Demirtaş Obama mı Lincoln mü?
Demirtaş ve arkadaşlarının tutuklanması sürpriz bir gelişme değildi. Tam tersine geç bile kalınmıştı. Darbeden sonraki Erdoğan, otoriterlik planlarını hayata geçirmek için fırsat ve imkan bekleyen Erdoğan’a dönüştü. HDP, izlediği yanlış siyasetle Erdoğan’ın yapmak istediklerine yol verdi.
Bir yıl öncesini hatırlayın. Bir Türkiye partisi, Kürt ajandasıyla parlamentodaki en büyük partiler arasına girdi. Kuzey Kürtleri dünyaya, “Dağlı Türkler” olmadıklarını göstermekten öte, siyasi imkanları olması halinde bir “Kürt Obama” bile çıkarabileceklerini gösterdi.
Doğru, AKP ve Erdoğan Türkiye’de Kürtlerin ilerlemesi için zemin sağladı ancak bundan büyük kazancı PKK elde etti. Dünyaya, hareketlerinin terör grubu olmadığını ilan ediyorlardı. Sivil toplumda faaliyet yürütebileceklerini beyan ediyorlardı.
Bu yeni değişimin önemli bir payını, Abdullah Öcalan’ın öz değerlendirmeleri ve okumaları oluşturdu. Bu süreçte kaybeden ise üç grup oldu: Fetullahçılar, Erdoğancılar arasındaki savaş yanlısı kanat ve Apocular. Tabi İran gibi, Türkiye’nin istikrarsızlığında çıkarı olan taraflar var ki bu istikrarsızlığı garanti edecek her güce destek veriyorlar.
Eski bir PKK yöneticisi bana, 1999’da Öcalan’ın yakalanmasından sonra İran’ın kendilerinden savaşmaları talebinde bulunduğu anlattı. Geride bıraktığımız 2 yıl içinde birçok kentte yaşanan hendek savaşlarının da yıkımdan başka bir getirisi olmadı.
Şimdi bir yıl öncesine dönelim tekrar. HDP, sandıktan büyük başarıyla çıktı. Dostları da HDP’den AKP’yle birlikte çoğunluk hükümetinde yer almasını istedi. Hedef netti: Bir zamanlar Türkiye’de yok sayılan Kürtler, artık Türkiye’deki iktidarın bir parçası olacaktı. Bu durumda manevi liderleri de cezaevinden çıkacaktı. Erdoğan’ın şimdi başlarına getirdiği de yaşanmayacaktı. Madem PKK bağımsızlıktan vazgeçti, madem HDP kendisini Kürdistani değil Türkiye partisi olarak tanımlıyor, neden iktidara ortak olma imkanını reddetti ki?
HDP ve Demirtaş, Abraham Lincoln’ün zamanında yaptığının tersini yaptı. O ülkenin en büyük partisinin lideriydi. Ancak sıra, büyük hedefi olan köleliği reddetmesine gelince kendi partisinin kurmaylarının tepkisiyle karşılaştı. Öcalan, HDP ve Demirtaş da Kandil’le aynı sorunu yaşadı. Ancak bir farkları var: Linclon’ün, partisine karşı takındığı tavır ve yaptığı değişim, partisinin günümüzde bile ABD’nin en büyüklerinden biri olmasını sağladı ki Baba ve Oğul Bush gibi isimler bu partiden çıktı.
Öcalan ve Demirtaş’ın amaçlarına ulaşması için, Lincoln’ün cesaretine ihtiyaçları vardı, yönetim ve sivil mücadele alanında bir günlük tecrübesi bile olmayan Kandil’e değil. Dolayısıyla yanlış kararlar vererek, Türkiye’nin yeni otoriter liderine imkan verip Kürt Obama’nın hapse atılmasına sebep oldular.
(Yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Rûdaw Medya Grubu'nun kurumsal bakış açısıyla örtüşebilir ya da örtüşmeyebilir.)