Amerika, İngiliz ve Fransız petrol şirketlerinin Ortadoğu petrolü için aralarında imzaladıkları "Kırmızı Hat Antlaşması", başlangıç noktamız.
1912'de Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu topraklarında petrol çıkarmak amacıyla, Hollanda, Alman ve İngiliz şirketleri; Royal Dutch/Shell, Deutsche Bank ve Türk Ulusal Bankası’nın ortaklığıyla "Türk Petrol Şirketi" kurulmuştu. Türk Ulusal Bankası’nın kontrolünü elinde bulunduran İngilizler, onun Türk Petrol Şirketindeki hissesini Anglo-Persian Oil Company'e aktardılar (1914).
1909'da kurulan Anglo-Persian, İran'da petrol bulmuş, Abadan'da ilk rafinerisi kurmuştu (1914). O zamana kadar Avrupalılar petrolü Amerika'dan alıyorlardı. Anglo-Persian 1927'de Irak'ta petrol bulunana kadar, Ortadoğu'da petrolünde faal yegane girişimcisiydi.
Galipsen herşey senin
Birinci Dünya Savaşı’nın galipleri, Türk Petrol Şirketi’ndeki Alman hisselerine (Deutsche Bank) el koydular ve 1920 San Remo Konferansı’nda onları Fransız hükümetine devrettiler. Türk Petrol Şirketi’ndeki Anglo-Persian Company'nin gücünü dengemek isteyen Royal Dutch/Shell, Fransızlar’ın hissesinin peşindeydi. Fransa payını satma yerine, kendi petrol şirketini kurdu.
O zaman "Yedi kardeşler" olarak bilinen şu şirketler dünya petrolüne hükmediyorlardı: Standard Oil Company of New Jersey (sonra Exxon), Standard Oil Company of New York (Socony, sonra Mobil, sonunda Exxon ile bütünleşti), Standard Oil Company of California (Socal, sonra Chevron ismini aldı), Texas Oil Company (sonra Texaco), Gulf Oil (sonra Chevron ile bütünleşti), Anglo-Persian (sonra British Petroleum/BP) ve Royal Dutch/Shell.
Amerika - Avrupa petrol kavgası
San Remo Petrol Anlaşması, Türk Petrol Şirketi’ni Amerikalılar’a kapatmıştı. Petrol şirketlerinin çıkarlarıyla şıkı bağlantılı Amerika Dışişleri Bakanlığı, Avrupa hükümetlerinin tutumunu protesto etti. Amerika, Avrupalılar’ın yabancı petrol kaynaklarına ulaşma yolunu şirketlerine kapatacağından ve dünya petrol tekelini elinde bulunduran şirketlerinin bu ayrıcalığınıı kaybedeceğinden korkuyordu.
ABD, misilleme olarak "ayrımcı tutum sahibi" gördüğü Avrupa ülkelerinin şirketlerine Amerika toprağı üzerinde kazı işlemlerini yasakladı (1920). Sonunda kavga tatlıya bağlandı, Near East Development Corporation (NEDC), Türk Petrol Şirketine dahil edildi (1928). NEDC, Jersey Standard, Socony, Gulf Oil, Pan-American Petroleum and Transport Company ve Atlantic Refining'in (sonra Arco) oluşturduğu Amerikan petrol tekeliydi.
"Bay yüzde beş"
Irak'ta dev petrol sahaları bulununca (1927), Türk Petrol Şirketinin ortakları Anglo-Persian, Royal Dutch/Shell, Compagnie Française des Pétroles (sonra Total) ve Near East Development Corporation, "Kırmızı Hat Antlaşması"nı imzaladılar (Ostende/Belçika, 31.07.1928). Herbir ortak, Süveyş Kanalından İran'a kadar olan bölgede çıkan petrolden %23.75 pay alıyordu (Kuveyt hariç). Geriya kalan %5, Türk Petrol Şirketinde belli bir payı olan Ermeni işadamı Calouste Gulbenkian'a gidiyordu. Bu yüzde beş, adamımızın onunla meşhur olduğu yeni ismi olacaktı.
Anlaşmanın şu maddesi ilginçti; dört şirketin ortak rızası olmadan, onlar da dahil hiçbir şirket TPŞ alanında petrol arayamıyor ve çıkaramıyordu.
"Kırmızı Hat" ismine gelince: Şirket temsilcileri, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1914-1918 Savaşı öncesi sınırlarını tam kestiremiyorlardı. Tartışması çıkmaza girince, Gulbenkian imdata yetişir, elinde kırmızı bir kalem önündeki Ortadoğu haritasına sınır çizmeye başlar. Bu kırmızı hatlar, anlaşmaya adını verir.
Bölgede 1927'ye kadar ciddi bir araması petrol olmayacaktı. 1929'la Türk Petrol Şirketi, Irak Petrol Şirketi olur. Bağdat yönetimi 1972'de şirketi "millileştirdi".
Bin Suud 1932'de Suudi Arabistan krallığını ilan edince, petrol imtiyazını İngiliz değil ama Amerika şirketlerine verdi. Halbuki İngilizler, onun eşkiyaca yöntemleri ve kan dökücülükle komşularından toprak çalmasına ve Hicaz'ı ele geçirmesine göz yummuş, hatta desteklemişlerdi.
Amerikan şirketi Socal, 1933'te Suudi Arabistan'da petrol arama imtiyazını elde etti (1944'le Aramco). Petroldeki işbirliği, bugüne kadar devam eden ve Suudi rejiminin varlığının temel bir faktörü kabul edilebilecek Amerika siyasi ve askeri desteğinin de başlangıcıydı.
1939-1945 Savaşının sonunda yeni bir dünya siyasal haritası vardı. Artık dünyanın kralı, ABD idi. "Kırmızı Çizgi Antlaşması"nın engelleyici maddeleri değiştirildi (1948), ama herkes için değil, pratikte sadece ABD şirketleri için. Irak Petrol Şirketi bölgesinin sınırları da değişmişti; Suudi, Yemen, Bahreyn, Mısır, İsrail ile Ürdün'nün batı yakası artık içinde değildi.
Gelenek değişti mi?
İngilizler, Almanlar ile Türkler’i yüklü tazminat ödemekle borçlandırmışlardı. Almanlar paylarını veriyordu, ama Türklerin verecek paraları yoktu. Karşılığında İngilizler insanları ve zenginlikleriyle Irak ve Kürdistan'a el koymasına buyur dediler.
Savaşı çıkaran Kürtler değildi. Yine de ülkeleri ve petrolleri paylaşımın merkezindeydi, hem de Kürdün adı ve tek bir söz hakkı bile olmadan.
Haklı olarak "halkların yaşamı bu kadar ucuz mudur?" diyeceksiniz.
"Kırmızı Hat Antlaşması" halen yürürlükte midir? Azçok mürekkep yalayanlar, "evet" diyorlar, en azından aktörlerinin mentalitesi ve alışkanlığıyla.*
*Yararlanılan kaynaklar: Christopher Catherwood, Winston's Folly (Imperialism and the Creation of Modern Iraq); https://history.state.gov/milestones/1921-1936/red-line.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın