Seçim sonuçları HDP’ye ne söylüyor?

Günün sonunda herkes yabancısı olduğu bir yemek masasına oturdu dense eksik kalmış olmasa gerek. Üstelik de ne yemeği tahmin eden var ne de ahçının kim olduğunu.

 

Her an ejder meyveli ber mönü ile karşılaşabilir miyiz masada? Hoş ejder denen şeyin meyvesi olduğunu dahi varsaysak, bunun bir de suyu olsa da, ‘ejder’deki kelime-öz ilişkisi sanırım mönüyü pek de sevimli kılmayabilir.

 

Ahçı “O” ise, öne geleni yemenin sonrasının tahmin edilemez şer duygusu insanı ‘oruçtayım’ yalanına yatmaya sevkedebilir. Zaten ara ara yediği şeymiş gibi ejder suyuna yaklaşmak da yine sonucu kestirilemeyen bir şey olduğuna göre masa fakirleri için, içinden çıkılır haller arasında çıkışsız olunduğunun göstergesidir.

 

Niye mi, Ak Parti Ankara’yı kaybedeceğine kendisini de tabanını da hazırlamıştı diyelim, ama aşkının kendisini aldatacağı hesabı, tutulacak kağıt bulamamıştı henüz kendine.

 

İstanbul’u kazanan CHP değil, İmamınoglu ve Kürtler oldu

 

CHP’ye gelecek olursak, Ankara’yı alma ihtimalinin yüksekliği bir hazır olmayı da öğretmişti ama İstanbul’u, üstelik İmamınoğlunun kazanacağını söyleseler, Şero (CHP’nin kedisi) dahi gülerdi. Niye mi? CHP Kürt oyları ve HDP’yi o kadar görmezden gelmeye alışmıştı ki, İstanbul’u kendilerine bu kitlenin getireceğini dahi gerçekçi bulmuyordu.

 

İşte bu yüzden de İstanbul’u kazanan CHP değil, İmamınoglu ve Kürtler oldu. Ak Parti’nin Karadeniz damarı bir karadenizli tarafından Kürt’ün okuyla can noktasından vurulmuştu.

 

İstanbul sonucunu beklemeyen sadce Ak Parti ve CHP değildi elbet, HDP de bu kadarını beklemiyordu. HDP en başından üzerinde bina olduğu kürt oyunu, CHP’den bulaşan bir hastalıkla o kadar küçültmeye ve küçümsemeye alıştı ki, onlar Demirtaş’ın kuşunun kanat etkisinden haberdar değillermiş gibi davranıyordu bir süredir. Demirtaş’ın çağrısının İstanbul’da HDP oylarını aşıp, genel itibarla Kürt oylarında bir minik kımıldama yaptığını söylemek yanlış olmaz. Zira bizzat tanığım onlarca kişi, tavrını Demirtaş’ın kuş çizimi sonrası belli etti ve evet. Evet HDP kürtleri küçümsemekle, HDP’nin başındaki halihazırlar da Demirtaş’ın gücünü küçümseme konusunda fena halde çuvalladılar.

 

Birazcık meme ışığını (kasıt minik ampul, ki meme diye geçer, kalem şeklindeki el lambalarının ampulüne denir) başka bir yere çekip bir anektodu minik bir hatırlatmayla geçmeden etmeyelim.

 

Bu seçimin kaybedenlerini soracak olursanız, kefenin bir noktasına Sarıgül ‘efsanesi’ni koymayı unutmayalım. DSP’nin truva atına soyunduğu bir ortamda, Sarıgül neredeyse CHP’yi sargılı bir gül haline getiriyordu. Zira Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki oy farkı bize bunu gösteriyor.

 

HDP için Dersim kayıp değildir

 

Dönelim HDP’ye… Kazanılan belediye sayıs 54. Kaybedilen belediye sayısı 102’den düşüldüğünde kalan sayıdır 54. Peki bunlar arasında aslında kayıp sayılmayacak bir yer var mıdır? Evet Dersim vardır.

