Halklar neden silaha sarılır? Namus ve onur değerinde gördükleri toprak, dil, tarih ve kültürlerini korumak için. Kürtlerin silahlı direnişleri ünlüdür ve onlarla gururlanıyoruz. O gururdan yoksun bir halk, çok zayıf ve zavallı bir halktır. Acaba baba ve dedesinden bu direniş hikayelerini dinlemeyenlerimiz var mıdır?
Aramızda PKK’nin savaşının Kürtlere yarardan çok zarar verdiğine inanlar vardır. Ama biliyoruz ki savaşın kayıpları, namus ve onurumuzu korumanın bedelleridir. Aramızda şehitlerinden onur duymayan var mıdır? O kahramaların kanı halk mirasımız ve geleceğimizin garantisi değil midir? PKK’nin yanlış ve ihlallerinin eleştirilmesi ve mahkum edilmesi evet, ama o kahramanların ve şehitlerin mirasının kirletilmesi, asla!
Silahlı mücadele dönemi geçti mi?
Silah teknolojisi ve telekomünikasyondaki hızlı ilerlemeler ve daha birçok faktör, klasik gerillanın savaş meydanlarından yavaş yavaş kaybolmasına yol açtı. Bu sonuca siyasi ve toplumsal çözümlerin katkısını da eklemek gerekir. Dünya çoktan yeni bir savaş türüyle, “asimetrik savaş”la yüzyüzedir. Bir taraf donanım ve olanak olarak çok güçlü, diğeri ise güçsüz. Bu savaşın yıkıcılık ve çılgınlığı öncekini çok katlıyor.
Diyeceksiniz ki PKK de mi aynı akıbetle yüzyüze değil mi?
PKK klasik savaş çizgisine bağlı kalarak, silahlı güç ve mücadelesini devam ettirebilen yegane birkaç örnekten biridir. Ancak o da çoktan değişmelerle yüzyüzedir. Çünkü Türkiye kendini silah ve iletişim teknolojisindeki yeniliklere fazlasıyla uydurmuştur. Bütün engellere rağmen Türkiye’de bir düzeye kadar işleyen demokrasi vardır ve Kürtler de bundan yararlanıyor. Üstelik Öcalan devletin elinde. PKK 1999’dan beri birkaç defa silaha sarıldı, en son 2012’de. Sonuç: Silahlara veda değilse de, savaşın taktik, araç ve yöntemlerinde değişiklik zorunlululuğu kendini dayattı...
Türkiye neden bu kadar tepkili?
Öcalan tutuklandığında önüne Kürt davasının ideolojik ve siyasi olarak Misaki Milli’ye entegresini koyduklarını biliyoruz. PKK o istemi kabul etti. Böylece Kürt ulusal hareketi hayati önemdeki bir ayağını kaybetti. Geriya örgüt ve silah kalıyordu. 1999’dan beri devlet, PKK’nin silah bırakması için sürekli girişimlerde bulundu. PKK ikircilik geçirdi, ayak diretti, direndi, ağır bir bedel ödedi, ateşkeslerle durumu idare etti, neticede kalan ayaklarının kesilmesine izin vermedi. AKP hükümeti, işte bu 16 senelik programı yürütüyor.
Neden ille de şimdi? Devlet, Güney ve Batı Kürdistan deneylerinden iyi biliyor ki koşullar çok değişken ve kırılgandır. İki parçada da birçok olgunun rejisörünün PKK olduğunu da biliyor. Bu da, devleti fazlasıyla korkutuyor.
Ateşkese ve göreceli barış ortamına rağmen, silahlı PKK, Erdoğan’ın imparatorluk iddiaları için bir tehdit olarak görülmektedir.
Son günlerin gelişmeleriyle, ABD ile Türkiye DAIŞ konusunda bir uyuma varmış olabilirler. Türkiye “hassasiyetlerini” onlara onaylatmadan öyle bir uyuma evet demez, ki bu “hassasiyetlerin” başında PKK’nin silahsızlandırılması gelmektedir.
Olayın seçim dönemine rastlaması da tesadüf olmasa gerek. Ve bu “tesadüf”, her açıdan AKP’ye yarıyor.
Birtakım karışık düşünceler
Bazı Kürt çevrelerinde şöyle bir anlayış var; PKK silahları bırakırsa, onlara yönelik tehdit ortadan kalkacak, onlara siyaset yolu açılacaktır. Bu ucuz ve yanlış bir düşüncedir, çünkü PKK’nin legal örgütlerinin çalışanlarının onlara çıkardıkları engeller, PKK’nin silahlı militanlarınkinden daha fazla. Suç silahlarda değil, zihniyette, onun değişmesi gerekir.
