoya dönüp dönemeyeceğine bağlanmış. Diğer bir deyişle, onlarca yıl uğruna binlerce kurban verilen bağımsızlık, KDP karşıtlarınca siyasi bir koz olarak kullanılıyor.

 

Yine Kürdistan Bölgesi Başkanlığı konusunda ortalık karışıkken, Goran ve KYB meselenin Barzani’nin şahsıyla değil sistemle ilgili olduğunu savunuyordu. Madem öyle, o zaman Yusuf Muhammed’in şahsının dönüşü üzerinde diretmemeliler!

 

Böyle bir durumda Yusuf Muhammed, Kürdistan’ın geleceğini düşünüyorsa kendisi için bir büyüklük yapabilir. Yusuf Muhammed, meydana gelen bu krizin büyük bir kısmının kendi sorumluluğunda olduğunu düşünmeli ve kendi payına düşeni çözüme kavuşturmalı. KDP, KYB ve Goran, Yusuf Muhammed’in görvden ayrılması için bir şekilde anlaşabilir. Acaba kendisi bir büyüklük yapıp görevinden ayrılır mı?

 

(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)

Yorumlar

Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın

Yorum yazın

Gerekli
Gerekli