 

HDP’nin Dersim sonucundan çıkarması gereken en önemli sonuç, iç muhalefet konusunda öğrenmesi gereken şeyler olduğudur. Bu aslında HDP’yi aşan, Kürt siyasal kimliğini ilgilendiren bir mevzudur bir yandan. Kürtler, daha da net hattan söylenecek olursa, PKK siyasi periferisi iç muhalefete kulak tıkamaktan vazgeçmelidir. Tam tersine iç muhalefet önemsenmeli ve alan açılmalıdır. Büyüme ancak buradan mümkündür.

 

Bu noktada HDP’nin diğer altı kürt parti platform ve pırtısıyla yaptığı ittifak ise bir iç muhalefet tahammülü ve anlayışı değil, tam tersine onları yutma, bitirme pratiğidir. Bu tabiki de bir anlamıyla da teslim olma pratiğidir o diğer partiler açısından.

 

HDP ile ittifaka girmeyen Kürt partiler Kürdistan’da bir karşılık bulamadı

 

HDP ile ittifaka girmeyen diğer üç Kürt partisi ise aslında bu tavırla Kürdistan’da bir karşılık bulamayacaklarının beratını almışlardır. Zira destekledikleri İstanbul Bağımsı Belediye Başkanı Celal Baykara’nın aldığı oy toplamda 452’dir. PAK, PSK ve Hak-Par Baykara’yı destekliyordu.

 

Bunun anlamı şudur ki baykara ailesinin oyunu dahi alamamış ve tıpkı Şener Şen’nin sandık sonucu gibi olmuştur. Yurtsever Demokrat diğer adayların seçime dahil oldukları diğer il ve ilçelerde aldıkları oylar da ortadadır ve anlaşılan o ki HDP ile ittifak yapmayan diğer Kürt çevrelerinin yöneticilerinin tamamı dahi bu adaylara oy vermemiştir.

 

Şimdi HDP’nin kazandığı yeni ve önemli yerlere. HDP Kars’ı kazanmakla, Kuzey Serhat’ta yeni bir alanla tanışmıştır. Ama burada HDP değil, kazanan Ayhan Bilgen olmuştur ve bu da, eğer Bilgen döneminde HDP bu şehre bir belediyecilik ve kendine ögün yerel yönetim görüsünü, politikasını oturtup, benimsetip, başarılı olmadığı taktirde, bir sonraki seçim Bilgen olsa ya da olmasa burayı alması neredeyse imkansızdır.

 

Kaybedilen diğer bir yer Dersim bir kayıp olarak görülmemeli, her ne kadar Maçoğlu Komünizmi adeta Şirin Baba makyajı yapılmış Gargamel’e çevirmiş olsa da, burası bir kayıp sayılmamalı, uzun vadede Dersim’in sahip olduğu bu ‘Kürdistan dışılık’ şizofrenisinin tedavisi başka türlü mümkün değildir.

 

HDP için gerçek kayıp Şırnak’tır

 

Kaybedilen yerlerden biri Bitlis, HDP din ile olan meselesini yeni bir perspektif ile ele almak durumundadır. LGBT ile şeyhleri aynı çatı altında tutabilmenizin yolu çok daha hassas denklemlerden geçiyor demektir.

 

Kaybedilen yerler arasında gerçekten kayıp sayılacak bir yer varsa Şırnak’tır. Eğri oturup doğru konuşalım, açıkçası Şırnak’taki kutlama görüntülerini izleyene kadar, oradaki asker ve polis sayısının kent merkezindeki nüfüstan fazla olmasını ben de yiyordum. Ancak açıp youtube’den o kutlamalardaki kalablığı gördüğümde (kalabalığın tamamı Kürçe şarkı eşliğinde halay çekiyor) ortaya çıkan tablonun bir tek bununla açıklanamayacağını farkettim. Zira bunun sağlaması ise Uludere ve Beytüşşebbap’ın da kaybedilmesidir.