Silah taşıma hakkı, demokrasiye zıt mıdır? Hayır, çünkü PKK’den yüzlerce defa daha fazla, kontrgerilla ve paramiliter örgütleriyle Türk Ordusu demokrasiyi tehdit ediyor. Ayrıca yakın tarihten çok iyi biliyoruz ki, özellikle Avrupa’da halklar demokrasilerini silahla korudular.
Demokrasi eşsiz değerdedir. Demokrasinin ilerlemesi tabii ki Kürt sorununun çözümü çabalarına katkı sunacaktır. Fakat uyanık olmalıyız, kimsenin demokratik haklarla silahlanma hakkını birbirine karıştırmasına izin vermemeliyiz. Eğer konu Kürt ulusal sorununun çözümü ise, o doğrudan doğruya silahlanma hakkıyla bağlantılıdır.
Silahsızlanma konusu, Öcalan’a malledilen 10 madde ile birlikte gündeme getirildi. Olsun diyelim, fakat o hussusların silahlanma hakkıyla ne ilişkisi var? Eğer PKK bu maddeleri bahane ederse, çok yazık!
HDP’nin bazı milletvekilleri, eğer PKK silah bıraksa, “iç güvenlik paketinin” değiştirileceğini söylüyorlar. Hiç bu kadar saflık ve alıklık olur mu? Heyhat, ne neyin bedeli yapılıyor!
Bazıları da olay vesilesiyle Öcalan’ın serbest bırakılacağı günleri sayıyor. Keşke! Ama tümü tuzak değil mi? Kimbilir daha nelerle bizi kandırmaya çalışacaklar...
PKK silahlara veda edebilir mi?
Güney ve Batı Kürdistan’ın durumunu ölçü alırsak, hayır! Çünkü, PKK oralarda büyük sorumluluk üstlenmiş, silahsız o yükün altından kalkamaz.
PKK ahtapot gibidir. O bir yığın siyasi, askeri ve kültürel, legal ve illegal örgütün rejisörlüğünü yapıyor. PKK ayrıcalığını ve saygınlığını esas olarak silahlı olma özelliğinden alıyor. Peki PKK neden o ayrıcalığı bıraksın ki? Diyelim ki bıraktı, kim o karmaşık mekanizmayı yürütecek? Silahsız PKK, yönlendicilik sırrını kaybetmeyecek midir? Silahlız PKK, içten çökmenin başlangıcı olmayacak mıdır?
PKK, Kürt sorununun çözümünde somut bir kazanım elde edememiştir. Göstergeler, AKP hükümetinin sorunu çözme niyetinin olmadığına işaret ediyor. PKK neden öyle eli boş silahlara veda etsin ki?
İçinde bulunduğumuz dönemde uluslararası alanda PKK’nin görünümü olumlu yönde değişiyor. Mademki öyle, neden iki ayağından birini kendi eliyle kessin?
Diyelim ki PKK, Öcalan’a direnemez. Ama 2013’ün deneyi var. Eğer Batı Kürdistan’daki durum ve DAIŞ saldırıları almasaydı, geri çekilen o kadar savaşçı ile PKK yöneticileri kamplarda ne yapacaklardı? İç bunalımın ve acı olayların eli kulağında değil miydi? O zaman PKK yöneticileri gelip resimlerini çeksin ve eski savaşçılık anılarını anlatsınlar diye gazeteci ziyaretlerini kovalamayacaklar mıydı? Çağrıya uyarlarsa, o bunalım ve müzelik olma riski geri gelmeyecek mi?
Diyeceksiniz ki PKK önlemini almış, değişen koşullara göre şehirlerde gençleri hazırlamış. Ama devlet de “iç güvenlik paketi”yle, polis, ajan ve özel güçlerini hazırlıyor.
Yine diyeceksiniz ki PKK her zaman yaptığını yapacak, Öcalan’ı dinler gibi yapacak ama sonradan yine bildiğini okuyacak. Deneyebilir, umarım başarır.
Önerim
PKK ya da başka bir örgüt, Kürt hareketinin silahlanma hakkı, meşru haktır. Bu öyle bir haktır ki demokrasi ve Kürt sorununun çözümünü de aşıyor. O halk olarak var olmanın getirdiği haklardan biridir. Bir halkın güvenliği, o halkın elinde olmalıdır.
Biliyoruz ki silah bırakma istemi Öcalan’ın değil, asıl devletin istemidir. Türk devleti çaresiz durumdaki Öcalan’ı böyle bir isteme zorlayarak, tüm insani hakları ayaklar atına alıyor.
Diyelim ki PKK bu defa çıkış yolu bulamadı. Ama iyi bir şey yapabilir. PKK yöneticileri, kalan silahları asla Kürtler arası çelişkilerde kullanmayacaklarına dair yemin edebilirler.
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın