Kürtler, petrol ve reel - politik
Kürdistan Bölgesi’nde şuan reel-politik yapma zamanı. Kürdistan Bölgesi, uluslararası toplumun başını ağrıtan ve sorun dolu bir bölgede IŞİD’e karşı mücadelenin en güçlü unsuru haline gelirken, aynı zamanda özgürülüklerin, birlikte yaşamanın ve global değerlerin en cesur savunucusudur.
Kürdistan Bölgesi federal Irak içerisinde bulaştığı imtihanda ulusal hakları olan hedeflerini yerine getiremedi. Merkezi hükümete karşı gösterdiği bunca iyiniyet sonuç vermedi. Bundan dolayı her zamandan daha fazla reel-politik yaparak pratikte bir strateji güderek elindeki kartları oynama zamanıdır. Kürdistan Bölgesi’nin elinde yeterince güçlü kart var ve bunları artık göstermesi lazım.
Kürdistan Bölgesi’nde başkanlık görev süresi ve anayasa gibi iç meselelerin önemi, önümüzdeki yıllarda bekleyerek alacağı ödüllerle kıyaslanırsa, dördüncü ve beşinci sırada yer alan konulardır.
Kuşkusuz Erbil’in birinci meselesi, toprağının korunması ve Kürdistan Bölgesi yönetimi dışındaki beldelerin kurtarılmasıdır. İkinci mesele ise aynı zamanda birinci meselenin anahtarı konumundaki krizden kurtulmamızdır. Üçüncü mesele de sistemi komple değiştirmektir. Son meseleler de, anayasa ve başkanlık göre süresi meseleleridir.
Eğer Kürtler kendi ülkelerini yönetebilir hale gelerek serbest bir ekonomi oluşturabilirse başkanın parlamento veya doğrudan halk tarafından seçilmesi meselesi bir sorun teşkil etmez.
Son yıllarda reel-politik stratejinin uygulanmasının en çarpıcı örneklerinden biri, Kürdistan Bölgesi’nin petrol politikasıdır. Bu politikanın arkasındaki kişi, kesinlikle bu stratejik ürünün şimdi olduğu gibi gelecekte de Kürtler için değerli, etkili ve kader belirleyici olduğunu kavramıştır. Bu yüzden gerek merkezi hükümet, gerek Amerika Birleşk Devletleri (ABD) başta olmak üzere uluslarası toplumun bunca engeli ve karşı çıkmasına rağmen pes etmemiş ve petrolünü Bağdat’a teslim etmeyi kabul etmemiştir.
Şimdi Kürdistan Bölgesi için petrol kendisini boğacak bir ip gibi ve kurtulmak için çırpınıyor.
Kürtler kendi petrolünü satmasaydı veya tamamen Merkezi Irak Hükümeti’ne teslim etseydi, Bağdat yüzde 17’lik bütçe payını yine vermeyecekti. Çünkü bunun bu şekilde olmayacağını yaşanan gelişmeler ispat ediyor. Kaldı ki geçmişte, Erbil petrol sektörünü geliştirmeden önce de Bağdat sürekli Kürdistan Bölgesi’nin yüzde 17’lik bütçe payında yüzde 5’lik bir kesinti yapıyordu.
Kürdistan Bölgesi, petrol fiyatlarının tavanda olduğu geçmiş birkaç yıl boyunca cesaretle reel-politik bir strateji uygulayarak, 2007’de parlamentodan petrol ve enerji yasasını geçirmişti. Bu adımla, ülkenin çehresini değiştirecek boyutta büyük yatırımlar yapan uluslararası petrol şirketlerinin dikkati çekildi.
Bu girişim sadece yatırımlarla sınırlı kalmadı, ardından büyük petrol ve gaz rezervlerine rastlandı.
Bunun da ötesinde, Kürdistan Bölgesi petrol ve gaz üreticisi haline gelerek, enerjiye susamış dış dünyayla bağlantı kurdu.
Günlük 600 bin varil dolayında petrol satan Kürdistan Bölgesi, ihtacatta OPEC’in bazı üyelerini geçmiş durumda.
Kürdistan Bölgesi’nde petrol sektörünün bugünkü konumuna getirmek, geleceğe doğru bir kapı açımaktır. Eğer Erbil petrolün varili 100 dolar olduğu dönemde bu işe başlamasaydı, şimdi hiçbir uluslararası petrol şirketi bugünkü düşük fiyatlarla Kürdistan Bölgesi’ne gelerek petrol aramazdı.
Kürdistan Bölgesi doğrudan petrol satışı yapıyor. Irak Petrol Ajansı’na (SOMO) az bir miktar teslim ediyor.
Ayrıca Erbil, uluslararası topluma da başarılı bir diploması yoluyla, hakkı olan bütçe ve maaşların Bağdat tarafından gönderilmemesinin hiçbir geçerli nedeni olmadığını anlatabilmiştir.
Uluslararası toplıumun Kürdistan Bölgesi’nin doğrudan petrol satmasına onay vermesi yakındır.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)