 

Kürdistan’da kazanılamayan ilçelere bakıldığında, Kürtlerin HDP’ye ulus yaklaşımı bağlamında önemli bir ayar verdiğini görmek tam bir körlüğe delalet ediyor. Digor’un alınamıyor olmasının açıklaması var ise buyrun görelim.

 

Tatvan’ı bir önceki seçim kaybedip, başarısız bir belediyeciliğe rağmen geri alamadıysanız, size Tatvan’ın bir mesajı var demektir. Bingöl, Muş, Çukurca ve Şemdinli’yi kaybettiyseniz buradaki Kürtler size birşeyler söylüyor kusura bakmayın.

 

Meseleyi İrfan Aktan’ın şu tarifi ile kapatmak HDP’ye yetecekse, buyursun Kürtlerin iç dinamikleri ve ulusal hassasiyetleri konusundaki bu çaylak acemiliğini kabul etsin:

 

 “HDP, başta Ankara ve İstanbul olmak üzere aday göstermediği en kritik yerlerde AKP-MHP’ye kaybettirdi. Bu açıdan Kürtler, devlet baskısının mutlak olmadığı batıda devlete gereken yanıtı verdi. Kürdistan’da ise devletin baskısı, perde arkasında yerli işbirlikçiler üzerinden yürütülen çıkar görüşmeleri, ‘garnizon etkisi’ yer yer iktidar lehine sonuçlar çıkarsa da, Kürtlerin genel tutumu değişmedi.”

 

Kaybedilen ilçelerde konu ulusal hassasiyeti değil

 

Milletvekili hülyalı Aktan Kürtlüğü, daha doğrusu HDP’liliği, “Özetle Kürtler, Şırnak başta olmak üzere devletin zor aygıtlarının devreye konduğu, etkili aktörlerinin çoğunun hapiste veya sürgünde olduğu, sürekli gözaltı ve engellemelerle karşılaştığı belli bölgelerde gösteremedikleri güçlerini, Türkiye’nin batısında, HDP’nin ve Selahattin Demirtaş’ın çağrısıyla, “bağırlarına taş basarak” yaptı ve iktidara kaybettirdi. Dolayısıyla Kürtler, Türkiye’nin batısında bağırlarına bastıkları taşları yerine oturttu.

 

Peki CHP de bu taşları yerli yerine oturtabilecek mi?” diye dursun, her türlü durum karşısında sırf devlete dik durduğunu iliklerinde hissetmek için gerekirse ulusal hassasiyetlerini arka plana atan ve HDP ile öncülü partilere oy veren yerlerde, vermeye devam ettiler.

 

Diyarbakır, Mardin, Batman, Van ve kazanılan yerler tam da böyle yerlerdir. Bu şu demek oluyor. Kürt partisi olduğunuzu dahi iddia etseniz, Kürt ulusal hassasiyetlerini yok saydığınızda size dahi oy vermeyecek Çukurca, Şemdinli, Tatvan, Bitlis, Dargeçit, Hınıs, Tekman, Karayazı, Karaçoban, Karlıova, Karakoçan, Kağızman, Digor ve daha sayısız yer size bambaşka bir şey söylüyor, Aktan Ankaralılığıyla tatmin olmanız kendinize zarar.

 

Kürtler Meral Akşener’e rağmen CHP’ye oy verdi

 

Batı illerinde, özellikle ve özellikle İstanbul’da evet İmamoğlu’na oy veren Kürtlerin neredeyse tamamı bağrına taş basarak Meral Akşener’e rağmen CHP’ye oy verdi. Ama unuttuğunuz bir şey var gençler, Kurdistan’da onlarca yer bağrına taş basarak size oy vermedi.

 

İrfan Aktan’ın bunu anlaması da okuyabilmesi de zor olduğundan, HDP’nin bulunduğu yol ayrımında bir karara varması gerekiyor. HDP, kayyum atanan belediyeler DBP belediyeleri olmasına rağmen, bu basit noktayı geçelim, HDP’nin seçimlere girme kararının, basit bir karar olmadığını anlamak zor değil.

 

Kürtlerin HDP’ye oy vermesi başka birşeydir, Kürtlerin HDP’lileşmesi başka bir şeydir. HDP batıda “faşizme karşı faşizm” ile ismi konmamış bir ittifak yaparken, Kürdistan’da kendisine Kürdistani parti diyen birkaç yüz oyluk kütle ile, Kürtlerin ulusal talep ve hassasiyetlerine çevirdiği sırtıyla açtığı yaraya merhem olamayacaktı kuşkusuz. Kürtler evet Türkiye’de Ak Parti’ye sarı kart göstermiştir ama Kürdistan’da da HDP ve Aktangillerin batı refleksini Digor’a dayatmasıyla HDP’ye de kırmızı kart göstermiştir.

 

Kürt siyasal hinterlandı bir karara varmak zorundadır

 

Evet, Kürt siyasal hinterlandı bir karara varmak zorundadır. Batıda HDP’lileşen Kürtler ile Çukurca, Şemdinli, Beytüşşebap, Şirnak, Tatvan Kürtlerine aynı geceliği mi giydireceksiniz yoksa Türkiyelileşme politikanızı revize edip iki ayrı çözümü HDP’yi her anlamıyla var eden Kürt kütlesinin sahip olduğu öz gücüyle tekrardan elden geçirip, Kürdistan’da ise DBP varlığını kürt ulus kimliği üzerinden yeniden inşa edip gerçekten iki stratejili bir kurguyla asıl çözümün bulunduğu dehlilere inecek ya da bir sonraki seçim Diyarbakır ve Mardin ile Van’ı kaybetmeye de hazırlıklı mı olacaksınız?

 

Türkiye’nin en önemli ve güvenilir kamuoyu yoklamaları ve azıcık mevzulardan haberdar olanların, CHP’nin HDP’ye 7 Haziran’da verdiği oyun yüzde 0.5 olduğuna işaret etmesine rağmen, Aktan’ın kıssanın hissesi olarak, HDP de bu jeste jest yaptı demeye getiriyor. Hadi ordan derler insana.

 

HDP’nin İmamoğlu’na giden yüzde onluk oyu ile, yani Kürt’ün yüzde onluk oyu ile pembe totolu Türk’ün 0.5lik oyunu eşitlemek kelimenin en insancıl sevecenliğiyle zırvalık olabilir.

 

Yine Aktan’ın dediği gibi Erdogan ve Bahçeli, Kürtler kendilerine oy verdikleri için değil, Kürtler HDP’ye oy vermedikleri için teşekkür etti. İkisi ayrı şeyler. Her ikisi de teşekkür okumalarını Kürtlerin İstanbul’da bir anlamda, Şemdinlilinin HDP’ye olan soğukluğuyla CHP’ye oy veridğini yapacak değillerdi elbette.

 

Diyarbakır’ın kazanılması mı, Şırnak’ın kaybedilmesi mi?

 

Bütün bu denklem orta yerde dururken, Ahmet Türk faktörünün Mardin’i geri getirmiş olmasının da başka alt başlıkları var. Kürtler Ahmet Türk’ün bütün ‘Türkiyelileşmeciliğine rağmen, artık bir Kürt rusipîsi (Bilge), kanat önderi, yaşlı saygını olarak kabul etmek istedikleri için Mardin geri geldi.

 

Çelişik bir durumun kıyasını yapalım. Diyarbakır’ın kazanılması mı önemlidir yoksa Şırnak’ın kaybedilmesi mi? İrfan’ın mantığıyla bakılacak olursa tabi ki Diyarbakırın alınması daha önemlidir.

 

Ama Şırnak diyarbakır’dan daha çok Kürttür ve Kürt şehridir kusura bakmayın beyler. Diyarbakır’ın siyasasından tutun sosyal psikolojisine kadar çankırıdan farkı yoktur. Mimarisi itibariyle farkı yoktur. Ancak Şırnak Mahabad’ı hatıra getirir, Barzan’ı getirir, Qamışlı’yı getirir, Kürdü ve Kürdistanı akla getirir.

