Farslar, Araplar ve Türkler bölgenin en eski uluslarını oluşturuyor. Neden Kürtler de komşu uluslar gibi devlet sahibi olmadı? Farsların, Arapların ve Türklerin kendi imparatorluklarına sahip olmasını sağlayan neydi? Neden yalnızca Kürtlerin vatanı işgal altında parça parça kaldı?
Arap, Safevi ve Osmalı imparatorluklarının yıkılması hem bölgede hem de dünyadaki yeni gelişmelerin habercisi oldu. Böylelikle yeni devletler kuruldu. O dönemde Kürtlerin bağımsızlığına bir fırsat doğmadı ancak şu an “Kürdistan’ın kurulması için şartlar uygun” deniliyor. Peki o devirde olmayıp bu devirde olan şartlar nedir?
Kürdistan'ın bağımsızlığının önünde kapılarını açan uluslararası ve bölgesel şartlar neler? Kürdistan devleti tabusunu kıracak bölgesel denklemlerdeki değişiklikler neler? Kürdistan'ı işgal eden devletlerin tavırlarında ne gibi değişiklikler yaşandı? Kürdistan'ın bir parçasının bağımsızlık kazanması, komşu ülkeleri bölünme riskiyle karşı karşıya bırakacak mı? Devrim dönemde tüm bu saydıklarım doğruydu.
Kürdistan'ın bir parçasında Kürt hareketinin büyümesi doğrudan diğer parçaları da etkiliyordu. Peki bir parçada gerçekleşen bağımsızlık, diğer parçalarda da benzer fırsatlar doğuracak mı?
Bölgedeki ülkelere göre, Kürdistan devletinin kurulmasıyla diğer ülkeler üzerindeki tehlike ortadan kalkmış olacak. Çünkü bölgede 4 Kürt devletin kurulması çok zor. Ayrıca yeni bir devletin kurulması uğruna 4 ülkenin haritasının yeniden çizilmesi lazık ki bu da uzak bir ihtimal.
Gelişmeler, Kürtlerin hikayesinin tamamlanmasıyla sonuçlanacak gibi. Bu şartlarda iki ülkenin haritasında değişikliklerin meydana gelmesi bekleniliyor. Bölge ülkelerinin bakışı tam da bu yüzden Kürdistan devletine karşı değişti.
Kürtler artık göz önünde olan bir faktör haline geldi. Uluslararası şartlar emr-i vaki olarak yeni bir devleti gerektiriyor. Bir parçada Kürt devletinin kurulması diğer devletler üzerindeki tehlikeyi ortadan kaldırıyor.
Onların anlayışına göre, karşı ülkenin bölünmesi demek Kürt belasından kurtulmak demektir. İran ile Türkiye, menfaatlerini esas alarak Arap ülkelerini parçalatarak Kürt sorunundan kurtulmayı amaçlıyor. Ancak uluslararası politikalar, Suriye ile Irak Kürdistanı'nın enerji kaynaklarına ulaşılması konusunda Tahran ve Ankara ile çakışıyor.
Tarihte birçok kez iki taraf arasındaki itilaf ve gerginlikler üçüncü taraflara fırsat kapılarını açmıştı. Bazen bir devletin amacı ve stratejisi, diğerinin hedefine ulaşmasına vesile olur. Bu durumlar birinci tarafının rızası olmadan gerçekleşir. Bu çerçevede menfaatlerin yanı sıra birtakım çekişmeler sonucu Kürdistan devletinin inşası için fırsatlar doğuyor.
Uluslararası stratejiler, bölgesel güçlerin menfaatleri ve güçler arasındaki ihtilaflar, Irak ve Suriye Kürdistanı'nın topraklarında Kürdistan devletinin kurulma fırsatını oluşturuyor. Şimdi uluslararası strateji, İran devletinin istekleriyle paralel halinde.
Yarım milyar nüfusa sahip Araplar savaşmayı arzulayan bireyler üreten kültür ve dine sahip. Büyük bir toprakta hüküm sürdüren Araplar dünya için bir tehdit kaynağı. Birliklerinin bozulması amacıyla Araplar 22 parçaya ayrılmış durumda. Şiileştirme boyutunu daha da genişletmek isteyen İran, Irak'ın kimliğini Şii Arap olarak değiştirmenin peşinde.
Batı, bir yandan Türkiye ile Sünni ülkeler arasında bir engel oluşturmaya çalışırken, diğer yandan Araplar arasındaki çatlağı büyütmeyi amaçlıyor. İşte tam da bu yüzden İran'ın Suriye ve Lübnan'a müdahale ederek Arapların derinliğine sızmasına göz yumdular. Kürtlerin Irak'ta kalması İran'ın söz konusu amacına ulaşmasının önünde bir engel teşkil ediyor.
İşte Kürtler için fırsata dönüşecek gelişme de bu. Bundan dolayı İran, Kürtlerin Irak'ı bırakmasını kabulleniyor. Altın tepside Şii bir Irak İran'a sunulurken, İran ülkesinin bütünlüğünü muhafaza etmiş olacak. Ancak kötü bir komşu edinmeyeceği konusunda emin olmak istiyor. Irak Başkanı Haydar Abadi de Kürdistan'la iki iyi komşu olmayı arzu ettiklerini dile getirmiştir.
Türkiye de bölgedeki güçlü ve etkili bir ülke olarak Kürdistan devletini bir sorun olarak görmüyor. Çünkü üç Şii devlet arasında bir bariyer oluşacak. Ayrıca Türkiye'nin gelecekte bel bağladığı su kaynaklarının büyük bir bölümü Kürdistan topraklarında bulunuyor.
Suriye ve Irak'ın bölünmesi sonucu kurulacak Kürdistan devleti Türkiye'nin bütünlüğünü sağlayacak. Bunun dışında ihtiyacı gereği Kürdistan'ın enerjisine göz dikmiş durumda. Ankara, Kürdistan enerjisinin menfaatini kendisine bağlamayı amaçlıyor. Bu kapsamda şimdiden Kürdistan'ın doğalgaz ve petrolünü kendisine bağladı.
Bu Avrupa için de geçerli. Kürdistan coğrafyasında büyük miktarda enerji kaynağı bulunurken, aynı zamanda Kürdistan Avrupa'ya da yakın duruyor. Türkiye geçen yüzyılda bir “kapıcı” olarak radikal İslamcıların Avrupa'ya geçişini önledi. Bu yüzden daha fazla “kapıcı” ve daha güçü kapılara ihtiyaçları var. Kürdistan ise güçlü bir bariyer.
Tarih, fırsatların bulunmasının büyük değişikliklere vesile olacağını ispatladı. Atatürk, yıkılmış bir devlet üzerine fırsatları kollayarak, kapitalizm cephesinin bir ihtiyacı çerçevesinde Sovyet hakimiyetini önlemek için güçlü bir Türkiye inşa etti.
İran İslam Cumhuriyeti ve Taliban, Batı'nın istediklerini kapsamında Kominizmin yayılmasını önlemek için yönetime geldi. Şimdi Kürtler o dönemden geçiyor. Kürtlerin selamete ulaşmasına yardımcı olan onlarca görünmeyen fırsat var. Peki acaba Kürtler fırsatların peşine düşmüş mü yoksa kendisiyle uğraşırken hepsini kaçıracak mı?
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)
Yorumlar
Misafir olarak yorum yazın ya da daha etkili bir deneyim için oturum açın
Yorum yazın