 

Yani sosyal psikolojisiyle, günlük yaşamdaki dil ve kültürel geçerlilikteki motifleriyle Şırnak Kürttür ama Diyarbakır HDP’lidir. Kaybedildiğinde üzülünecek şey HDP’lilik olduğunda mı çok şey kaybedilir yoksa Kürtlük mü. Ayrıca şahsen bu Kürtlük vurgusu da salt etnisitel bir vurgu değildir. Kürdistan’dır, Kürtçedir ve daha yığınla başlıktır.

 

40 milyonluk bir Kürt potansiyelini düşünecekseniz eğer, gidenin Kürlükğün kalesi olması, gitmeyenin HDP’liliğin kalesi olmasından çok daha derin anlamlara sahiptir ve ağır bir yenilgidir. Dolayısıyla da Kürtler Şırnak’ı kaybedeceğine Diyarbakır’ı kaybetselerdi daha az şey kaybetmiş olacaklardı. Yani Türkiyelileşmeyi ve HDP’liliği.

 

Öcalan fiilen de fikren de artık yoktur

 

Şimdi, tabloya baktığımızda, Kuzey Kürtlerinin tamamen öncülük ve önderlik edebilecek bir Kürt avantajından yoksun olduğunu söylemek hiç de zor değil. Kitlenin büyük kısmının önder olarak tanımladığı Türkiyelileşmenin mimarı Öcalan fiilen de fiziken de fikri süreklilik bağlamında da artık yoktur.

 

Türkiyelileşme ile Kürt olma halinin birbirini zehirleyen iki şey olduğunu farketmekle etmemek arasında gidip gelen ve buna rağmen her ikisi bağlamında da işaretler veren Demirtaş içeridedir ve yakın zamanda çıkması gündemdedir.

 

Ancak Demirtaş’ın çıktığında vereceği refleksler de bu işin önemli bir noktasını oluşturacaktır. Demirtaş dışarı çıktığında, 31 Mart akşamı çıkan ve yukarıda tarif olunan tabloyu Türkiyelileşmiş ve HDP’lileşmiş Demirtaş olarak mı okuyacak ve yönünü Ankara’ya mı verece, yoksa Misakı Milil sınırlarında dahi kalınsa Türkiyelileşmeden (Ki kasıt aslımnda türk taklidi yapmaktır) Kürt olarak kalınması gerekliliği üzerinden okuyup, yönünü evela Mahabad, Erbil, Qamişlo ve sonra da Şırnak ve Diyarbakıra mı verecektir?

 

HDP tabela partisine dönüşebilir

 

Şimdilik ikinci seçenek Demirtaş’a görünmez mesafede uzak görünüyor. Dolayısıyla da HDP 31 Mart akşamı çıkan tabloyu İrfan Aktan’ın oturuduğu koltuktan okumaya devam ettiğinde, bir sonraki seçim, Ak Parti’den daha evel bir tabela partisine dönüşeceğini zira Kürtlerin Diyarbakır’da da bu algıya sırt çevirmeye başlayacağını anlamak zorundadır.

 

Dahası DBP ya da DBP içinden çıkacak bir anlayışın, HDP içindeki yakın damardan kopacak bir anlayış ile halihazırdaki koalisyonal hali karşılıksız bırakabileceği de bir güçlü olasılık olarak bir yere not edilmelidir.

 

HDP’lileşen Kürt ikonların anlayamadığı bir şey var, Erdğan HDP’ye oy vermiş Kürtleri ne kadar yaraladıysa, HDP’li Türkiyelileşme sevdalısı elitizm de Kürdistanileşmesi ipotek altına alınan Kürtler de bizzat HDP tarafından aynı oranda örselenmiş ve yaralanmıştır.

 

Sonuç itibariyle, yabancısı olunan yemek masasına ne bir mönünün ne de bir ahçının gelme olasılığı var ise, o da Kürtlerin seçimi kaandırdığı Ekrem İmamoğlu’dur. Artık varın mideye giden şeyin ejder özü mü yoksa koca bir boşluğu yutmak mı olduğunu…


(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)   



 

.